BBC Türkçeden Mahmut Hamsicinin haberine göre; AKPli Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Suriye ile alt düzeyde politika yürütülüyor açıklaması, Ankara-Şam ilişkilerinin normalleşmesine dair tartışmaları yeniden gündeme taşıdı.
Suriyede yönetim değişikliğini savunan Erdoğanın bir ilk özelliği taşıyan bu açıklamasını, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putinin Türkiye ve Suriye arasında 21 yıl önce imzalanan Adana Mutabakatının gündeme gelmesinden sonra yapması dikkat çekti.
Peki Erdoğanın açıklaması Suriyede nasıl karşılandı? Şam, Ankaradan neler bekliyor? Adana Mutabakatına Şamda nasıl bakılıyor?
Türkiye ile Suriye görüşüyor mu?
Suriyede iç savaşın başlamasından kısa süre sonra iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler kesildi ve Türkiye uzun bir süre boyunca çeşitli muhalif gruplara destek sunup ülkede bir yönetim değişikliğini savundu.
Ancak özellikle iç savaşın 2015 sonrasındaki aşamasında Esad yönetiminin sürekli kazanım elde etmesi ve Astana ile Soçi görüşmeleri ilerledikçe, iki ülke arasında gizli temasların başladığı iddiaları gündeme gelmeye başladı.
Bu süreçte Cezayirin arabuculuğundaki görüşmelerden, Türkiyeden bazı emekli asker, siyasetçi ve iş insanlarının Suriye temaslarıyla bir diyalog kanalı açılmasına kadar çeşitli iddialar gündeme taşındı.
Cumhurbaşkanı Erdoğanın son açıklamasına kadar taraflardan hiçbiri herhangi bir teması doğrulamadı.
Erdoğan ise söz konusu açıklamasında liderler arasında diyalog bulunmasa da istihbarat birimlerinin karşılıklı çalışmalar yürütebileceğini ifade etti.
Görüştüğümüz Şam yönetimine yakın isimlerden, Suriyenin eski Ankara Büyükelçisi Nidal Kabalan, taraflar arasında herhangi bir teması teyit edemeyeceğini ancak güvenlik ve istihbarat birimleri arasında, dönem dönem sınır boylarında görüşmeler yapılmış olabileceğini söylüyor.
BBC Türkçeye konuşan başka bir isim, iç savaş sürecinde altı kez Suriyeyi ziyaret eden eski Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı İsmail Hakkı Pekin ise Erdoğanın bahsettiği tarzdaki görüşmelerin sahadaki gelişmelere paralel olarak dönem dönem yapıldığını öne sürüyor.
İsmail Hakkı Pekin, bu tür alt düzey temasların Lübnandaki Türk Büyükelçiliğindeki yetkililerin bir bölümü tarafından yürütüldüğünü iddia ediyor.
Pekin son olarak, Suriyedeki kişisel kaynaklarının verdiği bilgilere dayanarak, geçtiğimiz haftalarda Suriye istihbaratının dış ilişkiler bölümü mensuplarının yaptıkları bir toplantıda, Adana Mutabakatını tartışmak üzere Türkiyeden bir heyet gelmesi gerekliliğine dair bir karar aldıklarını, gayriresmî yollardan bu bilginin kendisine geldiğini, kendisinin de bu bilgiyi Türkiyede üst düzey resmi görevlilerle temasta olan kişilere ilettiğini öne sürüyor.
Ankara-Şam hattında Rusyanın rolü
İki ülke arasındaki temas iddialarıyla ilgili ayrıntılar kamuoyuyla paylaşılmasa da, Rusyanın Türk ve Suriyeli yetkililer arasında bir iletişim kanalı rolü üstlendiği biliniyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, geçen ay Rejimle dolaylı temaslarımız var ve Genelde mesajlar İran ya da Rusya üzerinden gidiyor, geliyor, bir şey olduğu zaman açıklamalarını yapmıştı.
Birçok uzman, bu dolaylı temasın kimi zaman İran ama ağırlıklı olarak Rusya üzerinden kurulduğu görüşünde.
Rus yetkililerle dönem dönem temasları olduğunu belirten Pekin, özellikle Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı gibi harekâtlarda bu kanalın işlediğini savunuyor.
Ancak Rusyanın bunun ötesinde iki ülkenin doğrudan görüşmesini sağlamaya çalıştığı da biliniyor.
BBC Türkçeye konuşan, Suriye yönetimini yakından takip eden Suriyeli siyasi uzman Afif Della, önümüzdeki günlerde Rusyanın Ankara-Şam ilişkileriyle ilgili önemli roller oynayabileceğine inandığını söylüyor.
Kritik konu: Adana Mutabakatı
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putinin, Cumhurbaşkanı Erdoğanın geçen ay gerçekleştirdiği Rusya ziyaretinde, sürpriz bir şekilde bahsetmesinden bu yana 1998 tarihli Adana Mutabakatı gündemde.
Mutabakatın özünde Suriyenin PKK konusunda Türkiyenin taleplerini karşılaması vardı ve mutabakat iki ülke ilişkilerinde uzun vadeli olarak terörle mücadelenin çerçevesini çiziyordu.
İki ülke bu mutabakatı geliştirdi, 2010 yılında Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşmasını imzaladı.
Putinin bu açıklamasıyla Türkiye ve Suriye arasındaki diyaloğun başlamasını sağlamaya ve TSKnın yeni bir sınır ötesi operasyonunu önlemeye çalıştığı öne sürülüyor.
Açıklamadan sonra, Suriye Devlet Televiyonunda yayımlanan ve Dışişleri Bakanlığından bir kaynağa dayandırılan haberde ise Suriyenin mutabakat ve onun ilgili anlaşmaları uyguladığı ancak Türkiyenin teröristleri destekleyerek ve Suriye topraklarını işgal ederek mutabakatı 2011den beri ihlâl ettiği ifadelerine yer verildi.
Adana Mutabakatı bugünkü tehditlere cevap vermiyor
Suriye yönetiminin Adana Mutabakatını önemsediği anlaşılıyor ancak Şam için önemli olanın mutabakatın bugünün şartlarına göre değiştirilmesi olduğu görülüyor.
Adana Mutabakatından konuşmayı yeniden gündeme getirmek çok önemli. Bu, Erdoğanın iki ülke arasındaki alt düzeyde temasla ilgili son açıklamasına bağlanabilir diyen eski Büyükelçi Nidal Kabalan, Şamın bugün anlaşmaya radikal İslamcı grupların girmesi yönündeki isteğini aktarıyor:
Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin altın çağında birçok önemli müzakereye katıldım. Üst düzey Türk istihbarat yetkilileri bu toplantılarda bana, terör tehdidi konusunda Suriyenin Türkiye ile en fazla işbirliği içinde olan ülke olduğunu söyledi. Biz yıllarca Adana Mutabakatını genişletmeye çalıştık.
Adana Mutabakatı temelde Kürt terör örgütleri ve kişi olarak olarak da Abdullah Öcalanla ilgiliydi. Bölge ve dünyadaki durum sonradan önemli ölçüde değişti. Bugün PKK ya da YPG dışında birçok farklı tehdit de var. El Kaide, IŞİD, Nusra Cephesi ve onlarca fanatik Tekfirci grup var. Dolayısıyla eğer Türkiye güvenlik konusunda işbirliği kurmak istiyorsa ve radikal İslamcılığın büyümesini durdurma çabalarında samimiyse, sadece PKK ya da YPG değil, terörizmin tüm türlerini içeren anlaşmalar düzenlenmeli.
Adana Mutabakatı doğru yönde küçük bir adımdı ancak şu anda yeterli ve uygun değil. Bugünkü tehditlere cevap vermiyor. Sadece bunların küçük bir bölümünü kapsıyor. Çok daha geniş kapsamlı anlaşmalara ve işbirliğine ihtiyacımız var.
Suriyenin normalleşme için koşulları neler?
Siyasi uzman Afef Della, Erdoğanın son açıklamalarının Suriye kamuoyunda dikkatle izlendiğini ancak iki ülke arasındaki normalleşme sürecinin başlamasının Türkiyenin atacağı somut adımlara bağlı bulunduğu görüşünün hakim olduğunu vurguluyor:
Belki de önümüzdeki günlerde, Erdoğanın açıklamasıyla bağlantılı olarak geçmişten çok farklı bir şeyin yaşandığını görebiliriz. Belki Rusya aracılığıyla çok daha ciddi bir koordinasyonun sağlandığını görebiliriz. Belki bu, Astana veya Soçi anlaşmalarına paralel yaşanabilir. Ancak sonuçta bu tamamen bir beklenti. Şu ana kadar Türkiyeden somut bir adım attığını görmedik.
Topraklarını işgal ettiğiniz bir ülkeyle nasıl yakınlaşabilir, ilişki kurabilirsiniz? diye soran Della, ilişkilerin zamana yayılarak kademeli olarak ilerleyeceğine inandığını belirtiyor ve şu anda yapılması gerekenin sorunları çözmek için ortak bir perspektif bulmak amacıyla tartışmalara başlamak olduğunu söylüyor.
Bugün artık rejim değişikliği, Suriyenin bölünmesi konuşulmuyor, güvenlik anlaşmaları ve güvenlik işbirliği konuşuluyor ki bu pozitif bir şey diyen Kabalan da Suriyelilerin Türkiye ve Erdoğandan söz değil eylem beklediğini belirtiyor.
Eski Büyükelçiye göre en kritik mesele ise Türkiyenin, Suriye yönetimin terör örgütü olarak tanımladığı silahlı muhalif gruplara desteğini sonlandırması ve ülkenin kuzeyinden askerlerini çekmesi.
Sizce bunlar normalleşme için ön şart mı? sorusuna Kabalan, Evet cevabını veriyor.
Kabalana göre Erdoğanın sözleri eğer eylemlerle desteklenirse Suriye hükümeti bunu olumlu karşılayacak ve buna karşılık verecek.
Eski Büyükelçi, bunun gerçekleşmesi durumunda ilk işbirliğinin güvenlik alanından başlayacağını tahmin ediyor.
Bununla birlikte bugüne kadar Erdoğanı söyledikleri ve yaptıkları arasında fark olduğunu bu yüzden çok iyimser olmadıklarını söyleyen Kabalan, Her şey Türkiyenin ve Erdoğanın elinde diyor.
Eski Büyükelçi, Suriyede artık yeni bir sürecin başladığını ve bir dönem muhalefeti destekleyen birçok ülkenin politikasını değiştirdiğini de vurguluyor:
ABD tarafından Suriyede yüzüstü bırakıldığını düşünen bazı ülkeler konumlarını değiştirmeye başladı. Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri Şamda büyükelçilik açtı. Diğer Körfez ülkelerinin ve başka Arap ülkelerinin de bunu yapması bekleniyor. Türkiyenin de kendini Suriye konusunda yeniden konumlandırması kendi çıkarına olacaktır.
Türk yetkililer ise Putinin açıklamasını olumlu buldu ve mutabakatın Suriyeye yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde Türkiyeye askeri müdahale hakkı verdiğini öne sürdü.







