• Turkhane Logo

Erdoğan’ın riskli Taliban hamlelerinin altında hangi gizli hesaplar yatıyor?

Taliban’ın iktidarı ele geçirmesiyle birlikte Afganistan’da yabancı aktörlerin yeni bir güç mücadelesinin perdeleri aralandı. Afganistan uzmanı Kirchner, Türkiye’nin bu süreçteki hamlelerini, DW Türkçe’ye değerlendirdi.

10:16 13 Eylül 2021 Pazartesi
Erdoğan’ın riskli Taliban hamlelerinin altında hangi gizli hesaplar yatıyor?
Taliban’ın iktidarı ele geçirmesiyle birlikte Afganistan’da yabancı aktörlerin yeni bir güç mücadelesinin perdeleri aralandı. Afganistan uzmanı Kirchner, Türkiye’nin bu süreçteki hamlelerini, DW Türkçe’ye değerlendirdi.

Friedrich Ebert Vakfının Afganistan Direktörü Magdalena Kirchner, Talibanın iktidarı ele geçirmesi ile birlikte bölgede başlayan kritik değişim sürecinin öne çıkan dinamiklerini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın bu bağlamdaki Taliban hamlelerinin gerisinde yatan nedenleri, DW Türkçeden Değer Akala değerlendirdi.

ABDnin çekilmesiyle Afganistanda küresel ve bölgesel güçler arasında başlayan yeni rekabet süreci ve Türkiyenin Taliban ile işbirliğinin ortaya çıkardığı riskler ile ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulunan Kirchner, Türkiyenin Taliban ile işbirliği girişimlerinin aynı zamanda Batı için de bir tür test sürüşü” niteliği taşıdığını kaydetti.

İstanbul, Afgan diasporanının bir merkezi haline gelebilir diyen Kirchner, Avrupaya göçün engellenmesinde Türkiyenin kilit konumda bulunduğunu, ABnin mülteci mutabakatını genişletmek istediğini söyledi.

Ancak Kirchner, seçmen desteği gerileyen Erdoğanın bunu kamuoyuna bir başarı hikayesi gibi sunmasının artık çok güç olduğunu aktararak, mevzu artık paradan ibaret değil. Türkiyede kimlik tartışmaları yaşanıyor. Ayrıca Türkiye ekonomisi, Suriyelilere ilaveten kalifiye olmayan Afgan işgücünü kaldırabilecek durumda görünmüyor. Erdoğan bunları yok sayamıyor, bu konuda Türkiye kamuoyunun desteğini kazanması da güç görünüyor dedi.

Afganistandaki görevi öncesinde Türkiyede, Türk dış ve güvenlik politikaları konularında yürüttüğü çalışmalarla tanınan Magdalena Kirchnere yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

DW Türkçe: Talibanın geçici kabine listesi uluslararası kamuoyunda soğuk duş etkisi yarattı. ABDnin en çok aranan teröristler listesinde yer alan bazı isimler en kilit bakanlıklara getirilirken, kabineye sadece Talibana yakın aşiretlerden isimlerin seçilmiş olması dikkat çekiyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Magdalena Kirchner: Taliban bir tercih yaptı. Batıyı yatıştırmak ya da Afganistanda uzlaşma sürecini başlatmak yerine tercihini kendi saflarını sıkılaştırmaktan yana kullandı. İlan ettikleri hükümet sadece Talibanın farklı kanatlarını bir araya getiriyor olması bakımında kapsayıcı… Ayrıca, Batılı büyükelçilikleri ve vatandaşlarını hedef alan büyük saldırılardan sorumlu olan ve hala yaptırım uygulanan bazı kişilerin kabinede yer alıyor olması nedeniyle de bu kabinenin, Batı tarafından hazmedilmesi son derece güç…

Türkiyenin Kabil Havalimanı işletmesini üstlenmeye talip olması, bir çok ülkenin aksine büyükelçiliğini kapatmama kararı, Talibana üst düzeyde verilen sıcak mesajlar ve perde arkasında Katar ile birlikte Taliban ile yürütülen yoğun temaslar, uluslararası aktörler tarafından da yakından izleniyor. Size göre Türk hükümetinin Afganistan hamlelerinin gerisinde neler yatıyor?

AKP iktidarının, yumuşak güç projeksiyonu refleksiyle hareket ettiği görülüyor. Afganistanın cömert, iyiliksever bir partneri olarak, Müslüman dünyanın lideri olarak görülmek istemesi, AKPnin bu şekilde varlık göstermek istemesi bu hamlelerin nedenlerden biri…

Kimi uzmanlar Cumhurbaşkanı Erdoğanın Kabil Havalimanı hamleleriyle, ABD ile ilişkileri düzeltmeye çalıştığını, kimileri ise Türkiyenin tıpkı Suriyede olduğu gibi ABDnin bölgeden çekilmesiyle oluşan güç boşluğunda dengeleri kendi lehine çevirmeye çabaladığını söylüyor…

Türkiye, Kabil Havalimanında sorumluluğunu üstlenerek eskiden sahip olduğu, Batı ile Doğu arasında köprü olma rolünü yeniden kazanabilmek istiyordu. Bu rol Türkiyeye NATOda, ABde pozitif bir saygınlık sağlıyordu. Ama gelinen noktada Talibanın kontrolü bu kadar hızlı bir şekilde geri kazanması aslında Türkiyeyi Katar, Pakistan gibi bölgesel aktörlere yakınlaştırıyor ve artık Türkiye, Talibanın kapıları kapatmasına yol açan NATO kartını çok da gündeme getirmiyor. Ve görünen o ki gelinen noktada Taliban Türkiyenin angajmanına açık, gayet tabii ki NATO bayrağı altında bu gerçekleşmeyecek. Ama yine de tahliye baskısı altındaki Batıda da memnuniyet yaratacaktır. Ayrıca Türkiyenin bu çalışmaları aynı zamanda Batı için bir deneme sürüşü gibi, Talibanın sınandığı bir boyut da taşıyor. Türkiye Taliban ile gerçekten bir işbirliği zemini oluşturabilirse havalimanı meselesinde, o zaman Batılı ülkeler de bu yönde adımlar atacaktır.

Bu sürecin Türkiyeyi bölgesel aktörlerle yakınlaştırdığına dikkat çekiyorsunuz. Bu arada bölgesel aktörler arasında da Talibana nüfuz etme rebaketi de sözkonusu. Türkiye ve Katarın Talibana Kabil Havalimanı ile dünyaya kapıları aralama vaadine, Taliban üzerinde güçlü bir nüfuza sahibi olan Pakistanın yaklaşımı önem taşıyor… Pakistan, Türkiye ve Katarın Taliban üzerindeki nüfuzunu artırmasına izin verir mi?

Bu Türkiyenin Talibandan taleplerinin Pakistanın politika hedefleriyle çelişip çelişmeyeceğine bağlı. Türkiye ve Pakistanın çok yakın ilişkileri var. Üstelik Kabil Havalimanı meselesinde çok pratik bir argüman sözkonusu. Pakistan hava yollarının Kabil Havalimanının uluslararası terminalini işletmesi çok güç. Türkiyenin, bu alanda uluslararası çapta kabul görmüş Türk Hava Yolları ile çok daha fazla şansı olduğu da açık. Ve Pakistan, Talibana uygulanan uluslararası izolasyonun aşılmasını istiyor. Ne kadar çok ülke Taliban ile ilişkilerini görünür şekilde normalleştirirse o kadar Pakistanın çıkarını olacaktır.  Ama eğer Türkiye, Batının, Amerikanın gündemini dayatmaya çalışır, Talibanı zayıflatmaya çabalar, muhalefeti güçlendirmeye çalışırsa o zaman Pakistan bundan rahatsız olabilir.

Ayrıca Talibanın Kabil Havalimanı için aslında Birleşik Arap Emirliklerine de (BAE) söz verdiği belirtiliyor. Gerçi son dönemde Türkiye ile BAE arasında gerilimi düşürmeye dönük adımlar atılsa da iki ülke örneğin Libyada olduğu gibi vekalet savaşının karşı cephelerinde yer alan aktörler oldukları da bir gerçek… Bu sefer de Afganistan küresel ve bölgesel aktörlerin yeni bir vekalet savaşına sahne olabilir mi?

Afganistan geçmişte Türkiye için Batı ile ilişkilerinde önem taşıyan, o bağlamda varlık gösterilen bir yerdi. Şimdi ise farklı bir denklem ortaya çıktı. Yani Türkiyenin Afganistanda rol üstlenme girişimi ABD ile ilişkileri bağlamında değerlendiriliyor ama asıl Türkiyenin Doğudaki güçlerle ile ilişkileri yeniden şekil alıyor, güç dengelerinin yeniden şekilleneceği bir süreç yaşanıyor. Çin, Rusya, Hindistan, Pakistan gibi pek çok aktör var. Ve evet, bu bağlamda Afganistanın Türkiye ile BAEnin rekabetine sahne olması yeni bir mücadele alanı doğması da muhtemel… Çünkü şimdi havalimanı konusunda bu rekabet yaşanıyor, rekabetin nasıl gelişeceğini bekleyip görmek lazım.

Cumhurbaşkanı Erdoğanın, Türkiyenin Talibanın inancıyla alakalı ters bir yanı yok açıklaması kamuoyunda büyük yankı uyandırmış, çok tartışılmıştı. Aslında bu çıkış Türkiye kamuoyunu bu yeni değişim sürecine hazırlama hamlesi miydi?

Bu aslında bütün Batılı hükümetlerin yaşadıkları bir güçlük. Yirmi yıldır Taliban ile savaşıldı şimdi onlarla çalışılmak zorunda, bu da retoriğin değişmesini zorunlu kılıyor. Erdoğan tabii Talibanı olduklarından daha iyi göstermeye çalışarak ipin ucunu epey kaçırdı… Türkiyedeki muhafazakar kesimler bile bundan hiç hoşlanmadı. Gerici, radikal, terörist grup olarak tanınan Taliban ile Türkiye toplumu arasında böyle bir yakınlık imasında bulunulmasına neden bu kadar tepki gösterildiğini, bunun neden hakaret olarak algılandığını ben de gayet iyi anlayabiliyorum…

Peki Türkiyenin Kabil Havalimanında görev üstlenmesi ne ölçüde riskler barındırıyor? Özellikle IŞİDin Afganistanda oluşturduğu tehdit bağlamındaki değerlendirmeniz nedir?

Şiddetin tırmanması durumunda tabii ki riskler artacaktır. Ancak Türkiyenin Afganistanda varlık göstermesi, Türk istihbaratının bizzat ve yerel partnerleri üzerinden istihbarat toplamasını sağlayacaktır, böylelikle Türkiyenin deyim yerindeyse arka bahçesinde durumun kontrol altında olmasına çalışılacaktır. Türkiye ile İran arasında bu konuda çok daha fazla işbirliği olacaktır, Taliban hükümeti IŞİD konusunda nasıl ABD ile işbirliği yaptıysa Türkiye ile de yapacaktır kanımca. IŞİD tabii ki bir tehdit, ama öncelikle Taliban için bir tehlike. Bu nedenle Taliban olası tehdit ve saldırıları önlemeye, uluslararası, yabancı hedefleri korumaya çalışacaktır. Ama tabii ki IŞİD güçlenirse bu Türkiye için de sorun, ama Türkiye hiç angaje olmadığı takdirde de bu risk mevcut.

Türkiyenin bu yoğun girişimlerinin arkasında, Suriyeden olduğu gibi büyük bir sığınmacı akını endişesinin etkili olduğunu düşünüyor musunuz?

Sığınmacı konusu muhakkak ki önem bir rol oynuyor. Mülteci meselesi Türkiye iç siyasetinin çok sıcak bir gündem maddesi, AKP sığınmacılar nedeniyle  tüm muhalefetin hedef tahtasında. Sığınmacılar konusu artık AKP iktidarının yumuşak karnı. Zaten Afganistandan Türkiyeye göç vardı ama son gelişmelerle birlikte başkent Kabilin Türkiyeye akını söz konusu oldu, orta sınıf ve varlıklı kesim Türkiyeye gitti. İstanbul, Afgan diasporanının bir merkezi haline gelebilir… Ayrıca İranda olan ve henüz Türkiyeye geçememiş olanlar da var…

Almanya da Afganistandaki gelişmeleri konusunda Türkiye ile yakın bir diyalog içinde, çok sıcak mesajlar veriliyor. Yeni bir göç dalgası endişesi mi bunda belirleyici rol oynuyor?

Avrupada 2015de yaşanan mülteci krizi bir daha asla yaşanmamalı deniyor ama aslında halihazırda bu durumun içindeyiz ve Türkiye ve diğer bölge ülkelerine bu yoğun ziyaretlerin arkasında da bu endişe yatıyor. Avrupaya göçün engellenmesinde Türkiyenin kilit konumda bulunduğu biliniyor. Bu nedenle Avrupalılar mülteci mutabakatının Afganlara genişletilmesi için çalışacak. Transit ülkelerde kalmaları için Afganlar için daha iyi yaşam koşulları oluşturulmaya çalışılacak bu yolla da Avrupaya geçişler önlenmeye çalışılacak. Ama Türkiye artık daha fazla sığınmacıya ev sahipliği yapma kapasitesi olmadığını söylüyor tıpkı Pakistan ve İran gibi… Görünen o ki görüşmeler yoğun ve çetin pazarlıklara sahne olacak ama Almanların çok diplomatik ve sıcak mesajlar vermesinin gerisinde sığınmacıların transit ülkelerde kalmasını sağlayabilme hedefi yatıyor.

Ancak seçmen desteği gün geçtikçe azalan Cumhurbaşkanı Erdoğan için AB ile Türkiye arasında mülteci mutabakatının genişletilmesi kamuoyuna sunulabilecek bir başarı hikayesi gibi durmuyor…

Evet, Türk tarafı için durum çok daha güç. Çünkü mevzu artık paradan ibaret değil. Türkiyede kimlik tartışmaları yaşanıyor. Ayrıca Türkiye ekonomisi, Suriyelilere ilaveten kalifiye olmayan Afgan işgücünü kaldırabilecek durumda görünmüyor. Erdoğan bunları yok sayamıyor, bu konuda Türkiye kamuoyunun desteğini kazanması da güç görünüyor.

Son güncelleme: 10:16 13.09.2021
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı