• Turkhane Logo

Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun seçim performansı nasıldı?

Türkiye’de cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin ardından uzmanlar sonuçları çeşitli açılardan değerlendirmeyi sürdürüyor. Birçok olumsuz göstergeye rağmen, Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimin ilk turunu nasıl önde tamamladığı ve muhalefeti bir çatı altında toplamasına rağmen Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu için neyin ters gittiği gibi sorulara yanıt aranıyor.

08:22 18 Mayıs 2023 Perşembe
Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun seçim performansı nasıldı?
Türkiye’de cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin ardından uzmanlar sonuçları çeşitli açılardan değerlendirmeyi sürdürüyor. Birçok olumsuz göstergeye rağmen, Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimin ilk turunu nasıl önde tamamladığı ve muhalefeti bir çatı altında toplamasına rağmen Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu için neyin ters gittiği gibi sorulara yanıt aranıyor.

Merkezi Washington’da bulunan düşünce kuruluşlarından Atlantik Konseyi de “Türkiye seçimleri: Çıkarımlar ve sonuçlar’’ başlıklı panelinde, Büyükelçi Alper Coşkun, Türkiye uzmanı Soner Çağaptay ve gazeteci Aslı Aydıntaşbaş ile bu konu başlıklarını ele aldı.

VOAdan Dilge ÇağaptayIn haberine göre, Carnegie Uluslararası Barış Vakfı kıdemli uzmanı Alper Coşkun’a göre alınan sonuçlarda, Erdoğan ve Kılıçdaroğlu tarafından kullanılan ve birbirlerine taban tabana zıt olan söylemlerin kamuoyu nezdinde farklı derecelerde karşılık bulması etkili oldu.

Alper Coşkun’a göre muhalefeti terör örgütüyle işbirliği içindeymiş gibi gösteren bazı unsurlar ve Kılıçdaroğlunun Alevi kimliğinin topluma hatırlatılmasının yanısıra, “Türkiyenin isimsiz ve soyut bir dış gücün muazzam tehdidiyle karşı karşıya olduğuna dair bu korku tacirliği ve Erdoğanın Türkiyeyi güvende ve sağlam tutacak tek lider olduğunu öne sürmek’’ etkili oldu.

Coşkun, ‘Bu söylem özellikle de hayat pahalılığı, yıkıcı depremin etkileri ve yardım çalışmaları sırasında açıkça görülen hükümetin beceriksizliği gibi diğer günlük zorlukları unutan AKPnin güçlü olduğu bölgelerde etkili oldu” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlunun mesajlarındaki alçakgönüllülüğün, bu tür bir tasvir karşısında açıkça destek toplamak için yeterli olmadığını kaydeden Coşkun, “Özellikle de parlamentodaki sonuçları ve Türkiyede insanların oy verme biçimini gördüğünüzde, Sinan Oğanın bu kadar çok oy toplayabilmiş olması, Türkiye toplumunun muhafazakar değerlere ve milliyetçi duygulara daha yatkın olduğunu gösteriyor’’ diye konuştu.

Washington Enstitüsü Türkiye Masası Direktörü Çağaptay’a göre de Erdoğan ekonomideki olumsuz göstergeler ve birleşik muhalefet gibi meydan okumalara karşı stratejileriyle yarışta kalmayı başardı.

Çağaptay, ekonomide Erdoğan’ın Suudi Arabistan dahil zengin Körfez ülkelerinden sağladığı milyarlarca dolarlık para akışına ve Ukraynayı savaşta askeri olarak desteklerken aynı zamanda Rusya ile yatırım akışlarını, ticareti ve turizmi teşvik etmesine dikkat çekti ve “Bence tüm bu akıtılan paralar ve Erdoğan’ın sosyal güvenlik yardımları ve kredi affı, ucuz kredi ve ücret artışları gibi gerçekten cömert sadaka politikaları ile ekonomik sorunlar ortadan kalkmadı ama halk bir rahatlama hissetti’’ dedi.

Soner Çağaptay’a göre muhalefetin birleşik bir tavır sergilemesi Erdoğan için zor bir meydan okumaydı ve bu durum onu kutuplaştırıcı taktiklerine dönmeye zorladı.

Erdoğan’ın en büyük avantajının bilgi akışını tamamen kontrol etmesi olduğunu belirten Çağaptay bu durumu, “Türkiye’deki medyanın % 90ı Erdoğan yanlısı şirketlere ait. Türkiye vatandaşlarının % 80i Türkçe dışındaki dilleri okuyamıyor. Dolayısıyla Erdoğan gerçekliği onlar için düzenleyebiliyor” sözleriyle anlatıyor.

Soner Çağaptay, “Yani seçimlerin etrafındaki gerçeklik, büyük bir deprem, hiperenflasyon, hapisteki gazeteciler ve politikacılar değildi. Erdoğan’ın Türkiyeyi büyük bir askeri sanayi gücü haline getirmesiydi. Erdoğanın bilgiyi kontrolu, muhalefeti bölmesine yardımcı olduğu için de işe yaradı. Erdoğanın Kılıçdaroğlunun Alevi kimliğine yönelik üstü örtülü saldırıları, İç Ege, Karadeniz ve Orta Anadolu’da karşılık buldu. Kılıçdaroğlu yetersiz bir Müslüman olarak damgalandı ve bence bu muhafazakar seçmende yankı buldu’’ ifadelerini kullandı.

“Mavi dalga beklentisi yerine muhafazakar ve milliyetçi kırmızı dalga”

Brookings Enstitüsü’nden Aslı Aydıntaşbaş, Cumhurbaşkanı Erdoğanın özellikle zayıf bir rakiple karşı karşıya kaldığında dayanma gücünün açık olduğunu söyledi.

Oyun sahasının eşit olmadığını, hükümetin bilgi, iletişim, televizyonlar üzerindeki tekelini kabul eden Aydıntaşbaş, “Ancak muhalefetin de kendi kanalları vardı. Sorun şu ki Erdoğan oldukça güçlü bir şekilde olumsuz bir kampanya yürüttü ve muhalefetin olumlu kampanyası ve bölünmüş bir koalisyon oldukları gerçeği bazı şüphelere yol açtı’’ dedi.

“Türkiyede muhalefetin adayı lehine bir mavi dalga beklentisi varken, bunun yerine muhafazakar ve milliyetçi bir kırmızı dalga, Erdoğan lehine bir kırmızı dalga yaşandı’’ diyen Aydıntaşbaş, Cumhurbaşkanı Erdoğanın yükselen bir Türkiye, insansız hava araçları ve uçak gemisi yapan bir Türkiye kampanyasının bazı kesimlerde yankı bulduğunun açık olduğunu kaydetti.

Erdogan kazanırsa ekonomi politikalarını sürdürür mü?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, neredeyse tüm dünyanın aksine bir ekonomi politikası izleyerek faiz oranlarının indirilmesinin enflasyonu düşüreceğini, yatırım, istihdam ve ihracatı arttırarak Türkiyenin diğer ülkelerden bağımsızlığını güçlendireceğini savunuyor.

Kazanması durumunda Erdoğan’ın geleneksel ekonomi politikalarına hemen dönmesini beklemediğini söyleyen Soner Çağaptay, “Eninde sonunda bunu yapabilir ama bence Erdoğanın içgüdüleri, Rusya Cumhurbaşkanı Putin, Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed Bin Selman ve Birleşik Arap Emirlikleri lideri Muhammed bin Zayid en-Nehyan ile derin ve gelişmekte olan ilişkisi göz önüne alındığında bunun belki de sürdürülebilir olduğunu kendisine gösteriyor’ diyor.

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı kıdemli uzmanı Alper Coşkun’a göre Türk ekonomisinin ve Türk Lirasının yapay bir şekilde ayakta tutuluyor olması, kim olursa olsun cumhurbaşkanlığını kazanana büyük bir zorluk yaratacak.

Erdoğan’ın bu politikayı Körfezden ya da Rusyadan gelen mali akışlarla ne kadar sürdürebileceğini görmenin zor olduğunu söyleyen Alper Çoşkun, “Çünkü, örneğin Suudi Arabistan ve Mısır arasındaki dinamikte bunu görüyoruz. Körfez ülkeleri bile borç verme konusunda biraz daha titiz davranıyor ve bu tür mali akışların alıcılarında daha geleneksel ekonomik politikalar arıyorlar. Putin, Erdoğanı desteklerken bu kadar ince eleyip sık dokumaya meyilli olmayabilir, ancak elbette o da yaptırımlar ve benzeri nedenlerle kendi zorluklarını yaşıyor. Dolayısıyla uzun vadede bunun sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum, ancak kısa vadede, özellikle de yerel seçimler yaklaşırken, Erdoğanın tüm zorluklara rağmen bu konuda rotasını koruyacağını düşünüyorum’’ dedi.

Dış politika nasıl devam eder?

Aslı Aydıntaşbaş’a göre ekonominin durumu göz önüne alındığında Türkiye, transatlantik ortaklarla kopukluğu kaldıramaz; ancak bu Türkiyenin zor bir ortak olmayacağı anlamına gelmiyor.

“Burası dünyadaki yerinin bağlantısız olduğuna inanan bir ülke. Transatlantik topluluğunun bağlantısız bir üyesi. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğanın daha muhafazakar tabanında Türkiyenin yükseldiğine, bölgesel hegemonya ve hatta küresel bir güç olacağına dair bir his var. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan da kampanyasını Türkiyenin yüzyılı olarak adlandırdı’’ diyen Aydıntaşbaş, tüm bunların Türkiyeyi kilit jeopolitik meseleler söz konusu olduğunda daha bağımsız ve bağlantısız bir konuma doğru ittiğine dikkat çekti.

Ukraynadaki savaşta Türkiyenin Batı ile Rusya arasında denge kurmasına, Afrika ile Çin arasında taktiksel ama yine de önemli bir ekonomik ilişki geliştirmeye çalışmasına dikkat çeken Aydıntaşbaş ,’’Türkiye zaten çok kutuplu bir dünyada olduğumuzu gören bir ülke ve jeopolitikte ABDnin üstünlüğünü geride bıraktığımız gerçeği Türkiye için yeni olanaklar yaratan bir şey olarak görülüyor. Bence bu eğilim devam edecek’’ ifadelerini kullandı.

Suriyeliler ve kontrolsuz göç

Alper Coşkun’a göre 14 Mayıs’taki seçimlerin sonuçları, Türkiyedeki Suriyeliler’in ve kontrolsuz göç kavramının gerçekten herkesin zihninde ağır bir yük oluşturduğunu gösterdi.

“Ekonomik koşullar nedeniyle hem Erdoğan hem de Kılıçdaroğlunun Batı ile istikrarlı ilişkiler kurmak ve gemiyi sallamamak isteyeceklerine inanmak mümkün. Bunun tersine, her ikisi de iç siyasi kaygılar nedeniyle Türkiyenin Avrupa ile ilişkilerinde göç konusunu silah olarak kullanma eğiliminde de olabilirler. Dolayısıyla Türkiye ile ilişkilerde daha karmaşık bir döneme girdiğimizi düşünüyorum’’ diyen Coşkun, Erdoğan’ın Türkiye’yi Batı’nın bir parçası olarak değil, Doğu ile de ilişkileri tamir ederek arada bir oyuncu olarak gördüğü fikrinde.

Alper Coşkun yine de NATO konusunda Türkiyenin ittifaka olan taahhütlerini sürdürmesini bekliyor. NATO üyesi olmanın Türkiyeye güvenlik açısından sağladığı önem ve caydırıcılığa dikkat çeken emekli büyükelçi, ister Erdoğan ister Kılıçdaroğlu kazansın İsveç’in ittifak üyeliğinin Ankara tarafından onaylanması konusunda da iyimser olduğunu söylüyor.

NATO ve Batı ile ilişkiler

Soner Çağaptay da ABD liderliğindeki liberal uluslararası düzeni ve onun değerlerinden hoşlanmadığı için bir bakıma Putine benzeyen Erdoğan’ın, aynı zamanda NATO olmadan Türkiyenin tarihi düşmanı olan Rusyaya maruz kalacağının farkında olduğuna dikkat çekti.

Erdoğanın planının NATOda kalmak, belki de ABD Başkanı Joe Bidena ulaşmak olduğunu söyleyen Çağaptay, “Bunu hissediyorum çünkü genelde Erdoğanın kampanyalarında Batıya saldırmak başroldedir. Ancak bu kez yardımcı bir aktör rolüne sahip, bu da seçimlerden sonra Erdoğanın Türkiyenin rakipsiz lideri olarak Bidenla yeniden bir araya gelebileceğini gösteriyor. Benim hissiyatıma göre Türkiye İsveçin NATO üyeliğini veto etmeyecek, gecikmeler nedeniyle parlamento onayı olmasa bile ‘Erdoğan kabul edeceğim’ diyecek. Bu da ona, daha önce olmasa da muhtemelen NATO’nun Vilnius zirvesinde Biden ile bir görüşme sağlayacak’’ öngörüsünde bulundu.

Son güncelleme: 08:22 18.05.2023
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı