• Turkhane Logo

Türkiye siyasetinde 2019 senaryoları

Türkiye'de 2018 yılına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "başkanlık" hayalinin yaşama geçirmesi damgasını vurdu.

15:19 31 Aralık 2018 Pazartesi
Türkiye siyasetinde 2019 senaryoları
Türkiye'de 2018 yılına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "başkanlık" hayalinin yaşama geçirmesi damgasını vurdu.

16 Nisan 2017de referandumla kabul edilen Anayasa değişikliğine göre normalde 2019da yapılması gereken cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri, AKPnin ve MHPnin talepleri, muhalefetin de Seçimden kaçamayız tavrı nedeniyle 24 Haziran 2018e çekildi.

Erdoğan, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, eski CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile cezaevinde olan eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaşın yarıştığı cumurbaşkanlığı seçimini yüzde 52lik oyla Erdoğan kazandı ve Türkiyenin başkanlık sistemine göre seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu.

Türkiye, 2019a ise yine bir seçim hazırlığı ile giriyor. Sürekli erkene çekilen seçimler ve sürpriz referandumlarla seçim atmosferinden bir türlü çıkamayan Türkiye, 31 Martta ise uzun aradan sonra ilk kez zamanında ve planlanmış bir takvimle sandık başına gidecek.


15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasından sonra yapılan ilk seçim olma özelliğni de taşıyacak 31 Mart seçimleri, iktidar açısından başkanlık sisteminin ilk seçim sınavı olacak ve dolayısıyla bir anlamda güvenoyu testi de olacak.

2019da Türkiye siyasetinin alacağı yöne ilişkin dile getirilen beklentiler ve senaryolar şöyle:

Ekonomi belirleyici olacak

Genel seçimlerin öne çekilmesinde, sürekli baskılanan ekonomideki ciddi kriz beklentisinin de etkili olduğu öne sürülüyordu. Gerek ekonomistler, gerekse muhalefet partilerinin sözcülerinin sık sık dile getirdiği bu olasılık, 24 Haziran seçimlerinin hemen arkasından patlak verdi ve döviz kurları geçen Ağustos ayında deyim yerindeyse fırladı.

Bunda iç ekonomik göstergelerin yanısıra, ABD ile yaşanan Rahip Brunson krizi tetikleyici rol oynadığı yorumu yapılıyor. Brunsonun tahliye edilip, ülkesine dönmesi dövizin ateşini düşürse de, şirketlerin arka arkaya konkordato ilanları, inşaat sektöründeki durgunluk, yüksek seyreden enflasyon dikkate alındığında Türkiye son yılların en kırılgan ekonomik sürecinde yerel seçimi gerçekleştirecek.

Döviz krizinin ardından ekonomik önlemleri artıran iktidar yerel seçim öncesinde ise bir kez daha kesenin ağzını açtı. Bazı mali aflar ve asgari ücrete yapılan yüzde 26lık zam, beyaz eşya ve otomobilde ötv indirimi gibi önlemlerle ekonomi canlandırılmaya çalışılıyor. Ancak artan işsizlik, iflaslar, yüksek enflasyon gibi etkenlerin iktidar partisinin oylarına olumsuz yansıyacağı tahmini yapılıyor. Geçmiş seçim deneyimleri, AKP seçmeninin iktidara uyarı görevini genel olarak yerel seçimlerde yaptığını gösteriyor.

Birçok yorumcuya göre ekonomik sıkıntılar nedeniyle, bir önceki seçimde Erdoğana güçlü destek veren AKP seçmeni, yerel seçimlerde ise ekonomik kriz nedeniyle ihtar verebilir ve genel seçimlerde partinin oyu, 24 Haziranda aldığı yüzde 42nin daha aşağısına inebilir. AKP için artık psikolojik eşik olarak dile getirilen yüzde 40ın altındaki bir oy oranı çıkması halinde, erken genel seçimin tekrar gündeme gelebileceği olasılık dahilinde değerlendirilse de Erdoğanın, cumhurbaşkanlığı süresinin bir dönem kısalması anlamına geleceği için AKPnin MHP ile ittifak bozulmadıkça erken seçimi gündeme almayacağı da ifade ediliyor.

Erdoğan güvenoyuna dönüştürebilir

/


Yerel seçimler ile genel seçimlerin dinamiğinin farklı olduğu, adayların oy tercihlerinde belirleyici olduğu görüşü özellikle büyükşehirler açısından artık anlamını yitirmiş bir argüman olarak görülüyor. AKPnin İstanbul için Türkiyenin iki numarası TBMM Başkanı Binali Yıldırımı aday yapması da buna örnek gösteriliyor.

24 Haziran seçimlerinde partisinden neredeyse 10 puan fazla oy alarak Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğanın, AKPye daha mesafeli yaklaşan seçmenin desteğini sağlamak için seçimi bir anlamda kendisi için güvenoyuna çevirme stratejisi izlemesi bekleniyor. Erdoğanın özellikle kendisi için prestij niteliğindeki İstanbul ve Ankarayı kazanmak için bütün ağırlığını koyacağı AKP kulislerinde konuşuluyor.

Öyle ki bu illeri alabilmek için MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile ortak miting bile yapılabileceği belirtiliyor. 24 Haziranda ortak mitingden kaçınan ikilinin, yeni hükümet sisteminin bekası ana mesajıyla seçmenden oy istemesi bekleniyor.

MHP: Özgül ağırlığı artabilir

MHP lideri Devlet Bahçeli, yerel seçim ittifakının da mucidi. Genel seçimlerdeki Cumhur İttifakını yerel seçime taşıma önerisini doğrudan gündeme getirip, bunun ilk adımı olarak da İstanbuldan aday çıkarmayacaklarını açıklamıştı. AKPnin yasal altyapısı olmadığı ve yerel ölçekte ittifakın zorluklarının çok daha fazla olduğu için mesafeli durması üzerine, bir ara ittifak görüşmeleri kesintiye uğradı. Ancak Erdoğanın devreye girmesiyle, seçim işbirliğini başkanlık sisteminin bekasını garantilemenin yolu olarak gören MHP lideri Bahçelinin istediği seçim ittifakı yerele taşındı. Hatta, 24 Hazirandan sonra Artık ittifak yok havasının egemen olduğu CHP ve İYİ Parti için de ilham kaynağı oldu.

Türkiyeyi başkanlık sistemine taşıyan girişimin fitilini ateşleyen, ittifakla seçim yolunu açan ve yerel seçimlere de bu projesini taşıyan Bahçeli, genel seçimlerde, baraj altına düşeceği iddilarına karşın partisinin oyunu artırmayı başarmıştı. Yerel seçim hedefini elindeki belediyeleri koruma üzerine kuran MHP; AKP ile yapılan ittifakı da büyük ölçüde buna göre şekillendirdi.

Birçok yorumcu ve siyasi analiste göre MHP, oy oranını artırmasa bile iktidar partisi üzerindeki özgül ağırlığını daha da artırabilir. Bir koalisyona dönüşmese de yerel seçimler sonrasında özellikle kamuya yönelik atamalarda daha fazla söz sahibi ve Mecliste çıkarılacak yasalar konusunda daha etkin olabilir. Örneğin MHPnin TBMMnin açıldığı Ekim ayında gündeme getirdiği ancak AKPnin direndiği af dosyası yeniden raftan indirilebilir.

Kılıçdaroğlunun kader seçimi olabilir


/

31 Mart seçimleri iktidar partisi kadar CHP ve Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu açısından da önemli dönüm noktası olacak.

24 Haziran seçimleri sonrasında, cumhurbaşkanı adayı Muharrem İncenin başını çektiği muhaliflerin değişim talepli olağanüstü kurultay girişimlerini aşmayı başarsa da, bu daha çok hesaplaşmanın, 31 Mart yerel seçimleri sonrasına ertelendiği şeklinde yorumlanıyor. Genel merkez ile parti içi muhalefetin başarı kriteri farklı olsa da Kılıçdaroğlu, Ankara, İstanbulun da aralarında bulunduğu 17 Nisan 2017deki referandumda hayır çıkan illerde belediye başkanlıklarının kazanılacağı iddiasını dile getiriyor.

Parti içi muhalefetin özellikle parti içinde adaylığına karşı çıkılan Mansur Yavaşla Ankaranın ve yine Kılıçdaroğlunun tercihi olan Ekrem İmamoğlu ile İstanbulda belediye başkanlığının alınamaması durumunda bunun faturasını Kılıçdaroğlu ve ekibine kesmesi kaçınılmaz görünüyor.

Parti içi muhalefetin genel seçim sonrasında bir kez daha olağanüstü kurultay talebiyle Kılıçdaroğluna bayrak açması güçlü olasılık. Hatta parti içinde yerel seçimlerin Kılıçdaroğlunun son seçimi olacağı iddiasını seslendirenler de az değil.

Kılıçdaroğlunu yakından tanıyanlar, onun genel başkanlığı muhaliflerinin taleplerine göre değil, kendisinin partiyi emanet edebileceği güçlü ve güvenilir bir genel başkan adayı çıkmasına göre bırakabileceği yorumunu yapıyor. Kendisinin yönetime getirdiği Merkez Yönetim Kurulu üyeleri dahil, parti içinde bir çok ismin Kılıçdaroğlunun koltuğuna talip olduğu biliniyor. CHP liderinin genel başkanlığı bırakmaya karar vermesi halinde, ancak rıza göstereceği bir ismin genel başkan olabileceği yorumları yapılıyor.

Gül ve Davutoğlu formüllü arayışlar gündeme gelebilir

Siyasi kulislerde 2019a dönük konuşulan bir başka senaryo ise 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün yeni bir siyasi oluşumun başına geçeceği iddiası. İddiayı ilk kez Milliyet Yazarı Talat Atilla gündeme getirdi ve Gülün, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra yeni siyasi hareketin başına geçeceğini iddia etti. Atillaya göre Gül, AKPnin de aralarında bulunduğu çeşitli siyasi partilerden ayrılacak 55 milletvekilinin de katılacağı siyasi partinin liderliğini üstlenecek.

Bir başka iddia ise bu hareketin içinde eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan gibi AKP iktidarlarında önemli görevler üslenmiş isimler de yer alacak.

Bu hesaplar ise daha çok yerel seçimlerde AKPnin oyunun önemli oranda düşeceği olasılığı üzerinden yapılıyor. Gülle ilgili geçmişte de birçok kere yeni oluşumlar içinde yer alabileceği, aktif siyasete döneceği iddiaları ortaya atılmış, ancak Gül her defasında bu iddiaları boşa çıkarmıştı.

Gülün yerel seçimlerden sonra yeni oluşumun liderliğini üstlenebileceği iddiasını savunanlar, geçmişteki olumsuz örneklere karşın, Gülün 24 Haziran seçimlerinde, Meral Akşenerin itirazı olmasaydı, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olmayı kabul ettiğini anımsatıyorlar. Bir iddiaya göre de yeni parti kurulması yerine Gülün, geçmişte siyaset yaptığı milli görüş geleneğinin mevcut temsilcisi Saadet Partisinin başına da geçebileceği iddia ediliyor.

Solda yeni parti arayışı gündeme gelebilir

Eski eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere birçok yönetici ve belediye başkanı tutuklu olan HDP, parlamentonun 3. büyük partisi olmasına karşın en zor dönemlerini yaşıyor.

Yaklaşık 6 milyon seçmenin desteğine rağmen AKP ve MHPnin, teröristlerle işbirliği yapmakla suçladığı HDPden, bölgedeki küçük Kürt partileri dışında, bütün siyasi partiler de mesafeli duruyor. O nedenle, AKP karşıtı demokratik güçlerle işbirliğine kapılarını açık tuttuklarını belirtmelerine karşın, yerel seçim ittifakları içinde de yer alamadı.

Neredeyse tüm belediyelerine kayyum atanan HDP, Adayları Kandil belirliyor suçlamalarını aşabilmek için adaylarını eğilim yoklaması ile belirleme kararı aldı. Batıda ise daha çok seçimi kazanacak muhalefet partilerinin adayını belirleme eğiliminde.

Doğu ve Güneydoğuda kendi adaylarını çıkaracak olan HDPde içten içe de nereye yakın durulacağı tartışılıyor. Parti içinde, Kandile mesafeli bakan sol gelenekten gelen bazı milletvekillerinin yerel seçimlerden sonra partiden ayrılıp yeni bir sol parti oluşumu içinde yer alabileceği konuşuluyor. Hatta CHPden bir grup milletvekilinin de yeni sol oluşum içinde yer alabileceği formüller tartışılıyor.

Akşener kalıcı olacak mı?

24 Haziran seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı olarak büyük hayal kırıklığı yaşayan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, genel başkanlığı bıraktığını açıklamıştı. İYİ Partinin bir yıl içinde dağılması sonucunu doğuracak bu kararından Akşener, partililerin günlerce evinin önünde oturma eylemi yapması ve partinin önde gelen isimlerinin devreye girmesi üzerine vazgeçmişti.

/

Kimi yorumculara göre ise Akşener, partideki konumunu güçlendirmek için bu hamleyi yaptı. Partisi içinde liderliği sorgulanmasa da seçimden sonra partiden aralarında DYPde birlikte siyaset yaptığı Ayfer Yılmazın da bulunduğu birçok isim partiden istifa etmişti. Kuruluşunun üzerinden henüz iki yıl bile geçmeden ikinci kez ve yine CHP ittifakı ile seçime girecek olan İYİ Partinin siyasette kalıcı olup olmayacağı da büyük ölçüde 31 Marttaki yerel seçimlere bağlı görünüyor.

Bazı siyasi analistler, İYİ Partinin yerel seçimlerde en az bir büyükşehir belediyesi alamaması halinde, dağılma sürecinin başlayacağı yorumunu yapıyor. Bunu gören Akşener de CHP ile ittifak görüşmeleri sürecinde, zor durumda kalmamak için Ankarada seçim kazanmak durumunda olduklarını, bu nedenle de Yavaşın partisinin adayı olmasını istemişti.

KAYNAK: BBC TÜRKÇE



 
 

Son güncelleme: 15:19 31.12.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı