• Turkhane Logo

RTÜK üyelerinden RTÜK'e dava

İki RTÜK üyesinin, kurumun Halk TV ve TELE1'e verdiği 5'er günlük yayın durdurma cezası için yürütmeyi durdurma talebiyle Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesi'ne başvurduğu ifade edildi.

00:15 14 Temmuz 2020 Salı
RTÜK üyelerinden RTÜK'e dava
İki RTÜK üyesinin, kurumun Halk TV ve TELE1'e verdiği 5'er günlük yayın durdurma cezası için yürütmeyi durdurma talebiyle Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesi'ne başvurduğu ifade edildi.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyeleri İlhan Taşçı ve Okan Konuralp, RTÜKün TELE 1 ve Halk TVye beş gün yayın durdurma cezası vermesi hakkında yürütmeyi durdurma talebiyle Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesine başvurdu.
RTÜK üyelerinin oy çokluğu ile alınan bir kararı idari mahkemeye taşıyarak yürütmeyi durdurma talep etmesi, hukuki niteliği açısından bir ilk.
RTÜK, Halk TV ve TELE 1 kanallarında gazetecilerin ve konukların yayında kullandıkları bazı ifadeleri gerekçe göstererek iki kanala da beş gün yayın durdurma cezası vermişti.
RTÜK üyeleri İlhan Taşçı ve Okan Konuralp ise bu kararın doğrudan basın ve ifade özgürlüğünü hedef aldığını belirterek kararı yargıya taşıdı.
Dava başvurusunda, ifade ve basın özgürlüğünün güvence altına alındığı pek çok yasa, Anayasa ve çeşitli içtihatlara referans vererek RTÜKün ekran karartmaya gerekçe olarak sunduğu tüm unsurların hukuka aykırı olduğu ifade edildi.
RTÜK üyesi İlhan Taşçı dava hakkındaki değerlendirmesinde, RTÜKün ekran karartma kararının yurttaşların haber alma hakkına yönelik ciddi bir müdahale niteliği taşıdığı ve dolayısıyla yargı denetiminden geçmesi gerektiğini vurguladı:
Türkiyenin özgürlüklere bakışını ve dünyadaki saygınlığında önemli bir parametre de olacak bu kararların mutlaka ama mutlaka Türk Milleti adına karar veren yargı denetiminden geçmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.
Üst Kurul Üyesi olarak, görevlerimiz arasında basın özgürlüğü, düşünce ve düşüncenin yayılması özgürlüğünün sağlanmasının da yer alması nedeniyle 83 milyon yurttaşımız adına bu davayı açtık.
RTÜK cezalarının gerekçesi neydi?
Halk TVnin Medya Mahallesi programına konuk olan Milletvekili Ahmet Şıkın …başka bir ülkenin toprağında tam adıyla işgalci bir güç olarak, bir gücün temsilcisi olarak birileriyle savaşmaya ve ölmeye gönderilmiş yani ifadeleri, RTÜKün verdiği cezaya gerekçe olarak gösterilmişti.
Bir yıl içerisinde aynı ihlalin tekrarı halinde kuruluşun yayınının on güne kadar durdurulabileceği belirten RTÜK, gazeteci Ayşenur Arslanın programında Hüsnü Mahallinin Ya kardeşim Türkiye Libyada ne yapıyor? Yani neyin peşinde?... Şimdi dolayısıyla Mısırı karıştıralım, Sudanı karıştıralım, Cezayirde İslamcılar var Cezayiri... ifadelerinin aynı hükmün yeniden ihlali anlamına geldiğini değerlendirdi.
TELE 1 hakkındaki karar da ise gazeteci Can Ataklının Gün Başlıyor isimli programında, uzaktan eğitim kapsamındaki derslerin birinde başörtülü bir öğretmenin yer alması hakkında çok yanlış ve facia olduğu şeklinde yorumlar yaptığını gerekçe gösteriliyor.
TELE 1 kanalına konuk olan İlahiyatçı Cemil Kılıçın şu sözleri de kural ihlalinin tekrarı olarak gösteriliyor.
Cemil Kılıç, TELE 1 yayınında, Türkiyede teokratik bir rejim kurulmaya çalışılıyor, Diyanetin yaptığı bütün açıklamalar bu anlayışı destekliyor. Türkiyede kurulmak istenen teokratik halife sultan rejimi Diyanet tarafından takviye edilmeye çalışılıyor demişti.
RTÜK ne karar verdi?
RTÜK Halk TV ve TELE 1 yayınlarında ifade özgürlüğünün sınırlarının aşıldığını, uyulması gereken kurallardan uzak şekilde, ayrıştırıcı bir dille, toplumun dini duygularını örseleyecek kelimelerin seçildiğini değerlendirdi.
Halk TVye verilen cezada, 6112 sayılı yasanın Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlık ve bağımsızlığına, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı olamaz hükmünün edildiği gerekçe gösterildi.
TELE 1 kanalına verilen cezada ise, aynı yasanın Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz hükmünün ihlal edildiğini değerlendirildi.
Her iki karar da 3 üyenin ret oyuna karşı 6 üyenin onayı ile oy çokluğu sağlanarak verildi.
İlhan Taşçı: Değerlendirmeler eleştiri sınırları içerisindedir
Taşçı ve Konuralp Halk TVde yayının durdurulmasına gerekçe gösterilen ifadelerin, kamuoyunda en çok konuşulan konuların başında gelen siyasi iktidarın Libya politikasına yönelik değerlendirmelerden ve bu politikanın yanlışlıklarına ilişkin eleştirilerden ibaret olduğunu, tümünün ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Üyeler aynı şekilde TELE 1 kanalında söz konusu programda konuk İlahiyatçı Cemil Kılıçın değerlendirmelerinin uzmanlık alanı çerçevesinde düşünce özgürlüğü kapsamında yer aldığı ve konuşmanın bütününe bakıldığında herhangi bir hakaret olmadığı gibi toplumda nefret duygularını oluşturacak nitelikte de olmadığını belirtiyor.
RTÜK üyeleri dava başvurusunda, bu karar ile gazeteciler tarafından yapılan değerlendirme ve eleştirileri Türkiye Cumhuriyeti Devletine yönelik bir itham olarak kabul edildiğini ancak sadece iktidarın politikalarını eleştiren gazetecilerin ifadelerinin RTÜK tarafından bağlamından kopartılarak devlete yönelik bir saldırı olarak değerlendirildiğini kaydediyor.
Bu tutumun demokratik hukuk devleti açısından sorunlu olduğu ifade eden üyeler, siyasi bir iktidarın politikalarını eleştirmenin devlete yönelik işlenmiş suçlar kategorisinde değerlendirilemeyeceğini savunuyor:
Gazetecilerin yazacakları, söyleyecekleri ve yorumlarının resmî açıklamalar dışında olamayacağına ilişkin bir yaklaşım, belli bir merkezde masa başında hazırlanan metinlerin gazetelere ya da televizyonlara aktarılması anlamına gelir ki, evrensel anlamda bu faaliyete de gazetecilik denilemez; PR (reklam) çalışması olur.
Dava başvurusunda ayrıca, söz konusu programdaki yorum ve değerlendirmelerin eleştiri sınırları içinde olup herhangi bir hakaret, tehdit, aşağılama içermediği kaydedilerek ve Anayasanın 25. ve 26. Maddelerince güvence altına alınan ifade özgürlüğü kapsamında oldukları belirtiliyor:
RTÜKün hem denetleme hem de düzenleme görevi vardır. Düzenleme görevi, özgür yayıncılık ortamını oluşturma, yayıncıların karşılaşacağı olası engelleri ortadan kaldırma ve haber alma hakkına tüm yurttaşların erişimini de kapsamaktadır.
İfade özgürlüğü yalnızca düşünce ve kanaatlerin içeriğini değil iletilme biçimlerini de koruma altına almaktadır. Anayasanın 26. maddesinde ifade özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar söz, yazı, resim veya başka yollar olarak ifade edilmiş ve başka yollar ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir.
Türkiyede ifade özgürlüğünün taraf olunan uluslararası hukuk, Anayasa, çeşitli yasalar, Yargıtay içtihatları ve AİHM kararları ile güvence altına alındığını hatırlatan RTÜK üyeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre de ifade özgürlüğünün, yalnızca iyi karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olduğu düşünülen değil, aynı zamanda kırıcı, hoş karşılanmayan ya da kaygı uyandıran bilgiler ya da düşünceler için de geçerli olduğu belirtiyor.
Üyeler, Anayasanın 28. Maddesindeki Basın hürdür, sansür edilemez güvencesinin de bu kararla yok edileceğini ve bu cezanın fiili sansüre dönüşeceğini değerlendiriyor.

Son güncelleme: 00:15 14.07.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı