• Turkhane Logo

İsmail S. Gülümser’in yazısı: İnsanı hatadan koruyan pişmanlık duygusu

''Bir kere hatadan döndükten sonra tekrar aynı yanlışa düşmemek için o yola giden her şeye kapılarını kapattılar.''

14:25 01 Nisan 2024 Pazartesi
İsmail S. Gülümser’in yazısı: İnsanı hatadan koruyan pişmanlık duygusu
''Bir kere hatadan döndükten sonra tekrar aynı yanlışa düşmemek için o yola giden her şeye kapılarını kapattılar.''





İnsan nefsi her zaman onu zaafları peşinde koşturtmak ister, güçlü iradeye sahip olmayan ya da otokontrol sistemlerin kurulduğu ortamlarda bulunmayanlar, basit bir sapmayla başladıkları hatalardan geri dönmeye çabalamazsa bu ikinci kusura davetiye olur ve bu yanlışlar artarak sürüp gider. Bediüzzaman’ın, yüce yaratıcı, insanı yüksek değerlerle donatmak için ona, iç dürtü (nefsi ve şeytani telkinler) denen kusurlu davranışı cazip gösteren istek ve arzular vermiş. İçten gelen yanlış taleplere direnip, davranışlarını hep insani çizgide götürmeye çalışanlar, ahlak ve karakteriyle bulundukları toplumda parmakla gösterilecek hale gelir.



Medeni dünya insanın zaaflara açık bir yapıda olduğunu baştan kabul eder ve toplumsal hayatın her alanını kurallarla düzenleyerek yanlıştan korumaya çalışır. Uymayanları caydırıcı tedbirlerle frenleyip kaideleri tüm toplumun yaşam biçimi haline getirir. Bireysel yaşamlarında her türlü zaafa açık insanlar toplumsal yaşamda kendilerine çizilen sınırın dışına çıkmaz, aralarındaki mutabakata uymak zorunda hisseder. 



Kuralların net belirlenmediği doğu toplumlarında, ise hayatın her alanına düzen getiren İslam dini mensupları bile, iç disiplin kazandıracak bir donanıma sahip değilse ya da otokontrolün olduğu bir ortamda bulunmuyorsa hayatın herhangi bir aşamasında zaaflarının esiri olup çizgisini kaybedebilir. Yanlıştan sonra dönmesi kendine çeki düzen verip tavrını düzeltmesi gerekirken, iradesi zayıf olanların girdikleri hatalı davranıştan çevirmek pek kolay olmaz. Hele ben duygusunun esaretine girmişse olumlu önerilere kapıları kapatır hatada ısrarı seçer.



Ramazan müminler için alıştığı kusurlardan uzaklaşmak işlediği günahlardan arınmak için büyük bir fırsat sunar. Diğer zaman dilimlerin de yüce yaratıcıya verdiği sözleri yerine getirememiş olanlar için bu aydaki ibadetlerin verdiği kalbi yumuşaklıkla Rablerine daha samimi yönelebilir, daha içten dua ve ibadetlerle hatadan korunabilir.



Kusurlar için bağışlanma talebiyle Allah’a yalvaran biri arınmak ve yanlıştan kaçınmak için önemli bir adım atar. Bunun için hata ve günahların kendi iç dünyasında oluşturduğu tahribatın sorgulanması gerekir. Yaptığının farkına varan ve pişmanlık içinde istiğfar ile ona yönelen birinin yapacağı hata ve kusurlardan arınma duygusu aynı kabahatin yeniden yapılmasının önünü kesecek bir baraj gibi olur. Vazgeçme yönünde bir irade ortaya koyamayanda ise hatalar bir süre sonra sıradanlaşır ve hep daha fazla yapmaya meyil başlar. İlerleyen zamanda uyanmazsa Allah’a geçmişte verdiği sözleri tümden unutan biri kabahatlerini savunur hale gelir.



Mesela, toplumu felç eden hastalıklardan biri çekiştirme (gıybet) hastalığıdır, bir diğeri doğruyu bırakıp sıkıştığında yalan tevessül ederek üstün gelme kısa yoldan sonuç alma gayretidir. Günahlarından utanç duymayanı frenlemek zordur, hırsızlığı ortaya çıkar, büyük bir pişkinlik içinde hiçbir şey olmamış gibi davranır. Yalanı ortaya çıkar, yüzü hiç kızarmaz yeni yalanlarla kendini savunmaya çalışır. Böyle biri ahlaki değerlere bağlılıkla ilgili verdiği sözleri bir bir terk eder. Mikroplarla istila edilmiş bir beden gibi zaaflarca esir alınmış biri haline dönüşür.



Bu yola giren birinin dinle gelen bütün hassasiyetleri kaybolur, Allah’ın emir ve yasakları onun davranışını sınırlandıramaz, o menfaati uğruna her fırsatı değerlendirir taşkınlığa müsait arzu ve istekleri peşine takılıp önüne gelenleri çalıp çırpmaya başlar. Türlü hile ve düzenbazlıklarla herkesi kandırıp öne geçmekte, hatta bunun bir uyanıklık olduğunu düşünüp hakları gasp etmekte mahzur görmez.



Halbuki gerçekten yüce yaratıcıya inanan bir mümin, kazara bir yanlış yola girmişse fark ettiği anda uyanıp geri dönmenin çaresini arar. Yaptığı yanlışlardan pişmanlık duyar, hatadan kurtulmanın yolunu bulmaya çalışır, tek başına bunu başaramazsa güçlü iradesi olduğunu bildiği insanlardan yardım alıp kabahatlerinden arınmaya yönelir.  Bir çizgi kayması yaşayıp yüce yaratıcıya verdiği sözden döneninin eğer iradesi sağlamsa hemen kendini toparlaması yaptıklarından üzüntü duyup telafiye koyulması mümkün olur.  Gerçekten iç dünyasında kendine topluma ve Allah’a karşı verdiği sözlere sadakatle bağlı olmayı düşünen biri, vicdandan gelen doğru telkinleri dinler, inancın ona kazandırdığı donanımla silkinir ve o girdaptan kurtulma yolları arar.



Eğer kötülükten uzak durma konusunda hassasiyetini kaybetmişse, o, işlediği kusurlu davranışlardan dolayı üzüntü duymaz, yaptığı işlerin hem kendi hem toplum hayatını tahrip ettiğini düşünmez, yanlıştan uzaklaşmak için harekete geçme gerektiğini düşünmez, çevresinde onun yaptığı her işi alkışlayan şakşakçılar toplanmışsa artık hayra davet eden uyarıcılar da bir bir onu terk eder ve kötülükleriyle baş başa kalır.



İç disiplin sistemleri felç olmuş böyle birinin hiçbir kusurdan pişmanlık duyup vazgeçmesi mümkün olmaz. Yaptığı kötülüğü fark edecek kadar bile iradesi kalmayanlar, yokuş aşağıya freni patlamış kamyon gibi hızla değer yargılarından uzaklaşmaya yönelir. Hele yaptığı kötülüklerin bir ideali gerçekleştirmek için gerekli olduğunu zannediyorsa onu kimse engelleyemez. Ahlaki değerlere örtüşmeyen davranışlarla istediğini kolayca elde edildiğini görenler bu türden davranışları taklit eder, kötülük kendileriyle sınırlı kalmaz etki alanının büyüklüğüne göre çevresindekileri de aynı hatalara zımnen ya da açıktan teşvik eder.



İnanç zaafı olanların bile işlemekten kaçındığı ayıplı davranışlar onlar için sıradan hale gelir, kalpler katılaşır merhamet ve sevgi hisleri kaybolur, acıma hissi terk edilir, vahşi canavarların bile işlemekten kaçındığı zulümler işleyerek kısa yoldan hedefine varmaya koyulur. Kendisi hatalarından nedamet etme gereği duymadığı gibi çevresinde toplananların da bütün ahlaki duygularını törpüler. Zulmedildiğini görenler, görmezden gelir, beni sokmayan yılan bin yaşasın anlayışı yayılır, herkes başkasına yapılan insanlık dışı muamelenin seyircisi olur.



Toplumları yanlıştan uzaklaştıran onlara iyiyi ve güzeli gösterenlere rehberlere gelince onlar, önce kendileri her türlü hatadan uzak durmaya çalıştılar, birçoğunun meşru kabul ettiği kişisel istek ve arzularını bir kenara bırakıp, topluma örnek oldular. En küçük bir kusur işlediklerinde hemen pişmanlık duydu onu telafi etmek için ellerinden gelen gayreti gösterdiler. Bir gece bile hatalarından arınmadan yatmanın değer kaybına vesile olabileceği endişesini yaşadılar. Kusurlarının farkına varıp hemen kurtulma yolu arayanların hassasiyeti onların kötülüklerden korunmasına vesile oldu, söz ve filleriyle yapılan en küçük kabahatin sonuçlarından temizlenmek için çabaladılar.



Bir kere hatadan döndükten sonra tekrar aynı yanlışa düşmemek için o yola giden her şeye kapılarını kapattılar.      



Davranışlarındaki tutarlılığı korumak için inandıkları değer sistemine bağlılıklarını sürekli güncellediler. Etraflarındaki olayları sürekli irdeledi yaptıkları tavrın doğru mu yanlış mı olduğunu sürekli sorguladılar. İç dünyalarında eylemleri hakkında oluşan tereddütleri giderdi kanaatlerini sağlamlaştırdılar.



Başkalarının kanun ve kurallara uyarak vardıkları hedefe onlar iç disiplinleriyle ulaştılar, onları zaaflarıyla baş başa bırakacak başıboşluktan korumak için hep hayatlarını bir disipline göre sürdürdüler. Kalabalık içinde kendilerini korudukları gibi yalnız kaldıklarında da kabahat işlemekten kaçındılar. Her fırsatı kendi değer sistemlerini yenilemek için kullandılar. Hatalı davranış kalıplarının aşamalı geliştiğini, yapılan küçük yanlışların, daha büyüğüne davetiye çıkardığını bildiklerinde hatalar büyümeden düzeltme yolu aradılar. Pişmanlık hissinin oluşturduğu bir arınma kurnasında yıkanıp hatalardan temizlendi aynısını tekrar etmemek için kararlı bir duruş sergilediler.



Kusurlarının ilerde neye mal olacağının farkında olan bu insanlar, kusurlarının sonucunu gördükleri andan itibaren büyük bir irade ile ondan vazgeçtiler, değer kaybı yaşayacakları anda hemen uyandı tekrar bağlılıklarını tazelediler. İçten gelen tüm dürtüleri bastırıp onları, hayır istikametine çevirmek için çabaladılar. Böylece kendi elleriyle kendilerini kötülüğe götürecek yolları kapattılar, aydınlık bir geleceği kazanmak için karanlık yollara iten fenalıklardan korundular. Kendi namuslarını korudukları gibi yüce yaratıcıya saygı gereği onun emir ve buyruklarına uyarak dinin de namusunu koruma yolu seçtiler.



Hatalar eğer pişmanlık duyulursa vazgeçmeye ihtiyaç duyabilir.



-İnsan onları hafife alıyorsa hiçbirinden hicap duymaz.



-Bu hissin kaybolduğu yerde kusur işlemekten kimse kaçınmaz



-Başkasının hakkına tecavüz edenler onu iade edip özür dileme gereği duymaz.



Hem toplum içinde yaşar hem toplum hayatının altını oyacak davranışlarıyla herkese zarar verir.



Yüce yaratıcıya karşı verdiği sözlerden dönüp de ondan sonra pişmanlık duygusuyla içini ona dökenler



-Hata ve kusurdan temizlenmek için büyük bir arınma kurnasına yönelmiş olur,



-Tövbe ve istiğfar ederek affını ister bir daha aynı yanlışı işlememek için ciddi gayret gösterir.



Bu yaklaşım terk edilirse istediğine ulaşmak için her yol mübah anlayışı hâkim olur, o, kendini hiçbir ahlaki değere bağlı hissetmez, kurtarıcı rolü üstlenmiş biri bu yola girmişse peşine takılanları yanlıştan yanlışa sürükler.    



Yanlışa kapı aralayanlar, bir kusurdan kurtulmak isterken diğerine yakalanır, zamanla bıkar ve hiçbirinden kurtulma kaygısı taşımaz hale gelir, artık pişmanlık kaybolur, hatalarını gözden geçirme gereği duymaz yanlışta ısrarı sürdürür. Eğer etrafında onları bu çukurdan kurtaracak birisi yoksa debelendikçe daha çok batağa saplanır. Kötülüğe kapalı ortamlardan uzak bir hayat sürenlerin hatadan dönmeleri zordur. Gerçekten insani değerleri özümsemiş insanlar bir araya gelip birbirlerininim davranışları için bir otokontrol ortamı oluşturmalıdır ki hatalar giderek yayılmasın. Bilhassa haftalık sohbet halkalarında bir araya gelenler hem kendilerini yeniler hem de hatadan koruncak mutabakatlar oluştururlar.   



*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.



İsmail S. Gülümser

Son güncelleme: 14:25 01.04.2024
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı