• Turkhane Logo

Sezgin Tanrıkulu: 355 hapishanenin tamamında işkence var!

15 Temmuz darbe girişiminin ardından yüz binlerce tutuklama ve gözaltılar gerçekleşirken hapishanlerden işkence haberleri sık sık gündeme geliyor.

13:14 21 Aralık 2019 Cumartesi
Sezgin Tanrıkulu: 355 hapishanenin tamamında işkence var!
15 Temmuz darbe girişiminin ardından yüz binlerce tutuklama ve gözaltılar gerçekleşirken hapishanlerden işkence haberleri sık sık gündeme geliyor.



İktidar, bu iddiaları gerçek dışı olarak nitelerken raporlarla tespit edilmiş çok sayıda vaka bulunuyor.

CHP İstanbul milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu başkanvekili Sezgin Tanrıkulu, 12 Eylül askeri darbesi döneminde işkence ve kötü muameleni merkezi Metris, Mamak ve Diyarbakır cezaevleriyken, şu an 355 hapishanenin tamamında bu uygulama var diyor.


Gazete Duvardan İrfan Aktanın sorularını yanıtlayan Tanrıkulu, Şu anda insan hakları ihlâllerini 1980’lerdeki darbe döneminden daha yaygın, daha sistematik uygulayan bir iktidar var. 1990’larda da insan hakları ihlâlleri ağırlıklı olarak Türkiye’nin bir bölgesinde, Kürtlere karşı uygulanıyordu. Zaten bu bölge 12 Eylül darbesinden itibaren 2002 yılına kadar ya Sıkıyönetim veya OHAL’le yönetildi ifadesini kullanıyor.

Kürtlerin 80 darbesi döneminde çok ağır işkenceler gördüğü ve kayıplar yaşadığını söyleyen Tanrıkulu, Fakat neticede 1980 darbesinin gündelik hayata en sert yansıdığı yer Doğu ve Güneydoğu oldu, Türkiye’nin diğer bölgelerinde ise hapishanelerle sınırlı kaldı vurgusu yapıyor.

Devlet işkencede ayrım yapmıyor diyen Tanrıkulu, Adliymiş, siyasiymiş, F...’ymüş, Kürtmüş, solcuymuş… Türkiye’de herkes eşit; ama sadece işkence sırasında! Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti tarihinde eşi benzeri görülmemiş yaygınlıkta farklı tutuklu-hükümlü örnekleri var. 11 bin kadının aynı anda hapishanelerde olduğu başka bir dönem yok ifadesini kullanıyor ve ekliyor:

Çoğunlukla öyle ama her alanda kadınlara yönelik büyük bir tutuklama furyası var. Darbeyle ilişkisinin ne olduğu belli olmayan ama hayatlarının bir döneminde Fetullahçılarla ilişkileri olmuş, okullarında okumuş, bankasına para yatırmış, sivil toplum kuruluşunda çalışmış, okulunda ders vermiş kadınlar hapse atıldı. Hakimler, savcılar, doktorlar, ev hanımları… Tarihte hiç olmadığı kadar fazla Kur’an kursu hocası veya din adamı var hapiste. Keza hiç olmadığı kadar fazla hamile kadın veya bebekli anne hapse atıldı. Toplamda 280 bin tutuklu ve hükümlü varken, hapishanelerin kapasitesi 220 bin. Üstelik bu sayıyı 355 hapishaneye, kapasitesine göre eşit olarak dağıttığınızda bile kapasitenin üstünde 60 bin fazla tutuklu-hükümlü var. Kapasitesi 5 bin kişi olduğu halde 10 bin kişinin tutulduğu hapishaneler var. Bunun hapishane koşullarında ne anlama geldiğini, hayatı nasıl bir işkenceye çevirdiğini anlamak için ne yazık ki gidip o koşulları görmek gerekiyor.

Tanrıkulu, Bizim 1990’lı yıllardan hatırladığımız korkunç işkence olayları vardı. İşkenceden sonra mahkemeye çıkarılan insanlar açısından tutum neydi? sorusuna ise, Bakın, kesinlikle mukayeseyi bir dönemin iyi ve kötülüğü üzerinden yapmıyorum. 1990’lar da şimdi de insan hakları açısından felakettir. Fakat 1990’lı yıllarda, müvekkilimize yapılan işkenceyi anlattığımızda en azından mahkeme heyeti bunu zapta geçiriyordu. Şu anda hâkimler bunu bile yapmıyor yanıtını veriyor.

Mahkemede işkence gördüm diyen birinin ifadelerinin tutanaklara geçmediğini belirten Tanrıkulu, “Gözaltında askıya aldılar, soğuk su sıktılar, şunu yaptılar, filan diye anlatan bir sanığın söyledikleri kayıtlara bile geçirilmiyor. Bu bizim konumuz değil, gidin savcılığa şikâyet edin denilerek konu kapatılıyor. Çağlayan Adliyesi’nde ben defalarca tanık oldum; avukatlar, işkenceye dair şikâyet dilekçesini verecek savcı bulamıyor bilgisini aktarıyor.

CHPli Tanrıkulunun izlenimlerine göre, Türkiye hapishanelerinde akla, hayale gelmeyecek derinlikte trajediler var.

Tanrıkulu, Manisa cezaevinde, 80 küsur yaşında, bakıma muhtaç, yürüyemez durumda, oğlunun baktığı bir tutuklu kadının yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

Belki adı geçin istemez diye kim olduğunu söylemeyeyim… Kendisiyle görüşmeye gelen bir yakınına, “moralinizi bozmayın, bu günler geçecek” türü şeyler söylemiş. Bu görüşme dinleniyor ve yürüyemeyecek durumdaki adam bundan dolayı hücre cezasına çarptırılıyor! Oğlu da demiş ki, yahu babam yürüyemeyecek durumda, bari bana da hücre cezası verin de orada bakabileyim. Yok demişler, tek başına kalacak! Böyle bir cezayı vermek için özellikle kötü olmak gerekiyor. Hamile kadın, doğum yapacak. Hapisten hastaneye götürülüyor, doğumhanenin önünde erkek jandarma bekliyor. Tek başına bir kadın, yanında ne anne var, ne kardeşi, ne başkası. Doğum yapıyor yahu! Bir insana bu işkence çektirilir mi!

Son güncelleme: 13:14 21.12.2019
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı