• Turkhane Logo

AKP'nin devasa İnsan Hakkı İhlalleri ve yaşanan soykırımın boyutları

Birleşmiş Milletler, soykırıma özetle "ırk, din, siyasi görüş, din ve benzeri sebeplerle bir topluluğu kendi çıkarları doğrultusunda bir plan çerçevesinde özel kasıtla yok etmeye çalışma" olarak tanımlıyor. İnsan Hakları ihlalleri raporlara yansıdı.

11:04 02 Nisan 2018 Pazartesi
AKP'nin devasa İnsan Hakkı İhlalleri ve yaşanan soykırımın boyutları
Birleşmiş Milletler, soykırıma özetle "ırk, din, siyasi görüş, din ve benzeri sebeplerle bir topluluğu kendi çıkarları doğrultusunda bir plan çerçevesinde özel kasıtla yok etmeye çalışma" olarak tanımlıyor. İnsan Hakları ihlalleri raporlara yansıdı.

İsmail S. Gülümser

Birleşmiş Milletler, soykırımı özetle “ırk, din, siyasi görüş, din vb sebeplerle bir topluluğu kendi çıkarları doğrultusunda bir plan çerçevesinde özel kasıtla yok etmeye çalışma” olarak tanımlıyor ve insan hakları izleme örgütü bu hakların ihlal edildiği ülkeler hakkında raporlar yayınlıyor. Son günlerde Türkiye’yle ilgili olarak yayınladıkları raporda devasa insan hakkı ihlallerini rakamlar vererek aktardılar. Türk hükümeti ise raporun asılsız iddialarla dolu olduğunu söyleyerek BMyi terör gruplarının sözcülüğünü yapmakla suçladı. Aynı günlerde Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarının nasıl devasa insan hakları ihlalleri yaptıklarını açıkladığı “bakanlıkta …… grubundan hiç kimseyi bırakmadık, o dünya görüşünden onları temizledik” sözleri basında yer aldı. Aynı hafta içinde Cumhurbaşkanın savaş karşıtı gösteri yapan bir öğrenci grubu için “eğitim hakkını yok edeceğiz” yönündeki açıklaması ve öğrenci tutuklama haberleri basında yer aldı. Bir yandan bütün demokratik hakları yok ediyor, bir taraftan dünyanın gözü önünde büyük bir pişkinlik içinde raporun asılsız iddialarla dolu olduğu yalanını söylüyorlar.  
Hafta başında bu tartışmalar sürerken hafta sonunda AKP’nin devasa bir insan hakkı ihlali daha dünya gündemine oturdu. Uzun süreden beri Kosova’da bulunan, eğitim verme dışında bir suçu olmayan Türkiye’de 6 yıldan bu yana herhangi bir yasadışı faaliyete karışması ihtimali olmayan 5 öğretmen ve bir sığınmacı MİT teşkilatının organize ettiği yasadışı uluslararası insan kaçakçılığı girişiminin kurbanı oldu.
Türkiye’de devleti ele geçirmiş örgütlü bir suç şebekesi, suçlarını bastırmak için mafya yöntemleriyle tüm dünya huzurunu tehdit etmeye devam ediyor. Ülke güvenliği için gerekli olduğundan OHAL i uzattıklarını iddia edip, ülke güvenliğiyle hiç alakası olmayan birçok yasadışı faaliyete karışıyorlar. Mali imkânı sınırlı küçük ülkelerde bazı görevlileri rüşvetle satın alarak devlet eliyle uluslararası hukuk normlarını çiğniyorlar. Yasadışı eylemde bir başka ülke yöneticilerinin haberi olmadan oranın istihbarat birimlerini kullanıyor, AB ye aday bir ülkeyi karıştırıp, içişleri bakanı ve istihbarat şefinin görevden alınmasına yol açıyorlar. Türkiye hızla içeride tüm hürriyetleri yok edip tüm muhalifleri hapis ve yasaklarla susturan, dışarıda birçok ülkede yasa dışı işlere bulaşmış, herkesi korkutarak sindireceğini düşünen, çevresinden başlayarak tüm dünyayı tehdit eden, baskıcı totaliter bir rejime dönüşüyor.


NİÇİN İNSAN HAKLARINI YOK EDİYORLAR

AKP işlediği devasa yolsuzluklardan kurtuluşu olmadığını bilmekte ve demokratik normları yok edecek bir darbe sonrası tüm yetkiyi eline alıp sınırsız yasaklarla ebediyen iktidarda kalmanın suçları saklamanın yollarını aramaktadır. Yetkileri sadece OHAL ilanını gerektiren konularla sınırlı olmasına rağmen yetkilerinin olmadığı birçok konuda düzenleme yaparak demokratik birimlerin içini boşaltmakta, suçlarını sorgulayabilecek tüm denetim birimlerini etkisiz hale getirmektedir. Uluslar arası baskıya rağmen OHAL’i 6 kez uzatarak suçlarını soruşturabilecek tüm birimleri ortadan kaldırmaktadır. Bu yüzden farklı görüşlerden bağımsız yapıları kendi varlıkları için tehdit olarak görmekte, yasadışı yollarla yok etme soykırım planları yapmaktadır. Örneğin hür basının olduğu ortamda suçlarını saklama şansları yoktur. Aşamalı bir planla tüm basın kuruluşları ele geçirilmiş, bazıları OHAL’den önce bazıları sonrasında polis zoruyla gasp edilmiş, basın mensupları iktidarın yasadışı işlerini alkışlamaya zorlanmış yapmayanlar hapsedilme ile tehdit edilmiştir. Basın kuruluşları denetim görevini terk ederek her gün sabahtan akşama iktidarın yasadışı işlerini savunan parti yayın organı hale getirilmiştir.

Güvenlik birimlerinde görev yapan yasadışı işlerini soruşturabilecek tüm güvenlik görevlileri tutuklanmış, işkenceyle boyun eğmeye zorlanmış, teklifleri kabul etmeyenlerin aileleri de hapse atılmıştır. İleride haklarında açılacak yolsuzluk davalarında adaletle karar verecek tüm yargı mensupları atılmış bir bölümünün kendileriyle birlikte eş ve çocukları da hapsedilmiştir. Devlet birimlerinde yapılan yolsuzlukları bilen dürüst parayla satın alamayacakları tüm devlet memurları işten atılmış önemli bir bölümü tutuklanmıştır.  Dayanışma içindeki partiler, birlikler, yasadışı işleri kabule zorlanmakta yapmayanlar ya içlerine ajan yerleştirip parçalanmakta ya da aşamalı yok etme planları yapılmaktadır. Direnç göstermeyen gruplar sessizce eritilir ve hak araması imkânsız hale getirilirken, direnç gösterenler için devlet gücü destekli mafya yöntemleri kullanılmaktadır. Yaptığı her işe kendine göre mazeret uydurmakta kimini devlet güvenliğine zarar vermekle kimini devleti ele geçirmekle suçlamaktadır.

Hizmet hareketiyle ilişkili olanlar, devlet kadrolarını ele geçirmekle suçlanarak zulme mazeret uydurulmuştur. Hâlbuki hizmetin en yoğun olduğu yıllardan beri çalıştığı eğitim alanında hizmetle yolu kesişmiş her kesimden insanı fişleyip attıkları öğretmen sayısı 34 bin civarındadır. Bu toplam öğretmen sayısının %3’üne karşılık gelmektedir. AKP yanlısı sendikanın sadece okul müdürü sayısı bu rakama yakındır. O dönemde en asgari rakamlarla toplumun %10’dan fazlasının faaliyetlerini desteklediği bir dayanışma grubuyla ilişki kurmuş öğretmen sayısı eğitimi ele geçirme iddialarının gerçeği yansıtmadığını, eğer bir ele geçirmeden bahsedilecek bunun iktidar için söylenmesi gerektiğini göstermektedir. Hizmetin en etkili olduğu alanda oran bu ise diğer devlet birimlerinde durum hiçte aktarıldığı gibi olmadığı, kendi niyetlerini saklamak için başkasını suçladıkları görülecektir.
Tüm baskıcı rejimlerde olduğu gibi ülke güvenliği bahanesiyle, demokrasiyi kaldırıp, kendilerini korumaya aldıktan sonra ülkeyi yasadışı kaynaklar ve yasaklarla yönetmeyi düşündükleri ortaya çıkmıştır. Suçlarının uluslararası denetim birimlerine takılmasından sonra çevresinden başlayarak tüm dünyayı tehdit edecek eylemlere giriştikleri görülmektedir. Şu anda OHAL şartlarında açıktan suç işleyebileceklerini ve bunun hiç hesabının sorulmayacağını düşünen suçlarını örtbas etmek için Türkiye’de tüm denetim birimlerini dünyada denge unsuru tüm birimleri tehdit etmeye yönelen bir oluşum çevresini tehdit etmektedir. İktidar partisi radikal dinci grupların refleksleriyle hareket etmekte, güçle pazarlıkla istediğini elde etmeyi planlamaktadır. Güç devşirdikçe zulüm artmakta daha geniş kitleler hedef haline getirilmektedir. Daha şimdiden ülkede yüz binlerce insan iktidarın zulmünden nasibini almıştır.

AKP YASAKLARI ve İŞLENEN İNSAN HAKKI SUÇLARI

Yasal faaliyetler suç kapsamına alınmıştır: AKP, mahkemelere talimat vererek; Bylock telefon uygulaması, Bank Asyaya para yatırma, hizmet okullarında görev yapma veya çocuk okutma, hizmetin organize ettiği dernek vakıf ve sendikal faaliyetlere katılma ya da yönetiminde olma… gibi işlendiğinde suç olmayan birçok yasal faaliyet hakkında Yargıtaydan “örgüt suçu” kararı çıkartmış ve bunu geriye doğru işleterek masum insanlara 7-10 yıl ceza verilmesini sağlamıştır. Uygulama ile ülkede suçlu ilan edilmeyecek kimse yoktur, bu yüzden suç kapsamına giren fiilleri işleyenler arasında partilileri ayıklamak için yollar geliştirilmiştir. Örneğin Bank Asyaya 17-25 Aralıktan sonra para yatıranlar terör örgütü mensubu ilan edilmiş,  suçların sınırını kanun değil kendileri belirlemiştir. İktidar hedeflediği kişilerin haklarını gasp ederek kişileri “yasal faaliyetlerinden çalıştığı ya da hizmet aldığı kurumdan dolayı cezalandırma, düzenlemeleri geriye dönük işletme, birçok masumun özgürlüğünü elinden alma” gibi birçok suç işlemiştir.
Düşünce-düşünceyi yayma, dini inanç-inancını açıklama hürriyeti yasaklanmış ve suç delili sayılmıştır: Türkiye’de bireyler hiçbir suçu olmasa bile görüşlerinden ve vicdani kanaatlerinden dolayı terör örgütü üyesi olarak ilan edilmekte ve tutuklanmakta talimatla mahkemelerden ceza vermeleri istenmektedir. AKP yöneticileri “ kişilere din, dil ırk ya da görüşünden dolayı ayrımcılık ve soykırım yapma, memurları ayrımcılık yapmaya zorlama, görüş ve düşünceyi açıklama hürriyetini, ortadan kaldırma, görüşünden dolayı insanları işten atma, tutuklatma” suçu işlemektedir.

Eğitim alma verme ve kendini geliştirme hakkı yok edilmiştir: AKP eğitimde “dünya görüşünü beğenmediği tüm grupları yok etme, güneydoğuda Kürt kökenli vatandaşların kendi dilini öğrenmesi yasaklama, OHAL den çok önce başlayan planlamalarla hizmet hareketi dahil farklı görüşlerden olan 2000 den fazla eğitim işletmesini kapatıp mallarına el koyma, 70 bin civarı eğitimciyi-akademisyeni yayını-çalıştığı üniversite-görüşünden dolayı işten atma-tutuklatma-akademik özgürlüğü yok etme, kişilerin dilediği alanda çalışma ve dileği işi kurma-dilediği yerden eğitim alma-sosyal güvenlik hak ve hürriyetini yok etme, bazı özel okulların yardımını kesme, kanuni haklardan yararlanmasını engelleme ve öğrenme-öğretme-bilimi yayma hürriyetini yok etme,” suçu işlemiştir.

Basın hürriyeti yok edilmiş, şiddet içermeyen eleştirilerinden dolayı gazetecilere müebbet hapis cezası verilmiştir: AKP 2006 yılından bu yana hizmet hareketinin desteklediklerinden başlayarak, “farklı görüşleri yansıtan 62 gazete, 34 TV, 3 büyük haber ajansı, 45 internet gazetesi, 18 dergi, 34 radyo, 29 yayınevine basit bahanelerle partili kayyum atayıp müsadere etme, mal varlıklarını aşamalı planla partililere aktarıp parti yayın organına dönüştürme, Altan kardeşler-Ilıcak-A. Turan Alkan gibiler dâhil 320’den fazla gazeteciyi talimatla tutuklatma, ele geçirdiği basında kişiler aleyhine kampanyalar yaparak vatandaşların hak ve hürriyetlere saygısını ortadan kaldırma, gazetecilerin düşüncesini basın yoluyla açıklama hürriyetini yok etme, kapatılanlara her gün yenileri ekleyip basını sansür etme” suçu işlemektedir(en son Doğan grubu ve Özgür gündem parti yönetiminin kontrolüne geçmiştir).

Anayasadaki “kanun önünde tüm vatandaşların eşit olduğu ilkesi” çiğnenmiş “ayrımcılık” suçu işlenmiştir: AKP, “Yolsuzluklara adı karışmış partilileri sorgulamak isteyen savcıları görevden alma, suçların soruşturulmasını engelleyip devleti zarar uğratma, hayatında hiç suça bulaşmamammış insanlar için devlet birimlerinden suç üretmeleri isteme, çalıştığı kurumdan dolayı 10 binlerce insan hakkında talimat verip yasal işlem başlattırma, kanunların kişilere göre farklı uygulanmasını isteme, bazılarını basit bahaneler tutuklatma, bazılarının tüm suçlarını temizlemek için devlet imkânlarını seferber etme,  17-25 Aralıktan sonra hala hizmet hareketinin yasal faaliyetlerinden yararlananları terörist ilan edip talimatla tutuklatma, vatandaşların kanuni haklardan eşit yararlanmasını engelleme, muhalifleri en temel insan haklarını yok etme, bazılarının önüne siyasal sosyal engeller koyup sosyal hukuk devleti ve adalet ilkesini yok etme, kanunları kişilere göre yorumlatıp adaleti ortadan kaldırma, memurları muhaliflerin yasal faaliyetlerini engellemeye zorlayarak kişileri mahkemesiz cezalandırma, OHAL ile kendilerini kanunların üstünde görüp kanunda dayanağı olmayan cezalarla muhalifleri yok etme, kanun ve hukuk düzenini ortadan kaldırma, keyfi düzenleme ve mülakatlarla kamu hizmetine girişte görevde yükselmede ayrımcılık yapma, zimmet-irtikap-rüşvet-hırsızlık-ihaleye fesat karıştırma-inancı kötüye kullanma birçok devlet malını üzerine geçirme, tüm denetim mekanizmalarına partileri getirip hileli seçimleri yargı denetiminden kaçırma, meclis çoğunluğunu kullanıp muhalefetin vekilliğini düşürme-tutuklatma, muhalif belediye başkanlarını görevden alıp halkın iradesini yok sayma, yetkilerini anayasaya aykırı işlerde kullanıp milletvekili yeminini çiğneme, görev ve şartlarını taşımadığı makama sahte diplomayla ele geçirme” gibi suçlar işlemiştir.

Anayasadaki “Kişilerin yaşama maddi manevi varlığını koruma hakkı” yok edilmiş “işkence yasağı” çiğnenmiştir:

Birçok masum insanın “uzun gözaltı ya da delilsiz hapis sürelerinde işkence yapıp barsaklarını parçalama, vücut bütünlüğüne zarar verme, işkenceyle oluşturduğu çıplak görüntüleri yayınlayıp korku ve infial uyandırma, kaçırıp gizli yerlerde işkence etme, işkenceyle ya da tedavisini engelleyip ölüme neden olma, hamileliğinin 7-8. ayında ya da yeni doğum yapmış lohusalık dönemindeki ameliyatlı onlarca bayanı gözaltına alma, bazıları tutuklayarak bebeğiyle birlikte cezaevine gönderme, on binleri bulan ev hanımı ya da bayanı 750 sini çocuğu ile birlikte sabit bir suç yokken, bazılarının dava dosyası bile hazırlanmadan hapsetme, yanlış kararlarla hayatı karartıp insanları intihara sürükleme, intihar süsü verilerek ortadan kaldırma, yasal faaliyetleri suç kapsamına sokup özgürlüğünü engelleme, basın önünde kişilerin onurlarıyla oynayarak kişi ve kurumları insan haysiyetiyle bağdaşmayacak ceza ve muameleye tabi tutma, kişilerin onurlu hayat sürme maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirmesini engelleme, darbe günü halkı güvenlik birimlerine karşı kışkırtarak 250 kişinin ölümüne sebep olma, güvenlik birimlerindekileri delilsiz darbeye karışmakla suçlayıp on binlercesini tutuklatma, işkence etme, güvenlik birimlerinin yönetimini yasadışı yöntemle ele geçirme, komşuları akrabaları birbirine karşı kışkırtma itiraf adı altında yakınları birbirini suçlayan beyanda bulunmaya sahte delil üretmeye zorlama, kişileri güvenlikten yoksun bırakma, işkenceyle elde edilen deliller ve ifadelerle ceza verme, çalıştığı kurumdan dolayı insanlara ceza verme, devlet gücünü gerektiğinde ölümlü senaryolarla tüm dayanışmaları yok etmede kullanma” gibi birçok suç işlemiştir. 

Adil yargılanma ve savunma hakkı yok edilmiştir: İktidar partisi “mahkemelere tehditler yağdırıp kararlara müdahele etme, muhalifleri hakkında ‘yasal işlem başlatın’ talimatı verme, hedef gösterdikleri hakkında devletin tüm kolluk kuvvetlerini seferber etme, gözaltı ve tutukluluk sürelerine dava sonuçlarına müdahele etme, bazılarını gerekçesiz uzattırma, HSYK dan daha çok tutuklama yapmalarını, itirafçı oluncaya kadar bekletmelerini isteme, hak ihlalerinde üst mahkemeleri baskıyla dilediği yönde karar vermeye zorlama, tüm hukuk sistemini keyfi düzenlemelerle yönetme,   gerekçesiz tutuklananların zararını tazmin etmeme, suçu sabit olmadan kişileri suçlu ilan etme, on binlerce insanı delilsiz gözaltına aldırma-tutuklatma, haklarında suç uydurulmasını isteme, suçlananları avukatlarıyla görüşmesini engelleme, avukatlarını tutuklayıp savunma hakkını yok etme, yasaların kendilerine vermediği yetkiyi kullanıp adalet sistemini ve adil yargılanma hakkını yok etme, muhaliflerin yasal haklarını ortadan kaldırma, suçlananlar yerine yakınlarını tutuklatma, cezaların şahsiliğini yok etme, parti politikalarını benimsemeyen 10 binlerce hakim, savcı ve yüksek yargı mensuplarıyla güvenlik görevlilerini işten atıp yerine partilileri doldurma, bütün faaliyetlerini kanun dışı yollarla yaparak suç odağı haline gelme, idarenin kanun dışı işlerini yargı denetiminden kaçıracak yollar geliştirme ” suçları işlemektedir.

Mülkiyet hakkı yok edilmeye devam edilmektedir: AKP iktidarı uzun süreden beri mülkiyet hakkını gasp edecek yollar geliştirmektedir. “Partili kayyum atayıp kişisel mülklerin ve şirketlerin yönetimini ele geçirme, mahkemesiz ticari işletmeleri kapatıp dilediğinin kişisel mülklerine el koyma, hazineye devrediliyor görüntüsü vererek göstermelik ihalelerle yandaşlara aktarıp mülkiyet hakkını hatta konut dokunulmazlığını yok etme. Özel teşebbüsleri devletleştirirken delilsiz suçlamalarla zararı tazminden kaçma, görüşünü beğenmediklerinin iş kurmasını engelleme, hileli yollarla bazı iş yerlerinin zarar görmesini ya da kapanmasını sağlayıp 10 binlerce çalışanın çalışma hürriyetini yok etme, OHAL le alınan yetkiyi imtiyaza dönüştürüp ülkede egemenliği aile çevresine ve partililere devretme, bazı vatandaşların mallarını elinden alarak kişilik hak ve hürriyetlerini yok etme, yasalardaki hükümleri eğip bükerek ya da dayanaksız keyfi düzenlemelerle değiştirerek yetkisini kişisel hakları yok etmede kullanma, kendilerini kanunların üstünde görme, kamu görevlilerini kendi kişisel hedefi için yasadışı iş yapmaya zorlama, devletin imkân ve fırsatlarını toplum egemenliğini kaldırıp kendi egemenliğini kurmada kullanma ” suçu işlemektedir.

Vakıf, dernek sendika kurma hakkı: AKP iktidarı “yaklaşık 2. Bin civarı vakıf-dernek ve sendikayı hiç mahkeme kararı olmaksızın Anayasaya aykırı KHK lerle kapatma, üyelerini ve yöneticilerini terör örgüt mensubu olmakla suçlayıp işten atma ya da tutuklama, yasal izinle yaptığı faaliyetlerden dolayı kişileri cezalandırma, muhaliflerin tüm yasal haklarını elinden alıp yok etme, istediğini karalayıp tutuklayarak hakların kullanımını engelleme, dernek ya da sendika üyelerini fişleyip işten atma” suçu işlemiştir. 

Hak arama hürriyeti: İktidar partisi “yaklaşık 15 kişiyi kaçırarak mahkemelerin dışında bir merci önüne çıkarma, hiç dava açılmadan bilinmeyen işkence merkezlerinde sorgulama, aile ve çocuklarını korkutup aylarca kaygı içinde bırakma, bazılarının mahkemelere başvurularını engelleyerek hak arama dava açma hürriyetini yok etme, hukuk düzeni dışına çıkıp ülkeyi keyfi KHK larla yönetme, tüm yargı birimlerine talimat verme, suçlananların en temel hak ve hürriyetlerini elinden alıp muhalifleri yok etme, tüm yasal kurumları devre dışı bırakıp ülkeyi bir grubun hâkimiyetine verme,  devlet birimlerini kendine bağlayıp kendilerini kanunların üzerinde görme “ suçu işlemektedir.

Seyahat ve haberleşme hürriyeti: AKP iktidarı “OHAL’den önce başlayarak insanların haberleşme hürriyetlerine müdahale etme, kullandığı telefon uygulamasından dolayı on binlerce insanı tutuklama, sahte mahkeme kararı dinlemelerle insanları fişleme, sosyal medyadan internete kadar sanal ortamdaki tüm yazışmaları kayıt altına alıp, muhalif görüş bildirenleri tutuklayarak haberleşme hürriyetini ortadan kaldırma, birçok insanın pasaportlarını iptal etme, habersiz zayi ilanı verme, yurt dışı yasağı getirip seyahat hürriyetini engelleme, interpolü kirli işlerinde kullanma, Devlet imkânıyla elde ettiği kişisel verileri değiştirerek basına verip suçlama, halkı kin nefret ve düşmanlığa sevk edip,   insanları evinde mahallesinde baskıya maruz bırakma toplum içine çıkamaz hale getirme, soykırım tehdidinden kurtulmak için insanları evini yurdunu terk etmek zorunda bırakma,  zulümden kaçıp başka ülkelere sığınanları yasadışı mafya yöntemleriyle kaçırıp insan kaçakçılığı yapma,” suçu işlemiştir.
İktidar partisi ülkede her yeri ele geçirmek için arka arka ya OHALi uzatmakta ve suçlarına her gün yenilerini eklemektedir.



 

Son güncelleme: 11:04 02.04.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı