• Turkhane Logo

Türkiye'nin cihatçı El Nusra'ya silah gönderdiği iddiasını Biden da dile getirmiş

Sedat Peker ile tekrar gündeme gelen Türkiye'nin Suriye'ye gönderdiği silahların Nusra cephesinin eline geçtiği iddilarını ABD Başkanı Biden da 2014'te dile getirdiği ortaya çıktı

15:26 06 Haziran 2021 Pazar
Türkiye'nin cihatçı El Nusra'ya silah gönderdiği iddiasını Biden da dile getirmiş
Sedat Peker ile tekrar gündeme gelen Türkiye'nin Suriye'ye gönderdiği silahların Nusra cephesinin eline geçtiği iddilarını ABD Başkanı Biden da 2014'te dile getirdiği ortaya çıktı

Suç örgütü lideri Sedat Pekerin AKP iktidarının kendisi üzerinden El Kaidenin uzantısı, cihatçı El Nusraya silah gönderdiği yönündeki iddiasını, 2014 yılında şu an ABD Başkanı olan Joe Bidenın da dillendirdiği ortaya çıktı.
2014te, ABD Başkan Yardımcısı olan Biden, Türkiye, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Esada karşı savaşacak herkese yüz milyonlarca dolar ve on binlerce ton silah temin etti, ancak tedarik edenler el-Nusra, el-Kaide ve dünyanın diğer yerlerin gelen aşırı cihatçı unsurlar oldu ifadelerini kullanmıştı.
Uzmanlar, Türkiye ile ABD arasındaki görüş ayrılığı makasının kapanmayacağı görüşünde.
Bianetin haberine göre, Central Florida Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Güneş Murat Tezcür. El Nusranın IŞİD ile ters düştüğünü, 2016 yılında adını Heyet Tehrir el Şam (HTŞ) olarak değiştirdiğini belirtti.
HTŞnin, Türkiyenin önemli nüfuz gösterdiği İdlibde başat güçlerden biri olduğunu ifade eden Tezcür, HTŞ Talibana kıyasla daha zayıf. Ayrıca Suriye hükümeti Afgan hükümetine kıyasla daha etkin ve iç savaşı büyük ölçüde kazanmış durumda. Yine de HTŞnin amacının kendini siyasal bir aktör olarak kabul ettirip elde ettiği askeri kazanımları bir nevi normalleştirme stratejisi güttüğünü söyleyebiliriz dedi.
Tezcür örgütle ve Türkiye ile bağına dair şunları söyledi:
Türkiye hükümeti Suriye iç savaşının başından beri Esad rejiminin ortadan kalkmasını hedefledi.
Bu amaçla düşmanımın düşmanı dostumdur şiarıyla rejime karşı savaşan ve iç içe geçmiş çeşitli gruplara, silah yardımı da dahil olmak üzere, destek sundu.
Makul muhalif güçlerle aşırı muhalif güçler arasında ki ayrım oldu belirsizleşti. Bu desteklerin bir kısmının dolaylı ya da dolaysız olarak Selefi-cihatçı yapılanmalara gittiği biliniyor.
Tabii bu durum sadece Türkiye için değil çeşitli ölçülerde hem ABD hem de bazı Arab ülkelerinin (Suudi Arabistan, Katar, BAE gibi) savaşan güçler için sağladığı destekler için de geçerli.
Mevcut duruma gelirsek, yukarıda bahsettiğim üzere Türkiyenin etki alanına giren İdlib bölgesinde HTŞ en kuvvetli yapılanma. Rusya Türkiyeden bölgede konuşlu HTŞ dahil olmak üzere Selefi-cihatçı örgütleri bastırmasını talep ediyor.
Bu tip bir bastırma stratejisinin riskleri göz önüne alınınca, Türkiye hükümetinin bunu yapacak ne niyeti ne de kararlığı var.
Hükümet açısından ideal olan durumun HTŞnin kendini lağvetmesi ve güçlerini Türkiye kontrolünde olan yapılanmalara aktarması.
Lakin bunun kendine başına olması mümkün gözükmüyor. Bu yüzden de HTŞnin uluslararası alanda daha makul bir imaja sahip olması ve bir siyasi aktör gibi karşılık görmesi Türkiyenin süregiden Suriye politikasınına pek de ters düşmüyor.
Daha öncede belirttiğim gibi hem Türkiyeden hem diğer ülkelerden Suriyeye gönderilen silahların makul olmayan güçlerin eline geçtiği uzun zamandır bilinen bir durum. Bir süre bu durum çok da sorun değildi. Ne zaman ki, ABD hükümeti Suriye politikasında önceliği Esad rejimin devrilmesinden İDnin yenilgiye uğratmaya verdi o zaman bu silahların hangi yapılanmaların eline geçtiği bir sorunsal haline geldi.
Zaten yine benzer tarihlerden itibaren, özellikle İDnin (IŞİD) Kobani kuşatmasından itibaren, Suriyede ABD ve Türkiye politikalarının arasındaki makasın kapanmayacak şekilde açıldığını görüyoruz.
Son tahlilde Suriyede ki durum Türkiye hükümeti (ve bir dereceye kadar hem ABD hem de diğer Batılı ülkeler) için bir ikilem yaratıyor.
Rusya ve İranın desteğini alan ve korkunç savaş suçları işlemiş olan Esad rejimi savaşı büyük ölçüde kazanış durumda.
PYDnin kontrolü altında olan bölgeyi bir kenara bırakırsak, muhalif güçler büyük ölçüde İdlibe sıkışmış durumdalar. Türkiyenin İdlibde üzerinden koruma kalkanını kaldırması durumunda bu bölgenin de rejim kontrolüne geçmesi büyük ihtimal.
Aynı zamanda Selefi-cihatçı HTŞ İdlibde en etkin örgütlenme olduğu sürece rejimle muhalif güçler arasında herhangi bir siyasi sürecin gerçekleşmesi uzak bir ihtimal.
HTŞnin imaj yenileme çabalarının hem Suriye hem Türkiye hem de uluslararası dengeler açısından olası yansımalarını bu çerçeveden değerlendirebiliriz.

Son güncelleme: 15:26 06.06.2021
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı