• Turkhane Logo

Dengir Mir Mehmet Fırat: Afrin, Türklerin Vietnam'ı olur

AKP kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talebiyle TSK'nın Afrin'de başlattığı operasyona ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.

15:38 06 February 2018 Tuesday
Dengir Mir Mehmet Fırat: Afrin, Türklerin Vietnam'ı olur
AKP kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talebiyle TSK'nın Afrin'de başlattığı operasyona ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.

AK Partinin kurucularından ve bu dönemde parlamentoda HDP Mersin milletvekilliği yapan Dengir Mir Mehmet Fırat, TSKnın Afrin Operasyonunu değerlendirdi. Fırat, Afrinin Türklerin Vietnamı olabileceğini belirtti.
Ahvalden Figen Güneşe konuşan Dengir Mir Mehmet FIrat, ropörtajda HDPden, başkanlık sistemine, Afrinden Türk toplumu üzerindeki etkilerine kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulunu. 

Ahvaldeki ropörtajda Fırat şu şekilde devam ediyor;

Afrin Operasyonunu, AK Parti ve HDPye yönelik eleştirilerini dile getiren Fırat, 40 yıldan uzun süredir siyasetin içinde. AK Parti genel başkan yardımcılığı göreviyle hükümetin üst düzeyinde de yer aldı fakat ayrı düşerek istifasını verdi.

Ardından Türkiyeye getirilmek istenen başkanlık sisteminin önüne geçebilmek için HDPye katıldı.

Hükümetin Afrindeki sınır ötesi operasyonunu Türklerin Vietnamı olur sözleriyle eleştiren ve zorluklarını aktaran Fırat, hem Ankara’yı, hem Kandil’i, hem de HDP’nin seçim sonrası tutumunu eleştirdiği röportajında Ahval’e şunları söyledi:

Hükümet neden Afrin Operasyonuna başladı?

Bu operasyon yeni bir şey değil, uzun süredir gündemde olan bir konu. Afrin, Suriye Kürtleri’nin en az sayıda olduğu nokta, çünkü bugün nüfusun çoğunluğu orada Rojavanın doğusunda kalıyor.

Türkiye tarafından orası tecrit edilmiş bir bölge gibi dolayısıyla kolay lokma gibi görülüyor. Afrinin burada yarattığı tüm korku, Kürtlerin Akdeniz’e açılma ihtimali.

Türkiyenin bu korkusu var. Dış destekle Akdenize açılabilirler. Afrinden sonra Akdenize ulaşmak için 20-30 kilometre  kalıyor. Bu talepler Amerika tarafından dile getirildi. Akdenize kadar hudut ordusu gündeme geldi, bu da Türkiyede korku saldı.

Türkiye için sonuçları ne olur?

Ben Afrinin kolay bir lokma olduğu kanısında değilim. Afrin küçücük bir bölge. Türkiye ise NATOnun ikinci büyük ordusu. Halen beklenen süratle gidilmediği görüldü.

İdlibde de durum aynı; 15-20 noktayı kontrol etmeleri gerekirken, halen 3-4 noktadalar. Ruslara verilen söz orada kaldı. Dolayısıyla Türkiyenin işi zor. Kürtlerin de, Türklerin de işi zor. Bir süre savaş devam edecek.

Afrinde güçlü bir direniş var mı?

Afrin, Türklerin Vietnamı olur diye bir söylem vardı... Bence bu doğru bir söylem. Bu ezici güç belki burada hakimiyet sağlar ama ABDnin Güney Vietnamda sağladığı imkanlar da aynı.

Direniş gücü bence var. Türkiye dayanamayacağı kayıplarla karşı karşıya kalabilir. Bunu zamanla göreceğiz. Afrin sonun başlangıcı olur bu hükümet için. Rojavada, Afrinde uyanık bir Kürt halkı var; sayıları az ama bilinçliler.

Orada savaşanlar sadece Kürtler değil; Avrupadan, Türkiyeden,her yerden savaşçı var. Kobane kırılma noktasıydı bana göre; Türkiyenin yaptığı en büyük hata, Kobani yorumlarıydı. Bu ilk kez global anlamda Kürt milli duygularının canlanmasına önayak oldu.

Bu savaş Türk toplumu üzerinde nasıl bir etki oluşturuyor?

Savaş, Türk toplumu üzerinde müspet etki yapar. Dört tarafı düşmanlarla çevrili bir ülke ilk defa kendini silkeliyor ve düşman addettiği güçlerle çatışabiliyor.

Dolayısıyla, AK Parti etrafında bir dayanışma halesinin oluşması mümkün. Türk seçmen bu dayanışmayı gösterebilir. Bu mümkün. Onun için biz seçimlere savaş naraları altında gireceğiz.

Afrin bölge Kürtleri için nasıl bir anlam ifade ediyor?  

Sadece Afrin değil, bölge Kürt halkı için büyük anlam ifade ediyor. İlk defa Kürt halkının milli duyguları Kobani ile canlandı. İlk defa global milli bir hareket olmasına Kobani vesile oldu.

Cumhurbaşkanının Antepte, ‘‘Kobani düştü düşecek’’ demesi büyük etki yarattı. Kobani ile ilk kez dünyadaki tüm Kürtler yalnız Türkiyede değil, Irak, İran, Avrupa Kürtleri milli bir duygu ile bakmaya başladılar. Kobane olayı milli bir uyanıştı. Şimdi Afrin bunu pekiştiriyor.

Suriye Kürtlerinin politik bilinci ve direnişi bu süreçte sarsıldı mı?

Dünyada milli duyguları en ayaktaki Kürt halkı, Suriyede yaşar ve eğitim düzeyleri de yüksektir. Aynı zamanda da Kürt milli hareketinin başladığı bölge Suriye.

Nüfusu en az olmasına rağmen İkinci Dünya Savaşı sonrası hattın altında Suriyede başlatılan hareket, diğer bölgelere göre daha milli bir hareketin oluşmasını sağladı.

Orada Kürtçe gazetenin çıkması, Kürtçe dil bilgisi kitabının yayınlanması önemli. Özellikle Türkiyeden kaçan Kürtlerin Suriyede büyük etkileri olmuştur ve bu halen devam ediyor.

Cizre Beyi’nin çocuklarına kadar oraya kaçtılar ve orada Kürt hareketini Fransızların da desteğiyle oldukça geliştirdiler.

AK Parti kurulduğunda hukukun üstünlüğü, demokrasi ve bireysel hakları ön planda tutmuştu. Ne değişti? Değişen tek kişi miydi yoksa partinin tüm duruşu muydu?

AK Parti yok artık. 2001de kurulan AK Parti ile bugünkü çok farklı hiçbir ilişkisi yok. O günkü yoksullukla mücadele, yasaklarla mücadele ekibi yok artık. Kurucu listesinde olup, halen devam eden kişiler bir elin parmakları kadardır.

Dolayısıyla AK Partinin temelini oluşturan eşitlikçi, özgürlükçü yapı tamamen ortadan kalktı. Şu anda diktatoryal sistemi savunan bir yapı var karşımızda ve her geçen gün bunu diğer bir aşamaya taşıyor.

Buradan geri dönüşü de yok. AK Parti bu gidişatını değiştirme imkanına sahip değil, daha da sertleşiyor. Bana göre bugünküne AK Parti demek yanlış ben ayırıyorum; 2010a kadar AK Parti olarak görüyorum, 2010 sonrası AKP oldu diyorum.

Çünkü tamamen farklı, açın programının üçüncü maddesine bakın. Hedefleri nedir; ‘Özgürlükçü, demokrat parti’ yazar.

Şimdi bugünü ile kıyaslayın bunların hiçbiri yok. Dolayısıyla zaten genel başkan Tayyip Erdoğan da eskisi gibi partiyi çoğulcu, demokratik bir parti olarak değerlendirmiyor. Daha çok tekelci, nobran, saldırgan ve insanları yok eden değerler var artık partide.

Neden kurucusu olduğunuz parti ile ayrı düştünüz?

2008 Kasım ayında parti yönetiminden ayrıldım. Ayrılma sebebim Kürt sorunu ile ilgiliydi. AKPnin açılım programının daha net olmasını talep etmiştim. Türkiyede insan hakları anlamında 2001e kıyasla bir ilerleme kaydedilmişti.

2008 Kasım ayında bir Merkez Yönetim Kurulu toplantısını ayrı bir gündemle toplamayı teklif ettim. Erdoğan da başbakandı kabul etti ve ilk konuşmayı bana verdi. Ben orada, ‘‘Kürtler AK Parti etrafında toplandı, onu iktidara taşıdı’’ dedim ‘‘Ama bunun sonu geldi daha ileriye gidemez’’ diye ekledim.

Kürtler niye AK Partiye oy verdi?

Kürtler baskı gören İslami grupla aynı saftaydı. Kürtler de Müslümanlığı kabul etmiş bir azınlık olarak onların içindeydi. Ayrıca birçok yasak kalktı. Kabul etmemiz lazım; AK Parti’nin 2008e kadar olan sürecinde Kürtler üzerinde ki baskı azaldı.

En azından Kürt dili üzerinde baskı azalmıştı; TV ve radyo açıldı. Beğenseniz de, beğenmeseniz de bu adımlar Kürtler için önemliydi. Bir noktaya kadar paydaşlık vardı.

Türklerle bir noktaya kadar ortak payda vardı. Ama belli bir noktadan sonra Kürtler tatmin olmadı, kendi ana dilinde eğitim görmek siyaset yapmak istiyordu ve bunlar eksikti.

Başbakan Erdoğan, ‘‘Tüm Doğu Anadoluyu gezdim kimse bana senin söylediğini söylemedi, ‘Dilimize özgürlük istiyoruz’ demediler’’ dedi. O gün Merkez Yönetim Kurulu toplantısındaydık ve arkasından ekledi: ‘‘Kürtlerin devleti mi var ki, dilleri olsun...’’

‘‘Ona bakarsan, dünyada 130 devlet 5000 dil var’’ dedim. ‘‘Devlet olmak ile dil arasında fark var.’’ İstifa ettiğim gün aramızda bu konuşma geçti.

Erdoğana ‘‘20 milyon vatandaşınız Kürtçe konuşuyor ama izin vermiyorsunuz’’ dedim. O da ‘‘Evde konuşuyorlar ama’’ dedi. Bu yetmez, okulda olmadığı sürece yasak bir dildir. Partide güç benim elimdeydi o dönemde, fakat gene de istifa ettim.

İstifadan sonra Erdoğan ile görüştünüz mü?

2010a kadar AK Parti vekilliğini sürdürdüm. Ondan sonra ayrıldım. Bir iki kez görüştük Erdoğan ile ardından. Ama 2014 yılında başkanlık sistemi deyince benim nevrim döndü.

Türk usulü başkanlık sistemi dedi bana. Onun ne dediğini anlamıştım; söylediği buz gibi bir diktatoryal sistemdi. Ardından ben bir deklarasyon yayınladım.

Türk usulü başkanlık sistemi özellikle Baas ülkelerindeki gibi bir sistem olduğu için kabullenmem mümkün değildi. O dönemde AK Partiden istifa ettim.

Buna nasıl mani olabilirim diye düşündüm ve HDPye destek olup barajı aşındırıp başkanlık sisteminin önüne geçmek için çalıştım. Gerçekten HDP barajı aştı ama bunu değerlendiremedi, siyasi acemilik yaşadı.

Seçim süreci içinde, ‘‘Seni başkan yaptırmayacağım’’ doğru bir slogandı ama seçim sonrası bunun bir anlamı yoktu iktidara ortak olmak için çaba ortaya koymadılar.

İktidar Kürtleri yok etmek ile inkar arasında şu anda nerede duruyor?

İktidar Kürtleri tamamen yok edemeyeceğini biliyor ama hareket edemeyecek hale getirmek istiyor. Şu anda HDPli vekilleri tek tek diskalifiye ediyor.

Mühim olan ve asıl hedefi HDPli vekil sayısını 20nin altına düşürmek böylece mecliste grubumuz olmayacak yani sözümüz olmayacak. Mahkumiyetler ile sayı 20nin altına düşürülebilir.

Böyle bir durumda kim muhalefeti yürütecek?

Türkiyede iki partili bir sistem olacak. Buna CHP, MHP ve AK Parti kendi arasında anlaşma göstermiş. MHP zaten artık yok; AKP ile birleşti ve bu süreçte onun içinde eriyecek. AKP ile CHPnin ikili sistemi geliyor ve aslında zaten geldi. Japonyada olduğu gibi. Baraj ise yüzde on beşe yükseliyor.

HDP yıllarınız iyi bir muhalefet yaparak geçti mi?

Kürt siyaseti daha akıllı ve daha demokratik olacaktır bundan sonra, şimdiye kadar akıllı bir siyasetleri yoktu. Siyaset özgür ve özgün olmalı. Biz de ikisi de yok.

Dağın varlığı ile buradaki ilişkileri götürüyor olabilirsin. Ama HDP 2015 seçimlerinde yüzde 13 oy alıp 80 milletvekili çıkarmış artık kendi ayakları üzerinde durabilir. Bu önemli bir güçtü. İstişare edebilirsiniz, konuşabilirsiniz ama talimat veremezsiniz ve benim yerime karar veremezsiniz.

Dağ kadrosu ile parlamento kadrosu ayrılmalı. Konuşabiliriz ama bölüşemeyiz o zaman bu siyaset siyaset olmaktan çıkar.

Kandilde oturup, en son hendek meselesinde olduğu gibi Kürt hareketini çıkmaza sokup bunun hesabını vermemek de var çünkü. Hesabını vermiyor tamam ben yaptım ama hata yaptım ceremesini ben ödemeliyim demiyor.

Kürt illerinde de siyaset kanalı belediyelere kayyumların atanmasıyla yok oldu. Kürtler siyasette nasıl yer almalılar?

Kürt illerindeki belediyelerde de aynı hastalık var; dağın partiye belediyelere hükmetmesi olmaması gereken şeyler. Belki 10 sene önce olabilirdi ama şimdi olmaz.

İster kabul edelim, ister etmeyelim, o olduğu sürece sizinle oynarlar. Kürtler bu iç içe geçmiş yapıda devam ederler, ayıramıyorlar. Siyaset ama öyle bir şey ki dışarıdan müdahaleyi kabul etmez. Onun için şu anda Kürt siyasetinin makinesi bozuk çalışmıyor.

HDP bir nevi işlevsizleşti mi?

Onlarca genç hendeklerde öldü, hiçbir faydası da olmadı. O dönemde Selahattin Demirtaş ve ben buradan Hakkariye gittik. Her yerde konuştuk.

‘‘Gençler elinize silah almayın biz varız, biz yerinize ne gerekliyse yaparız’’ dedik. Ama bence bu sözlerinden dolayı Selahattin de dışlandı, kimse onu dinlemedi.

Kapı açılmıştı giriş vardı, çıkış yoktu bu savaşta. Öğrenciler silahsız yer aldı ve öldürüldüler. Bunlar büyük hatalar birilerinin bu hatalarının ceremesini çekip, özür dileyip bir daha yapmayacağını söylemesi gerekir.

Savaş o güne kadar halkın evinin uzağındaydı ve gerillayı uzaktan destekliyordu ama biz getirip savaşı kapısının önüne koyduk. 70 yaşında insanların evi yıkıldı, onları koruyamadık.

Şehir muharebesi kolay bir iş mi? Şırnak, Cizre, Diyarbakır diye bir yer kalmadı cesetleri alamadılar. Bunu göz ardı edemeyiz. Ama bunları söylerseniz tu-kaka olursunuz.

 

Son güncelleme: 15:38 06.02.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı