• Turkhane Logo

Türkiye nereye? Putin ve yavru Putinler diyarına

Her ne kadar adı Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olsa da, denetimden tümüyle arındırılmış bir başkanlık sistemi resmen başlamış oldu.

10:14 11 Temmuz 2018 Çarşamba
Türkiye nereye? Putin ve yavru Putinler diyarına
Her ne kadar adı Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olsa da, denetimden tümüyle arındırılmış bir başkanlık sistemi resmen başlamış oldu.



Kimileri ortaya çıkan tabloya İkinci Cumhuriyetin kurulması nazarıyla bakarken, kimileri de Putin ve benzeri tek adam rejimine geçildiği görüşünde. 

Gazeteduvar yazarı Aydın Selcen, Berat Albayrakın ekonominin dümenine oturtulduğu, Mustafa Varank’ın da Sanayi ve Teknoloji Bakanı yapıldığı bir sistemde ülkenin rotasının nereye kırıldığı sorusunu dillendiriyor.


Ve o rotada medeni Batıya yer olmadığını, belki Hindistan, sürekli doğu satırlarıyla özetliyor.

Putin Rusyasını The Original sağlam irade olarak tanımlayan Selcen, Azerbaycandan beri çıkılacak yolda Aliyev ve türevi oligarkların çokluğuna dikkat çekiyor.

İranda ise her geçen gün bir Kürt gencinin asıldığını, dans eden kadınların cezaevini boyladığını aktaran Selcen, rotanın devamında karşılaşılacaklarla ilgili şu hatırlatmada bulunuyor:

Türkmenistan’da Berdimuhammedov. Hani ata biniyor, şarkı söylüyor, spor yapıyor.

Hindistan’da Modi. 68 milyonluk Gujarat’ta deneyim kazandı, 1.3 milyarlık Hindistan’da Hinduculuk oynuyor.

Çin’de Şi. Anayasaya ölene kadar lider olduğu kuralını koydurdu. Çin’in nüfusu da 1.4 milyar.

Myanmar’da, Aung San Suu Kyi. On yıllarca ev hapsindeydi. Çıktı, askeri diktayla kol kola girdi, ilk iş Rohingya Müslümanları’nı kırdı.

Tayland’ın darbedar ordusu, kendi siyasal işlevini anayasaya yazdırttı. Huzuruna ülke gelenekleri doğrultusunda yerlerde sürünülerek çıkılan (şükredin) kral yerli yerinde. Türlü türlü işadamları, dönem dönem halk hareketleri başlatarak iktidara ortak oluyor.

Malezya’da yaşayan ölülerin arasından geri gelip, kendi kurduğu düzende yeniden “umut olan” 92 yaşındaki Mahathir Muhammed’e selam edip, yola devam edelim.

Bir sonraki durak Filipinlerde de tablonun iç açıcı olmadığını, Filipinler’de Duterte. Homofobik, narkotik tacirlerini elleriyle öldürmekten, “Tanrı’nın ahmaklığından” söz ediyor. En son olarak koyu Katolik ülkede “Tanrı yoktur” demeye de getirdi. Küfür etmeyi seviyor satırlarıyla anlatan Selcen, okyanus ötesinde yani ABDde ise, tüvütlerin efendisi olarak tanımladığı Trumpın bulunduğuna değiniyor. 

Trumpın, II. Dünya Savaşından sonra kurulan Pax Americana düzenin yerle bir etmekle meşgul olduğuna değinen Selcen, Venezuelada ise, Maduronun petrol zengini ülkeyi açlığa mahkum ettiğine dikkat çekiyor.

Selcen, yazısını şu satırlarla sürdürüyor:

Nikaragua’da eskinin Sandinista’sı Ortega’ya yeni Somoza denir oldu.

Brezilya’da boğazına kadar (pasif) yolsuzluğa batmış Lula, hapse girdi. Sonbahardaki seçimlerin favorisi. Çıkıp, yeniden başkan olacak görünüyor. Nüfuslardan, yüz ölçümlerinden de bahsediyoruz, Brezilya neredeyse ABD ile aynı büyüklükte, nüfusu 200 milyon.

Yeniden geçelim okyanusu. Güney Afrika’da başkanlığı eşine devredeyim derken kaptıran Zuma ve onun üzerinden ülkeyi aile şirketine çeviren Hint asıllı Gupta biraderlerin öyküsü ibretlik. Zorlarsak, karanlık bulutların arasındaki ender bir ışık huzmesi olabilir de diyebiliriz. Belki.

Afrikaya geçen Selcen, Kongonun 29 yaşındaki Kabilanın iki yıl önce görev süresi dolmasına rağmen hala başkan olduğuna dikkat çekiyor ve kanlı bir geleceğin ülkeyi beklediğini belirtiyor.

Cezayirde ise, yatağa bağlı Bouteflikanın 1999dan beri seçimleri kazandığına ve yataktan ülkeyi yönettiğine vurgu yapan Selcen, Arap dünyasına uzandığı yolculukta Mısırda Sisinin insan hakları ve yolsuzluk karnesinin izaha muhtaç olmadığını aktarıyor.

Selcen diğer ülkelerin yönetimleri ve yöneticilerine dair analizlerini şöyle sürdürüyor:

 Suriye’de Esat. Sicili, arife tarif gerektirmez. O da babadan devraldıydı idareyi. Arapça “babadan oğula cumhuriyet” anlamına gelen “cemleke” modelinin tek örneği. Bilmem model midir? Dileyelim, değildir.

 Yeniden Türkiyeye dönen Selcen, geleceğe dair pek de parlak olmayan bir tablo çiziyor ve ekliyor:

Herhalde Genelkurmay Başkanlığı lağvedilmiş olacak yahut “sivilleşmede” yeni bir adım atılmış, Genelkurmay Başkanı Akar Milli Savunma Bakanı. İçişleri Bakanı Soylu seçim sonrası göz dolduran performansıyla makamını korudu. Bir manidar atama ise ekolojik işlerin, TOKİ ve Emlak GYO deneyimli Murat Kurum’a bahşedilmesi. Bence çok pragmatik düşünülmüş.

Çorlu’daki toplu cinayet gibi tren kazasında açık ihmalden hayatını kaybeden 24 can toprağa verilir, yayın yasağından ötürü yurttaşlar yakınlarını eşe, dosta sorarak hastanelerde, morglarda arayıp sorarken, külliyede, ordu karargahlarında ve simgesel biçimde İzmir’in Gündoğdu Meydanı gibi yerlerde 101 pare top atışıyla yeni rejime geçiş muştulandı.

Son söz bir genelleme olsun: Eğer kişi kendini sağlama almak adına, düğüm üzerine düğüm atıyorsa, o kişi korkuyor demektir. Ol fani kişinin ardından, ol düğümlerin çözülmesi, çözülemiyorlarsa kesilmesi ise zaman, enerji ve sağduyu gerektirecek olmakla birlikte, hayat devam edecekse zorunludur.

Son güncelleme: 10:14 11.07.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı