• Turkhane Logo

Osman Kavala: Kendimi bir hayat planı yapabilecek durumda hissetmiyorum

10:50 18 October 2025 Saturday
Osman Kavala: Kendimi bir hayat planı yapabilecek durumda hissetmiyorum





İş insanı ve sivil toplum aktivisti Osman Kavala’nın özgürlüğünden mahrum bırakılmasının üzerinden tam sekiz yıl geçti.



Osman Kavala, parmaklıklar ardında sekizinci yılının dolması dolayısıyla DW Türkçe’den Pelin Ünker’in sorularını Silivri Cezaevi’nden yazılı olarak yanıtladı. Haberden aktarıyoruz;



Kavala, cezaevindeki gündelik akışa dair, “Birkaç ay öncesine kadar beni ziyaret eden milletvekilleri oluyordu, onların değerlendirmelerinden faydalanıyordum. Anlaşılan bir değişiklik olmuş, artık benimle görüşmek için izin alamıyorlar” dedi. Yargı pratiğine dair gözlemlerinde ise gerekçesi açıklanmadan uzun tutuklulukların olağanlaştığını, insanların ikna edici bir neden olmadan cezaevinde tutulmasının artık “normal bir uygulama” gibi görüldüğünü belirtti.



Kavala, serbest kalması halinde nasıl bir hayat sürdüreceğine ilişkin sorumuza da şu yanıtı verdi: “Ne zaman serbest kalacağımı bilemediğimden kendimi bir hayat planı yapabilecek durumda hissetmiyorum.”



Kavala’nın özgürlüğü, 18 Ekim 2017’de İstanbul Havalimanı’nda gözaltına alındığı gün sona erdi. 1 Kasım 2017’de “cebir ve şiddet kullanarak Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla tutuklandı; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2019’da verdiği “derhal serbest bırakılmalı” kararına rağmen tutukluluğu sürdü. 18 Şubat 2020’de Gezi davasında beraat etmesine karşın aynı gün başka bir dosyadan yeniden tutuklandı. Gezi davasının 25 Nisan 2022’deki karar duruşmasında ise “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı. Yargıtay Eylül 2023’te bu kararı onadı, Adalet Bakanlığı da Temmuz 2024’te yeniden yargılama talebini reddetti.



Gezi davası ve AİHM kararları bağlamında yargı sürecinizin Türkiye‘de hukuk devleti açısından neyi gösterdiğini düşünüyorsunuz?



Gezi davasından beraat ettiğim gün, daha önce tahliye kararı verilen 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili suçlamadan gözaltına alındım ve tutuklandım. Ancak AİHM’nin 2019 yılında vermiş olduğu kararda bu dosyada da delil olmadığı tespit edilmiş olduğundan, AİHM kararını etkisiz hale getirebilmek ve tutukluluğumu devam ettirmek için yeni bir suçlamaya ihtiyaç duyuldu, yasadaki tanımlara uymayan bir casusluk suçu icat edildi. Bu açık biçimde yargıya verilmiş AİHM kararlarına uymak zorunda değilsiniz mesajı. Daha da vahimi AİHM kararlarını savuşturmak için yasaları keyfi biçimde kullanabilirsiniz mesajı. İşlevi sona erince düşürülen bu çirkin suçlama bir itibar suikastı anlamına da geliyordu. TRT kaynaklarıyla beni ajan olarak gösteren bir dizi yapıldı. Bazı siyasetçiler benim casus olduğumu iddia eden demeçler verdiler. Ancak yapılanlardan zarar gören sadece ben olmadım. Yasaların içeriklerinden ve tanımlayıcı unsurlarından kopartılarak keyfi biçimde kullanılmasının devletin itibarını, hukuk devleti olma niteliğini de zedelediğini düşünüyorum. 



“Artık benimle görüşmek için izin alamıyorlar”



Cezaevindeyken Türkiye’de yaşanan siyasi ve toplumsal gelişmeleri nasıl takip ediyorsunuz?



Televizyondan haberlerini ve bazı tartışma programlarını izliyorum, gazete geliyor. Birkaç ay öncesine kadar beni ziyaret eden milletvekilleri oluyordu, onların değerlendirmelerinden faydalanıyordum. Anlaşılan bir değişiklik olmuş, artık benimle görüşmek için izin alamıyorlar. 



Türkiye’de demokrasi, ifade özgürlüğü ve sivil toplumun bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz? Türkiye‘nin geleceğine dair umutlu musunuz?



Bir ülkede demokrasinin kuralları ve kurumlarıyla işlediğinin söylenebilmesi için seçimlerin yapılıyor olması yeterli değil. Muhalefet partilerinin, sivil toplum kuruluşlarının etkin biçimde faaliyet gösterebilmeleri medyanın özgür ve bağımsız olması, yerel demokrasi organlarının düzgün çalışması son derece önemli. Ancak kanaatimce en önemli olan sivil hakları koruyan bir anayasaya sahip olmak ve bu hakların evrensel hukuk normlarına göre çalışan bağımsız yargı tarafından, gözetiliyor olması. İktidar veya güç sahipleri tarafından yönlendirilmeyen, adil biçimde yasaların gereklerini yerine getiren yargı demokrasi rejimlerinin bir icadı da değil, tarih boyunca uygarlıklar hukuk temelinde gelişmiş, hükümdarlar meşruiyetlerini adaleti sağlayarak tesis etmişler. 



“Öncelikli mesele hukuk devletinin temellerini onarmak”



Cumhuriyetimiz için, demokrasinin yaşatılması için en önemli ve öncelikli meselenin hukuk devletinin temellerini onarmak ve korumak olduğuna inanıyorum. Şu anda yargıdaki durum hiç iç açıcı değil. Ancak bunun değişmesi gerektiği konusunda siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları arasında çok geniş bir mutabakat var. Yurttaşlarımızın çoğunluğunun da isteğinin bu yönde olduğunu düşünüyorum. Umutluyum. 



“Kendimi bir hayat planı yapabilecek durumda hissetmiyorum”



Cezaevindeyken sivil toplum faaliyetlerini nasıl yürütüyorsunuz? Serbest kalmanız durumunda nasıl bir hayat sürmeyi planlıyorsunuz?



Kurucusu olduğum Anadolu Kültür’de çalışma arkadaşlarım faaliyetlerini etkin biçimde sürdürüyorlar. Bazı konularda bana danışıyorlar. Ancak cezaevinde olmak özgürce ve kolektif biçimde yürütülen faaliyetlerinden koparılmış olmak anlamına geliyor. Cezaevine girdiğimde 60 yaşındaydım. Bu yaştan sonra sivil toplum alanında aktif olarak faaliyette bulunabileceğim zaman diliminin büyük bölümünü cezaevinde geçirmiş oldum. Ne zaman serbest kalacağımı bilemediğimden kendimi bir hayat planı yapabilecek durumda hissetmiyorum. 



Son güncelleme: 10:50 18.10.2025
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı