• Turkhane Logo

Erdoğan Rejimi’nin zayıflığından Çin nasıl istifade ediyor?

Makron dahil birçok Batılı lidere kafa tutan Tayyip Erdoğan, İzmir Depremi’nin ardından yardım talebinde bulunan Tayvan’a önce teşekkür etti, Çin’in tepkisinin ardından ise teşekkürünü geri çekti. Çin, Erdoğan’a nasıl geri adım attırdı?

18:45 05 Kasım 2020 Perşembe
Erdoğan Rejimi’nin zayıflığından Çin nasıl istifade ediyor?
Makron dahil birçok Batılı lidere kafa tutan Tayyip Erdoğan, İzmir Depremi’nin ardından yardım talebinde bulunan Tayvan’a önce teşekkür etti, Çin’in tepkisinin ardından ise teşekkürünü geri çekti. Çin, Erdoğan’a nasıl geri adım attırdı?



Bold Medyadan Fatih Yurtseverin haberine göre Cumhurbaşkanı Erdoğan İzmir’de meydana gelen deprem sonrasında yardım talebinde bulunan ülkelere teşekkür etmek için sosyal medya hesabından ilgili ülkelerin bayraklarının olduğu bir tweet paylaştı. Bayrağı paylaşılan ülkeler arasında Tayvan da bulunuyordu. Çin Halk Cumhuriyeti’nden gelen tepkiler üzerine Cumhurbaşkanlığı Tayvan Bayrağı’nın da olduğu tweeti silmek zorunda kaldı. Çin, Tayvan’ı toprağı olarak görüyor ve bağımsız bir devlet olarak tanımıyor. Tanıyan ülkeler ile de diplomatik ilişkilerini askıya alıyor.

Tayvan’ı resmi olarak tanıyan 15 ülke bulunuyor. Tayvan, ABD, Kanada ve çoğu Avrupa Birliği üyesinde olduğu gibi Türkiye’de de “Yarı Resmi” olarak kültür büroları vasıtasıyla temsil ediliyor. Hal böyle iken Çin’i Erdoğan Rejimi üzerinde, tweet silmeye zorlayacak kadar güçlü kılan etmenler neler? Makron dahil birçok Batılı lidere kafa tutan Erdoğan, neden Çin’e karşı geri adım attı?


Çin son yıllarda elde ettiği ekonomik gücünü siyasi ve askeri güce tahvil ederek ABD’nin yerine yeni hegemon güç olarak geçmek istiyor. Bu amacına ulaşmak için üç esasa dayalı bir strateji izliyor. Bunlar, güçlü-disiplinli merkezi devlet, çevre ülkeler ile entegrasyon, dünya ile iktisadi iş birliği olarak özetlenebilir. Özellikle kadim İpek Yolu projesinin yeniden hayata geçirilmesini amaçlayan Kuşak Yol ve Deniz İpek Yolu projeleri Çin’in dünya ile iktisadi olarak entegrasyonu sağlayacak en önemli projeler.

Ancak Çin çevresine güven telkin eden bir ülke değil. Kendi vatandaşlarına uyguladığı dijital gözetim, Hong Kong için çıkarılan yeni güvenlik yasası, ülkeler ile geliştirdiği ekonomik ilişkilerin tek taraflı olarak kendi menfaatlerine hizmet etmesi, Çin üzerindeki şüpheleri kuvvetlendiriyor. Afrika ülkelerinin limanlarını önce borç vererek kendi kullanım amaçları doğrultusunda inşa etmesi ve daha sonra da ödenemeyen borçlar yüzünden bu limanlara devlet şirketleri üzerinden ortak olması, Çin ile iş yapan ülkelerin güvenlik kaygılarını artırıyor.

Son birkaç yılda ABD’nin de baskısı ve yönlendirmesiyle NATO, Çin’i tehdit olarak algılamaya başladı. İttifak üyesi ülkeler 5G teknolojik alt yapısının kurulumu başta olmak üzere Çin ile ekonomik ilişkilerini yeniden değerlendirmeye başladı. İki hafta önce Kuşak yol Mutabakat Muhtırasını imzalayan ilk G-7 ülkesi olan İtalya’nın Dışişleri Bakanı yapılan anlaşmanın hata olduğunu ve 5G anlaşmasını askıya aldıklarını açıkladı. AB içerisinde Çin’e bakış açısı değişmeye başladı. 2011-2016 yılları arasında Alman İstihbarat Teşkilatı BND’nin Başkanlığını yapan Gerhard Schindler, “Çin dünya liderliğine çok yakın. Avrupa tehlikenin farkına varmalı. Çin nüfuzunu Avrupa, Asya ve Afrika’ya çok akıllı ve sistematik bir şekilde yayıyor. Almanya Pekin’e stratejik bağımlığını azaltmalı ve Huawei’yi 5G ağından kesinlikle çıkarmalı. Şimdiye kadar Çin’in yaptıklarının farkına varamadık. Daha dikkatli olmayız” ifadelerini kullandı.

Türkiye Çin açısından hem Deniz İpek yolu hem de Kuşak Yol projeleri için çok önemli bir ülke. Çin-Türkiye ilişkileri Çin lehine bir seyir izliyor. 2019 rakamlarına göre Çin 23 milyar dolarlık ticaret hacmiyle Türkiye’nin en büyük ithalat partneri. Türkiye’nin ihracatı ise yaklaşık 2 milyar dolar. 15 Temmuz 2016 sonrasında yaşanan anti demokratik uygulamalar, Türkiye’nin Erdoğan elinde tek adam rejimine evrilmesi ve sonrasında yabancı yatırımcının Türkiye’yi terk etmesi nedeniyle meydana gelen döviz sıkıntısı, Çin açısından Türkiye’yi daha cazip hale getiriyor.

Türkiye’nin en büyük konteyner limanlarından biri olan ve Avrupa ile stratejik bağlantıyı sağlayan Kumpor Limanı’nın yüzde 48’i 940 milyon dolara Çinli bir firma tarafından satın alındı. Artan dış borç Çin tarafından finanse edilen projeleri de etkiledi. 2,7 milyar dolara finansa edilen Yavuz Sultan Selim Köprüsü, borçlar ödenemeyince 688 milyon dolar karşılığında Çinli yatırımcılara satıldı. Türkiye’nin en büyük e-ticaret platformu olan, 2 milyon aktif müşterisi ve 25 milyon üyesi bulunan Trendyol, 750 milyon dolara Çinli Alibaba firması tarafından satın alındı. Çin Merkez Bankası ile swap anlaşması imzalandı. 17,3 milyar TL’ye mal olacak Afşin Elbistan Termik Santrali ve Adana yapılması planlanan 10 milyar dolarlık petrokimya tesisi Çin tarafından finansa edilecek.

Turkcell ve Çin Kalkınma Bankası arasında 500 milyon avroluk kredi anlaşması imzalandı. Kredi ile yeni nesil teknolojiler, yani 5G teknolojisi transfer edilecek. Bu yıl içerisinde Türkiye Varlık Fonu ile Çin İhracat ve Kredi Sigortası Kurumu (Sinosure) arasında ekonomik, ticari ve yatırım iş birliğini içeren 5 milyar dolarlık bir mutabakat belgesi imzalandı. Belgeye göre Sinosure, Çinli yatırımcı, müteahhit ve finansal kurumları, Varlık Fonu’nun enerji, petrokimya ve madencilik sektörlerindeki projelerine yönlendirecek. İlgili projelerin finansman şartlarına bağlı olarak 5 milyar dolara kadar sigorta desteği de sunulacak. Türkiye son bir yıl içerisinde Çin’in kurucusu olduğu Asya Altyapı Yatırım Bankası’ndan en fazla fon desteği alan ikinci ülke oldu.

Sonuç olarak Erdoğan Rejimi içerisinde bulunduğu ekonomik buhrandan çıkış için Çin bir kurtuluş yolu olarak görüyor. Türkiye’nin limanları, kritik alt yapı ve tesisleri her şeyden önemlisi de bilgi ve iletişim güvenliği, bu konuda geçmiş sicili pek temiz olmayan Çin’in kontrolüne geçiyor. Erdoğan Rejimi kendi bekası uğruna gelecek sıcak para ve yatırım desteğinin hatırına Çinli firmaların ülkeyi talan etmesine göz yumuyor. Erdoğan sayesinde Türkiye, SSCB sonrası Rusya’nın ilk yıllarında yaşanan küresel sermayenin tüm kritik sektörleri ele geçirdiği buhran dönemine benzer bir dönem yaşıyor.

Bu koşullar altında Çin’in en fazla yatırım yaptığı ülke olan İngiltere, Erdoğan Rejiminin en sadık dostu Katar ve çok uluslu şirketlerinin son birkaç yıl içerisinde Türkiye’deki faaliyetleri yakından incelenmeyi hak ediyor.


Kaynak: BOLD Medya

Son güncelleme: 18:45 05.11.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı