Kadir Gürcan | ABD
Telefondaki Mussolini!
Sarayın telefonlarına çıkmayan ya da beklemeye alan Biden Hükümetine Türk Toplumu olarak çok alındık. Milli üzüntüye herkesin eşlik etmesi gerekiyor. Hatta bazıları Saraydan daha fazla alınganlık göstererek, dış avluda karalar bağlamış bekliyorlar. Milli bir “Yas Günü” ilan etmeye ramak kaldı. Telefona cevap verileceği ana kadar tedirginlik devan edecek gibi.
Yanılıyorsam düzeltin. Covid-19 salgını ile içine kapanan Saray, dünya gündeminden iyice koptu. Saraya vokal olan havuz medyası, Biden sürprizini kabullenmekte en az Trump kadar ayak diretiyor. Kasım Ayının yedisinde galibiyetini ilan eden Yeni Başkan Bidenın tebriğini son güne kadar geciktiren Saray “Acaba seçim iptal olur mu?” ihtimaline, o günkü damadın bütün itibarını yatırdı. O itibar da bu kadarmış!
İstanbul Belediye Başkanlığı Seçimlerinden sonra masada tek başına kalan Cumhurbaşkanının, seçimler konusunda eline pek iyi kart gelmedi ama, geniş devlet imkanları ile kumar oynama şehvetinde ısrar ediyor! İstanbul inatlaşmasında, Hazretin çok kötü bir yenilgi aldığını bir kendi biliyor bir de İstanbul. Hem de bir değil, iki yenilgi! Covid-19 Krizini kendi adına avantaja çevirmeye çalışırken bu kez de dünya liglerinden koptu.
Kendilerince Başkan Bideni yeni fark eden havuz yalakaları (bu kelimeyi sevmiyorum ama, durumu izah eden başka bir tabir yok!), daha şimdiden “Silik, uyuşuk ve yaşlı!” demeye başladılar. Güya “Gelen gideni aratır!” saçmalığına sığınacaklar! Azizler, acele etmeyin. Biliyoruz, korkuyorsunuz ama, her çıtırtıya şarjör boşaltınca ortada cascavlak kalma tehlikesini es geçmeyin! Bütün mesele, hattın öbür ucundaki ahizenin kalkmasına bakar! O zaman da, Saraya müjde yetiştirmek için birbirinizin ayağına basmayın!
Aptal müşteri, barmene içki ısmarlarmış. Bizim medya camiası da öyle. Şaşkınlıktan, milenyumun en büyük “loser”, kaybedenine oynadılar ve bu yanlışı meşrulaştırmak için uğraşıyorlar. Eğer bunu para olarak Saray destekliyorsa, dış politikadan kopuş ile alakalı teorimizin güçlendiğini söyleyebiliriz.
Şimdiden geri plana düşen Trumpın da neşesi yerinde değil. Seçimlere yakın, binlerce kalabalığın önünde, Bidena yenilirse ülkeyi terk edeceğini bile söylemişti. Sözünde durmadı. Trumpı lider olarak kabul eden Qanon bile prensiplerini gözden geçirmeye karar verdi. Eski Başkan Trumpın Beyaz Saraya sırtını dönüp ayrılmasından sonra ardından “Canın cehenneme!” diyerek tarikatı terk edenler bile olmuş. Rehberi Trump olanın başı dertten kurtulmuyor. Kongre baskınından sonra yakalananlar “Biz Başkanın gazına geldik!” diye çözülmeye başladılar bile! Şaman kılıklı soytarı, Trump aleyhinde ifade vermeye razı olmuş, bilesiniz!
Trumpın gazına gelen kıt akıllılar sadece bizim medyaya mahsus değil. Eski Başkanın seçim kampanyası çalışanlarından ve 3 Kasım gecesi, seçim heyecanına yenik düşen Harlan Hill “Eğer Biden kazanırsa, ekranlar önünde ayakkabılarımı yerim!” diye yemin etmiş.(1) Akıl dışılığa bu kadar savrulunca, artık duracak zemin kalmıyor. Harlan şimdi, boynunda papyon, kanal kanal gezip “Seçimi Trump kazandı!” diyerek Bidenin Başkanlığını inkar ediyormuş.
Saray ve Havuz Medyasının ölesiye inandıkları ama bir türlü başkalarını ikna edemedikleri konu, kendilerini dünyanın merkezinde zannetmeleri. Onlara göre, Cumhurbaşkanının afra ve tafralarına herkes ayak uydurmalı. Saray, iş yoğunluğundan(!) Yeni Başkan Bidenı tebrik etmeyi geciktirmiş olabilir ama, Bidena düşen alttan almaktır! Öyle değil mi?
Başkan Biden, işbaşı yaptığı ilk günden itibaren Trumpın bıraktığı enkazdan “İlk Kurtarılması Gerekenler!”e öncelik verdi. ABDde yaşayan hemen herkes, işi bilen birinin Beyaz Sarayda olmasından memnun. Biden, kendini ispat etme şehvetine düşmeyecek kadar tecrübeli, ağırbaşlı ve ne yaptığını bilen biri. Kırk yıldır Kongre havasını teneffüs etmiş olmanın verdiği soğukkanlılık, bizim medya tarafından “Silik, uyuşuk ve yaşlı!” şeklinde tercüme edilse de ABD medyası tarafından devlet tecrübesi ve stabilize devlet ayarlarına dönme şeklinde okunuyor. Dört yıldır askıya alınan ya da rölantiye bırakılan işler hızlanacak. Bu arada Biden, bir haftalık performansı ile, Trumpın bütün zamanlarda aldığı kamuoyu desteğinden daha iyi bir orana ulaşmış. Bunu Sarayın maaşlı istatistikçileri değil, ABDnin herkese açık araştırmacıları söylüyor! Biden bir de Nobel Barış Ödülü alırsa, Eski Başkan Trumpın ekme saçları bile dökülür!
İş yoğunluğuna rağmen Yeni Başkan önem sırasına göre telefonlara cevap veriyor. Bana da ne oluyorsa, Beyaz Sarayın Personal Şefi gibi konuşmaya başladım. Üstüme iyilik sağlık! Bidenin ilk konuştukları arasında Fransa Başbakanı Macron var! Şu bizim Sarayın belalısı. Herhalde Cumhurbaşkanının sinir uçlarına dokunan da bu! Etrafında bir sürü “Yürüyüşüne kurban!” Saray Soytarısı “Efendim, siz dünya liderisiniz. Macron sizin topuğunuza ulaşamaz!” diyerek Hazreti kandırıyor olmasın! Biden ayrıca, geç de olsa hem Rusya hem de İran ile görüşmüş! Bu kahır insanı öldürmezse, kısmi felce sebep olabilir! Bir problem var ama, ne?
John Bolton (Bıyıklı Bolton olarak biliniyor!), Trump Hükümetinde, Dış Güvenlik Müsteşarı olarak görev yaptıktan sonra istifa etmişti. Hani şu, Türkiyeye gelen ve Sarayın randevu vermeyerek devlet-i aliye pozları ile caka yaptığı, Bıyıklı John. Bolton daha sonra Beyaz Saray günlerini “The Room Where It Happened; White House Memoir”(2) ismiyle kitaplaştırdı. Eski Müsteşar kitabında, bizim Cumhurbaşkanı ile yaptığı bir telefon konuşmasına değinmiş. “Telefonun öbür tarafında, sanki Balkon konuşması yapan Mussolini var zannedersiniz!” cümlesi John Boltona ait. Saraydan telefon alacak kadar şanslı(!) değiliz ama, Hazretin hiddetlendiğinde ağzının ölçüsünü bilemediğine her zaman şahidiz. Herhalde devlet başkanı ya da yabancı devlet erkanı ile de aynı tonda konuşuyor! İyi de, sizin cümlelerinizi karşı tarafa bir başkası tercüme ediyor, bu kadar dellenecek ne var? ABD Başkanı Biden Sarayın telefonlarına çıkmamakta haksız mı?
Sarayın siyasi bir şantaj olarak kullandığı Rahip Brunson meselesinde Trumpın tavrı Türk medyasına pek yansımamıştı. Telefon görüşmelerinde Saray ayak diretince, iş epey ciddiye binmiş. Bıyıklı Baltonın kitabında aldığı ifadelere göre Trump, Türkiyeye uygulanacak ambargo ve yaptırımları kastederek “Şunun canını okuyun gitsin!” dediğini de naklediyor.
Amerikan Halkı, 20 Ocakın öğle saatlerinden sonra derin bir nefes aldı ve artık geceleri rahat uyuyabiliyorlar. Zira, Trump gibi budala birinin Nükleer bir savaşa sebep olma riski dört yıldır insanların uykularını kaçırıyordu. Kimse halinden şikayetçi değil! Saray ve havuz medyası için aynı şeyi söyleyemeyiz. Başkanlığını hazmedemedikleri Bidena olan hınçlarından ayakkabılarını yemeseler bile Beyaz Saraydan telefon gelene kadar onlara rahat uyku yok!
1- https://www.yahoo.com/news/trump-advisor-promised-eat-shoe-113604132.html2- https://www.amazon.com/Room-Where-Happened-White-Memoir/dp/1982148039
[email protected]







