• Turkhane Logo

Netflix'in okyanus belgeseli yeni bir tartışma başlattı

Balıkçılığın deniz yaşamı ve okyanuslar üzerindeki etkisini ele alan Netflix belgeseli yoğun bir tartışmayı ateşledi.

15:25 11 Nisan 2021 Pazar
Netflix'in okyanus belgeseli yeni bir tartışma başlattı
Balıkçılığın deniz yaşamı ve okyanuslar üzerindeki etkisini ele alan Netflix belgeseli yoğun bir tartışmayı ateşledi.

Netflixteki Seaspiracy belgeselinde dile getirilen iddialar doğru mu?

BBC Türkçenin haberinde Belgeseldeki iddialar tarışıldı. 
Belgeseli izleyen birçok kişi artık balık yemeyeceğini söylerken, endüstriyel balıkçılığın boyutlarının kendilerini şoke ettiğini vurguladı.
Bazılarıysa, yapımın çok karmaşık bir konuyu fazla basitleştirdiğini ve geçimleri ve beslenmeleri açısından balıkçılığa bağımlı birçok topluluğun aslında sürdürülebilir avlanma yöntemleri kullandığını vurguladı.
Netflixteki Seaspiracy adlı belgeselde dile getirilen başlıca iddiaları inceledik.

Seaspiracynin yönetmeni Ali Tabrizinin başlattığı tartışmalardan biri de yüzgeçleri için avlanan köpekbalıklarının dramı 


İddia: Okyanuslar 2048de hemen hemen boşalacak
Belgeselin yönetmeni ve anlatıcısı Ali Tabrizi Şu andaki balıkçılık seviyeleri devam ederse, 2048de hemen hemen boşalmış okyanuslar göreceğiz diyor.
Bu iddia 2006 tarihli bir araştırmadan ve belgeselde New York Timesın o dönem bu araştırmayla ilgili yayımladığı Balık Türlerinin Küresel Çöküşünü Gösteren Araştırma başlıklı haberine atıfta bulunuluyor.
Ancak söz konusu araştırmanın baş yazarı, o dönemki bulguların şimdi bazı sonuçlara varılmasında kullanılmasına şüpheyle yaklaşıyor.
Dalhouise Üniversitesinden Prof. Boris Worm BBCye yaptığı açıklamada 2006 tarihli araştırma şu an 15 yıllık ve kullanılan verilerin çoğu da 20 yıllık. O günden bu yana birçok bölgede azalan balık nüfusunu artırmak için girişimler arttı dedi.
Worm, aşırı avlanma, istenmeyen balıkların yakalanması, yaşam alanı kaybı, kirlenme ve iklim değişikliği gibi birçok sorunun devam ettiğini, ancak verilen hasarı tamir etmek için girişilen sayısız çalışma da olduğunu vurguladı.
2006 tarihli araştırmada yer verilen iddialara şüpheyle yaklaşan uzmanlar da var.
Washington Üniversitesinden balıkçılık uzmanı Michael Melnychuk eldeki verilerin çizdiği sınırların çok dışında, gerçekçi olmayan, gözlemlerin ötesinde tahminler olduğunu söylüyor.
Melnychuk ayrıca, araştırmanın balıkçılık bilimi toplumunda pek iyi karşılanmadığını ve bu tahminin o zamandan bu yana ısrarla dile getirildiğini belirtti.
Dr. Melnychuk Aşırı avlanma, dünyanın çok sayıda bölgesinde kesinlikle bir sorun. Ancak balıkçılık yönetim kurallarının bilimsel kanıtlar uyarınca yapıldığı ve düzgün bir şekilde uyulduğu bölgelerde çoğu balık stokunun durumu iyi dedi.


Okyanusları tehdit eden bir başka konuda hedef dışı avlanan balıklar. Dünyada milyonlarca Yunus hiç eti yenmediği halde balıkçılık sayeside tutuluyor ve öldürülüp denize atılıyor  

İddia: Büyük Okyanustaki plastiğin yaklaşık yüzde 50si balık ağları
Belgeseldeki başlıca başlıklardan biri, balıkçılık endüstrisinin okyanuslar üzerindeki etkisi ve atılmış balık ağları ve malzemelerinin yol açtığı kirlilik.
Filmde, Büyük Okyanus Çöp Girdabına dikkat çekiliyor. Bu yüzen çöp adasında çok sayıda ağ da bulunuyor.
Belgeselde görüşleri alınan çevreci George Monbiot Büyük Okyanus Çöp Girdabını sık sık duyuyoruz. Bunun yüzde yüzde 46sı deniz yaşamına plastik pipetlerimizden çok daha zararlı olan atılmış balık ağları diyor.
Atıfta bulunulan araştırmada da bu sonuca varılıyor, ancak biraz bağlam da gerek.
Araştırmanın yazarı Boyan Slat Balık malzemeleri genelde kalın. Şamandıralara, sepetlere ve ağlara bakın. Bu çöp çok daha yavaş parçalanıyor ve yüzüyor, dolayısıyla Büyük Okyanus Çöp Girdabında yüzmek için başlıca adaylar diye konuşuyor.
Poşetler ve pipetler gibi ince plastikler ise parçalanıp, deniz yatağına gitme eğilimli.
İddia: Plastik pipetler okyanuslardaki plastiğin sadece yüzde 0,03ünü oluşturuyor

Tabrizi, plastik pipetlerin kullanılmasının yasaklanması için yürütülen küresel kampanyayı Amazon yağmur ormanlarını, kürdanları boykot yoluyla kurtarmaya çalışmaya benzetiyor.
Pipetlerin okyanuslardaki plastiğin % 0,03ünü oluşturduğu yönündeki istatistik belgeselde yer verilen iki araştırmaya dayandırılıyor. Biri Georgia Üniversitesiden Jenna Jenbecke, diğeri de Avustralyalı uzmanlar Denis Hardesty ve Chris Wilcoxa ait.

Prof. Jambeckin 2015te yaptığı araştırma, karadan okyanuslara giren plastik kütlesinin küresel ölçekte bir tahminini sunuyor.
Ve diğer çalışmadaysa, dünya genelindeki kıyı şeritlerinde bulunan pipetlerin miktarına dair bir tahminde bulunuluyor.
Buradaki bulgular üzerinden bir hesaplama yapılıp, yüzde 0,03 oranına ulaşılmış gibi görünüyor. Bu orana ayrca Bloombergde 2018de yayımlanan bir makalede de yer veriliyor.
Bu bir tahmin ve Prof. Jambeck de kimsenin ne kadar pipet bulunduğunu bilmediğini söylüyor, ancak uzmanlar kesinlikle atılmış balıkçı ağlarından daha az olduğunda hemfikir.

Prof. Hardesty de pipetlerin kayıp balıkçı malzemelerinden daha büyük bir mesele olmadığını, ancak ağların oluşturduğu riskin kesinlikle net bir sorun olarak ortada durduğunu vurguluyor.
Terk edilmiş, kayıp, atıl balıkçı malzemeleri kıyılarda ve denizlerdeki türlere önemli bir çevresel tehdit oluşturuyor ve bunlara takılma riski konusunda, diğer nesnelerin sindirilmesi riskine kıyasla daha çok şey biliyoruz diyor.
İddia: Mikro organizmalar, Amazondan dört kat daha çok karbondioksit emiyor
Bu iddia, okyanusların küresel ısınmayla mücadelede oynadığı önemli rolle ilgili.
Fitoplankton adı verilen mikroskobik organizmalar, tıpkı bitkiler gibi karbondioksit emip, oksijen salıyor.
Belgeselde bir IMF raporuna atıf yapılıyor. Bu raporda Bunun 1,70 trilyon ağaç, dört Amazon ormanının emdiği karbondioksite eşit olduğunu hesaplıyoruz deniliyor.
Uzmanlar, rakamın doğru olduğunu hatta az bile olabileceğini söylüyor.

Belgeselde gösterilen çarpıcı görüntülerden biri de gösteri havuzları için yakanlama çalışılan yunus avı görüntüleri. İddiaya göre havuzlar için yakalanacak bir yunus için av sırasında 12 yunus öldürülüyor . 

İngilterenin Southampton kentindeki Ulusal Oşinagrafi Merkezinden Dr. BB Cael Küresel okyanuslarda fitoplanktonların, Amazonun dört katı karbondioksit emdiğini söylemek doğru olur diyor.
Dr. Cael ayrıca okyanusların karbonu uzun süre depolayabildiğini vurguluyor ve Fitoplanktonların emdiği karbonun bir kısmı derine batıyor ve okyanus yavaş yavaş yüzeye getirene dek yüzyıllarca yıl kalıyor diye konuşuyor.
Son dönemde yapılan çalışmalar bazı fitoplankton türlerinin, karbon emmekte diğerlerinden daha iyi olduğunu gösteriyor.
2020de yapılan bir çalışmada fitoplanktonların bahar aylarında ortaya çıkışları takip edildi ve karbon emmekte daha etkin olan büyük türlerin, daha önce inanılandan çok daha az olduğu tespit edildi.
Oregon State Üniversitesinden mikrobiyolog Steve Giovannoni Bu kesinlikle karbon akışları modellemelerini etkileyecek diyor.
2020de yayımlanan bir diğer araştırmada da biyolojik pompa denilen durum araştırıldı. Biyolojik pompa, planktonların öldüğünde dibe düşerek, karbonu yüzeyden alıp depolamasına verilen ad.
Araştırmanın yazarı Ken Buesseler Derin okyanuslar bu kadar karbon depolamasaydı, dünya bugünkünden de sıcak olurdu diyor.

Son güncelleme: 15:25 11.04.2021
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı