• Turkhane Logo

Artan Arap Etkisi, Türkiye'nin 'Küresel Güney'deki rolünü zayıflatıyor

İşte Samanyoluhaber.com yazarı Türkmen Terzi'nin yazısı

15:10 16 Nisan 2024 Salı
Artan Arap Etkisi, Türkiye'nin 'Küresel Güney'deki rolünü zayıflatıyor
İşte Samanyoluhaber.com yazarı Türkmen Terzi'nin yazısı

TÜRKMEN TERZİ AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Afrika kıtasına en çok ziyaret gerçekleştiren yabancı lider unvanını hala elinde tutuyor ve Ankaranın 1990lara kadar dikkatini çekmeyen Latin Amerika ülkeleri ile de sıkı ilişkiler kurdu. Afrika, Asya ve Latin Amerika bölgelerinin önemli devletleri son dönemde kendilerini “Küresel Güney”in parçası olarak tanımlıyorlar ve Batı karşısında güçlerini pekiştiriyorlar.  AKP’nin 31 Mart yerel seçimlerinde 22 yıldır ilk kez çoğunluğu kaybetmesi ve önümüzdeki 2028 genel seçimlerinde de tek başına iktidar olmasının hayli zor göründüğü hesaba katılırsa, Erdoğan’ın dış siyasetteki bu Küresel Güney açılımlarını devam ettirmesi biraz zor gözüyor. Türkiyenin muhtemelen daha çok Batıya yönelik bir dış politikaya geri dönmesi durumunda, BRICS ekonomik bloğuna yeni katılan Arap ülkeleri, Türkiyenin rağmına, “Küresel Güney” deki nüfuzlarını artıracaklar.
Türkiye, güçlü bir NATO üyesi ve Ankara çok uzun yıllardır kendisini  “Küresel Kuzey ”in bir parçası olarak konumlandırdı ve daha az ekonomik olarak gelişmiş Afrika ve Latin Amerika ülkelerini ifade eden Küresel Güneyi ihmal etti. Tayyip Erdoğan, Türkiyenin geleneksel Batılı müttefikleri ile ilişkileri pahasına son 20 yıldır Küresel Güney ile siyasi ve ekonomik ilişkilere öncelik verdi. Öte yandan Türkiye hala üyelik için Avrupa Birliği kapısında bekliyor ve BRICSin güçlü üyeleri Rusya ve Çin, Batı hakimiyetine karşı yeni bir küresel düzen için Küresel Güney terimini kullanırken, Ankara halen resmi olarak Küresel Güney’in bir parçası olmuş değil.
Türkiye, NATO ülkesi olup, hem Batı Avrupa ve Diğer Devletler Grubuna (WEOG) hem de Asya Pasifik Grubuna üye, ancak seçimlerde sadece WEOGa dahil ediliyor. Türkiye, Küresel Kuzeyin bir parçası olduğundan, Bağlantısızlar Hareketine katılmadı ve Birleşmiş Milletlerde (BM) 135 gelişmekte olan ülkenin bir koalisyonu olan 77 Grubunda da yer almadı.
Türkiye’de hükümetler, Erdoğan’ın liderliğine kadar, Atatürkün Yurtta barış, dünyada barış, sloganını temel dış politika yaklaşımlarından birisi olarak uyguladı. Öte yandan Erdoğan, 2011’de Suriye iç savaşına müdahale etmesiyle başlayan, agresif ve  çok boyutlu bir dış politika benimsedi. Özellikle Afrika ve Latin Amerika ülkeleriyle ekonomik ve kültürel bağları aktif bir şekilde geliştirdi, geleneksel Batı merkezli yaklaşımlardan saptı. Türkiye, “Afrika Açılım Eylem Planı’nı” 1998de duyurdu ve AKP’nin 2005 yılını Afrika Yılı ilan etmesinin ardından Türkiye, aynı yıl Afrika Birliğinde gözlemci statüsü elde etti ve birlik tarafından Ocak 2008de ise stratejik ortak olarak kabul edildi. Bu dış politika girişimleri ile Türkiyenin Afrika Kıtası ile toplam ticaret hacmi 2003te 5.4 milyar dolardan 2022de 40.7 milyar dolara yükseldi. Türkiyenin Afrikadaki elçilik sayısı 2002de 12 iken, 2022 itibariyle 44e yükseldi. Afrikadaki bu açılımının yanı sıra, Türkiye, Latin Amerikayı stratejik bir küresel ortak olarak belirleyerek 1998de Latin Amerika ve Karayipler için Eylem Planını hazırladı ve 2006da Latin Amerika ve Karayipler Yılını ilan etti. Aktif siyasi girişimlerin sonucunda, Türkiyenin Latin Amerika bölgesi ile toplam ticaret hacmi önemli ölçüde arttı, 2002de 1 milyar dolar olan bu rakam 2021de 15 milyar dolara yükseldi.
Ancak, Erdoğan’ın, 2011deki Suriye çatışmasının başlamasından bu yana, daha uzlaşmacı bir dış politikadan saldırgan bir duruş göstermesi ve ülke içindeki insan hakları ihlalleri, yakın tarihte sömürgeciliğin mağduru olmuş Latin Amerika ve Afrika ülkelerinde endişelere yol açmaya başladı. Ankara, Suriye, Libya ve Azerbaycanın Ermenistana karşı Dağlık Karabağ’daki savaşına doğrudan müdahale etti. Erdoğanın Afrika ülkelerine silah satışını teşvik etme çabaları ve Latin Amerika ve Karayip bölgelerinden Türk limanlarına gelen uyuşturucu sevkiyatlarındaki artış, Türkiyenin bu kıtalarda son açımların ardından elde ettiği saygın konumunu erozyona uğratmaya başladı. Dahası, Erdoğanın medya baskısı ve insan hakları ihlalleri, bu Küresel Güney ülkelerinin vatandaşlarından büyük eleştiri almaya başladı.
Öte yandan, Türkiye ile tarihi, dini ve kültürel bağları olan, enerji zengini Orta Doğu ülkeleri, Küresel Güney’ deki etkilerini artırıyorlar ve bu durum da Türkiyenin etkisine meydan okuyabiliyor. Özellikle petrol-doğalgaz üreticisi Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Suudi Arabistan, bu bölgelere yaptıkları yatırımlarla ekonomilerini çeşitlendirmeyi büyük oranda başardılar. Ortadoğu’nun diğer güçlü ülkeleri İran ve Mısır ise Küresel Güney ülkeleriyle siyasi ve ekonomik olarak zaten çok güçlü bağlara sahip. Aynı zamanda bu Ortadoğu ülkeleri 1 Ocak 2024 itibarıyla resmi olarak BRICS üyesi oldular. Türkiye ile MENA bölgesinde rekabet eden bu Arap ülkeleri ve İran,  BRICS üyelikleri ile,  birliğin diğer üyeleri olan Çin, Rusya, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya ve Etiyopya ile ekonomik ve askeri bağlarını güçlendirmek için daha da avantajlı bir konum elde ettiler. Suudi Arabistan, geçen yıl Kasım ayında Riyadda ilk Suudi-Afrika Zirvesini düzenledi ve zirveye Ortadoğu ve Afrika’dan 50’den fazla lider katıldı. Suudi Veliaht Prensi Mohammed bin Salman El Suud, zirvede 2030a kadar 25 milyar dolarlık bir yatırım yapmayı taahhüt etti. Mısır ise, şu anda altyapı mega projelerini hayata geçiriyor ve Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesinin (AfCFTA) kurulmasından bu yana Afrikayı ticari olarak birleştirmede önemli bir rol oynamaya başladı. Birleşik Arap Emirlikleri ise 60 milyar Dolarlık yatırımları ile Afrikada Çin, Amerika ve Avrupa Birliği’nin ardından en büyük dördüncü yatırımcı ve Afrika ile ilişkilerini BRICS üyeliği aracılığıyla daha da güçlendirecek.
Bölgede ABDnin küresel hegemonik üstünlüğünün azalması ile birlikte Latin Amerika ülkeleri, Orta Doğu ülkeleri ile siyasi, ekonomik ve kültürel bağlarını artırmaya başladı.  Brezilyada sayıları 10 bini aşan Suriyeli göçmenler, Latin Amerikanın Filistin meselesine destek vermesi ve zengin Körfez ülkelerinin bölgedeki yatırım girişimleri, yeni arayışlarda olan bu iki bölgeyi birbirine daha da yakınlaştırıyor.
Türkiye, bölgesel rekabette olduğu İran, Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi güçlü Orta Doğu ülkelerinin BRICS üyeliğine kabul edilmelerinin ardından, Küresel Güney’deki varlığını devam ettirmek için bu bölgelerle yakın ilişkilerini devam ettirmelidir. Ancak, AKP’nin istikrarsız dış politika adımları, Türkiye’nin Küresel Güney’deki saygın konumuna halihazırda büyük darbe vurdu. Zengin Arap ülkeleri, BRICS bloğu içindeki etkilerini daha da pekiştirerek Küresel Güney ile olan bağlarını güçlendirirken, Türkiye ise bu hızla değişen jeopolitik manzarada, Batı ile geleneksel ittifaklarını, Küresel Güney gibi yükselen güç dinamikleriyle dengeleme zorluğuyla karşı karşıya kalıyor.

Son güncelleme: 15:10 16.04.2024
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı