• Turkhane Logo

​Yurttan kriz manzaraları: Kadınların yükü arttı, hayat pahalı, esnaf kaygılı

Ekonomik kriz ve artan yaşam pahalılığı gün geçtikçe derinleşiyor. Vatandaşlar hayatlarını idame ettirmekte zorlanıyor.

10:28 25 Eylül 2019 Çarşamba
​Yurttan kriz manzaraları: Kadınların yükü arttı, hayat pahalı, esnaf kaygılı
Ekonomik kriz ve artan yaşam pahalılığı gün geçtikçe derinleşiyor. Vatandaşlar hayatlarını idame ettirmekte zorlanıyor.





Kayser Kadın Dayanışma Derneği Yöneticisi Eylem Sarıoğlu “Krizin faturası kadınlara, işsizlik, şiddet ve ev içi yüklerin artması olarak kesiliyor” diyor.


Ancak yalnızca durumu ortaya koymanın yetmeyeceğini, “Bu tablo karşısında ne yapmalı?” sorusuna da birlikte yanıt vermek gerektiğini söyleyen Sarıoğlu’nun çağrısı şöyle: “Krizin faturasının bize değil krizi yaratanlara kesilmesi için dayanışma içinde, yan yana, örgütlü bir mücadele vermeliyiz.”

Nurten Demirci 55 yaşında, iki çocuk annesi.

Evrenselin haberine göre, inşaat işçisi olan eşi yazı neredeyse işsiz geçirmiş. “Üç aydır işe çağırsınlar diye bekliyoruz. Benimse aldığım 1000 lira emekli maaşı. Kömür alsak odun derdi var. Elektriği, suyu ödemekte zorlanıyoruz. Hadi ödedik, ne yiyip ne içeceğiz? Geçim sıkıntısı yüzünden aile hayatımız ister istemez bozuluyor, çünkü her gün bir sorun çıkıyor karşımıza. Maddiyat yüzünden ailelerin huzuru kalmadı” diye anlatıyor krizin eve yansımalarını.

Geçim kaygısının yıpratıcı boyutlara ulaştığını, yaşadığı sorunlar nedeniyle psikiyatra gitmeye başladığını söyleyen Demirci, şöyle devam ediyor:

“Doktorun yanına gidince anlattığım hep ekonomik meseleler oluyor. Sizin anlayacağınız görüşme boyunca siyasetten giriyor, siyasetten çıkıyorum. Bunun için doktora gidilir mi? Gidiyoruz işte! Doktor bana ilaç verdi. Doktora sordum; ben bu ilacı kullandığımda evimin ortamı düzelecek mi? Çözüm sadece bu olabilir mi? Artık zaten doktora gidebilmek de hayal oldu. Şehir Hastanesi yaptılar ama şehre çok uzak. Adı şehir hastanesi, şehirle alakası yok! Oraya ulaşım sağlamak çok zor. Paran yoksa ölüm döşeğine mahkumsun.”

Artık kış için gıda hazırlığı yapmanın da mümkün olmadığından yakınan Demirci, “Alabildiğimiz beş kilo patlıcan. Beş kilo patlıcanla kış mı geçer? Menemen için konserve hazırlıyorsun, o da azar azar. El değmiyor ki hiçbir şeye, fasulyenin kilosu altı yedi lira, nasıl kışlık hazırlayacaksın? Kışa hazırlık için binbir emekle üç bidon salça yapmıştım. Baktım olacak gibi değil, bir bidonunu satmak zorunda kaldım. Bir şey edeceğinden de değil de başka çaremiz kalmadı” diyor.

Boya yaparak yaşamını idame ettiren Kamil Karakoçak adlı yurttaş da asgari ücretle bir ailenin geçinmesinin imkansız olduğunu vurgulayarak, “İstanbul’da değil asgari ücretle geçinebilmek, 6 bin TL geliri olan bir aile bile geçinmekte zorlanır. En düşük kira bin 200 TL, faturaları da 400 TL desek, kalan 400 TL ile ne yapabilir?” ifadelerini kullandı.

Enflasyonla mücadele etmek için her ihtiyaçlarından kısmak zorunda olduklarını belirten Karakoçak, “Paylaşılan rakamlar gerçeği yansıtmıyor. Gerçek rakamları görmek isteyenler halkın alabildiklerine baksın” dedi. 

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre, kişi başına gelirin en düşük olduğu iller arasında 10 bin 965 TL ile Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt yer alıyor. Söz konusu kentler yoksulluk oranının da en yoğun olduğu kentler arasında bulunuyor. Siirt’te ekonomik krizin etkisinde kalan Helvacılar Çarşısı esnafı, kepenk kapatma noktasına geldiklerine dikkat çekti.  

Mezopotamya Ajansının haberine göre, çarşı girişinde kırtasiye malzemeleri satan Jiyan Akar (27), kırtasiye malzemelerinin dönemsel olduğunu ve okullar açıldığı dönemde malzemeleri satamadığı için elinde kaldığını belirtti. İşlerin geçen yıldan daha kötü olduğuna belirten Akar, şöyle dedi:

Ben buraya yatırdığım parayı çıkaramadım. Geçen yıl ayda 3 bin TL kazanabilirken, bu yıl ise bin TL dahi kar edemeyeceğim. Bu sadece dönemsel yaptığım iştir. Bundan önce garsonluk yapıyordum. Artık geçimimi sağlayacak ne iş bulursam onu yapmak zorundayım. Ama karın doyurmak, eskisinden de çok zor dedi.

Üniversite mezunu olduğunu dile getiren Akar, Edebiyat bölümünü bitirdim. Atanamadığım için yeniden okula gitmek istedim. Şimdi ise beden öğretmenliği okuyorum, belki bunu bitirince atamam gerçekleşir dedi.  

Çarşının 20 yıllık esnaflarından olan çanta satıcısı Yılmaz Akgöz, işlerin gün geçtikçe daha kötüye gittiğini dile getirdi. İş yeri masraflarının yüzde 100 arttığına dikkati çeken Akgöz, şunları söyledi:

Geçen sezonda bin çanta satabiliyorduk, bu yıl ise 200 tane zor sattık. İnsanlar nasıl çanta alabilsin? İnsanların alım gücü azaldı. Geçen yıl 10 TLye alıp 20 TLye sattığımız malı, bu yıl 18 TLye alıyor, 25 TLye satıyoruz. İnsanlarda çanta alacak güç mü kaldı? Sadece çanta değil, burada tüm esnafın durumu bu şekilde. Biz gidebildiğimiz yere kadar götüreceğiz. Götüremediğimiz yerde ne yapacağız, kapatacağız.  

1992 yılından bu yana çarşıda esnaflık yapan Mehmet Said de satışların durma noktasına geldiğini ve eski günleri aradıklarını söyledi. Esnafın iş yaparken yüzünün güldüğünü, iş yapmadığı zaman ise memnun olmadığını dile getiren Said, şu an kimsenin satışlardan memnun olmadığını ve bu şekilde gitmesini istemediklerini söyledi.

Ekonomik kriz ve artan yaşam pahalılığı gün geçtikçe derinleşiyor. Hayatlarını idame ettirmekte zorlandıklarını belirten kimi İstanbullular, hükümetin “güvenlik” politikalarının ve Kürt sorununun çözümsüzlüğündeki ısrarının ekonomik kriz, işsizlik ve daha birçok sorunun kaynağı olduğunu söyledi. 

Üç çocuğu olan ve eşi bir adli vakadan dolayı firari olan Hanife Çeri, yaşanan ekonomik krizden dolayı çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamadığını söyledi. Sokağın ortasında yalın ayakları ile oyun oynayan çocuklarını işaret ederek, “Kış geldi. Çocuklarıma kazak alacak param yok. Onlara bir yemek yedirebilmek için her gün komşularımın getireceği bir tabak yemeği gözlüyorum. Çünkü çocuklarıma yedirebileceğim bir tabak yemeğim bile yok. Komşularıma muhtaç bir durumdayım” dedi. 

Siirt’ten iş olanakları olmadığı için İstanbul’un yolunu tuttuğunu söyleyen Ahmet Aktaş da, halden aldığı meyve ve sebzelerle ilerleyen yaşına (57) rağmen seyyar satıcılık yaparak çalışmak zorunda olduğunu vurguladı. Aktaş, “Başka çarem yok. Bu işi yapmak zorundayım. Herkesin bildiği gibi hayat çok zorlaştı. Görünen o ki durum her geçen gün daha da zorlaşacak. Zaten kimsede para olmadığı içinde satış yapamıyoruz. Bizimkisi yaşam mücadelesi” diye konuştu.

İstanbul’a 25 yıl önce yerleştiğini ve uzun yıllardır esnaflık yaptığını söyleyen Ahmet Yenigün ise, ekonomik krizin etkisini ilk kez bu kadar hissettiklerini dile getirdi. Daha önce 4 kişi çalıştırdığı marangoz atölyesinde ekonomik krizden dolayı 3 işçisini çıkarmak zorunda kaldığına dikkati çeken Yenigün, krizin en büyük sebebinin güvenlikçi politikalardan kaynaklandığını söyledi. Yenigün, “Tank, top ve savaş uçaklarına verilen paralar Türkiye’yi borçlar altında bıraktı. Yani ekonomik krizin gerçek sebebi gözler önündedir. Türkiye’deki ekonomik krizi başta olmak üzere birçok sorunun asıl nedenini Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikalarıdır. Bu nedenle sadece Kürtler değil, Türkiye’de yaşayan her yurttaşın artık elini taşın altına sokması lazım. Ortak sorunlarımızı beraber çözmek için çözümler üretmek zorundayız. Çözüm üretirsek ekonomik kriz dahil tüm sorunlarımız çözülür” şeklinde konuştu. 

Son güncelleme: 10:28 25.09.2019
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı