• Turkhane Logo

‘Protesto gösterilerinden Erdoğan rejiminin ödü kopuyor’

Ankara’ya başlattıkları “Savunma Yürüyüşü”nü sürdüren baro başkanlarının önünün polis kuvvetleri tarafından kesilmesi ve bazı baro başkanlarının polis tarafından darp edilmesinin yankıları sürüyor.

11:37 23 Haziran 2020 Salı
‘Protesto gösterilerinden Erdoğan rejiminin ödü kopuyor’
Ankara’ya başlattıkları “Savunma Yürüyüşü”nü sürdüren baro başkanlarının önünün polis kuvvetleri tarafından kesilmesi ve bazı baro başkanlarının polis tarafından darp edilmesinin yankıları sürüyor.



T24 yazarı Mehmet Yılmaz, avukatların yürüyüşünün engellenmesine ilişkin “Bireysel hakların kullanılması, bir yetkilinin emir vermesi ile engelleniyorsa orada bir vesayet rejimi vardır” diyor ve ekliyor: “Şurası bir gerçek ki demokratik hakların kullanılmasından, protesto gösterilerinden filan Erdoğan rejiminin ödü kopuyor.”

Türkiye’de özgürlüklerin her zaman bir kanunlar dairesinde durduğunu belirten Yılmaz, “Duruma göre bir yetkili, bir özgürlüğü kullanmanızın ‘devletin bekasına tehdit oluşturabileceğini, güvenlik sorunları yaratabileceğini’ filan düşünürse, o özgürlüğü kullanmanızı engeller. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin bünyesi çok hassas. Her şeyden nem kapabilir, bir özgürlük esintisiyle bile üşütebilir, hatta zatürree bile olabilir. Valiler filan da bu nedenle bir vasi gibi davranırlar. Çünkü Türklerin, serbest kalırlarsa abuk sabuk şeyler yapıp, devletlerini batıracaklarına inanırlar” ifadelerini kullanıyor.


Bu nedenle böyle bir vesayet rejimi tesis edildiğini söyleyen Yılmaz, şu değerlendirmeleri yapıyor:

“Bakmayın AKP’lilerin ‘askeri vesayeti kaldırdık’ palavralarına!

Türkiye’de tüm vatandaşların velisi vardır, o veli de kanlı canlı olarak devleti yönetenlerdir.

Sivilleşme dediğimiz şey, askerin devletin yönetimine karışmamasından ibaret bir şey değildir.

Sivilleşme, bireysel hakların, devletin otoritesine karşı kesin ve katı bir şekilde korunabiliyor olması demektir. Devletin ve yöneticilerinin hesap verebiliyor olması demektir.

Yoksa sizi döven ha asker olmuş, ha polis, ha bekçi. Hepsi aynı sonucu verir:

Bireysel hakların kullanılması, bir yetkilinin emir vermesi ile engelleniyorsa orada bir vesayet rejimi vardır.”

“Sınırını bilmeyen bir yönetici, haddini bilmeyen bir kanun ile el ele verince, ortaya böyle görüntüler çıkıyor işte” ifadelerini kullanan Yılmaz, şöyle devam ediyor:

“Çünkü Anayasa’ya göre (90. Madde) yasalarımızla AİHS ve AİHM kararları çelişiyorsa, uygulamada AİHM kararları dikkate alınır.

Baro başkanlarının dayak yemesiyle sonuçlanan olay benzeri birçok meselede AİHM kararları açık: Bu yürüyüşü engelliyorsan, insan haklarını ihmal ediyorsun demektir!

Baro başkanları, taşkınlık yapıp, şiddete yönelerek genel güvenliği tehlikeye atsalardı, tabii ki engellenebilirlerdi.

Ama böyle bir şey olmadı.

Bir Anayasal hakkın kullanılması, polis şiddeti ile engellendi.

Çünkü ülkemizde bir kişi, kendisini her şeyin üstünde görüyor.

Anayasa’yı takmıyor. Kanuna aldırmıyor. Mahkeme kararlarına uymuyor.

Egemenin, kendisini Anayasa’nın üstünde gördüğü rejimler hakkında iyi şeyler söylenmiyor, benden duymuş olmayın!”

Son güncelleme: 11:37 23.06.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı