Gazete Duvardan Can Bursalının haberine göre Milliyetçi Hareket Partisinden (MHP) AK Partiye geçtiği dönem, Türkiyenin en kaotik zamanlarından biriydi. 7 Haziran 2015teki seçimlerde AK Parti, kurulduğundan beri ilk kez tek başına iktidar olma çoğunluğunu kaybetmişti. Hemen ardından başlayan hendek-barikat sürecinin sonrasında bugün hâlâ arkasındaki güçlerin aydınlatılamadığı canlı bomba saldırılarıyla Türkiyede bir terör dönemi yaşandı.
6 ay sonra yapılan 1 Kasım 2015teki seçimlerde AK Parti bir kez daha çoğunluğu sağladı. O dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, terör saldırılarının oylarını artırdığını söylüyordu.
Hem o dönemde hem de Davutoğlu Başbakanlıktan alındıktan sonra yerine gelen Binali Yıldırım döneminde Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptı. Şimdi ise Avrupa Konseyinde Türkiyeyi temsil ediyor. MHPnin kurucusu Alparslan Türkeşin oğlu Tuğrul Türkeş, siyasi kariyerine AK Partide devam ediyor.
Türkeş, bu dönemde özellikle Gezi davasında hukuka dönüş çağrısıyla öne çıkıyor. Türkeşin eski dostu AK Parti Milletvekili Mürteza Zenginin yeğeni Hilal Zengin, Osman Kavalanın avukatlığını üstlendi. Türkeşin de desteğini alan Zenginin 1 Nisandan beri yaptığı yeniden yargılama başvuruları henüz sonuç vermedi.
Gazete Duvara konuşan Türkeş, milli yargı tartışmasında asıl milliyetçiliğin tarifini yaparken, isim vermeden de olsa Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanı Mehmet Uçumu eleştiriyor. Türkeşin Sinan Ateş cinayetine yönelik çarpıcı tespitleri de var.
Tuğrul Türkeşin sorularımıza yanıtları şöyle:
BİR FİKİR DÜNE AİTSE HİÇTİR, HİKAYEDİR
Türkiyede yargı süreçleriyle gündeme gelen bir millilik vurgusu var. Siz yaptığınız son açıklamada daha özgürlükçü bir pencereden baktınız. Şu an milli olan ve olmayan diye iki ayrı kanat görüntüsü var. Siz mi milli değilsiniz diğer grup mu?
Herhangi bir şahsı hedef alarak konuşmayacağım. Başta belirteyim, söyleyeceklerim yalnızca beni bağlar, AK Parti adına konuşmuyorum. Bunu söyleyelim ki bazı cin fikirliler rahat etsin. Ülkenin yararına bir şey yapıyor musun yapmıyor musun, millilik böyle ölçülür. Türkiye çok önemli bir coğrafyadadır, bir devlet geleneği vardır. Türkiyeyi yarına nasıl taşıyacağımız önemlidir. Geçmiş, sadece laboratuvar olarak bize yarar. Bizim yarına bakmamız lazım. Yarına bakarken de, ne yaparsak Türkiye daha gelişmiş, çağdaş bir ülke olur diye sormamız lazım. Bu konuda bir fayda yoksa, adam isterse bayrağa sarılsın, bana göre milli değil. Herhangi bir şahsı da partiyi de hedef alarak söylemiyorum. Çok saygın insanlar olabilir bir tarafta, çok iyi fikirleri de olabilir ama o fikir düne aitse bana göre hiçtir, hikayedir.
DELİ SAÇMASI TARTIŞMALAR OLDU, AVRUPA KONSEYİ BİZCE MAHSURU YOK, AYRILIN DİYOR
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanı Mehmet Uçum, sizin de açık bir şekilde görüş beyan ettiğiniz Gezi davasıyla ilgili tartışmalarda milli yargı diye bir kavramdan söz etti. Daha sonra Uçumun görüşü doğrultusunda kararlar çıktığını gördük. Avrupa Konseyinde Türkiyeyi temsil ediyorsunuz, milli yargı kavramının oradaki yansıması nedir?
Avrupa Konseyine biz kendimiz müracaat etmişiz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kuruluşundan itibaren parçasıyız, yargıçlar gönderiyoruz. Mevlüt Çavuşoğlu 2 yıl boyunca Avrupa Konseyinde meclis başkanlığı yaptı. Bu bir iftihar kaynağıydı. Gelişmişlik ölçütü olarak buraların bir parçası olmak istiyorsan, yapılan uyarıları dikkate alacaksın. Ama son süreçte deli saçması tartışmalar oldu. Avrupada bize mealen şunu diyorlar: İç hukuk bize yeterli diyorsanız, bizce mahsuru yok, buradan ayrılın.
Mesela Osman Kavalanın durumu, laboratuvar gibidir. Altını kırmızıyla çizmek gerekir. Osman Kavala, casusluktan hüküm giymedi. Bu suçlamada delil bulunamadı, adam beraat etti. Gezi Parkıyla ilgili davadan yargılandı. Ama 7 yıl süren bir yargılama mı olur?
OSMAN KAVALA KIZIL DEĞİL, TURUNCU MİLYARDER
Sosyal medyada, Tuğrul Türkeşin bu davayla niye ilgilendiği belli oldu diyenler var. Hilal Zengin benim arkadaşım olan Mürteza Zenginin yeğeni. Böyle olmasa ben ilgilenmeyecek miydim? Kafaya bak sen. Adama kızıl milyarder diyorlar. Milyarder olmanın Türk Ceza Kanununda bir yeri mi var? Açık yeşil milyarder, turuncu milyarder mi diyeceğiz? Kaldı ki, iddialar doğruysa Osman Kavala bir turuncu milyarder.
Avrupa Konseyi Türkiye Raportörü Stefan Schennach, haziran ayında Türkiyeye geldi. Başta Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş olmak üzere cezaevi ziyaretleri de yaptı. Ziyaretten sonra size de teşekkür etti. Bu ziyaretten sonra Avrupa Konseyinin Türkiyeye yönelik yaklaşımında bir değişim olur mu?
Devletin ilgili kurumlarıyla görüşmek istediler, randevuları konusunda yardımcı oldum. Cezaevi ziyaretleri için gerekli izinleri aldık, görüştürdük. Yargıtaya yaptığı ziyarette, bir savcı hanım çıkıp, Bu davayla niye bu kadar ilgilisiniz, bunlar PKKdan kötü demiş. Schennach, daha sonra bu açıklamayı garipsediğini söylüyor. PKK adam öldürdü ama bunların öyle bir şey yaptığına dair herhangi bir bulgu yok diyor. Yabancı heyetle görüştürdüğün, huzura yolladığın kişi bunu söylüyor. Hangi gerekçeyle söylüyor?
MİLLİYETÇİLİK Mİ, AL SANA MİLLİYETÇİLİK
Size göre Osman Kavala bir sembol mü oldu?
Evet, uzun yargılama sürelerinin bir sembolü oldu. Son 14 ay içinde bir genel bir yerel seçim geçirdik. Genel seçimi kazandık ama yerel seçimde medyanın deyimiyle tablo kırmızı oldu. Neden? Ekonomimiz iyi değil. Mehmet Şimşek bakanımız sağolsun debeleniyor, çalışıyor ama hukuk doğrudan işlemediği için ekonominin iyileşmesi konusunda zorluklar yaşıyoruz. Aslında mesele Kavala falan değil. Para aradığında gerçek fiyatla alamıyorsun. Daha fazla faiz ödüyorsun. Niye? Çünkü birtakım inceleme kuruluşları, Türkiyedeki hukukun durumuna bakıyor, daha fazla faizle karşına geliyor. Bu fazla faiz milli bütçene yüktür. Bundan kurtulmamız lazım. Yargılamaları makul seviyeye getirip, hukuku düzeltirseniz ekonomi de düzelir. Türkiyeye ciddi anlamda bir para akışı sağlayamıyoruz Batıdan. Yatırımcı getiremiyoruz. Yatırımcılar paralarını bir yere yatırmak istiyorlar. Finansları var, kaynakları var. Sen bunları getiremiyorsun. Niye? Uzun yargılama sürelerinden. Adam kaçmak istese kaçardı, adamı alıyorsun, bırakıyorsun. Kapından tekrar alıyorsun. Bunu dışarıda anlatman lazım. Milliyetçilik mi, al sana milliyetçilik.
GÜVENLİKÇİ BÜROKRASİNİN BİR DİRENCİ VAR
Özgür Özel Mayıs ayında Avrupa Konseyine yaptığı ziyarette size de atıf yaptı ve Saati soruyorsun Osman Kavala diyorlar dedi. Devlet Bahçeli de bu açıklamayı hedef aldı. Siz temasları en üst düzeyde sürdüren kişi olarak, Avrupa Konseyindeki gelişmeleri doğrudan Cumhurbaşkanına aktarıyor musunuz? Yaptığınız bilgi paylaşımları dikkate alınıyor mu?
Muhakkak ki devletin kurumları, ilgili kademeleri bilgi sahibi oluyor. Ama her konuda yorum yapmak zorundalar mı? Hayır, değiller. Yorumdan da yorum yapılmamasından da sonuçlar çıkartılabilir. Buradaki mesele güvenlikçi bürokrasiyle yargıyı baskı altına alıp yönetmeye çalışanlardır. Onların bir direnci var. Bu yaşananlar onların direncinin bir sonucu.
Yaptığınız temasları siz direkt Cumhurbaşkanına ilettiniz mi?
Hayır, bir tek benim bildirmeme gerek yok ki cumhurbaşkanlığına. Birçok yerden de bu bilgi gider. Tabii ki biz de yaptığımız temasları aktarıyoruz. Aktarmasak ne işimiz var? Dışişleri Bakanlığına, Cumhurbaşkanlığına bildiriyoruz.
DEHŞETLİ ÇALIŞIYORLAR, 30 KLASÖRLE İLGİLİ YARIM SAATTE KARAR ALMIŞLAR
Osman Kavalanın yeniden yargılama talepli başvurusunda yeni bir heyet oluşturuldu. Herkes bir gelişme olacağını beklerken yeni heyet de başvuruyu reddetti...
Heyet oluşturulduktan yarım saat sonra ret kararı verdi. Ben buna manidar derim. 16 sayfalık bir dilekçeyi ben yaklaşık 1 saatte okudum. Hukukçu değilim ama iyi kötü anlarım bu işlerden. O yarım saat içinde savcıdan da mütaala almışlar. Muhakkak ki çok etkin ve dehşetli çalışıyorlar. Ama yarım saat içinde karar veriyorsanız, dosyanın 30 klasörüne hakimsiniz demek ki. Halbuki adam 7 senedir içeride, 7 gün daha beklerdi. Allah razı olsun, mevzu bahis uzun tutuklama süresi olunca hassasiyet göstermişler anlaşılan!
Bir müdahaleyi mi işaret ediyorsunuz?
Bilmiyorum. Ben bildiğim şey hakkında konuşurum. Ama yarım saat içinde ret kararını ilginç buldum.
SİNAN ATEŞ CİNAYETİ SİYASİ BİR CİNAYET DEĞİL
Hem siyasi geçmişiniz hem de aileniz nedeniyle sormadan geçemem. Sinan Ateş cinayetine ilişkin ne düşünüyorsunuz?
Sinan Ateş cinayeti bir siyasi cinayet değil. Faillerin bir kısmının ideolojik bir takım yapılardan olduğu gerekçesiyle siyasi dava tahlilleri yapılıyor. Siyasi cinayet, karşıt görüşlü birinin öldürülmesidir. Burada öyle bir şey yok. Çok detay konuşmak istemiyorum. Acılı bir aile var. Küçük çocuklar var. Ama eşi olan hanımefendi çıkıp Sinanın zamanında da adam dövüldü diyor. Benim garipsediğim şey bu. Niye birbirinizi dövdürüyorsunuz?
Gazeteciler saldırıya uğradı Sinan Ateşin Ülkü Ocakları Genel Başkanı olduğu dönem...
Milletvekili arkadaşımız çekiçle dövüldü. Eski ülkücü arkadaşımızdır kendisi; Selçuk Özdağ. Koruması müdahale etmese, Allah rahmet eylesin diyecektik.
HUKUKU HAKİM KILMAZSAK KİMSE EVİNİN YOLUNU BULAMAZ
Bu siyasi bir saldırı değil mi?
Değil. Ne oldu, Selçuk Özdağ fikrinden mi vazgeçti? Bunun adı vandalizm. İki yıl önce Azgın Milliyetçilik başlığıyla bir yazı yazıp bunlara değindim. Bu saldırılara toplumun her kesiminin itiraz etmesi lazımdı. Dönüp aynı yere geliyoruz; hukuksuzluk. Türkiyede her alanda hukuku hakim kılmazsak, kimse evinin yolunu bulamaz bundan sonra.
Şöyle bir fotoğraf çekiliyor: O politik atmosfer ve camiada normal karşılanıyor bu tip saldırılar. Sizce öyle mi?
Eskiden yoktu böyle şeyler. Bizim zamanımızda yoktu.
Sizin zamanınızda insanlar sokaklarda birbirini öldürüyordu...
O apayrı bir şey. 12 Eylül öncesi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında iki kutuplu bir dünyada, Sovyet yayılmacılığına karşı olan tarafın defansif çalışması ayrı bir olay. Orada tabii ki adam öldürüldü. Ama bugünle mukayese edilmesi mümkün değil. Daha sonraki dönemde, rahmetli Türkeşle ilgili Onu böyle tanımazdık. Ne kadar tonton bir adam, ne kadar yapıcı, barışçıl denildi. Saygıdeğer Devlet Bahçeli MHPye genel başkan olduğunda, Gençleri sokaklardan topladı, ellerine bilgisayar verdi, helal olsun dediler. Sol kesimden gazeteciler Bahçeli şakşakçısı oldu.
Selçuk Özdağ, Suat Başaran saldırıya uğradı da neden kimse tepki vermedi? Sağcısının solcusunun aklı neredeydi bu saldırılar yapılırken? Sinan Ateş zamanındaki işlerdi bunlar.
İşte bu yüzden o camia içinde gelenekselleşmiş bir şey haline geldiği tespitleri yapılıyor...
Suçun gelenekseli olmaz. Mesele, Türkiyenin geleceğidir. O yüzden bir numaralı önceliğimiz hukukun üstünlüğüdür.
KAVALAYI ZİYARET EDECEĞİM
Sürekli hukukun üstünlüğüne vurgu yapıyorsunuz. Bir reçeteniz var mı?
Türkiyenin önündeki iki mesele hukuk ve ekonomidir. Bunları çözebilirsek, Türkiyenin geleceğine dair sorunları da çözmüş oluruz. Ekleyeyim; ben hayatımda Osman Kavalayı hiç görmedim. Türkiye Raportörü Schennachın Ekrem İmamoğluyla randevusu vardı. İmamoğlu o randevuyu iptal etti, çocuklarını tatile götürüyormuş yine. O da, bu fırsatı değerlendirdi, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaşı ziyaret etmek istedi. Gerekli izinleri bakanımız Yılmaz Tunç ayarladı. Bana, Sen de refakat edecek misin? diye sordu. Hayır, sen rahat rahat fikir teatisi yap dedim. Cezaevine gittiğinde Kavala, Tuğrul Bey yok mu? diye sormuş. Daha sonra eşi Ayşe Buğra hanımefendiyle görüştüklerinde de aynı soru kendisine yöneltilmiş. Herhalde kendi kendilerine Tuğrul diye delinin biri var, tweetler falan atıyor diye düşündüler. Kendileriyle o derece temasım yok. Siyasi görüşlerini de paylaşmıyorum.
Kavalayı ziyaret etmeyi düşünüyor musunuz?
Bakanımız Yılmaz Tunçtan rica ettim. Uygun bir zamanda görüşmek için izin istedim. Bir ara ziyaret edeceğim. Osman Kavalayı ilk kez o ziyarette görmüş olacağım. İşte gerçek millilik, yurtseverlik bu. Bana öğretilen milliyetçilik bu. Türkiye için en iyi şartlarda kaynak bulmak gerekir. Ayrıca, ben hayatının 7 yılını, ömrünün 10da 1ini cezaevinde geçirmiş bir babanın çocuğuyum.