• Turkhane Logo

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Güç şehvetine kapılmış dindarların yok saydığı değer; şefkat

''İslam toplumunda, menfaati her şeyin önüne geçirenler yüzünden en önemli özelliklerinden biri olan şefkat terk edildi, bireyler diğerine insanca yaklaşmayı unuttu, herkes birbirini yemek için tetikte bekler hale geldi.''

10:50 21 Ocak 2024 Pazar
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Güç şehvetine kapılmış dindarların yok saydığı değer; şefkat
''İslam toplumunda, menfaati her şeyin önüne geçirenler yüzünden en önemli özelliklerinden biri olan şefkat terk edildi, bireyler diğerine insanca yaklaşmayı unuttu, herkes birbirini yemek için tetikte bekler hale geldi.''





Dinin temel kaynaklarını sıktığınızda, en büyük usarelerden birinin şefkat ve merhamet olduğunu görürsünüz. Allah, kendisini Rahman ve Rahim isimleriyle tanıtıyor. Kuran’da her surenin başındaki besmelelerle rahmet ve merhamete sığınarak kurtuluşa erileceğine vurgu yapıyor. İslam peygamberini (SAV) alemlere rahmet olarak gönderdiğini anlatıyor, onun (SAV) rauf ve rahim olduğunu belirtilerek şefkatini öne çıkarıyor.



İslam peygamberi de (SAV), Allah’ın refik olduğunu en zayıf varlıkların bile her türlü ihtiyacını karşılayarak yaratılmışlara şefkat ve merhametini gösterdiğini ifade ediyor. Buradan hareketle inananlara,   



 “Yerdekilere merhamet edin ki Allah’ta size merhamet etsin” tavsiyesinde bulunuyor.



Onun (SAV), insanlara karşı şefkati o kadar ileri ki, Mekke de yaşama hakkı vermeyenlerin bile ahiretini kurtarmak için adeta kendini parçaladı, geniş kesimleri yanlıştan kurumak onları, iyilikle buluşturmak için hayatını harcadı.



Bugün onunun adını kullanan İslam dünyası ise, başkalarına üstünlük taslamakla acımasız davranmakla dini temsile yeltenecek kadar öz değerlerinden uzak yönetimlerin elinde bu kazanımlarını bir bir tüketiyor.



Sanki muhataplarının her türlü zulmüne rağmen şefkatini sürdüren o yüksek insan (SAV), dini onlar kadar bilmiyormuş gibi bugünküler, dini kullanıp insanları baskı altına alırlarsa daha etkili olacaklarını sanıyor. 



Allah ahlakıyla ahlaklanmaları halinde tüm dünyaya dinin güzelliklerini aktarabilecek müminler onun, bu öğütlerini dinleyecekleri yerde kısa yoldan sonuç peşine düşüp etraflarıyla üstünlük yarışına girişti. Rekabetin öne çıktığı yerde, kimsenin birbirine insani ölçülerle yaklaşma şansı yok. Hisleri kabarmış ben duygusunun yoğun olduğu yerde her birey, şefkat ve merhameti bırakıp bir diğerini alt etmenin yolunu arar. 



Türkiye başta olmak üzere İslam coğrafyasında, din adına yola çıkanların gösterdikleri tutum içler acısı, medeni dünya, insanın yaşam hakkına kutsal değer atfederek yükselirken, dinin şefkat merhamet telkinlerini unutmuş Müslüman ülkelerde insanlar birbirini yiyor. Topluma yön verenler, şefkat ve merhamet hissini kaybettiği için onların bu gayrı insani tavrı yayılıyor. İran gibi İslam iddiasındaki yönetimler, el altından diğer ülkelerdeki şiddet yanlısı gruplara silah desteği verip toplumu birbirine kırdırıyor. Afganistan’da, Taliban rejimi muhaliflere hayat hakkı tanımıyor. İsrail baskısını şiddetle durdurmaya kalkan Hamas, çoluk çocuk on binlerin ölümüne yol açıyor.



İslam dünyası, şefkat yoksunu yönetimlerin elinde en kıymetli değerlerini yitiriyor. Batı insan kaynağını geliştirmek için varını yoğunu harcarken doğu toplumlarında insanın hiç değeri yok onlar, yetişmiş insanların varlığından rahatsız. Türkiye’de tek başına yönetimi ele geçirme planı yapan bir dindar grup, bu iş için 250 vatandaşın öleceği bir senaryo kurguladı, masumların ölümüyle tiyatroya gerçek görüntüsü verdi. İktidar uğruna kendi çocukları dahil yıllarca topluma olumlu katkı sunmuş 10 binlerce insanı ölümlerden sorumlu gösterip her türlü vahşete hazır odaklara teslim etti. İşi ekmeği elinden alınan insanlar, açlıkla senaryoyu kabule zorlandı.



Türkiye’de gasp ederek başkasının hakkını elinden alan bu yönetici grubu, her yıl yüzbinlerce gence hizmet veren ve toplumun düşünce dünyasını insani çizgide geliştirmeye çalışan, okullar-dershaneler-üniversiteleri kapattı, tüm dünyaya ülkenin yardım elini uzatan gönüllü kuruluşların kapısına kilit vurdu, şahsi beklentilerini bir kenara bırakıp fedakârca hizmet veren on binlerce insanın topluma faydalı olma yolunu tıkadı. Halkın dişinden tırnağından artırarak yaptığı toplumun kılcallarına kadar hizmet götüren kurumlar bir siyasi partinin arpalığı oldu.



İşi ekmeği elinden alınan on binlerce insan mahkemeyle boğuşmak zorunda kaldı.



En donanımlı fertlerin birçoğu kendini beğenmiş içerik yoksunu yöneticilerin yüzünden ülkeden kaçtı. Şefkat mahrumu yöneticilerin dışladıklarını batı dünyası adeta havada kaptı, onları kısa süreli bir oryantasyondan geçirip gelişmede kullandı. Acımasızların yönetiminde toplumun birbirine olan saygısı yok oldu. Halkta insanı değerleri geliştirenin kalmadığı bir coğrafya, şefkat yoksun menfaatperest siyasilerin insafına terk edildi. “Kimseye acımayacaksınız, acırsanız acınacak hale düşersiniz” telkinlerine kendini kaptıran dindarlar, tüm değer yargılarını yitirdi, insana şefkat ve merhameti terk etti, üstün gelmek için başkasının elindekini alma yarışına girişti.  Adalet duygusu kayboldu, toplum birbirinin malında mülküne göz koydu, akrabalar-komşular-ortaklar birbirinin kuyusunu kazdı. Hakimler-savcılar-emniyet görevlileri hukuk nizamını unuttu, insaf duygusunu kaybetti. En objektif olması beklenenler, siyasilerin önlerine koyduğu düzmece dosyalara karşı çıkmayı düşünmedi, suçsuzluğunu bildiği insanlar hakkında kanunda yeri olmayan cezalar verilmesini seyretti.



Düşman ilan ettiği bir topluluğu karalarken kimse, bunların yalan ve iftira olduğunu söyleme gereği duymadı, herkes oluşturulan sahte koroya uyup saldırıya katıldı. Şefkat duygusunu kaybetmiş dindarlar, iktidar uğruna başkasına ait olanın çalınmasına destek çıktı. Seçimle kazanılmış belediyeler, okullar-yurtlar fabrikalar işyerleri çalındı. İnsafsızlığın sonuç verdiğini görenler şiddet ve öfkeye sarıldı, acıma duygusunu kaybetmişler mağduriyeti görmezden geldi, bazıları hırsızlığı marifet gibi gördü arka çıktı, bazıları hırsızlığa ortak oldu. Baskıyı görenlerin kimisi sinip kenara çekildi kimisi yanlışa ortak oldu. Belgesellerde vahşi hayvanlar bile yavrusu olana merhamet ederken din savaşı başlatanlar çocuk-masum demeden toplu soykırımda mahzur görmedi.



Yıllarca iyilik yaptığınız insanlar, propagandaların büyüsüne kendini kaptırıp malınıza namusunuza çocuğunuzun geleceğine göz koydu. Masumların çaresizliği onların acıma duygusunu harekete geçiremedi, aksine daha bir iştahla saldırıya geçip çalmaya koyuldu. Şefkat ve merhamet duygusunu kaybetmişler, en temel insani değerleri yitirdi hayvanlar gibi vahşete imza attı, suçu desteklemeyenin hayat hakkı olmadığı söylendi, salyalarla saldırıldı.



Şefkatin zerresinin kalmadığı toplumda, halkın önemli bir bölümüne iyiliği dokunmuş insanların, Meriç’te boğulması, iftirayı kabul etmediği için çoluk çocuk hapiste işkence görmesi, insanlık dışı zulme maruz kalmasından hiç rahatsız olmadılar, toplumun iyilik damarı yok olurken arada karlı çıkma hesabı yapanlar oldu. Şefkatin tüketildiği toplum birbirinin kurdu haline geldi ve acımasızlık sıradan bir yönteme dönüştü. Bazılarında hiç kötülüğünü görmediği insanlar hakkındaki geçmişten gelen unutulmuş husumetler yeniden ortaya çıktı, yesinler birbirini diyerek seyre koyuldu, bazıları yıllardan beri iyiliğini gördüğü insanlar hakkında bugüne kadar içinde sakladığı kıskançlık duygusunu açığa vurdu, artıklarla beslenme derdine düşenler oldu.



İslam toplumunda, menfaati her şeyin önüne geçirenler yüzünden en önemli özelliklerinden biri olan şefkat terk edildi, bireyler diğerine insanca yaklaşmayı unuttu, herkes birbirini yemek için tetikte bekler hale geldi. Zalim yöneticiler, hak hukuk tanımadan istediğini elde edince halk bunu iş bitiricilik olduğuna inandı. Şeref ve haysiyetle oynamak adeta marifet gibi görüldü, başkasına ait olanı gaspın uyanıklık olduğunu düşünenler çoğaldı. Asıp kesenler, yakıp yıkanların kabadayılığıyla övünenlerin rağbet gördüğü bölgede saygısızlığa özenti arttı.



Bütün dünyanın genel problemi olan bu türden yanlışlıklara karşı batı toplumları, kamusal alanı çok sıkı kurallarla düzenleyip insana saygısızlığı engelledi, buna karşılık özellikle İslam ülkelerinde şefkat yoksunluğu giderek yayıldı. Dinin herkesi kucaklayan yaklaşımından habersiz olanların kusurları anlaşılabilir, ancak din deyip tam onun aksini yapanların tutarsız davranışları toplum dokusunu bozduğu gibi dinin itibarını da sarstı. Normal yolla mücadele de zorlananlar, dindar görünümüne bakmadan yalan söyledi iftira attı küfür ve hakaretlerle muhataplarına aşağıladı.      



Tüm yaşamın insanı kurallarla belirlendiği bir din mensupları, göz göre göre her gün onlarca kez inandığı dinin kurallarını çiğnedi. Yaptığı kusurlu davranışlardan pişmanlık duyup geri dönmesi, halktan ve yüce yaratıcıdan af dilemesi beklenirken büyük bir pişkinlik içinde suçlarının arkasında durdu, gizli ya da açık onları işlemeye devam ederek halk arasında hakka tecavüzü yaygınlaştırdı.



Sevgiyi unutmuşlar için haram helal hak hukukun önemi yok, kendileri gibi düşünmeyen hata ve kusurunu desteklemeyenle savaşta beis görmedi. Ülkede baskıcı bir rejim kurarak her türlü kusuru serbestçe işleyeceği, sevgi ve saygı anlayışının unutulduğu bir toplum hedefledi. Basın yayın yoluyla etki alanlarına girenler, onların yalanlarına insan hakkı ihlallerine dönemin şartları bu deyip göz yumdu. Halktan tepki gelmediğini görenler, çıtayı yükseltti yalan ve iftira ile insanları istediği gibi yönlendirmeye koyuldu. Gazeteler, sürmanşetten en çirkin eylemlerini alkışladı, insan onuruyla oynamaları kabahatleri marifet gibi sunuldu.



Bunlarla temsil edilen bir dinin, mensupları dahil kimseye güven telkin etmesi mümkün değil. Hizmet gönüllüleri dünyada az sayıdaki güzel örnekten biri. Ülkede yaşama hakkına tecavüz edildi buna rağmen şefkat ve merhamet duygusu kaybolmadı, kimseye şiddetle karşılık vermeyi düşünmediler. Propagandaya takılmadılar, her işlerini düşünerek yaptı, kötülerin bile kalbini eritme yolu aradılar. Şefkat olmadan sulhun mümkün olmadığını bilen bu fedakarlar, travmadan çıktılar şimdilerde işlenecek yeni vahşi cinayetlerle her yeri cehenneme çevirmeyi planlayanların oyunlarını bozmak için nasıl setler oluşturacaklarının hesabını yapıyorlar.



*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.



İsmail S. Gülümser

Son güncelleme: 10:50 21.01.2024
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı