• Turkhane Logo

Davutoğlu, Türkiye'yi Suriye'de bataklığa sürükledi mi?

Eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu'nun 31 Mart yerel seçimlerinden sonra siyasi parti kuracağı yönündeki iddialar, AKP medya mahallesinde de tozu dumana katmış vaziyette.

09:04 01 Mart 2019 Cuma
Davutoğlu, Türkiye'yi Suriye'de bataklığa sürükledi mi?
Eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu'nun 31 Mart yerel seçimlerinden sonra siyasi parti kuracağı yönündeki iddialar, AKP medya mahallesinde de tozu dumana katmış vaziyette.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğanı ebedi şef gibi gören kimi AKPli yazarlar, Davutoğlunu ve AKP karşısında parti kuracağı iddia edilen 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gülü hain olarak damgalarken, bazı yazarlar da Davutoğlunu savunuyor.

İkinci gruptaki yazarlar, geçmişte Davutoğluna isnat edilen suçlamaları bertaraf etmek için cansiperane yazılarla Davutoğluna destek çıkıyor.

Onlardan biri de Karar Gazetesi yazarı Hakan Albayrak. Albayrak, Davutoğluna yöneltilen, Ahmet Davutoğlu bizi Suriye bataklığına sürüklemiş, Suriye’deki iç savaş yüzünden yaşadığımız mülteci krizi ve terör sorunu Davutoğlu’nun yanlış hesaplarından kaynaklanıyormuş, zaten Suriye’nin bu hale gelmesi de iç savaşı kızıştıran Davutoğlu yüzündenmiş... iddialarına değindi ve bu suçlamayı, Şehir efsanelerinin şahı! olarak nitelendirdi.


Ardından da Albayrak, Davutoğlunun iddia edildiği gibi Suriyedeki bataklıktan ve Türkiyenin çekilmesinden sorumlu olmadığını şu satırlarla anlattı:

Bir kere “Davutoğlu’nun Suriye politikası” değil, AK Parti iktidarının ve genel olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin Suriye politikası. Daha doğrusu, farklı dönemlerde uygulanan farklı Suriye politikaları.

Olayların başlamasından üç hafta sonra, barışçıl göstericilerin kurşun yağmuruna tutulduğu günlerde (6 Nisan 2011) Şam’a giden Davutoğlu, Esed’e itidal telkin etti ve ısrarla ‘Acilen demokratik reform’ dedi. Öte yandan rejim muhaliflerine de itidal telkin ediyor, ‘Aman şiddete meyletmeyin’ diyordu Davutoğlu. Muhalifler o günlerde zaten şiddete mütemayil değildi. Yayımladıkları bildirilerde, Arap, Kürt, Keldani, Asuri, Süryani, Türkmen, Çerkez, Ermeni ve diğer etnik unsurlardan oluşan Suriye halkının Müslüman’ıyla Hıristiyan’ıyla ve Sünni’siyle Alevi’siyle barış içinde bir arada yaşayacağı çoğulcu parlamenter demokratik bir siyasal sistem” öngördüklerini ilan ederken, mücadelelerinin “barışçıl halk gösterileri” çerçevesinde kalacağını vurguluyor, ayrıca “yabancı askerî müdahalenin açıkça reddi ve ulusal birlik” vurgusunda da bulunuyorlardı.

Ne yazık ki Esed rejimi, bu sağduyuyu boğarak muhalifleri şiddet yoluna sevk etmeyi murat edercesine (belki muradı gerçekten bu idi), göstericilere uyguladığı şiddetin dozunu gün be gün artırdı. Hama şehri rejim ordusu tarafından kuşatılıp bombardımana tutuldu. Ankara o noktada bile Esed rejimiyle ipleri koparmadı. 9 Ağustos 2011’de (Suriye’de olayların başlamasından beş ay sonra) bir kere daha Şam’a giden Davutoğlu, Hama kuşatmasının hemen kaldırılması ve çok adaylı erken cumhurbaşkanlığı seçimini de içeren sadra şifa bir demokratik reform paketi acilen hayata geçirilerek olayların kontrolden çıkmasının önlenmesi için Esed’e altı saat dil döktü. “Halkın sesine kulak verip Suriye’yi demokratikleştirmeye azmeden güçlü bir devlet başkanı olarak seçimi zaten siz kazanırsınız. İsterseniz seçim mitinglerinize ben de katılırım, başbakanımız Sayın Erdoğan da katılır, biz de sizin için oy isteriz” bile dedi.

O zamandan beri geçen seneler içinde ne olduysa (“IŞİD”in ortaya çıkışı, ABD’nin müdahalesi, PKK’nın mevzi kazanması, İran ve Rusya’nın var gücüyle Suriye’nin üstüne çökmesi, kimyasal saldırılar, kanın gövdeyi götürmesi, ülkenin enkaza dönmesi, yüzbinlerce Suriyelinin ölmesi ve üç milyondan fazlası Türkiye’ye olmak üzere 10 milyon Suriyelinin hicret etmesi, Türkiye’nin yeni terör tehditlerine maruz kalıp Suriye’ye fiilen müdahale etmek zorunda kalması ve bu çerçevede bazı silahlı devrim gruplarıyla safları sıklaştırması) o iki senede yaşanan gelişmelerin -tekrarda fayda var: Ankara’dan bağımsız gelişmelerin- kaçınılmaz devamı yahut sonucu olarak oldu.

Suriye’nin geldiği halin ve bunun Türkiye’ye tesirlerinin faturasını Davutoğlu’na yahut genel olarak AK Parti iktidarına çıkarabilmek için realitenin r’sinden dahî nasiplenmemiş olmak lazım.

Son güncelleme: 09:04 01.03.2019
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı