• Turkhane Logo

‘Bu gidişle 15 yıl sonra Pakistan olacağız’

Tarikat ve cemaatlerin giderek siyasi hedefler peşinde koşması, çarpıtılmış bir din anlayışını topluma dayatması ve grup çıkarları odaklı hareket etmesi, Türkiye siyasetinin son dönem en önemli gündem maddelerinden.

15:16 01 Ağustos 2018 Çarşamba
‘Bu gidişle 15 yıl sonra Pakistan olacağız’
Tarikat ve cemaatlerin giderek siyasi hedefler peşinde koşması, çarpıtılmış bir din anlayışını topluma dayatması ve grup çıkarları odaklı hareket etmesi, Türkiye siyasetinin son dönem en önemli gündem maddelerinden.

Bu tür dini yapılara yönelik eleştiriler sadece muhalif ve dine mesafeli kesimlerden değil aynı zamanda tarikat ve cemaatleri iyi tanıyan, yolu bu gruplarla kesişmiş birey ve uzmanlardan da geliyor.

Dini grupların mevcut hali ile yarattığı tehdit ve tehlikeye dikkat çeken Karar Gazetesi yazarı Mustafa Çağrıcı, “Aman filan efendilerin, hazretlerin, cemaatin, camianın gönlü incinmesin’ diyerek önlem almaz, icraat yaparsak 10-15 yıl sonramız bellidir: Şimdiki Pakistan…” satırlarıyla Türkiye’ye bekleyen büyük soruna işaret ediyor.

Bu konunun, ‘özgür dindar değil de güdülen dindar yetiştirilmeye devam edildiği’ sürece var olacağını ifade eden Çağrıcı, yazısını şöyle sürdürdü:


“Dini din olarak bırakmıyor, dini din olarak yaşamıyoruz. Olacak şey değil! Adam toplamak isteyen de dini kullanıyor; para toplamak isteyen de dini kullanıyor; makam mevki kazanmak veya yükselmek isteyen de dini kullanıyor; birilerine kin duyan da, öfkesini boşaltmak isteyen de, ezen de ezilen de hep dini kullanıyor.”

Çağrıcı, İstanbul Müftüsü Hasan Kamil Yılmaz’ın, Osmanlının yaşanan tarikat olumsuzluklarını önlemek üzere Meclis-i Meşâyih kurumunu hayata geçirdiğini hatırlatarak söylediği, “Tarikatların, cemaatlerin ve dinî yapıya katkı sağlamak isteyenlerin Diyanet İşleri Başkanlığı veya başka bir kurum tarafından denetlenmesinden başka bir çare yoktur. Eğer böyle bir denetleme mekanizması kurulursa bunlar hedeflerinin ne olduğunu açık ve şeffaf olarak ilan ederler, üye sayılarını ve ekonomik güçlerini deklare ederek hizmet ederlerse elbette katkı sağlarlar” konuşmasına atıfta bulundu.

Osmanlı döneminde de tarikat ve cemaatlerin devlet için sorun olduğu fikrinden hareketle, Çağrıcı, bu tür yapıların ‘karanlık’ güç sahibi olmaları halinde birer tehdit unsuru olacağı yönündeki görüşle himfikir olduğunun altını çizdi.

Çağrıcı, dini yapılara yönelik alınması gereken önlemlerle ilgili de şu tavsiyelerde bulundu:

“Tecrübeler gösteriyor ki, ülkede işlerin yasalar çerçevesinde, meşruiyet çizgisinde yürütülmesinden sorumlu olan devletin, yara patlayıncaya kadar alınması gereken önlemleri almaması, düzenlemeler getirip işletmemesi bu tür yapıların ve ilgili kişi ve grupların suç işlemelerine uygun bir zemin oluşturuyor. Bu süreçte birçok mağduriyetler yaşanıyor; genç-yaşlı birçok insanımız aldatılıp yoldan çıkarılıyor; sonuçta bundan dinimiz de dünyamız da zarar görüyor.”


Son güncelleme: 15:16 01.08.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı