• Turkhane Logo

Kyani tartışmasına ilahiyatçılar ne diyor?

Sisteme girip satış yapabilmek için Türkiye’de 1.700 TL’den başlayan

18:03 12 Haziran 2020 Cuma
Kyani tartışmasına ilahiyatçılar ne diyor?
Sisteme girip satış yapabilmek için Türkiye’de 1.700 TL’den başlayan

Network marketing caiz mi, değil mi?Dr. YÜKSEL ÇAYIROĞLU | KaranlıktakiAydınlık
Network marketing (ağ pazarlama); toptancı, perakendeci ve dağıtıcı gibi aracı kurumları ortadan kaldırarak ürün ve hizmetlerin bizzat müşterilerin ayağına gidilerek tanıtım ve pazarlamasının yapıldığı “doğrudan satış”ın bir çeşididir. Ağ pazarlamanın diğer bir adı da çok katlı pazarlamadır (multi-level marketing).
Doğrudan satışın tek katlı pazarlama ve çok katlı pazarlama (multi-level marketing) olmak üzere iki çeşidi vardır. Tek katlı pazarlamada, firma adına çalışan pazarlamacılar (distribütörler), tek tek müşterilerin ayağına giderek ürünlerini satmaya çalışırlar. 
Sattıkları her ürün için de firmadan belirli bir komisyon alırlar. Çok katlı pazarlamada ise her distribütör kendisiyle aynı işi yapacak yeni üyeler bularak bir ekip/ağ oluşturmaya çalışır ve bu ekipteki diğer distribütörlerin satın aldığı veya sattığı ürünlerden de firmanın belirlediği bir plan çerçevesinde komisyon kazanır.
Her iki sistemde de firmaların amacı ürünlerini distribütörler aracılığıyla doğrudan son tüketiciye ulaştırmaktır. 
Fakat çok katlı pazarlama sisteminin kendine özgü bir kuruluş ve işleyiş felsefesi vardır. Bu sistemde tüketicilerin firmadan doğrudan ürün satın alması mümkün değildir. Ürün satın alımı sadece distribütörler aracılığıyla gerçekleşir. 
ÜRÜN SATMAK TEK BAŞINA YETMİYOR
Özellikle dünya çapında ün yapmış büyük firmaların milyonlarca distribütörü vardır. Belli bir miktar giriş aidatı ödeyerek veya ürün paketi satın alarak sisteme dahil olan distribütörler hem firmanın ürünlerinin satışına aracılık etmeye hem de yeni distribütörler bulmaya çalışırlar. 
Zira bu sistemde para kazanmanın en temelde iki yolu vardır: Birincisi, firmanın ürünlerini satmak veya satışına aracılık etmek, ikincisi de oluşturulmuş alt hatlarda yer alan distribütörlerin yapmış oldukları satışlardan komisyon/bonus/puan elde etmek.
Firmaların, network marketing sistemini tercih etmesinin en temel sebebi, bir kısım teşvik edici veya zorlayıcı şartlar koyarak distribütörleri bilfiil kendilerine bağımlı müşteriler haline getirmek; ikincisi de her distribütörün akrabalık ve arkadaşlık ilişkilerini kullanarak ürünlerini olabildiğince fazla tüketiciye ulaştırmaktır.
Distribütör ağını genişletmek için üyelerine oldukça cazip teşvik ve fırsatlar sunarlar. Elde ettikleri cironun önemli bir kısmını distribütörlere dağıtırlar. 
Bu oran, bazı firmalarda yüzde 80’lere kadar ulaşır. Belirli bir üyelik aidatı veya ürün paketi satın alma karşılığında sisteme kaydettiği her üyeden, onun sattığı ürünlerden, onun bulacağı yeni üyelerden, yeni üyelerin bulacağı daha yenilerden… 
Komisyon alacağını bilen her distribütör ekibine yenilerini dahil etmek için canla başla çalışır. Sisteme önceden girmiş ve ağını genişletmiş olan bazı distribütörlerin büyük kazançlar elde ettiğini görmek de önemli bir teşvik unsuru olur.
SAADET ZİNCİRİ Mİ, DEĞİL Mİ?
Network marketing sistemi sık sık saadet zinciriyle karıştırılır. Fakat bu ikisi tamamıyla aynı şeyler değildir. Bunları birbirinden ayıran en temel ölçüt, ürün satışının olup olmamasıdır. Saadet zincirlerinde ürün satışı söz konusu değildir veya ortada sembolik bir ürün vardır. 
Yakın tarihte ve günümüzde bu sistemin farklı yapıları kurulmuş olsa da temel mantık sisteme sonradan girenlerin önce girenlere para ödemesidir. 
Gitgide genişleyen bir piramit yapısı kurulur. Bu sebeple buna “piramit sistemi” de denir veya 1920’de ilk defa piramit yapısını kuran Charles Ponzi’ye atıfla bu sistem “ponzi oyunu/aldatmacası (ponzi scheme)” olarak da isimlendirilir.
Burada piramidin altından üstüne doğru bir para akışı vardır. Herkes daha sonra gelecek büyük meblağlara bel bağlayarak belirli bir ücret karşılığında sisteme üye olur. Piramidin üstündekiler, yani sisteme ilk dahil olanlar, oluşturdukları zincir vasıtasıyla büyük paralar kazanırlar. 
Piramit büyümeye devam ettiği sürece para akışı devam eder. Fakat bu ilanihaye devam edip gitmeyeceğinden bir yerde kopar. İşte bu durumda sisteme en son dahil olan piramidin tabanı mağdur edilmiş olur.
SAADET ZİNCİRİ HARAMDIR
Saadet zincirinin haramlığı noktasında İslam alimleri ittifak etmiştir. Çünkü bu, dolandırıcılıktan başka bir şey değildir. Haksız ve karşılıksız yere kazanç sağlanan bir sisteme hiçbir âlimin cevaz vermesi mümkün değildir. Bu yüzden biz de çok fazla bunun üzerinde duracak değiliz.
İSLÂM ÂLİMLERİNİN KONUYA YAKLAŞIMI
Bizim bu yazıda asıl üzerinde duracağımız konu network marketing sistemidir. Her ne kadar bu sistemi saadet zincirinden ayıran önemli noktalar olsa da, aralarında bir kısım benzerliklerin bulunduğu da göz ardı edilemez. 
İşte bu sebeple network marketing sistemi pek çok fıkıh heyetinin gündemini meşgul etmiş, konu etrafına akademik düzeyde önemli çalışmalar yapılmış ve birçok fetva verilmiştir.
İslâm dünyasında konu etrafında serdedilen görüşlere baktığımızda şunu görürüz: Az sayıdaki ulemanın, bir kısım şartlar ileri sürerek bu şartları taşıması durumunda bu sisteme cevaz vermesine mukabil; büyük çoğunluk naslar ve İslam iktisadının temel ilkeleri açısından network marketing sistemini mahzurlu görür. 
Mecmeu’l-fıkhi’l-İslâmî ve Din İşleri Yüksek Kurulu’nun yanı sıra Mısır, Ürdün ve Halep’te bulunan Daru’l-ifta kurumları da olumsuz görüş beyan edenler safında yer alır.
A) “CAİZ” DİYENLERİN DELİLLERİ:
Caiz diyenlerin en önemli dayanakları, “ibaha-i asliye” delilidir. Bu delile göre eşya ve fiillerde asıl olan mübahlıktır. 
Dolayısıyla herhangi bir şeyin haram kılındığına dair bir delil bulunmadıkça onun mübah olduğuna hükmedilir. Onlar, network marketing sistemini doğrudan haram kılan bir nas olmamasından hareketle onun cevazına hükmetmişlerdir.
Ne var ki bu konuda muayyen bir nas bulmaya çalışmak çok dar ve şekilci bir yaklaşımdır. Akitlerin meşruiyetini belirlemede kullanılan zulüm, haksızlık, aldatma, garar ve cehalet gibi pek çok ilke açısından meseleye yaklaşılması mümkündür.
Öte yandan cevaz hükmünü savunanlar, ağ pazarlamanın bir çeşit komisyonculuk olduğunu; aldatma, hile ve haksızlık olmadığı sürece komisyonculuğun da (simsarlık) “caiz” olduğunu söylemişlerdir.
Bu doğrudur. Gerçekten de distribütörlerin yapmış oldukları iş bir nevi komisyonculuktur/simsarlıktır. Fakat diğer akitlere nispeten suiistimale ve haksızlığa daha açık olan komisyonculuğun İslâm fıkhındaki en tartışmalı meselelerden biri olduğu; fakihlerin haksız kazancı ve oluşması muhtemel mağduriyetleri önleme adına komisyonculuğu olabildiğince sıkı şartlara bağladıkları da unutulmamalıdır. 
Ayrıca elde edilen komisyonun gerçek bir emek ve çabaya dayanması gerektiği üzerinde de durulmuştur. (Bkz. DİA, “Simsar”)
Ağ pazarlamanın kendisine kıyas edildiği diğer bir akit de “cuale akdidir”. Cuale, yapılması istenen bir iş karşılığında ödül ve mükâfat vadetmektir. Her kim istenilen işi yaparsa ödüle hak kazanır. 
Caiz hükmünü savunan alimler, distribütörlere verilen komisyon ve bonuslardan hareketle network marketing sisteminin cuale akdi üzerine kurulduğunu ileri sürmüş ve bu akdin de çoğunluk ulemaya göre caiz olduğunu savunmuşlardır.
İCARE AKDİ İLE ÖRTÜŞMÜYOR
Bu da sathi bir bakış açısını yansıtır. İçinde taşıdığı belirsizlik ve bilinmezliklerden ötürü Hanefilerin cuale akdini fasit saymasını bir kenara bıraksak bile, yaptığı satışlar, getirdiği yeni üyeler veya onların satışları üzerinden süreklilik arz eden kazançları, bir kerelik iş görme üzerine kurulu olan cuale akdiyle özdeşleştirmek mümkün değildir.
Firmayla distribütörler arasındaki anlaşmadan hareketle network marketing sistemini icare (kira) akdine benzetenler de olmuştur. Onlara göre şirket, kiraladığı kişilere, ürünlerini satma veya satacak yeni kişileri bulma karşılığında belli bir ücret ödemektedir.
İlk nazarda firma adına çalışan satıcıları “ecir-i müşterek” olarak değerlendirmek mümkün gibi görünse de bu kişilerin ürün satma veya üye bulma gibi edimleri yerine getirip getirmeyecekleri, ne kadar süreyle iş yapacakları ve ne kadar ücrete hak kazanacakları belirsiz olduğu için meselenin icare akdi çerçevesinde değerlendirilmesi çok zordur. Çünkü icare akdinde süre ve ücretin akit yapılırken belirlenmesi şart koşulur.
Bir malın karşılıksız temliki anlamına gelen hibe akdi açısından konuya yaklaşanlar da olmuştur. Onlar, sistemin cevazını savunma adına, distribütörlere verilen komisyon ve teşvik primlerinin bir çeşit hibe olduğunu ileri sürmüşlerdir. 
Ne var ki hibe akdi teberru akitlerindendir. Yani bedelsiz ve karşılıksız olarak yapılır. Distribütörlerin firmayla yaptığı akitler ise ivazlıdır, yani iki tarafa da borç yükler. Bu sebeple muayyen bir iş yükünün karşılığı olarak verilen ücretin hediye veya hibe olarak isimlendirilmesi mümkün değildir.
VEKÂLET AKDİ AÇISINDAN...
Son olarak cevaz hükmünü savunanların öne sürdükleri diğer bir argüman da vekalet akdidir. 
Bazıları, firmayla distribütörler arasındaki ilişkinin hukukî mahiyetini vekalet akdi açısından değerlendirmiş, vekilin ücret almasının caiz olmasından yola çıkarak, distribütörlerin almış oldukları komisyon ve primlerin de cevazına hükmetmişlerdir. 
Fakat hem distribütörlerin firmayla yaptıkları anlaşmaları hem de alt hatlar ile üst hatlar arasındaki ilişkileri vekil-müvekkil ilişkisine benzetmek oldukça zorlama yorumlardır.
İşleyişi ve kazanç yolları açısından oldukça kompleks bir yapıya sahip olan ağ pazarlamanın doğrudan fıkıh kitaplarında ele alınan akitlerden birine dahil edilmesi zor görünüyor. 
Elbette söz konusu akitlerle ilgili hüküm ve ilkeler, ağ pazarlamayla ilgili değerlendirmelere de ışık tutacaktır. Fakat ağ pazarlamanın farklı ve yeni bir akit olarak ele alınıp değerlendirilmesi daha sağlıklı bir yol olacaktır.
Fıkıh kitaplarında ticari akitler ile ilgili temel esaslar belirtilmiştir. Fakihler yaşadıkları döneme göre misaller üzerinden konuları işlemişlerdir. Bu misaller pek çok kere günümüze kıyaslanarak bazı yeni meselelere çözüm getirmede ışık tutmaktadır. 
Bunun yanında günümüzde network pazarlamada olduğu gibi daha önce şekil ve uygulama yönüyle benzeri görülmemiş kompleks ticari işlemler de vardır. Bunların İslam hukukunun ticaret ile ilgili getirdiği temel prensipler açısından analiz edilmesi gerekir.
B) “CAİZ DEĞİL” DİYENLERİN DELİLLERİ:
Ağ pazarlama yöntemini caiz görmeyen âlimler de farklı deliller ileri sürmüşlerdir. Bu konuda öne sürülen başlıca gerekçelerden biri distribütörlerin alt hatların yaptığı satışlardan kazandığı paraların haksız veya karşılıksız kazanç olarak görülmesidir. 
İslâm’ın, kazancın temeline emek, sermaye ve risk unsurlarını koyduğunu belirten âlimler, alt hatların satışlarından gelen komisyonlarda bunlardan hiçbirinin bulunmadığını ileri sürmüşlerdir.
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun, 16.11.2016 tarihinde yaptığı toplantıda konuyla ilgili aldığı kararlardan birisi de şudur: “Sisteme dâhil olan katılımcının bizzat kazandırdığı yeni üyeler sebebiyle bir prim alması caizdir. Ancak kazandırılan üyenin daha sonradan yaptığı satışlardan ve onun da getirdiği yeni üyeler ile onların yaptığı satışlardan, herhangi bir emek veya üstlenilen risk olmaksızın prim almak ise caiz değildir.”
BÜNYESİNDE GARAR BARINDIRIYOR
Bu konuda öne sürülen diğer önemli bir delil de sistemin bünyesinde “garar” barındırmasıdır. Garar, bir akdin haksız kazanca yol açacak ölçüde belirsizlik ve kapalılık taşımasını ifade eder. 
Ağ pazarlamaya dahil olan girişimcilerin de ileride ne kadar satış yapabilecekleri veya yeni üyeler bulup bulamayacakları belirsizdir. Yani bu, akıbeti meçhul bir akittir. Sisteme kaydolmak için ödedikleri giriş aidatının veya ürün paketine yatırdıkları paranın kat kat fazlasını kazanabilecekleri gibi, bunları tamamıyla kaybetmeleri de muhtemeldir. 
Harcadıkları emeğe de bu gözle bakılabilir. İşte bu sebeple Allah Resûlü’nün garar satışını yasakladığına dair nakledilen hadislerin network marketing sistemi için de geçerli olduğu söylenmiştir. (Bkz. Müslim, Büyû’ 4; Ebû Dâvud, Büyû’ 25)
Bazıları da network marketing yöntemini kullanan firmaların ürün fiyatlarına odaklanmış, bunların piyasa değerlerinin çok üzerinde olduğunu söylemiş ve İslâm iktisadında çok önemli bir kavram olan “gabn-ı fahiş” açısından meseleye yaklaşmışlardır.

FAHİŞ KAZANÇ ŞÜPHESİ

Gabn-i fahişin akitlere ne ölçüde tesiri olacağı hakkında çok farklı fıkhî içtihatlar bulunsa da bir tarafın bilgisizliği, tedbirsizliği veya güveni diğer tarafça suiistimal edilerek gerçekleşen gabnin, haksız kazanca yol açacağında ve akdin sıhhatine tesir edeceğinde şüphe yoktur. 
“Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, aranızda bâtıl (haksız ve haram yollar) ile yemeyin.” (en-Nisa, 4/29) ayeti kesin bir dille haksız kazancın haramlığını vurgulamıştır.
Network marketing sisteminin İslâmî hükümlerin maksatlarına ve İslâm iktisat felsefesine aykırı olduğunu ileri sürenler de olmuştur. 
Zira İslâm’ın önemli hedeflerinden birisi, alınacak tedbirlerle malların toplum fertleri arasında sağlıklı bir şekilde tedavül etmesini sağlamak ve böylece büyük servetlerin belirli şahısların elinde temerküz etmesine mani olmaktır. Halbuki bu sistem, çok az sayıda insanın yüksek meblağlar kazanmasına, buna karşılık büyük çoğunluğun mağdur edilmesine hizmet etmektedir.
Bazı fakihler de firmayla satıcılar arasında yapılan akdin hukukî mahiyetini mercek altına almış ve bir akit içinde iki akit yapıldığını, bunun da hadislerle yasaklandığını söylemişlerdir. (Tirmizî, Büyû’ 18; Nesâî, Büyû’ 73) Zira firmayla yapılan akit, hem ürün satışını hem de yeni üyelerin sisteme kaydedilmesini içermektedir.
FAİZLİ BİR AKDİ HELAL KILMA İÇİN...
Sistemin kazanma ve kaybetme riski içermesinden hareketle onu kumara benzeten; daha sonra büyük miktarda para kazanabilmek için az bir para yatırılmasından hareketle onu faiz (ribe’n-nesie) açısından ele alan; faizli bir akdi helal kılmak için araya ürün sokuşturulduğunu yani hile yapıldığını iddia ederek onu î’ne akdi gibi değerlendiren fakihler de vardır.
Ne var ki network marketing sistemini doğrudan kumar, faiz veya î’ne akdi olarak görmek isabetli yaklaşımlar değildir. Fakat network marketing sisteminin özellikle bazı uygulamalarının bütünüyle kumar ve faiz şüphesinden beri olduğu da söylenemez.
Bazıları da network marketing sistemlerinin asıl maksadının mal satmaktan ziyade ağı genişletmek olduğunu ileri sürmüş, akitlerle ilgili hükümlerin isim ve şekillerden ziyade mana ve maksatlara bina edileceğinden hareketle de onun mahzurlu olduğu neticesine ulaşmıştır.
Burada da toptancı bir yaklaşıma gitmemek gerekir. Bazı firmaların veya bazı distribütörlerin maksat ve uygulamaları yeni üye merkezli olabilir. Fakat bütünü için bunu söylemek kolay görünmemektedir.
PEK ÇOK İNSAN MAĞDUR EDİLDİ İDDİASI
Ağ pazarlama sistemine yöneltilen itirazlardan bir diğeri de aldatmaya (tağrir) sebep olmasıdır. Onlar, hızlı, rahat ve çok fazla para kazanma gibi büyük vaatlerle insanların ikna edilerek sisteme üye yapıldığını, abartılı reklamlarla satılan ürünlerin etrafında mistik bir hava oluşturulduğunu, bu sayede pek çok insanın mağdur edildiğini ifade etmişlerdir.
Öne sürülen bu gerekçe bütünüyle göz ardı edilemez. Gerçekten de pek çok firmanın veya firma adına çalışan girişimcinin sırf muhataplarını ikna edebilme adına bu tür abartı ve aşırı beyanlara kaçtıkları bir gerçektir. 
Fakat bunun fıkıhtaki ifadesiyle “tağrir” kabul edilmesi ve bu gerekçeyle akdin sıhhatine zarar vereceğinin ileri sürülmesi daha başka unsurların da göz önünde bulundurulmasını gerektirir.
AHLÂKİ ENDİŞELER
Bütün bunların yanında meseleye etik ve ahlakî normların ihlal edilmesi açısından yaklaşanlar da olmuştur. Çok katlı pazarlamanın ahlaki yönünün Batı dünyasında da tartışmalı olduğunu belirtmek gerekir. 
Başta Amerika olmak üzere Batılı devletler büyük mağduriyetlere sebep olan saadet zincirlerini kanunlarla yasaklamış; network marketingle ilgili de önemli düzenlemeler yapmış ve sınırlamalar getirmişlerdir. Batılı araştırmacılar, ilgili düzenlemelere uygun olan sistemlerin yasallığını sorgulamasa da etik açıdan ciddi tenkitler yöneltmişlerdir.  Çiftlikbank mağdurlarına devletten soğuk duş: Geri ödeme imkansız / Çiftlik Banktan sonra Hurda Bank / Kyani fırsat mı, tuzak mı?

Son güncelleme: 18:03 12.06.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı