• Turkhane Logo

Akşener: Ben Bahçeli'yi korurken o bana 'Fosforlu Cevriye' dedi

İYİ Parti lideri Meral Akşener, "Fosforlu Meral tag'inin nereden geldiğini, niçin geldiğini 5 yıl evvel yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız bilirler. Sayın Bahçeli, bana 'Fosforlu Cevriye' dedi" ifadelerini kullandı.

16:16 10 Mart 2021 Çarşamba
Akşener: Ben Bahçeli'yi korurken o bana 'Fosforlu Cevriye' dedi
İYİ Parti lideri Meral Akşener, "Fosforlu Meral tag'inin nereden geldiğini, niçin geldiğini 5 yıl evvel yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız bilirler. Sayın Bahçeli, bana 'Fosforlu Cevriye' dedi" ifadelerini kullandı.


İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin kendisine Fosforlu Cevriye dediğini ifade etti.

Meral Akşener, partisinin Meclis grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.


Dış politikaya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akşener, Doğu Akdeniz meselesindeki kilit rolü hesaba katılmadan, Mursi ile olan arkadaşlık her şeyin önüne geçti. Ve gelinen noktada, birçok Müslüman ülke gibi, Mısır da, Doğu Akdeniz meselesinde, Yunanistan’dan yana saf tuttu. Kala kala elimizde ne kaldı? Dört parmakla yapılan Rabia işareti kaldı ifadelerini kullandı.

İnsan Hakları Eylem Planına da değinen Akşener, Hukukta reformdan, yeni anayasadan, insan hakları ile ilgili adımlardan bahsediyorlar. Bahsediyorlar ama, icraata gelince her zamanki gibi ortalıkta yoklar diye konuştu.

Fosforlu Meral taginin nereden geldiğini, niçin geldiğini 5 yıl evvel yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız bilirler. Sayın Bahçeli, Konyadan üst kurul delegelerini çağırdı ve orada bana Fosforlu Cevriye dedi ifadelerini kullanan Akşener, Konyanın çok genç iki üst kurul delegesi bunu tam da kastedildiği manada fahişe olarak algıladılar ve ağlayarak bana geldiler dedi.

Akşenerin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

İktidarı, bulduğumuz her fırsatta, her mecradan defalarca uyardık. Dedik ki; ‘Devlet yönetiyorsunuz. Devleti yönetmek, ülkemizin ve milletimizin çıkarlarını gözetmeyi, ona göre hareket etmeyi gerektirir. Özellikle uluslararası ilişkilerde, şahsi dostluklarınızı değil, devletler arası ilişkiyi esas alın.’ Dedik ki; ‘Devlet Başkanları ile dostluk elbette önemlidir. Ama iki ülke arasındaki ilişki, liyakatli diplomatlarla, devlet esaslı yürütülmelidir.’ Peki dinlediler mi? Hayır. Sayın Erdoğan ne yaptı? Tüm dış politikamızı, şahsi kankalıklarına endeksledi. Suriye ile ilişkiler bu zeminde yürüdü. Rusya’yla, ABD’yle, hatta bir dönem Almanya ve İtalya’yla ilişkiler, hep aynı kafayla yürütüldü. Mısırla olan ilişkilerimiz de, aynı zihniyetin kurbanı oldu. Mursi’ye ‘kankam’ dedi, Sisi’ye tavır aldı, büyükelçi çekti, iş dünyamızın, milyar dolarlık ticareti ve yatırımları, heba olup gitti. Doğu Akdeniz meselesindeki kilit rolü hesaba katılmadan, Mursi ile olan arkadaşlık her şeyin önüne geçti. Ve gelinen noktada, birçok Müslüman ülke gibi, Mısır da, Doğu Akdeniz meselesinde, Yunanistan’dan yana saf tuttu. Kala kala elimizde ne kaldı? Dört parmakla yapılan Rabia işareti kaldı.

Ama bugünlerde bir şeyler oluyor. Savunma Bakanı çıktı, Mısır’la tarihi ve kültürel birçok ortak değerimiz var, önümüzdeki günlerde farklı gelişmeler olabilir dedi. Ardından, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü çıktı, Mısır ve diğer Körfez ülkeleriyle, bölgesel barış ve istikrar için yeni bir sayfa açılabilir dedi.

BÖYLE İDARECİLİK OLMAZ

Biliyorsunuz, biz iktidar ortakları gibi, koltukları değil, ayakkabılarımızı eskitiyoruz. Her hafta, ilçe ilçe, köy köy, milletimize gidiyoruz, dertlerini dinliyoruz. Ekonominin halini hep birlikte yaşıyor, milletimizin sıkıntılarını görüp çözümler hazırlıyoruz. Bu kürsüden her hafta, milletimizin gür sesini, millete sırtını dönmüş saray şürekasına duyuruyoruz. Geçen hafta Eskişehir’deydim. Sivrihisar’da bir eczacı kardeşim, önümüze veresiye defterini koydu. Alacak toplamı 50 bin lirayı buluyor. Çay Ocağı’ndaki kardeşim; ‘İşler durdu, ne yapacağımızı bilemiyoruz. Günde 500 çay satardım, 200’ü bulamıyoruz’ diyor. Bir başka esnaf kardeşim diyor ki; ‘Ödeyemediğimiz için borçlarımız ertelendi. Şimdi üzerine faiz bindirdiler, ödeyin diyorlar.’ İşe bakar mısınız? Faizsiz halini ödeyemiyor diye ertelemişsin, şimdi üzerine faiz bindirip, daha fazla öde diyorsun. Bunun adına da esnafa destek diyorsun… Allah akıl fikir versin. Alpu’da hayvancılıkla uğraşan bir kardeşim; ‘Sulama Birlikleri bizi haraca bağladı. Daha önce koyun başına 1-2 lira alırken; kayyum geldikten sonra, geçen sene 15 lira aldılar. Çiftçi için de aynı. 100 dönüm yer ekiyorsa 5 bin lira, 1000 dönüm ekiyorsa 50 bin lira alıyor.’ Bildiğin, ‘Sorma ver parası’ diyor. ‘Çiftçi ürettiğinin parasını 5 ay, 6 ay sonra alıyor. Ama, iş bilmezlerin idaresindeki TEDAŞ, çiftçiye 1 ayda fatura kesiyor. 15 günde ödemeyenin de elektriği kesiliyor’ diyor.

Böyle idarecilik olmaz. Böyle hizmet olmaz. Bunun adı zulümdür. Sayın Erdoğan; bir karar ver. Çiftçimizin üretmesini mi istiyorsun, tükenmesini mi? Yabancı ülkelerin çiftçileri kalkınsın, zengin olsun diye uğraşan, ithalat sevdalısı Tarım Bakan’ının tarıma verdiği tahribat ortada. Onu da ‘Affetmenin’ zamanı artık gelmedi mi? Ne dersin?

İCRAATA GELİNCE ORTALIKTA YOKLAR

Hukuk ve demokraside çıta ne kadar yükselirse, ekonomi de o kadar yükselir. İktidar ise maalesef bu gerçeği bir türlü görmedi, göremiyor. Ama son dönemde, batı ile ilişkilerini düzene sokmak için bazı adımları, atarmış gibi yapıyorlar. Hukukta reformdan, yeni anayasadan, insan hakları ile ilgili adımlardan bahsediyorlar. Bahsediyorlar ama, icraata gelince her zamanki gibi ortalıkta yoklar. Sonra ne oluyor? İşin doğasının aksine, Türk Lirası değerleneceğine, döviz yükseliyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Vatandaş da, piyasayalar da, artık bu iktidara güvenmiyor demek. Çünkü artık herkes biliyor ki, Sayın Erdoğan ve ortakları hiçbir adımı, millet için, memleket için atmıyor. Her adımda, siyasi bir hesapları var. Her adımda bir koltuk kaygısı, her sözde bir hamaset var. O yüzden kimseye güven vermiyorlar. O yüzden, ne içeride, ne de dışarıda kredileri kalmadı. Bu iktidarın artık Türkiye’ye ve milletimize verecek bir şeyi kalmadı.

OĞLUMUN ÇOCUĞUNA NESEBİ GAYRİ SAHİH DEDİ

Fosforlu Meral taginin nereden geldiğini, niçin geldiğini 5 yıl evvel yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız bilirler. Sayın Bahçeli, Konyadan üst kurul delegelerini çağırdı ve orada bana Fosforlu Cevriye dedi. Konyanın çok genç iki üst kurul delegesi bunu tam da kastettikleri gibi olmadığını izah etmeye çalıştım. Fosforlu Cevriyenin fahişe olmadığını, sert, eli sopalı bir kadın olduğunu söylemek zorunda kaldım. Ben onu korurken 1 yıl boyunca gelen giden herkese bunu söyledi.

19 Haziranda bir kongre yaptık biz. O kongreden sonra benim 9 aylık erkek torunuma, hem de nikah şahidi olduğu oğlumun çocuğuna nesebi gayri sahih (soyu belli olmayan, evlilik dışı doğan çocuk) dedi.

Kereste gibi yaşam formlarına, erkek demeye midem kalkıyor. Onların yüzünün iğrenç olduğunu, her birinin ne kadar korkak olduğunu göstermeye beni vesile kıldın. Sana şükürler olsun Allahım. Bu yaşam formlarının eşlerinin suratına nasıl baktığını merak ediyorum.

BAZILARININ DÜZENİNİ BOZACAĞIZ

Dava arkadaşlarım; bu sırada, elbette bazılarının düzenini bozacağız. Bu sırada, elbette milleti sömürenlerin tekerine, çomak sokacağız. Bu sırada, elbette fırsatçıları karşımıza alacağız. Varsın, olsun. Sabahı akşamına, secdesi selamına uymayanlar, istediğini yapsın;

Biz, milletimizle buluşmaya devam edeceğiz. Yalanı, dolanı kendilerine yol edenler, istediğini söylesin; Biz, millet yolundan dönmeyeceğiz. Onlar, koltuklarında küçüledursun; Biz, gönüllerde büyümeye devam edeceğiz.

Gönül ister ki; Milletin dertlerini dinlemekte yarışalım. Projelerimizle, çözümlerimizle yarışalım. Vizyonumuzla, fikirlerimizle yarışalım.

Kafka’nın dediği gibi; gönül ister ki beyinlerimizle yarışalım. Ama görüyoruz ki bu beyler maalesef silahsızlar.

Son güncelleme: 16:16 10.03.2021
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı