• Turkhane Logo

Erdoğan’ın Batı’ya göz kırpması Putin için ne anlama geliyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son 20 yılın en zorlu seçim mücadelesi öncesinde, muhafazakar ve milliyetçi seçmenlerin desteğini arttırmak ve dikkatlerini son yıllardaki kötü ekonomik sicilinden uzaklaştırmak için Batılı müttefiklerine ve ilkelerine saldırmaktan çekinmedi.

08:50 25 Temmuz 2023 Salı
Erdoğan’ın Batı’ya göz kırpması Putin için ne anlama geliyor?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son 20 yılın en zorlu seçim mücadelesi öncesinde, muhafazakar ve milliyetçi seçmenlerin desteğini arttırmak ve dikkatlerini son yıllardaki kötü ekonomik sicilinden uzaklaştırmak için Batılı müttefiklerine ve ilkelerine saldırmaktan çekinmedi.

Seçimi kazanan ve beş yıllık yeni bir dönemi garantileyen Erdoğan, şimdiyse yıllar süren gergin ilişkilerin ardından Batılı ülkelerle arasını düzeltiyor gibi görünüyor. Bu durum da, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putinle samimi ilişkisi, Ankaranın Moskovayla derinleşen ekonomik bağları ve Türkiyenin Kieve ve Ukraynadaki savaşa yaklaşımı açısından birçok soruyu gündeme getiriyor.

VOAnın analizine göre, Erdoğan 11-12 Temmuzda Litvanyada yapılan NATO Zirvesi öncesinde, İsveçin transatlantik askeri ittifaka katılmasına yeşil ışık yakarak ve Türkiyenin Avrupa Birliğine katılma teklifinin yeniden canlandırılması çağrısında bulunarak dikkatleri üzerine çekti.

Günler öncesinde, Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiyi Ankarada ağırlarken, Ukraynanın NATO üyeliğini hak ettiğini söyledi; ki Rusya bunu kesin bir ‘kırmızı çizgi’ olarak tanımlıyordu. Beş Ukraynalı askeri komutanı Kieve göndermesi de Kremlinin tepkisine yol açtı.

Bu açıklamalar Erdoğana, ABD Başkanı Joe Biden ile ikili görüşme, ordusunun şiddetle ihtiyaç duyduğu F-16 savaş uçakları vaatleri ve İsveçin Türkiye-AB gümrük birliğinin güncellenmesini kolaylaştırma ve teröre karşı işbirliği yapma taahhütleri gibi kazanımlar getirdi.

Ancak uzmanlar, görünürdeki yakınlaşmanın Erdoğanın tamamen Batının yanında olduğu ya da Batının dünyaya hükmetme çabalarına karşı aynı safta yer aldığı Putin ile ilişkilerini tehlikeye atmaya hazır olduğu anlamına gelmediğini söylüyor. Batılı liderler sessizce Erdoğanın seçimi kaybetmesini beklerken Putin, cumhurbaşkanlığı kampanyası sırasında Erdoğanın mali can simidi oldu.

Uzmanlar, Erdoğanın Batıya yönelmesinde büyük ölçüde pragmatik mali kaygıların, yani Türkiye ekonomisini canlandırmak için daha fazla yabancı yatırıma duyulan ihtiyacın etkili olduğunu söylüyor. Ancak Rus paralı asker grubu Wagner’in Haziran ayındaki kısa süreli isyanının ardından Putinin zedelenen diktatör imajı, Batı’ya yaklaşmada rol oynamış olabilir.

Uzmanlar, Türkiye-Rusya ilişkilerinin büyük ölçüde iki otoriter liderin kişisel uyumundan kaynaklandığını, ancak zayıflamış bir Putinin daha az güvenilir bir ortak haline geldiğini söylüyor.

Washingtondaki düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsünden Aslı Aydıntaşbaş Hür Avrupa Radyosu’na yaptığı açıklamada, Erdoğanın seçimlerin ardından Batı ile ilişkileri ısıtmaya çalıştığını ancak bu yakınlaşmanın kendi şartlarına göre gerçekleşmesini istediğini söyledi.

Aydıntaşbaş, Erdoğanın kendi yarattığı ve Batı ile ilişkileri aşağı çeken, Türkiye’deki kurumları işlevsiz hale getirmesi gibi sorunları ele almaya henüz niyetlenmediğine dikkat çekti.

Türkiyenin ABye katılma ve blokla gümrük birliğini geliştirme konusunda ciddi olması halinde, bu sorunların ele alınması kritik önem taşıyor. Ancak bu konu Erdoğanın NATO zirvesi öncesinde yaptığı açıklamanın ardından yaşanan heyecan sırasında gündeme gelmedi.

Türkiye uzmanı Nicholas Danforth, Twitter’daki bir paylaşımında Erdoğanın hamlelerini Batı ile ilişkileri sıfırlama olarak göstermenin Türk lidere, insan hakları ya da hukukun üstünlüğü gibi konularda anlamlı adımlar atmak zorunda kalmadan tam da aradığı ekonomik ve siyasi faydaları sağladığı uyarısında bulundu.

Azerbaycan’daki düşünce kuruluşu Kalkınma ve Diplomasi Enstitüsünden Ruslan Suleymanov da, Erdoğanın Avrupa entegrasyonuna ilişkin yorumlarının, gelecek yıl yapılacak yerel seçimler öncesinde partisinin Batı yanlısı şehirli seçmenlerin desteğini arttırmayı amaçladığını belirtti.

‘’NATOnun yıkıcı müttefiki’’

Türkiye ile Batı arasındaki ilişkiler, 2003ten bu yana iktidarda olan Erdoğanın demokrasiyi geriletmesi, muhalifleri hapse atması, bağımsız olarak başka ülkelerde operasyon düzenlemesi, AB üyesi ülkelerle kılıçları çekmesi ve Putin ile bağlarını derinleştirmesi nedeniyle bozuldu.

Rusya ve Türkiye arasındaki bağlar da zaman zaman sarsılmış, ancak anlaşmazlıkların ardından hızla rayına girmişti. Putin, 2015 yılında bir Türk savaş uçağının Suriye sınırı yakınlarında bir Rus jetini düşürmesinin ardından Ankarayı sırtından bıçaklamakla suçlayarak Türkiye’den ithalatı yasaklamış ancak ilişkiler birkaç ay sonra yeniden toparlanmıştı.

Erdoğan 2016daki darbe girişiminden ABD’de yaşayan Fethullah Gülen ve dolayısıyla Washingtonu sorumlu tutmuş; ardından Rusyadan S-400 hava savunma sistemi satın alarak NATOyu kızdırmıştı.

Moskova ile Ankara arasındaki 2,5 milyar dolarlık anlaşmanın ardından ABD, 2019 yılında Türkiyeyi F-35 savaş uçağı programından çıkardı. Washington, Ankaraya savaş uçağını satmayı reddederken, ikili ilişkiler son yılların en düşük seviyesine indi.

ABD Başkanı Joe Biden 2021de göreve geldiğinde de ilişkiler gerginliğini koruyordu. Seçim kampanyası sırasında Biden, Erdoğanı otokrat olarak nitelendirmiş ve ABDnin Türk muhalefetinin onu sandıkta yenmesine yardım etmesi gerektiğini söylemişti.

Biden 2020de, Türk liderliğinin hala var olan unsurlarını destekleyebilir, onlardan daha fazlasını alabilir ve Erdoğanı yenebilmeleri için onları cesaretlendirebiliriz demişti.

23 Nisan 2021’de başkanlığından üç ay sonra ve birçok dünya lideriyle yaptığı telefon görüşmelerinin ardından, Biden nihayet Erdoğanı aradı ve Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Osmanlı İmparatorluğunda Ermeniler’e yönelik toplu katliamları ‘’soykırım’’ olarak tanıyacağını bildirdi.

Bidenın selefleri, NATOnun en büyük ikinci ordusuna sahip stratejik bir müttefik olan Türkiyeyi uzaklaştırmamak için bu açıklamayı yapmaktan kaçınmışlardı. Ancak uzmanlar o dönemde, demokrasi ve insan haklarını dış politikasının merkezi bir unsuru haline getiren Bidenın Erdoğan ile ilişkilere öncelik verme niyetinde olmadığını söylemişti.

Rusyanın Ukrayna’yı işgali

Ancak Rusyanın 24 Şubat 2022de Ukraynayı işgale başlaması, topyekün işgal etmesi, 20 yıllık iktidarının en dip noktalarından birinde olan Erdoğana, kendisini NATO ve Washington için vazgeçilmez kılma kapısını açarken, Batı’yı daha da kızdırdı.

Putin ile düzenli temas halinde olan tek NATO lideri olarak Zelenski ile de iyi ilişkilere sahip olması, Erdoğan’ı Rusya ve Ukrayna arasında potansiyel olarak etkili bir arabulucu haline getiriyor.

Erdoğan işgalden bu yana hassas bir denge tutturdu. Kremlini kınayıp Ukraynaya yardım ederken, Rusya ile ticareti arttırdı ve yaptırımların delinmesine göz yumdu.

Türkiye Ukraynaya silah tedarikini sürdürdü; üstelik bunu diğer NATO üyelerinden çok önce yaptı. Türk şirketi Baykarın Bayraktar insansız hava araçları, savaşın ilk aşamalarında Ukraynanın savunması için çok önemliydi. Erdoğanın damadının ailesine ait olan Baykar, Ukraynada 2025 yılında açılması beklenen bir fabrika inşa ediyor.

Erdoğan, Moskova ve Kiev arasında, Ukraynanın savaş sırasında tahıl ihraç etmesine izin veren ve küresel gıda krizini hafifleten Karadeniz Tahıl Girişimi’ne aracılık etti. Ancak Rusya bir yıl sonrasında anlaşmadan çekildi. Türkiye, Ukrayna ve Rusyanın önemli bir tahıl ithalatçısı ve bu anlaşmadan doğrudan yararlanmıştı.

Erdoğan ayrıca, Eylül 2022de Türkiyenin Azak Taburunun bazı komutanlarını savaşın sonuna kadar elinde tutmasını öngören bir anlaşma dahil esir takaslarının müzakere edilmesine yardımcı oldu. Erdoğanın NATO zirvesi öncesinde esirleri Zelenskinin ellerine teslim etmesi hem ittifak içindeki imajını güçlendirdi hem de her iki lider için moral oldu.

Ancak bu durum, Erdoğanın Moskovaya karşı düşmanca davrandığı suçlamalarına neden oldu. Bazı uzmanlar da 23-24 Haziranda Wagner’ın başındaki Yevgeni Prigojin liderliğinde gerçekleşen isyanın ardından, Erdoğan’ın Putinin iktidarı elinde tutmasından endişe duyup duymadığın sorguluyor.

Eski Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Rich Outzen Hür Avrupa Radyosu’na açıklamasında, Erdoğanın Putini en azından doğrudan kişisel anlamda küçümsememeye çok dikkat ettiğini düşünüyorum dedi.

Türk dış politikasında bir ayarlama ya da yeniden dengeleme söz konusu diyen Outzen bunun bir nedeninin de Ukraynanın egemenliğine duyulan gerçek bağlılık olduğu yorumunu yaptı.

Outzen, Rusyanın Ukraynayı ele geçirmesinin Türkiye için stratejik ve jeopolitik bir felaket olacağını çünkü Moskovanın Karadeniz kıyı şeridinin geniş bir bölümünü kontrol edeceğini ve Türkiyeye baskı yapmak için çok daha iyi bir konumda olacağını söyledi.

Moskovanın Ukraynayı işgal etmesinin ardından Ankara, Rus savaş gemilerinin Boğazlar’dan geçerek Karadenize girmesini yasal olarak engelleyerek savaş çabalarını sekteye uğrattı.

Türkiye, Rusya, Ukrayna ve Gürcistanın yanısıra NATO üyesi Romanya ve Bulgaristan ile birlikte Karadeniz’e kıyıdaş. Ukrayna toprağı olan ancak Rus işgali altındaki Kırım yarımadasında yaşayan ve Türkçe konuşan Müslüman Kırım Tatar azınlığa uygulanan zulüm nedeniyle de Moskova ve Ankara arasında gerginlik yaşanıyor.

Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov ise Azak Taburu komutanlarının serbest bırakılmasını önemsemez konuştu; Ankaranın NATO zirvesi öncesinde çok baskı altında olduğunu ve ittifakla dayanışma göstermek istediğini söyledi.

Erdoğanın İsveçin üyeliğine yönelik itirazlarını geri çekme kararının Rusyayı şaşırtmadığını da ifade eden Peskov, Ankara’nın yükümlülüklerine bağlı olduğunu söyledi ve Duruma hiçbir zaman pembe gözlüklerle bakmadık d

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO üyesi olarak sahip olduğu veto yetkisini, Rusyanın Ukraynayı geniş çaplı işgalinin ardından ittifaka katılmak için hızla harekete geçen Finlandiya ve İsveçin üyeliğini engellemek için kullanmıştı.

Erdoğan iki ülkeden, Ankara’nın terörist olarak gördüğü Kürt gruplara karşı baskı yapmalarını talep etti. Sert tutumu, seçimlere giderken kendisine ülke içinde popülerlik kazandırdı.

Bu aynı zamanda dış politikaya çıkarsal yaklaşımıyla bilinen Erdoğana, Biden yönetiminin daha sonra teslim etmeye razı olduğu F-16 savaş uçakları konusunda, ABD ile bir pazarlık kozu verdi.

İsveçin üyelik başvurusu açıkça Rusyanın saldırganlığından kaynaklansa da Erdoğanın sözcüsü Fahrettin Altun, Moskovayı hedef almaktan kaçındı. Altun, Türkiyenin NATOnun genişlemesine verdiği desteğin belirli bir ülkeye karşı değil, istikrarı sağlamaya yardımcı olacak kapsamlı bir güvenlik örgütü olması için olduğunu söyledi.

Erdoğan ayrıca Moskovanın Azak komutanlarının serbest bırakılma gerekçelerini anladığını ve artık itiraz etmediğini söyledi. Kremlin daha fazla yorum yapmadı.

Putin’in ziyareti

Erdoğan, Ağustos ayında Türkiyede ağırlayacağı Rusya Cumhurbaşkanı Putin ile komutanların serbest bırakılması ve çok daha acil başka konuları görüşme fırsatı bulacak. Kremlin henüz bu ziyareti teyit etmedi.

Putin, Erdoğan ile muhtemelen eski Sovyetler Birliği dışındaki diğer liderlerden daha fazla görüştü. Bu da aralarındaki iyi çalışma ilişkisinin ve Ukrayna, Azerbaycan, Suriye ve Libyadaki rakip çıkarlarını birbirinden ayırma becerilerinin bir işareti.

Uzmanlar ziyaretin gerçekleşmesi halinde iki liderin Ukraynadaki savaşı, tahıl anlaşmasının yeniden canlandırılmasını ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesini ele alabileceklerini belirtiyor.

Outzen, Erdoğanın Putini çatışmaların daha fazla tırmanmasına yol açmayacak şekilde çözülmesi konusunda düşünmeye teşvik edeceğini söylüyor.

Erdoğan 21 Temmuzda basına yaptığı açıklamalarda, Rus liderle Türkiyede yapacağı görüşmenin ardından tahıl anlaşmasının yeniden başlatılacağı umudunu dile getirmişti.

Uzmanlar, seçimlerin geride kalması ve Batı ile gerginliğin azalmasıyla birlikte Erdoğanın Putin ile yapacağı görüşmelerde elinin daha güçlü olacağını söylüyor.

Erdoğanın yumuşak karnı ise, Türkiyenin Rus enerjisine olan aşırı bağımlılığı ve kendi politikalarının sonucu olan zayıf ekonomisi.

Erdoğan nihayetinde, Ukraynayı işgal ettiği için Rusyaya yaptırım uygulayan Batıya katılmayı reddetti.

Uzmanlar, Erdoğanın enflasyonun yüzde 40larda seyrettiği ve liranın dolar karşısında rekor seviyede düşük olduğu ekonomiyi daha da kötüleştirmekten kaçınma arzusuyla hareket ettiği görüşünde.

Batının uzak durduğu indirimli Rus petrol, gaz ve kömürünü Ankara’ya daha büyük miktarlarda satan Rusya, Çini geçerek geçen yıl Türkiyenin değer bazındaki en büyük ihracatçısı oldu.

Avrupanın kapılarını kapatması nedeniyle Rus turistler ve işadamları da Türkiyeye akın ediyor ve ekonomiye döviz girdisi sağlıyor.

Ancak uzmanlara göre Erdoğanın Batıya yönelmesi ve Ortadoğudaki komşularıyla ilişkilerini geliştirmesi, ekonomik sıkıntılarından kurtulması için Putin ve Rusyadan başka seçenekleri de olduğunu gösteriyor.

Putinin beklenen ziyareti öncesinde, Erdoğan Ortadoğuyu dolaşarak büyük yatırım vaatleri almıştı.

ABDdeki George Mason Üniversitesinde siyaset bilimi profesörü olan ve Rusyanın Ortadoğu ile ilişkilerine odaklanan Mark Katz, Hür Avrupa Radyosu’na yaptığı yorumda, Türkiyenin hala Rusya’nın ucuz enerji ürünlerine ihtiyacı olsa da, Putin ve Rus elitinin Türkiyeye daha fazla ihtiyacı olduğunu söyledi.

Katz ayrıca, Batı finans piyasalarına erişimin kapalı olması nedeniyle Ruslar’ın paralarını işletmek için Türkiyeye erişime ihtiyaç duyduklarını söyledi.

Katz, Türkiye ile ilişkilerin kötüye gitmesini göze alamazlar. Putin, Erdoğanın Batıya daha fazla yaklaşmasını istemiyor dedi.

Son güncelleme: 08:50 25.07.2023
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı