• Turkhane Logo

'Seçime kadar durum idare edilmek isteniyor'

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, 24 Haziran seçimleri sonrasında 3 Ağustos’ta 400 projeyi içeren 100 günlük eylem planını açıklamıştı.

16:58 27 Aralık 2018 Perşembe
'Seçime kadar durum idare edilmek isteniyor'
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, 24 Haziran seçimleri sonrasında 3 Ağustos’ta 400 projeyi içeren 100 günlük eylem planını açıklamıştı.



13 Aralık tarihinde de ikinci 100 günlük eylem planı ile 24 milyar TL maliyetli 454 proje açıkladı. İlk 100 günlük eylem planının gerçekleştiği Ağustos ayında Türkiye’de enflasyon yüzde 15’lerden yüzde 25’lere yükselirken, işsizler kervanına ise 690 bin kişi katıldı. Ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte konkordato ilan eden şirket sayısı 3 bine yaklaştı. Her ne kadar vaatlerle dolu bir açıklama gelse de işsizlik, yoksulluk rakamları, krizin boyutunu saklayamadı. Çarşı-pazara yansıyan fiyat artışı yurttaşın cebini yaktı.

‘İKİNCİ 100 GÜN SADECE İNŞAAT’


İkinci 100 günlük eylem planında da yine inşaat ve rant çıktı. AKP’nin 100 gün içerisinde planladığı bazı inşaat projeleri şöyle: “81 ilde Millet Bahçeleri, Kanal İstanbul, İstanbul Esenler ve Üsküdar Çamlıca Kentsel dönüşüm, Emlak bankası, Köy ve mahallelerde Millet Konakları, 9 bin konut ve sosyal donatı, 5 ilde 19 farklı tipte konut projesi, 57 yeni spor tesisi, 34 futbol sahası, 8 ilde 8 adet tarihi cami ve külliye, Etiyopya’da türbe restorasyonu, AKM inşaatına başlanması, İstanbul-İzmir, Kuzey Marmara (YİD) otoyollarında 73 km otoyolun yapılması, 9 km karayolu tünelinin tamamlanması, 8 km köprü ve viyadüğün tamamlanması, 37 ilde 35 adet cami, Kuran kursu, eğitim merkezi ve müftülük hizmet binasının temelinin atılması, 175 adet cami, Kuran kursu, eğitim merkezi ve müftülük hizmet binasının açılışının yapılması.”

 ‘İLK 100 GÜNDE DEĞİŞEN BİRŞEY OLMADI’

 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı ilk 100 ve ikinci 100 gün eylem planını değerlendiren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Emek, Ekonomi ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Günay Kubilay, “İlk yüz günde onları istedikleri gibi hiç bir şey olmadı. Onlar ‘biz her şeyi merkezileştirdiğimiz zaman tek merkezden yönettiğimiz zaman her şey iyi olacak’ demişlerdi. Halka rağmen yapılan hiç bir şeyin sonuçlarının da iyi olmadığı görüldü” dedi.

 ‘GÜNÜBİRLİK TEDBİRLER’

İkinci 100 günlük eylem planına bakıldığında ise ilkinden bir farkı olmadığını dile getiren Kubilay, bakanlıklar bünyesinde yapılan çalışmaların yeni çalışmalar gibi topluma sunulduğuna dikkat çekti. Toplumun sorunlarına köklü cevaplar üretecek, herhangi bir gelişme olmadığını vurgulayan Kubilay, şöyle devam etti: “Normalde böyle bir ekonomik kriz koşullarında artık bu son çeyreğe girdiğimiz ve giderek durgunluğun başladığı bir dönemde ekonomiyi yeniden canlandıracak, işsizliği azaltacak, üretimi esas alacak Türkiye’ye yepyeni bir vizyon açılımı beklenirdi. Burada tam tersine şatafata, gösterişe ‘onu da yapıyoruz, bunu da yapıyoruz’ gibi toplumun sorunlarını çözmeye yönelik olmayan günübirlik tedbirlerin alındığını görüyoruz. Dolayısıyla içinde hiçbir çözüm olmayacak.”

 Bakıldığında büyüme modelinde, emeğin yağmalanması ve doğanın talanına dayalı bir sermaye rejiminde değişme olmadığını söyleyen Kubilay, “Kendi öz kaynaklarının esas alındığı ekonomik modele geçiş yok. Bizim açımızdan kadınlar, gençler, yoksullar açısından iyimser bir tablo söz konusu değildir” diye belirtti.

‘HERŞEYİN İTHAL EDİLDİĞİ ÜLKE’

Projeler arasında yer alan “Genç Çiftçi Projesi”nin 2016 yılından bu yana uygulandığını hatırlatan Kubilay, “Tarımda Türkiye’de içler acısı, çiftçiliğin öldüğü ortada. Her şeyin ithal edildiği bir ülke konumuna geldik. Tarım politikalarında neoliberal dönüşüm politikalarına, uluslararası tekellerin emrine verilen politikalardan vazgeçilmediği takdirde tarımın canlanmasını, gençliğin enerjisini toprağa döndürecek politikaya dönülmesi mümkün değil. Çünkü mantalite, zihniyet değişmiyor. Toplumsal ihtiyaçları temel alan, bunun için üretim yapan üretici ve tüketiciyi birlikte koruyan bir politika söz konusu olmadıkça köklü bir dönüşüm mümkün değil” diye konuştu. 

‘ÜRETİM BÜYÜK BİR KRİZE DOĞRU GİDİYOR’ 

Türkiye’de ekonomik krizin ikinci aşamaya geçtiğine dikkat çeken Kubilay, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Türkiye ekonomisinin son dönemlerindeki büyüme oranları 1,6 gibi düşük büyüme de ve ekonominin resesyona girdiği belli. Bu krizin giderek derinleşeceği ve üretim sürecinde bir daralmaya dönüşeceği anlamına gelir. Cari açıkta azalma var bu ilk başta iyi gibi görünüyor ama üretimde daralma olduğuna işaret eder. Türkiye’de üretilen ürünlerin yüzde 80’inin üretileceği ham madde dışardan alınıyor. Artık sermaye yeterince kar edemediği, pazarlar daraldığı için dışarıya yeterince mal üretimi yapmıyor. Üretim yapmadığı için dışardan mal almıyor. Mal almayınca da cari açık düşüyor bu aslında Türkiye’de üretim sürecinin büyük bir krize doğru gittiğini gösteriyor.”

 ‘İNKAR SİYASETİ UYGULANIYOR’

Krizin olmadığına dair bugün inkar siyaseti uygulandığını ifade eden Kubilay, krizin artık gizlenemeyecek hale geldiğini belirtti. “Kriz pazardaki kavun ve karpuz kadar çıplak ve yalındır” diyen Kubilay, “Fakat şimdi bunlar en azından seçimlere kadar bu krizin topluma yansımasını az sağlayacak günü birlik tedbirlerle manipüle ediyorlar” dedi. 31 Mart seçimlerinin ertesi gününden itibaren krizin artık gizlenmeyeceğin sözlerine ekleyen Kubilay, şunları söyledi: “1 Nisan’dan itibaren yoğun zamların geleceği, kepenklerin kapanacağı, işsizliğin artacağı, enflasyonun artacağını bilmek için uzman olmaya gerek yok. Seçime kadar durum idare edilmek isteniyor, seçimden sonra 4-5 yıl seçim olmayacağı için ölçüsüz olarak projelerini devam ettirecekler.”

 

Son güncelleme: 16:58 27.12.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı