• Turkhane Logo

Türkiye basın özgürlüğünde, Bangladeş, Kongo ve Kamboşya'nın ardından 149. sırada

RSF'ye göre basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 149'uncu sırada yer alan Türkiye, 3 Mayıs'a yine gazetecilere yönelik soruşturma, yargılama, gözaltı ve tutuklamaların gölgesinde girdi.

09:17 03 Mayıs 2022 Salı
Türkiye basın özgürlüğünde, Bangladeş, Kongo ve Kamboşya'nın ardından 149. sırada
RSF'ye göre basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 149'uncu sırada yer alan Türkiye, 3 Mayıs'a yine gazetecilere yönelik soruşturma, yargılama, gözaltı ve tutuklamaların gölgesinde girdi.

DWnin haberine göre, 3 Mayıs, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 1993 yılında aldığı bir kararla tüm dünyada Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanıyor. Türkiye ise basının demokrasiyi korumaktaki rolünü vurgulayan bugüne, yine gazetecilere yönelik soruşturma, yargılama, gözaltı ve tutuklamaların gölgesinde girdi.

2021 yılında gazeteciler 475 kez hâkim karşısına çıkarken bu yıl her ay 50ye yakın gazeteci hakkında açılan davalar için adliyelerin yolunu tuttu.

Türkiye Gazeteciler Cemiyetine (TGC) göre 28 gazetecinin cezaevinde olduğu Türkiye, Sınır Tanımayan Gazetecilerin (RSF) bugün yayınladığı 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke içerisinde 149uncu sırada yer alıyor.

Hukukun erozyona uğraması etkili
RSF Endeksinde 2005 yılında 98inci sırada yer alan Türkiye, Avrupa Birliği (AB) reform süreciyle çelişkili bir şekilde gerilemegösterdi. Haberciliğe yönelik çok çeşitli ve yoğun baskılar nedeniyle 2010 yılında 138, 2015te 149, 2020de 154, 2021de 153üncü sıradan kendine yer buldu.

DW Türkçeye konuşan RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğluna göre Türkiyenin endeksteki geriliği, ülkedeki hukukun 2005ten bu yana ağır bir erozyona uğramasından kaynaklanıyor.

Önderoğlu, Önceleri keyfi davalar giderilmesi gereken problemlerden, gazetecilere saldırılar da istenmeyen olaylardan sayılırken, son beş yılda rejimin otoriterleşmesi ve hukuk devletinin de buna bağlı olarak raydan çıkmayla birlikte gazetecilere karşı siyasi ve keyfi davalar yağıyor diyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın kamuoyu önünde hedef göstermesiyle davaların seyrinin de değişebildiğini belirten Önderoğlu, iktidar çevrelerine yaradığı sürece gazetecilere sokakta linç edilmesine ses çıkarılmadığına, bunun sonucu olarak saldırıların sembolik cezalar veya cezasızlıkla sonuçlandığına dikkat çekiyor. RSF Türkiye Temsilcisi, Ne yazık ki Türkiyenin RSF Endeksindeki yeri, Cumhuriyet dönemindeki demokratik kurumsallığın, kazanımlarıyla birlikte ciddi tehlike altında bulunduğuna, gazeteciler ve sektörlerinin kaderinin iki dudak arasında olmaya yakın olduğuna işaret ediyor diye konuşuyor.

Cumhurbaşkanına hakaret
Türk Ceza Kanununun hakaret, kamu görevlisine hakaret, Cumhurbaşkanına hakaret ile suç ve suçluyu övme, halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçları ile ilgili maddeleri ile Terörle Mücadele Kanununun bazı hükümleri gazetecilerin yargılanmalarında gerekçe gösterilen belli başlı unsurlar olarak öne çıkıyor.

DW Türkçeye konuşan CHPnin gazeteci kökenli Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer de Türkiyede gazetecilere yönelik soruşturma, yargılama, gözaltı ve tutuklamaların, basın ve ifade özgürlüğünün önündeki en büyük engeller olduğunu vurguluyor.

Çakırözer, gazetecilerin sosyal medya paylaşımları, haberleri ya da katıldığı televizyon programlarındaki yorumları nedeniyle soruşturmaya uğradığını ve yargılandığını söylüyor.

475 kez hâkim karşısına çıktılar
Çakırözerin her ay düzenli olarak yayınladığı Basın Özgürlüğü Raporuna göre Türkiyede gazeteciler 2021 yılında 475 kez hâkim karşısına çıkarken 2022de de adliyelerde haberlerini savunmak zorunda bırakılıyor. Her ay en az 50 gazetecinin hâkim karşısında olduğuna işaret eden Çakırözer, En kısa ay olan şubat ayında bile 80den fazla gazetecinin yargılanması, ülkemizin ifade ve basın özgürlüğü sıralamasındaki o kara tablosunu gözler önüne seriyor diyor.

CHP Milletvekili, siyasetin yargı eliyle gazeteciler hakkında açtırdığı soruşturma ve davaların, sadece o gazetecilerin basın özgürlüğünü kısıtlamakla kalmadığı, aynı zamanda diğer gazeteciler için de bir sindirme ve gözdağı amacı taşıdığı görüşünde. Bu şekilde gazeteciler ve basın kuruluşlarının otosansüre zorlandığını dile getiren Çakırözer, Sedef Kabaş katıldığı bir televizyon programında kullandığı ifadeler nedeniyle Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla suçlanarak gece yarısı gözaltına alındı. Haksız, hukuksuz bir şekilde 49 gün hapis yattı diyor.

Yolsuzluk haberleri
İktidarın ekonominin kötü gidişini değerlendiren gazetecileri de yine yargı yoluyla susturmayı tercih ettiğini ifade eden Çakırözer, Sadece iktidar değil, bazı şirketler de yine yolsuzluk, usulsüzlük haberleri yapan gazetecileri yüksek tazminat davaları ile korkutmaya, susturmaya çalışıyor. Türkiyede kamu kaynaklarını ilgilendiren yolsuzlukları araştıran ve kamuoyuna duyuran gazeteci Çiğdem Toker haberleri nedeniyle yargılanıyor. Cumhuriyet Gazetesinde yayımlanan Boğazda Kaçak Var başlıklı haber nedeniyle gazeteci Hazal Ocak terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek ve özel hayatın gizliliğini ihlal iddiasıyla defalarca hâkim karşısına çıktı şeklinde sözlerini sürdürüyor.

Doğu ve Güneydoğu Anadoluda habercilik yapmaya çalışan birçok gazetecinin de terörle mücadele kanunu kapsamında yargılamalar ve tutuklamalarla karşılaştığını vurgulayan Çakırözer, pek çok gazetecinin de haberleri, sosyal medya paylaşımları nedeniyle hakaret davaları ile karşı karşıya kaldığına dikkat çekiyor.

Mesleklerini yapmaları engelleniyor
Çakırözer, Oysa iktidarın Meclise getirdiği her yargı paketinde ifade özgürlüğünün suç olmayacağı ve kimsenin ifadesi nedeniyle cezaevine girmeyeceği vurgulanıyor. Ama maalesef tek adam rejiminde baskı altında olan yargı, hukuk sistemimiz verdiği kararlarla da basın özgürlüğüne darbe vuruyor. Gazetecilerin mesleklerini yapması engelleniyor diye konuşuyor.

RSFnin 2022 endeksinde sekiz ülkede durum iyi, 40ında tatmin edici, 62sinde sorunlu, Türkiyenin de aralarında bulunduğu 42sinde kötü ve 28inde ise çok kötü olarak nitelendirildi.

Endekste Türkiye ile ilgili olarak şu ifadeler yer aldı:

Recep Tayyip Erdoğanın aşırı yetkilerle donatılmış Cumhurbaşkanlığı ve otoriterliğe, basın özgürlüğünün hiçe sayılması ve yargı sistemine müdahaleler eşlik etti. Yargı, Erdoğan talep ettiğinde tutuklasa da bazı hakimler aşırıya kaçan baskıya ses çıkarmaya başladı: Bazı gazeteciler, Cumhurbaşkanına hakaret, örgüt üyeliği veya örgüt propagandası gerekçelerine dayanan keyfi kovuşturmalarda beraat etti. Gazetecilere yönelik tutuklamanın yerini adli kontrol aldı.

Temmuz 2021de gazeteciler, AFP foto-muhabiri Bülent Kılıçın şiddetle gözaltına alınmasından sonra, Olağanüstü Hal (OHAL) ilanından beri ilk kez kitlesel eylem yapmıştı.

Sivil toplumun mücadelesi etkili
Erol Önderoğlua göre Türkiyenin geçen yıla göre endekste dört sıra ilerlemesinde, sivil toplum hareketinin gösterdiği mücadele etkili. Türkiye sivil toplumunun, avukatıyla, gazeteci örgütüyle ve uluslararası dayanışmanın da desteğiyle hak arama kanallarını zorladığını, gazeteci haklarının peşine düştüğünü ifade eden Önderoğlu, şeffaflık, ayrımcılık yasağı, keyfi yargılanmama hakkı gibi pek çok alanda sonuç alınmaya başlandığını ifade ediyor.

Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanlığının ayrımcı basın kartı pratiği, Basın İlan Kurumunun eleştirel gazetecilere karşı takındığı ilan kesme keyfiyeti, polis müdahalelerinin görüntülenmesine genelgeyle yasak getirilmesi gibi konularda olumlu sonuçlar alındığını gözlemliyoruz diyen Önderoğlu, 2021in özellikle ikinci yarısından bu yana kimi mahkemelerin Cumhurbaşkanına hakaret de dahil olmak üzere, birçok keyfi dosyadan gazetecileri akladığını, bu refleksin yargı içerisinden gelmesinin önemli olduğunu ekliyor.

28 gazeteci cezaevinde
DW Türkçeye konuşan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş de gazetecilerin görevlerini yapamadığı, haberin serbest dolaşımının sağlanamadığı bir ülkede demokrasiden söz edilemeyeceğini vurguluyor.

Türkiyede yayın yasakları, para cezaları, açılan davalar, gözaltılar, tutuklamalar, sansür ve oto sansürün artık günlük olaylar haline geldiğini söyleyen Güneş, Türkiyede adil yargılanma hakkının ihlal edildiği bir ortamda, her gazeteci kendini mahkeme karşısında bulabiliyor ve hüküm giyebiliyor. 28 gazeteci şu an cezaevinde diye konuşuyor.

Medyanın yüzde 95inin iktidarın kontrolü altında olduğuna dikkat çeken Güneş, İktidarın gazeteciliği suç olarak tarif ettiği ülkemizde gazetecilerin çoğunluğu Basın İş Yasası ile çalıştırılmıyor. İletişim Başkanlığı meslektaşlarımızın basın kartını incelemede diyerek elinde tutuyor diyor.

Gazetecilerin üçte biri işsiz
Seçime giderken yayın yasaklarıyla ve haberlerin internetten kaldırılmasıyla yurttaşların habere erişiminin engellendiğini dile getiren Güneş, son 10 yılda iktidarın baskısıyla kapanan yüzlerce medya kuruluşunda çalışan gazetecilerin üçte birinin işsiz kaldığını belirtiyor.

Gazetecilerin yoksulluk sınırında aldıkları ücretlerle ayakta durmaya çalıştığını vurgulayan Güneş, Avrupada yazılı ve görsel medyada sendikalaşma oranının Avrupada yüzde 25 iken Türkiyede yüzde 8 olduğunu ifade ediyor.

Sibel Güneş, TGC olarak 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününde gazetecilik mesleğini ve haberi suç gören anlayıştan vazgeçilmesini, cezaevindeki gazetecilerin serbest bırakılmasını, gazetecilerin çalışmasının ve örgütlenmesinin önündeki engellerin kaldırılmasını talep ettiklerini söylüyor.

AB tasarısı Türkiyeyi etkiler mi?
Öte yandan AB Komisyonu, Kamu Katılımına Karşı Stratejik Davalar (SLAPP) diye bilinen keyfi kovuşturmalara karşı harekete geçti. Gazeteci ve aktivistleri çıkar çevreleri tarafından açılan davalara karşı koruma amacıyla hazırlanan yasa tasarısı 27 Nisanda sunuldu. Tasarıya göre yargıçlar, gazetecileri yıldırma amacı taşıyan davaları reddedebilecek. Hazırlanan tasarı yasalaşması halinde AB içinde sınırları aşan davalarda geçerli olacak.

Erol Önderoğlu, Avrupa Komisyonunun bu yönde bir karar hazırlığına girişmesinin, Türkiyeyi hiçbir şekilde etkilemeyeceği görüşünde. Çünkü iktidarın şeffaflıkla işi yok, yolsuzluk ve kayırmacılıkla mücadelesiyse kendi camiasıyla ekonomide ayrıcalıklı konum kazandıktan sonra 10 yıl kadar önce son buldu diyen Önderoğlu şöyle devam ediyor:

Her gündem ısındığında veya kapsamlı dosyalar gün yüzüne çıktığında araştırmacı gazetecilerin veya ekonomi muhabir ve yorumcularının siyasetin ve yargının hedefi olması rastlantı değil.

Son güncelleme: 09:17 03.05.2022
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı