• Turkhane Logo

Yetkin: Ortak nokta Türkiye'nin AB üyeliği değil, AB'den kopmaması

Gazeteci-yazar Murat Yetkin ise, Merkel'in temaslarının Ankara-Berlin hattında yaratacağı etkiyi ve iki ülkenin önceliklerine dair detaylı bir analize imza attı.

18:35 24 Ocak 2020 Cuma
Yetkin: Ortak nokta Türkiye'nin AB üyeliği değil, AB'den kopmaması
Gazeteci-yazar Murat Yetkin ise, Merkel'in temaslarının Ankara-Berlin hattında yaratacağı etkiyi ve iki ülkenin önceliklerine dair detaylı bir analize imza attı.



Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye temaslarını sürdürürken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ikili görüşmenin ardından yapılan açıklamalar, iki ülkenin gündeminin benzer gündem maddelerinde bile ayrıştığını ancak farklılıkların yumuşak bir üslupla geçiştirildiğini ortaya koydu.

Yetkin, iki ülkenin diplomatlarının Türkiyenin ABden kopmasını önleyici çalışmalara odaklandığını belirtti ve, Her iki ülkenin diplomatları (ve iş çevreleri) bir süredir bu ziyaret boyunca Türkiye-AB ve Türkiye-Almanya ilişkilerine dair önemli konuları gündeme getirmek için çalışıyor. Her iki taraftaki çalışmaların ortak noktası, Türkiye’nin AB’den kopmamasını sağlamak… Üye olmasını değil, kopmamasını, yaygın deyimle çıpalı kalmasını yorumunu yaptı.


Yetkinin yazısının satır başları şöyle:

...her iki liderin de bu asgari müşterek için farklı nedenleri var. Türkiye’nin dış ticaretinin nitelikli yarısı AB ülkeleriyle… Türkiye’nin son dönemde yavaşlayan ekonomisini yeniden büyümeye geçirebilmek için dış yatırıma, daha çok da Avrupa’dan gelecek sağlıklı yatırıma ihtiyacı var. TUSİAD Başkanı Simone Kaslowski, 23 Ocak Twitter mesajında, Merkel’in ziyaretinin Almanya ve AB ilişkilerinde bir dönüm noktası olmasını diledi. TUSİAD Başkanı üyelik müzakerelerinin canlandırılması ve Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesini de istiyordu.

Erdoğan’ın beklentileri, bunlara ek olarak yüksek düzeyli siyasi görüşmelerin yeniden başlaması, terörle mücadelede daha çok işbirliği, mültecilerin denetiminde daha çok destek ve vize kolaylıkları olarak özetlenebilir. Kaslowski’nin içinden geçen müzakerelere başlanması, hatta yargı ve özgürlükleri içeren 23 ve 24’üncü fasılların dahi açılması, hayli iyimser bir beklenti. Mevcut koşullarda Erdoğan, bir türlü gelmeyen reform adımlarını atmadıkça, işbirliği alanları sadece, o da belli sınırlarda göçmenler ve belki terörle mücadelenin cihatçılarla mücadele boyutlarıyla sınırlı kalabilir.

Merkel’in ise Türkiye’de demokrasinin kalitesinde, özellikle de yargı alanındaki açıkları öne çıkarması, Türkiye ve AB arasında yeni bir yakınsama ihtimali varsa bunun yolunun nereden geçtiğini –bir kez daha- vurgulaması ihtimali yüksek. Bu başlığın altında Selahattin Demirtaş, Osman Kavala gibi isimler dahil tutuklu yargılamanın kural olmaktan çıkması, basın ve ifade özgürlüğü ve seçilmiş belediye başkanları yerine hükümet görevlisi kayyumların atanması gibi konuların girmesi şaşırtıcı olmaz.

Merkel ayrıca Türkiye’deki cezaevlerinde tutuklu ve Türkiye’den çıkma yasağı bulunan Alman vatandaşlarının isimlerini içeren bir liste vermesi bekleniyor ki, Erdoğan’ın da buna karşı Türkiye’de aranıp Almanya’da olduğu bilinen bazı isimlerin iadesini isteyen bir listeyle karşılık verecektir; bunların çoğu 2016 askeri darbe girişimi sonrasında Almanya’ya sığınan Fethullahçı devlet görevlilerinden oluşuyor. Hepsinin AK Parti döneminde devlet kadrolarında yükseltildiği ise kimseye sır değil.

Erdoğan-Merkel görüşmesinde Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Suriye ve İran gibi sıcak uluslararası meselelerin gündeme gelmesi bekleniyor; 19 Ocak’ta Berlin’de toplanan Libya konferansının en azından bu konunun gündemdeki yükünü hafifleterek ikili ve AB konularına birkaç cümle daha yer açması muhtemel.

Almanya 1 Temmuz 2020’de altı aylığına AB dönem başkanlığını devralacak ve Merkel görevden ayrılmadan önce bu sürede ilerleme kaydetmek istiyor. Türkiye-AB ilişkilerine dair hem Türkiye, hem Avrupa kamuoyunda, daha çok Türkiye’deki hak ve özgürlüklerin durumunun öne çıktığı mevcut karamsar tabloya karşın son aylarda bazı olumlu adımlar atıldı.

Artan temaslar zinciri, geçmişte Merkel’in Savunma Bakanlığını yapmış olan AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in bu göreve başladığı ilk gün, 1 Aralık 2019’da Erdoğan’a telefon etmesiyle başladı. Daha çok göçmenler, Suriye, Libya ve İran konuşuldu ve Türkiye-AB ilişkilerine de, kaynaklara göre, “değinildi”. Bu, 20 aydır bu düzeyde kurulan ilk temastı. Erdoğan’ın yüksek düzeyde diyalog toplantılarına yeniden başlanması talebi o aşamada pek yankı bulmadı. 

Sonra 6 Aralık’ta AB’nin göç, içişleri ve AB hayat tarzından sorumlu komiserleri Türkiye’ye geldi. 22 Aralık’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu AB’nın dış ve güvenlik politikaları yüksek temsilcisi Josep Borrell ile görüştü ve değişik vesilelerle bu görüşmeler devam etti. Bu görüşmelerdeki ağırlık da yine Libya, Doğu Akdeniz, Suriye ve İran idi… 11 Ocak’ta bu defa AB Konseyi başkanı Charles Michel Istanbul’a gelip Erdoğan ile görüştü. Konu ise farklı değildi; Konsey basın açıklamasında Libya ve Orta doğu konularının görüşüldüğü, Türkiye-AB ilişkilerinin ise “dile getirildiği” yazıldı. 19 Ocak’ta Erdoğan Berlin’deki Libya görüşmeleri çerçevesinde Von der Leyen ile bir görüşme daha yaptı.

Görülebileceği üzere bütün bu görüşmelerde ağırlık Türkiye-AB ilişkilerinde değil, deyim yerindeyse, Türkiye’nin AB’ye kalkan olma rolü üzerineydi.

Son güncelleme: 18:35 24.01.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı