• Turkhane Logo

Meslektaşları için ‘vur’ emri vermişti; Kullanılıp atılan bir savcının ardından

Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Kamil Erkut Güre, geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Daha 55 yaşındaydı. 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları sonrasında savcılık makamının en zirvelerini görmüştü.

11:24 15 Nisan 2022 Cuma
Meslektaşları için ‘vur’ emri vermişti; Kullanılıp atılan bir savcının ardından
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Kamil Erkut Güre, geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Daha 55 yaşındaydı. 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları sonrasında savcılık makamının en zirvelerini görmüştü.


Sözde ‘paralel yapı’yla irtibatlı savcı ve hakimler mesleklerinden birer birer ihraç edilince, Savcı Güre ve arkadaşlarına kapılar ardına kadar açılmıştı. Kamil Erkut Güre, kendisine altın tepside sunulan ikramı geri çevirmedi. Dönemin HSYK’sının giydirdiği cübbeyi sırtına öyle bir geçirdi ki, gittiği her şehirde masumların başının üzerinde Demokles’in kılıcı oldu.

Özellikle 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında, Gülen hareketini bitirmeyi kendisine şiar edinmişti! Görevi tevdi edenler, onu adeta bir sopa gibi kullanıyordu. Bir gün kullanılıp bir köşeye atılacağını hiç akıl etmedi. Yıllardır “Fetö, Fetö, Fetö” diye diline pelesenk ettiği rejimin diskuru lanetli kelimenin bir gün kendisini de esir alacağını düşünmedi. Hele ‘ankesör’ adını verdiği ve İzmir’i adeta cehenneme çevirdiği o soruşturmaların bir gün kendisine isabet edeceğini tahmin etmedi. Ve günün birinde onu cepheye sürenler, elinden silahını aldı ve savunmasız bıraktı. Kendince savaştığını düşündüğü mesnetsiz “Fetö soruşturmaları”nın bir parçası oldu. Savcı Güre, makamın zirvesine tırmandığını düşündüğü sırada altından deri koltuk çekildi ve beton zemine sert bir düşüş yaptı. Diyarbakır, İzmir Başsavcılığı derken, bir sabah uyandığında tenzili rütbeyle Yargıtay Savcısı oldu. Hem de hakkında “Fetö soruşturması” iddiasıyla…


KaranlıktakiAydınlıkten Tuna Yıldızın haberine göre Önceki gün “Fetö uzmanı” Barış Pehlivan Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde Savcı Kamil Erkut Güre’nin ardından bir yazı kaleme aldı. Güre’nin yargı camiasının ihanetini kaldıramadığını yazdı. Savcının yıllardan beri terör örgütleriyle nasıl etkin mücadele ettiğinden dem vurdu.Pehlivan, birkaç gün üst üste “kahraman” savcının ardından ağıtlar yaktı. Şimdi biz asıl konumuza dönelim. Savcı Güre, bir hukuk adamı mıydı yoksa, intikamla bir gruba nefret saçan canavar mıydı?

ŞEHRE AYAK BASTIĞI GÜN DARBE OLDU!

Savcı Güre, hain 15 Temmuz darbe girişiminden bir gün önce -ne tevafuktur ki- Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na atandı. Kendi ifadesiyle koskoca Diyarbakır adliyesinde “terörist” olmayan sadece 13 savcı ve hakim vardı. Onlarca hakim ve savcı “hain”di ona göre. Göreve daha başlamadan darbe girişimi oldu. O gece “hukuku” savunması gereken başsavcı, “hukuksuzluğun” tarafı oldu. Onu oraya gönderenlere diyet borcunu ödemesi gerekliydi. Darbenin gecesi olup bitenden Cumhurbaşkanının bile (!) haberinin olmadığı saatlerde hakim ve savcı lojmanlarının kapılarına kilit vurdurdu. Lojmandan çıkmak isteyen yargıçların vurulması için emir verecek kadar şirazeden çıktı. Başsavcı Güre daha şehre ayak basalı bir gün bile olmadan adliyedeki hakim ve savcıların listesini çıkarmıştı. Daha doğru ifadeyle, şehre gelirken eline tutuşturulan listedeki meslektaşlarını biçmeye başladı.

15 Temmuz’un ertesinde hukuk tanımazlığıyla Diyarbakır’ı adeta cehenneme çevirdi. Hem hisleri hem de elindeki listede isimleri yazan Gülen hareketine yakın olduğunu düşündüğü onlarca hakim ve savcıyı demir parmaklıklar arkasına göndermekten imtina etmedi. Diyarbakır Adliyesi’nin koridorlarında kükrüyordu her gün; Sözde “FETÖ” temizlenecek ve yargı bağımsız ve tarafsız görevini yapacaktı.

Başsavcı Kamil Erkut Güre’nin hedefinde sadece Gülen hareketi yoktu. Diyarbakır’da Kobani ve hendek soruşturmalarının da mimarıydı. Aralarında Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Selçuk Mızraklı ve Gülten Kışanak gibi Kürt siyasetçiler Güre’nin talimatıyla gözaltına alındı, tutuklanarak cezaevine konuldu. Soruşturmaya dahil edilen sahte deliller ve işkence altında alınan ifadeler, tutuklamalara gerekçe gösterildi. Rahmetli savcı(!), öyle hukuksuzluklara imza attı ki, şehirden ayrılırken kendisini hayırla yad eden bir dost bırakmadı.

YARGITAY ÜYELİĞİ BEKLERKEN, TENZİL-İ RÜTBE ALDI

Bir sonraki durağı İzmir’di savcı Güre’nin. Orada da hukuk tanımazlığıyla gündem oldu Kendisine görev verenler, onu “Fetö ile mücadele” adı altında büyükşehire atamıştı. O da emre biat etti, Diyarbakır’daki hukuksuzlukları İzmir’e taşıdı. Gülen hareketine yönelik onlarca soruşturmanın altına imza attı. İzmir’de katıldığı her sempozyumda kendisini “Fetö uzmanı” olarak tanıtıyordu. Şehrin önde gelen siyasileri de sırtını sıvazlıyordu. Ankara’nın desteğini arkasında hissettikçe, “anköser, mahrem ve jandarma, askeri casusluk” adını verdiği soruşturmalarla kendisiyle yarışıyordu. Kamuoyunun ismini sıkça duyduğu İzmir Başsavcı vekili Okan Batu’nun ismini bile unutturmuştu kısa zamanda. Hatta Batu’dan rahatsız olduğunu her ortamda dile getiriyordu. Sonunda Batu’nun ayağını kaydırdı, onu Antalya’ya düz bir savcı olarak göndermeyi başardı.

Başsavcı Güre, Yargıtay üyesi olarak mesleğini zirvede tamamlamak hevesindeydi ancak kullanılan herkesin bir kullanım süresi olduğunu unutmuştu. Onu Diyarbakır ve İzmir’e başsavcı olarak atayan HSK, bir gün aniden binlerce masum insanı içine doldurduğu “ankesör” soruşturması kapsamında Güre’yi açığa aldı. 15 Temmuz sonrasında etkin mücadele ettiğini düşündüğü olmayan bir örgütün mensubu olarak görevinden el çektirildi. Kendince hukuk mücadelesi verdi ve ‘aklanarak’ Yargıtay savcısı olabildi. Ankara’nın en prestijli kurumuna atansa da yargıç arkadaşları ona hep mesafeli oldu. Zira yüzbinlerce insanın hedef olduğu bir dosyada, şüpheli olmuş, aylarca aklanmayı beklemişti. Bu hayal kırıklığı, onun hem ruhunu hem de bedenini kemirmişti. Belki de delil olmadan zindanlara attırdığı binlerce masumun ahı vicdanında derin yaralar açmıştı.

Savcı Güre yakın çevresine sürekli “Bunları hak etmiyorum, çok yalnız bırakıldım” diyordu. Hazırladığı binlerce sayfalık iddianamelerle masum insanları hak etmedikleri halde  “terörist” ilan edip binlercesini zindanlarda yalnız bırakmıştı. Bu insanlar masum olabilir mi diye kendisine sormamıştı.

1789 Fransız ihtilalinin mimarlarından Danton, devrimin ardından yaşadığı fikir ayrılıkları nedeniyle daha önce omuz omuza mücadele verdiği yol arkadaşları tarafından yargılanır ve idam edilmişti. İhtilal süreçlerinde birlikte mücadele edenler, zamanı geldiğinde karşı karşıya gelebilir. Ve biri diğerinin idam fermanının altına imza atabilir. Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Kamil Erkut Güre de birlikte mücadele ettiğini düşündüğü meslektaşlarının kalemini kırmasıyla, ortada kalmıştı.

Elinde yıllarca pervasızca salladığı Demokles’in kılıcı, bir gün onun celladı oldu.

Son güncelleme: 11:24 15.04.2022
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı