CHP lideri Kılıçdaroğlu, dün İzmir’in Ödemiş ilçesinde çiftçilerle bir araya gelmiş, toplantıda çiftçiler kürsüye çıkarak sorunlarını anlatmıştı.
Kılıçdaroğlu derdini anlatan üç çiftçinin konuşmalarını ‘Utan Nurettin Nebati’, ‘Utan Vahit Kirişçi’, ‘Utan Recep Tayyip Erdoğan’ notlarıyla Twitter’dan paylaşmıştı.
Bunun üzerine bakanlığın Twitter hesabı üzerinden çiftçilerin aldığı yardımlar ve destekler ifşa edilerek şunlar yazıldı: “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun İzmir’de çiftçilerle buluşmasında söz alan üç kadın çiftçimize Bakanlığımız tarafından verilen destekler ve dile getirdikleri iddialar ile ilgili gerçekler aşağıdaki gibidir.”
Kılıçdaroğlu’ysa bakanlığın tweet’ini alıntılayıp şunları dedi: “Çiftçi kürsüde derdini anlatıyor, yardım istiyor. Bakanlık çiftçiye ‘Derdiniz yok, yalan söylüyorsunuz.’ diyor. Nasıl kibirli, nasıl üstencil bir dil! Sizin yatacak yeriniz yok. Çiftçinin tokadını yiyeceksiniz! En kısa zamanda görüşmek üzere Tarım Bakanlığı, hazırlığınızı yapın…”
CHP lideri daha sonra, çiftçilerden birinin konuştuğu videoyu içeren tweet’ini hesabında başa çekti.
Çiftçi kürsüde derdini anlatıyor, yardım istiyor. Bakanlık çiftçiye “Derdiniz yok, yalan söylüyorsunuz.” diyor. Nasıl kibirli, nasıl üstencil bir dil! Sizin yatacak yeriniz yok. Çiftçinin tokadını yiyeceksiniz! En kısa zamanda görüşmek üzere Tarım Bakanlığı, hazırlığınızı yapın… https://t.co/xsRYzRFwz8
— Kemal Kılıçdaroğlu (@kilicdarogluk) June 18, 2022
ÇİFTÇİLER NE DEMİŞTİ?
Kılıçdaroğlu’nun sosyal medya hesabında yayınladığı çiftçi Kader Başaran programda şunları söylemişti:
“21 yılık evliyim. 21 yıldan beri her gün çabalıyordum. Evime katkım olsun, çocuklarımın geleceği olsun. Bizim geçeğimiz kalmadı, ama çocuklarımızın geleceğini kurtarmak istiyoruz. Çocuklarımızın da gelece bitmek üzere. Ben, eken, biçen, yumurtasını kendi üreten… ‘Hadi oğlum şeker al gel’ dedim. O çocuk, o 20 lira ile geriye geldi. ‘Anne, şeker 25 lira olmuş’ dedi, şekerini almadan geri geldi.”
HAYVANCILIK ÖLDÜ. BİZ YOKUZ ARTIK
Çiftçi Meliha Yılmaz ise şöyle seslenmişti: “Sorarsanız; 95 liraya kesim, 120 liraya maliyet. Yem 380, süt 7,5. Elimize 7,5 geçmiyor. Masa başında oturanlar sütün fiyatını belirliyor. Niye mi? Oturuyorlar, halkın içine girmiyorlar. Ne yapacağız? Artık zarar etmiyoruz ki. Çünkü battık. Batan hayvancılık zarar eder mi? Artık zarar yok. Evet, iki üniversite öğrencim var. Enerji mühendisliği okuyor oğlum. Ama sorarsanız dış ülkede bulaşık yıkamaya razı.
Alın size beyin göçü. Göçsün gitsin; nerede ziraat, nerede hayvancılık? Nasıl mı başa çıkıyoruz? Kredi çektim. Her bankadan çektim. Kredi günü geliyor, süt alan ineğimi kestirip kredi ödüyorum. Artık kredi alamıyorum. Sonuç ne mi? Çok güzel bir yöntem. Samana senet, yeme senet, veterinere senet imzalıyorum. Senedin günü geldiği zaman ineğin altında buzağıyı alıp, o benim yavrumu kesime gönderiyorum.
Elime ne mi geçiyor, bomboş. Yarın çocuklarıma ne mi bırakacağım? Bana bir şey olursa senetler, borç bırakacağım. Arkadan gelen nesil yesin betonları. Aslında başka bir tarım mümkün. Bunu dile getiriyoruz, dinleyen yok. Herkes gözünü kapamış, kulağını tıkamış. Hadi bakalım, buradan çıkınca kaç kişi söyleyecek bunu. Umudumuz 2023. Eğer 2023 yoksa biz yokuz. Hayvancılık öldü. Biz yokuz artık.”
BU YIL 20 DÖNÜM TOPRAĞIMIN 10 DÖNÜMÜNÜ EKEMEDİM
Diğer bir İzmirli çiftçi Fatma Doğan’ın konuşması ise şöyle:
“Üç inekle hayvanımı başlattıktan sonra yükselmeye başladım, 40 ineğe kadar çıktım. Bugün gelinen nokta; düşüşe geçtim. Her ay beş inek satıp ineklerimin karnını doyurmak zorunda kaldım. (Eliyle boğazını göstererek) Artık buraya geldi. Son noktadayım. Üç türlü mahsul yetişir bir yılda topraklarımızda. Üç hasat kaldırabiliriz. Ben, bu yıl 20 dönüm toprağımın 10 dönümünü ekemedim. Ekemedim, boş yani. Niye boş kalsın? Benim milletim, yetiştirsem, yese olmaz mı? Toprağımda çalışmak, hayvanımı büyütmek zorundayım. Artık nasıl yaparım bilemiyorum. Her gün gelen zamlardan psikolojim bile bozulmak üzere. Yeter artık, yeter.
Her gün zam. Gübreye, mazota zam. Zam, zam, zam. Biz iyi kötü… Ben, 57 yaşındayım, bir şekilde hayatımı sürdürebilirim. Genç nesillerimiz ne yapsın? Onların gününü karartmaya ne hakkımız var bizim? Genç nesillerin önü açılmasın mı, onlar iş, ekmek sahibi olmasın mı? Saman; şu balyayı inek bir günde yer, bir günde. Gelen misafirime 10 kilo, beş kilo süt kokuyordum. Değil gelen misafirime süt koymak, kendi karnımı zor doyuruyorum. Ne olur yani? Artık dayanacak gücümüz de kalmadı. Maddi ve manevi yıkıldık artık. Herkes sesini duyurmalı. Herkes korkuyor konuşmaktan. Niye konuşuyoruz? Hakkımızı aramak suç mu? Ne zamandan beri hakkımızı aramak suç oldu? Herkes kendi gölgesinden korkar oldu. Korkmayacağız. Yetkili yerlere sesimizi duyurma zamanı; birlik olma, dayanışma zamanı. Birlik olalım, beraber olalım, her yerden sesimizi duyuralım.”