• Turkhane Logo

Süleyman Soylu'nun hedef gösterdiği profesör konuştu! 'Beni arayıp dedi ki...'

Boğaziçi'nin 1992-2000 yıllarında rektörlük görevini üstlenen Prof. Dr. Üstün Ergüder, Melih Bulu'nun atanmasına karşı çıktığı için Süleyman Soylu tarafından üniversiteyi karıştırmakla itham edilmişti. Ergüder, konuştu.

09:06 25 Temmuz 2021 Pazar
Süleyman Soylu'nun hedef gösterdiği profesör konuştu! 'Beni arayıp dedi ki...'
Boğaziçi'nin 1992-2000 yıllarında rektörlük görevini üstlenen Prof. Dr. Üstün Ergüder, Melih Bulu'nun atanmasına karşı çıktığı için Süleyman Soylu tarafından üniversiteyi karıştırmakla itham edilmişti. Ergüder, konuştu.


Boğaziçinin 1992-2000 yıllarında rektörlük görevini üstlenen Prof. Dr. Üstün Ergüder, Melih Bulunun atanmasına karşı çıktığı için Süleyman Soylu tarafından üniversiteyi karıştırmakla itham edilmişti. Ergüder, İsmail Saymaza konuştu.

İsmail Saymazın bugünkü köşe yazısı şöyle:


Boğaziçi Üniversitesinin partili rektörü Melih Bulu, yaklaşık altı ay süren protestolar üzerine 14 Temmuzda bir gece yarısı kararnamesi ile görevinden alındı.

Boğaziçinin 1992-2000 yıllarında rektörlük görevini üstlenen Prof. Dr. Üstün Ergüder, kayyum niteliğindeki atamaya karşı çıkan bilim insanlarındandı. Bu yüzden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından üniversiteyi karıştırmakla itham edilmişti.

Günün sonunda Ergüder haklı çıktı.

Bulu, gitti.

Boğaziçinde yeni rektör için seçim sürecine girildi.

Merkezi Bolognada (İtalya) bulunan Magna Carta Akademik Özgürlük ve Kurumsal Özerklik Konseyinin 2009-2013 yıllarında başkanlığını yürüten Ergüder ile Boğaziçindeki çalkantılı altı ayı konuştuk.

– Eylemin bu kadar süreceğini tahmin etmiş miydiniz?

Tahmin etmedim. Arkadaşların hassas olduğunu biliyordum. O kültür bir yaşam alanı sağlıyor. Hep böyle olmuştur. 1970lerde üniversitelerde öğrenci eylemleri nedeniyle öğretim aksarken Boğaziçi sakindi. Bazı öğrenciler “İsviçre gibi” derdi.

– Üniversite Buludan sonra neden ayağa kalktı?

Boğaziçinde hep seçim mi olurdu? Hayır. İlk atanan, 1971de Abdullah Kurandı. Milli Eğitim Bakanlığı kurucu rektör olarak atadı. Robert Kolejin müdür yardımcısıydı ve herkesin saydığı bir isimdi. Sıkıntı olmadı.

Herkesin dikkatten kaçırdığı bir şey var: Amerikalılardan devralınan kurum da çok katılımcıydı. Her şeyde genel kurul yapılırdı. Genç öğretim üyeleri kuruma katıldığı zaman profesör ve doçent gibi ayrımlara uğramazdı. Kapılarda profesör yazmazdı. 1976da seçim yapıldı. Kuran seçildi. 1979da Semih Tezcan seçildi. 1982de YÖK, Ergün Toğrolu atadı. Büyük bir sürprizdi. Herkesi kara bağladı. Ergün Beyin saygın bir kişiliği vardı. İdare etti. Fakat Boğaziçi hiç benimsemedi.

– Atandığı için mi?

Evet. Şöyle laflar duyulurdu: “Burası İngiliz kolonisi mi dışarıdan vali gönderiyorlar? Bizde adam yok mu?” Mezunların katılımıyla bildiğimiz bir rektör atansın diye uğraşıldı. 1992de Boğaziçinde gayrı resmi seçim yapıldı. Dört aday oya göre sıralandı. Ben birinciydim. Ankaraya duyuruldu, eğer atama yapılacaksa tercihimiz bu arkadaşlar diye.

Bu arada 1992de üniversitelerde rektör seçimi getirildi. Üniversiteler altı adayı aldıkları oya göre sıralayacak, YÖK üçe indirip Cumhurbaşkanına sunacaktı. En çok oy alan ben oldum ve atandım.

Boğaziçi Üniversitesinde 2016ya kadar hep birinci olan aday atandı.

2004te rektör seçilen Ayşe Soysal 2008deki seçimde ikinci geldi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Soysalı atamak istedi. Soysal, “Üniversitemde gelenek var. Birinciyi istiyoruz” dedi. Kadri Özçaldıranı atadılar. 2016ya kadar sorun olmadı. O yıl seçimi kaldırdılar. Acı bir şey yemiş gibi oldu millet. Oyların yüzde 80ini alan Gülay Barborosoğlu atanmadı. Cumhurbaşkanı Rektör Yardımcısı Mehmed Özkanı atadı. İlk günlerinde tepki oldu. Özkan, geleneğe uygun hareket etti. Zaman zaman Ankarayı karşısına aldı. Herkes benimsedi Özkanı. 2020de tekrar atanması bekleniyordu. Akla bile gelmeyen bir aday bir gecede atandı.

– Tepki bundan ötürü mü?

Çünkü üniversiteden değil. Bakın, ABDde de rektör atanır. Arama komitesi çalışır bütün sene. Öğrenciler de katılır. Aday çıkarırlar. Mütevelli heyeti atar. Tepkiye neden olmaz. Çünkü üniversiteye danışılır. Bizde kör gözün parmağına oluyor. 1982de bir sabah kalktık, tanımadığımız birisi gelmiş. Herkes sersemledi. Boğaziçi, 1992den beri seçim kültüründen geliyor. Kavga dövüş olmadı. Boğaziçi altın yıllarını seçimle yaşadı. Performans arttı. Yerleşik ve yürüyen sistem varken, insanların adını duymadığı bir arkadaş atandı. Benim de yadırgadığım şu: Ya niye böyle yapıyorlar. Öykündüğümüz akademik dünyada sormadan etmeden ve üniversiteye danışmadan atama olmaz.

Avrupa Üniversiteler Birliğinde hizmet ettim. Bir sürü üniversite dolaştım. Akademik Özgürlük ve Kurumsal Özerklik Teşkilatında sekiz sene hizmet ettim. Dört senesi başkan olarak… Sistemleri biliyorum. Böyle sürpriz atama olmuyor. Avrupada seçimlere idari personel de öğrenci temsilcileri de kayılıyor. Ülkeden ülkeye farklılıklar var.

– Bulu, süreci yönetebilir miydi?

Yerinde olmak istemezdim. Biliyordum gelecek tepkiyi. “Arkadaşlar bozulacaklar” demiştim. Bir de Ankarayla takışacaklar.

Bulu, ne kadar çabaladı, bilmiyorum. Şunları yaptı: “ Metallica severim” dedi. Bahçede dolaştı, öğrencilerle konuşmak istedi. Başka şekilde hassasiyet göstermesi lazımdı. Mesela birtakım kararlar aldılar, atamalar yaptılar.

– Hukuk ve iletişim fakültelerine ihtiyaç var mıydı?

Yok bence. O şekilde fakülte kurulması akademik geleneğe aykırı. Boğaziçinde tesis sorunu var. Amerikalılar devrettikleri zaman kampüs İstanbul dışındaydı. Şimdi kapısına metro geldi. İnşaat yapamıyorsun. Hepsi eski eser. Kapasite sorunu var. Biz YÖKe anlatırdık. “Bizi lisansüstü merkezi yapın, üniversitelere hoca yetiştirelim” derdik. Fakülte kurduğun zaman böyle sorunlar var.

– Kurulmasının anlamı ne?

Bana da sürpriz oldu. İletişimi hele hiç anlamıyorum.

– İktidar yanlılarına kadro tahsis edileceği ileri sürülüyor.

İnanmak istemiyorum.

– Bu süreçten sonra nasıl davranılmalı?

Arkadaşların itidalli davranması lazım. Ve ümidim Ankara, birazcık duymaya ve anlamaya çalışır.

– Ankara neyi duymalı?

Ankara, üniversiteden gelen talepleri biraz anlamaya çalışmalı. Bunlar böyle şımarık bir başkaldırı değil. Ciddi talepler. YÖK zamanında duydu. 1990larda YÖKe anlattık. Eğitim fakültemiz vardı, çok öğrenci gönderiyorlardı. Tesisleri gösterdik. Bizi dinlediler.

– Bu sözlerinizden, dışarıdan rektör atanmamalı diye anlıyorum.

Evet. Duysunlar ve anlasınlar.

– Fakülte kararı da gözden geçirilmeli.

Bence geçirilmeli. O iş üniversitenin dokusuna zarar verecektir. Aşırı yük binecektir.

– Ankara, atamayı tercih ediyor. Boğaziçililer seçimle gelmeyeni kayyum sayıyor. Bu uçurum nasıl kapanır?

Üniversitelerimiz için rektör arama süreci geliştirilmeli. Vakıf üniversiteleri çok güzel uyguluyor. Bir sene sürüyor. Adaylar tartışılıyor. Tercihim, bırakın her üniversitemiz kendi rektörünü bulsun. Bugün vakıf üniversiteleri yapıyor bunu. Niye devlet üniversiteleri yapamaz ki?

– Ankara sizce Buluyu neden seçti?

Külliyedeki iç dengelere bakmak lazım.

– İçişleri Bakanı Soylu sizi aramıştı. Aranızda nasıl bir görüşme geçti?

“Hocam, sizin adınız geçiyor, biz üzülüyoruz” dedi. “Ben de kurum için çok üzülüyorum, harcanmaması gerekir” dedim. Dedi ki “Adınız geçiyor.” Ben de “Yirmi sene oldu ayrılalı. Altı aydır Bodrumdayım. Hâlâ adım geçiyorsa gurur duyarım” dedim. Sahiden kampüse uğramamıştım. İlgim yoktu. Niye üstüme çullandılar, bilmiyorum. 84 yaşıma geldim, işim yok da eylem mi idare edeceğim?

Son güncelleme: 09:06 25.07.2021
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı