• Turkhane Logo

Tekniği tıp literatürüne giren KHK'lı kalp-damar cerrahı Avrupa’da şifa dağıtacak

Bir süre önce ülkesinden ayrılmak zorunda kalan KHK'lı kalp cerrahı Prof. Dr. Mehmet Ateş, tüm dünyada başarıları ve tıp bilimine yaptığı katkılarla tanınan bir hekim olarak Türkiye'den neden ayrıldığını Bold'a anlattı.

20:50 29 Temmuz 2022 Cuma
Tekniği tıp literatürüne giren KHK'lı kalp-damar cerrahı Avrupa’da şifa dağıtacak
Bir süre önce ülkesinden ayrılmak zorunda kalan KHK'lı kalp cerrahı Prof. Dr. Mehmet Ateş, tüm dünyada başarıları ve tıp bilimine yaptığı katkılarla tanınan bir hekim olarak Türkiye'den neden ayrıldığını Bold'a anlattı.


Sevinç Özarslanın Prof. Ateşle yaptığı röportajın bir bölümü şöyle;

KHK ile kapatılan Şifa Üniversitesi’nin rektörü ve kurucu mütevelli heyeti başkanı Prof. Dr. Mehmet Ateş, tıp literatürüne kendi soyadıyla anılan “Ateş Tekniği”yle geçmiş Türkiye’nin en önemli kalp cerrahlarından biriydi. 2005’te Amerika’da aort cerrahisi alanında eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye’ye döndü ve İstanbul Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp Damar Cerrahi Merkezi’nde aort cerrahisi kliniğini kurdu.


700 civarında aort ameliyatı gerçekleştirdi. Türkiye’de hala onun 6 yıl önce ulaştığı ameliyat sayısını geçen cerrah bulunmuyor. 2010’da ise Türkiye’nin sağlık temalı ilk üniversitesi olan Şifa Üniversitesi’nin kurulmasında mütevelli heyet başkanı olarak görev aldı.

Ancak o da 15 Temmuz’dan sonra “terörist” diye damgalandı. Hatta 15 Temmuz’dan önce gözaltına alındı, üniversiteye kayyım atayabilmek için akıl almaz iddialarla tutuklandı. Mehmet Ateş’i, evrakta sahtecilik yapmakla itham eden savcının adı daha sonra adliyede rüşvet skandallarına karıştığını da hatırlatalım.

Mehmet Ateş benim aklımda hep 2016 yılında “Eşine böbreğini verirken gözaltına alındı” haberleriyle kalmıştı. Neler yaşadığını en çok merak ettiğim bilim insanlarından biriydi. Onu gökte ararken Strasbourg’da buldum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin geciken kararlarını protesto etmek için KHK’lıların 24 Haziran 2022’de AİHM önünde düzenlediği yürüyüşte karşılaştık.

Çok sevdiği ülkesinden ve mesleğinden ayrılmak zorunda kalan Prof. Ateş, Amerika Birleşik Devletleri kendisine akademik Greencard vermesine rağmen tüm dünyaya ilmini, bilimini Avrupa’dan anlatacak. Türkçe dahil 4 dil bilen Prof. Ateş, ekim ayında kalp cerrahı olarak çalışmaya başlayacak, yine bir Avrupa gazetesinde misafir yazar olarak makale yazacak.

Aşağıda okuyacağınız röportaj, sadece sürgün edilen bir cerrahın başına gelenlerden ibaret değil, son yıllarda her kesimden, her görüşten doktorun Türkiye’den neden göç ettiğine de cevap olacak.

O böbrek ameliyatında neler oldu, en çok onu merak ediyorum?

Eşim kronik böbrek hastasıydı. Artık diyaliz sınırına gelmişti, durumu giderek kötüleşiyordu. Böbrek nakli olması gerekiyordu. Böbrek sırasına yazıldık ama çıkması çok zor bir ihtimaldi. Ocak 2016’da kan tetkiklerini yaptırdık, genetik olarak eşimle kan testlerimiz uyumlu çıktı ama ben bunu hapisteyken öğrendim. Çünkü 10 Mart 2016’da beni tutukladılar.

15 Temmuz’dan önce niye tutuklandınız ki?

2014’ten itibaren üniversitemizle ilgili farklı soruşturmalar vardı. O zaman ‘paralel devlet’ adı altında suç üretmeye çalışıyorlardı. Üniversiteye nasıl kayyum atarız diye çok çalışma yaptılar ama en küçük bir boşluk bulamadılar. Hem mali hem eğitim olarak bütün YÖK denetimlerinden en güzel şekilde geçtik. Yine de 2015’te bütün hastanelerimizi kapattılar.

Denetimden geçtiyseniz nasıl kapattılar?

“Paralel devlet yapılanmasına” maddi destek olma şüphesiyle. O zaman makul şüphe diye bir şey üretmişlerdi. Bütün hastaneleri kapattılar, sadece İzmir’de Bornova eğitim araştırma hastanemiz kaldı. Orası da eğitim hastanesi olduğu için kapatamadılar. YÖK’e sorulması gerekiyordu. 2014’te ben rektör olduktan sonra “Amerika’dan gelen bir doktor rektör oldu” diye bir suç uydurup irtibat, iltisak gibi gerekçelerle tutukladılar. Hiçbir savunmaya fırsat vermeden kendimizi İzmir F Tipi Yüksek Güvenlikli Buca/Kırıklar cezaevinde bulduk. Ben hapse girince üniversiteye kayyum atandı. Gerekçe; “rektör hapiste olduğu için.” Beni sırf bu yüzden tutukladılar yani.

Bir suç uydurdular dediniz. Tutuklanmanızı isteyen savcı, Buca’daki tarihi De Jong Köşkü’nün de içinde bulunduğu 45 dönümlük araziyi evrakta sahtecilik yapıp Şifa Üniversitesi’ne kiraladığınızı iddia etmişti. Bu olay nedir?

İlk kurulduğu 1960’lı yıllarda hemşirelik okulu olarak kurulup daha sonra kapatılan ve sosyal güvenlik kurumuna devredilen içinde bir köşkün de bulunduğu yer üniversitemiz tarafından resmi kanallarla kiralandı ve Şifa Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksek Okulu açıldı. Tamamen terk edilmiş binalar ve arazisi olan bu yer o zamanın rakamları ile üniversitemiz bütçesinden 12 milyon lira harcanarak (yaklaşık 8 milyon dolar civarında bir tutara tekabül ediyor) eğitime kazandırıldı ve içinde 1000 civarında öğrenci eğitim alıyordu. Eski binalar da revize edilerek hastaneye çevrildi, tarihi köşk de eğitimde kullanıldı. Tamamen resmi kiralama yapılmıştı ama üniversiteyle uğraşmak için değerinden az fiyata kiralandı dediler (ki öyle bir şey yoktu, kirayı devlet belirledi ne dedilerse biz kabul etmiştik), bu şekilde evrakta sahtecilik diye bir şey uydurdular ve beni hapse attılar.

Size bu suçları atfeden savcı Okan Bato’nun adının 15 Temmuz yargılamalarında adliyelerde dönen rüşvet ağına, borsasına karışması da enteresan.

Eee ne derler “Men Dakka Dukka” yani eden bulur.

Hapisten ne zaman, nasıl çıktınız? 

Hapisteyken eşimle tetkiklerimizin uyumlu olduğu haberi geldi. Hemen böbrek nakli yapılması gerekiyordu. Ameliyat için tahliye talebinde bulunduk, önce reddedildi. Sonra, demek o zaman hukukun biraz kırıntıları vardı, raporları götürünce 28 Nisan 2016’da tahliye ettiler. Hemen ameliyat olamadık. Bende bir tümör çıktı, önce o tümörden ameliyat olmam gerekti. Mayısın ortasında böbrek transplantasyon ameliyatı olduk. Sol böbreğim eşime nakledildi. Bir hafta sonra taburcu olduk. İkimiz de ciddi bir ameliyat geçirmiştik, üç aylık rapor verdiler. Hapisten tabi imza karşılığında çıkmıştım. Sargılarımla polis merkezine imzaya gidip geliyordum.

Hastanedeyken pasaportlarınıza da ilginç bir şekilde el konulmuştu.  

Evet, bir de onun telaşını yaşadık. Sadece benim değil bütün ailemin yeşil pasaportlarına el konuldu. Eğer iade etmezsek savcı yakalama kararı çıkaracak denildi, ben bu arada hastanede yatıyorum. Alelacele götürüp teslim ettik.

15 Temmuz’da neredeydiniz, ne yapıyordunuz? 

Evde rehabilitasyon sürecindeyim. 17 Temmuz 2016’da tekrar kapıya gelip beni sargılarımla götürdüler. Ama karakola değil, herhalde ölecek diye korktular, savcı illa gözaltına alınacak dediği için ambulansla hastaneye götürdüler. Hastanede acilde gözaltı devam etti. Başımda, tuvaletin kapısında, her yerde 2-3 polis. Gece 02.00’e kadar hastanede kaldık. Daha sonra hastaneye baskı yapıldı, bizi oradan attılar, burada artık yapılacak bir şey kalmadı diye. Gözaltı kararı olduğu için eve götürecek halleri yok, polis merkezine götürdüler. Her yerim bantlı, sargılı. Orada da aşağıdaki gözaltı odalarına koymaya korktular, yukarıda bir odaya koydular. Sabah ifade için savcıya götürüldüm, beni o halde görünce, o zaman dediğim gibi hukukun kırıntıları vardı, yurt dışı yasağıyla savcı ve hakim bıraktı.

“Ateş tekniğiyle” tıp literatürüne geçen bir cerrahsınız. O süreç nasıl gelişti? 

Ben kalp damar cerrahisi profesörüyüm. Amerika’da aort hastalıkları üzerine üst ihtisas yaptım. Aort kalpten çıkan ilk ve en büyük damardır. Aortun yırtıkları, genişlemeleri vardır ve çok riskli ameliyatlardır. Türkiye’de bu ameliyatları en fazla yapan kalp cerrahisi hocası idim. 700 civarında aort ameliyatı yaptım. 6 yıldır bu ameliyatları yapmıyorum. Türkiye’de hala benim 6 yıl önceki sayıma ulaşan cerrah yok. Meslek hayatım boyunca yaklaşık 7 bin ameliyat icra ettim. Genç yaşıma rağmen (şimdi genç sayılmam) uzmanlar, doçentler ve profesörler yetiştirdim.

Soyadıma anılan bu teknikle hala Türkiye’de, dünyada yetiştirdiğim doktorlar ameliyatlar yapıyor. Bu tekniği Amerika’da eğitimimim esnasında geliştirdim. Bir tür cerrahi dikiş tekniği. Aort ameliyatında beynin kansız kalma süresini 40 dakikadan 20 dakikaya düşürüyor. Hatta 8,5 dakikalık bir rekorumuz bile var. Amerika’da aort cerrahisi alanında dünyanın bir numaralı hocaları olan Prof. Joseph Coselli, Prof. Hazım Safi gibi isimlerle çalıştım. 2005’te Türkiye’ye döndüğümde Siyami Hersek Hastanesi’nde aort cerrahisi kliniğini kurdum. Şifa’ya geçtikten sonra o kliniğini orada devam ettirdim.

“Ateş tekniği” tıp literatürüne nasıl girdi?

Amerika’daki hocam beni Nisan 2008’de Houston/Teksas Aort Cerrahi Kongresi’ne davet etti ve orada tekniğimi anlattım. Tıp literatürüne giriş süreci böyle başladı ama tescillenme süreci Şifa Üniversitesi kapatıldığı için resmi olarak henüz tamamlanmadı. Resmi dosyanızı verebilmeniz için bir üniversite bünyesinde çalışıyor olmanız gerekiyor. Ama tekniğin ismi bana ait. Hiç kimse bu teknik için başvuru yapamaz.

Röportajın tamamı BURADA
 

Son güncelleme: 20:50 29.07.2022
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı