• Turkhane Logo

Öğrenci evi ve yurtlarda ‘örgütleme’ yapan Kaide sanıklarında İHH bağlantısı

İstanbul’da iki gencin cihada gidişinde rol oynadığı ileri sürülen sanıkların yargılandığı ilk duruşmaya İnsani Yardım Vakfı (İHH) bağlantısı damga vurdu.

17:17 03 Temmuz 2018 Salı
Öğrenci evi ve yurtlarda ‘örgütleme’ yapan Kaide sanıklarında İHH bağlantısı
İstanbul’da iki gencin cihada gidişinde rol oynadığı ileri sürülen sanıkların yargılandığı ilk duruşmaya İnsani Yardım Vakfı (İHH) bağlantısı damga vurdu.


Mahkemenin bir ay önce tahliye ettiği sanığın ise ‘çatışma bölgelerine geçişleri organize ettiği’ ve ‘Kaide’ye adam kazandırma faaliyetlerinde yer aldığı’ortaya çıktı.


İstanbul’da 2011’de cihada katılmak üzere Afganistan ve Pakistan’a gittikten sonra yaşamını yitiren Olcay Aksoy ve Mücahit Yağcı’yı örgütlediği ve cihada gidişlerini organize ettiği ileri sürülen şebekenin üyeleri hakkındaki ilk iddianame ailelerin şikayetinden yedi yıl sonra düzenlenebilmişti.


Davanın ilk duruşması 11 Mayıs 2018’de gerçekleştirildi. Tüm sanıklar, Aksoy ve Yağcı’nın cihada gidişiyle bağlantılı oldukları iddiasını reddederken üç sanık İHH bağlantılarından söz etti.ReklamCihada katılmadan önce Olcay Aksoy’un kaldığı Tuzla’daki İSMEM Öğrenci Yurdu’nda öğretmenlik yapan tutuklu sanık Ahmet Sarıoğlu, ‘tutuklulukta geçirdiği süre ve delillerin toplanmış olduğu’ gerekçesiyle tahliye edildi. Fakat duruşmanın bir ay sonrasında davaya bakan İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ulaşan Terörle Mücadele Daire Başkanlığı bilgi notunda, Sarıoğlu’nun geçmişte cihada gidişleri organize ettiği, örgütleme faaliyeti yürüttüğü, benzer faaliyetlerini hâlâ sürdürdüğü belirtildi.

Öğrenci evleri ve yurtları çevresindeki Kaide örgütlenmesinin araştırıldığı soruşturma, 2011’de Tuzla’daki İSMEM öğrenci yurdunda kaldığı sırada cihada katılmak üzere Pakistan’a giden Olcay Aksoy’un annesi Dilek Aksoy’un şikâyeti üzerine başlamıştı.

‘Eğitim almak üzere Mısır’a gittiği’ gerekçesiyle Türkiye’den ayrılan Mücahit Yağcı’nın babası Ahmet Ali Yağcı’nın, oğlunun Afganistan’a cihada gittiğine ilişkin şikâyeti de, Olcay Aksoy ve Mücahit Yağcı’yı cihada gönderen şahısların bağlantılı olduğunun anlaşılması üzerine 2011’de dosyaya eklendi.

Mücahit Yağcı 2011’de Afganistan’da hayatını kaybetti. Olcay Aksoy’unsa Pakistan’dayken yaşamını yitirdiği sanılıyor.

/
İSMEM’in internet sitesinden bir fotoğraf (Fotoğraftaki kişilerin yüzleri bulanıklaştırılmıştır)

Yıllarca derdest kalan soruşturmada 10 Kasım 2017’de gözaltına alınan altı kişiden üçü tutuklandı. 11 Mayıs 2018’de görülen ilk duruşmada ifade veren üçü tutuklu altı sanığın tümü, Olcay Aksoy ve Mücahit Yağcı’yla bağlantılı kişilerdi. Sanıklardan Ahmet Sarıoğlu, Olcay’ın Tuzla’daki İSMEM Öğrenci Yurdu’ndan öğretmeniydi. Mustafa Doğan, Hamza Serdar Canoğlu ve Gürkan Karalinç ise Kartal’da, Mücahit Yağcı’nın kaldığı öğrenci yurdunda çalışıyordu. Doğan aynı zamanda Acıbadem’de, öğrencilerin ders çalışmak için gittiği bir öğrenci evini idare ediyor, Karalinç ve Canoğlu da bu eve girip çıkıyordu. Bu isimlerle aynı çevreden Hasan Anbarkaya ise Afganistan’da ölen Mücahit Yağcı’nın hem Kadıköy İmam Hatip Lisesi’nden okul arkadaşı hem de akrabasıydı.

Üç sanıkta İHH bağlantısı

Mücahit Yağcı’nın ölümünden sonra Afganistan’dan gönderilen kişisel eşyalarını Yağcı Ailesine teslim eden Hasan Anbarkaya duruşmadaki ifadesinde, Yağcı’nın Afganistan’a gidişinde etkisi bulunmadığını söyledi, ancak kendisine yöneltilen bir soru üzerine Suriye’ye giriş çıkış yaptığını da aktardı: “2013 ya da 2014 yıllarında, İHH ile Bab el-Hava sınır kapısının yakınındaki, Suriye’deki mülteci kamplarına bir kere gittim. Bir hafta kadar orada kamplarda bulunanlara yardım ettim. Buralar örgütsel bir kamp yeri olmayıp bir örgütsel eğitim de almadım. Biz çıkış yapmadan önce bilgilerimizi İHH’ya verdik. Onların da Valilikten izin aldıklarını biliyorum. Sınır kapısından girdik. Herhangi bir illegal geçiş söz konusu değildir.”

Mücahit Yağcı’yı, çalıştığı öğrenci yurdundan tanıyan Mustafa Doğan da bir yardım organizasyonu kapsamında İHH’yla birlikte Somali’ye gidip geldiğini aktardı. Ancak İHH’yla ilgili esas soru işaretini yaratan, Mustafa Doğan ile aynı öğrenci yurdunda çalışan Hamza Serdar Canoğlu ve Doğan arasında geçen bir telefon görüşmesi ve Canoğlu’nun bu görüşmeye ilişkin savunması oldu.

‘Sizinki Allah’a kurban, dört ayaklı kurbanları bize bırakın’

İddianamede geçen 27 Mayıs 2012 tarihli görüşmede Mustafa Doğan’a Suriye’deki durumu anlatan Hamza Serdar Canoğlu, Hatay Cilvegözü Sınır Kapısının karşısındaki Bab el Hava yakınlarında mücahitlerin yanında kaldıklarını, rejimin bölgeyi bombaladığını, mücahitlerin kendisine de silah kullanmayı gösterdiğini söylüyordu:

Hamza Serdar Canoğlu: Allahu Ekber, Allahu Ekber!

Mustafa Doğan: Ne oldu? Bomba mı düştü?

Hamza Serdar Canoğlu: Helikopterle bombalıyorlar da!

Mustafa Doğan: Neredesin sen şu anda? İdlib’de misin, Halep’te misin?

Hamza Serdar Canoğlu: Dün İdlib’deydik. Bugün şeydeyiz, Türkiye sınırına yakın Bab el-Hava diye bir yer var, oradayız.

Mustafa Doğan: Bayramda da alçaklar devam ediyor yani bombalamaya?

Hamza Serdar Canoğlu: Ediyorlar, anlaşma dün bozuldu. Hiç durmadılar ki… Esed gitti bombaladı sağı solu. Şu anda tam hatta, mücahitlerin mekânında kalıyoruz. Gece onlarla beraberdik. Bu adamların dün 6 şehidi varmış, az önce gittiler onları almaya Halep’e. Yani onların yataklarında yattık, sen düşün yani. Yer yoktu; onlar gelmedi, biz de tam 6 kişi geldik. Onlar 6 kişi şehit olmuşlar dün. . . Adamlar müthiş, sabah burda tedbirat yapıldı. Ben de geçtim birkaç el atış yaptım. Öğrettiler bana; nasıl takılıyor, nasıl açılıyor, bütün şeyleri gösterdiler yani…

Mustafa Doğan: İyi maşallah. Allah yardımcınız olsun, Allah kolaylık versin.

Hamza Serdar Canoğlu: Valla güya kurban organizasyonu olarak geldik ama…

Mustafa Doğan: Başka kurbanlarla uğraşıyorsunuz işte siz de. Allah’a kurban. Bunlar daha önemli.

Hamza Serdar Canoğlu: Eyvallah ağabey, doğru söylüyorsun.

Mustafa Doğan: Dört ayaklı kurbanları bırakın, biz onlarla uğraşırız.

2009-2011 yıllarında Arapça öğrenmek için Şam’da bulunduğunu, 2012-2014 dönemindeyse 8-10 defa insanı yardım amacıyla İHH’yla birlikte Suriye’ye girip çıktığını söyleyen Hamza Serdar Canoğlu, Mustafa Doğan’la konuşmasının iddianamede çarpıtıldığını savundu: “Yanlış hatırlamıyorsam o tarihte altı kişilik bir ekiple İHH’nın yardım organizasyonu faaliyetinde Suriye’ye geçtik. İHH bu faaliyetler çerçevesinde Suriye’de bulunan ve ÖSO bünyesindeki genel gruplarla birlikte hareket etmekteydi. Onların gözetiminde kamplara gidiyorduk. Bu kamplar Özgür Suriye Ordusunun kullandığı kamplardı. Konuşmanın olduğu gün biz yine ÖSO’dan gelen gruplar ile gideceğimiz kampa hareket halindeyken gelen helikopterler ile varil bombası saldırısına maruz kaldık. Konuşma bu bağlamdaydı. . . Biz oraya kurban organizasyonu için gitmiştik. Bir anda varil bombası saldırısına maruz kalınca ‘Biz niçin geldik, neyle karşılaştık’ şeklinde Mustafa’yla aramızda bir konuşma geçti. . . Yine kampta kalırken iki-üç genç ÖSO mücahidi bir boşlukta bir hedefe doğru ateşe etmekteydiler. Bize seslenerek ateş etmek isteyip istemediğimizi sordular. Ben de “Olur” dedim. Bir silah verdiler. Ancak içerisinde mermi yoktu. Şarjör takma ve çıkarmayı da gösterdiler. Konuşma içeriği buna ilişkindir.”

Not: Canoğlu ile Doğan arasındaki ifadelerden, görüşmenin 2012’de Kurban Bayramı sırasında gerçekleştirildiği anlaşılıyor. Fakat iddianamede görüşmenin 27 Mayıs 2012 tarihli olduğu aktarılıyor. Oysa 2012’de Kurban Bayramı, 25-28 Ekim 2012 tarihleri arasındaydı. Dolayısıyla iddianamede bu tarih sehven 27 Ekim 2012 yerine 27 Mayıs 2012 olarak aktarılmış olabilir. O tarihlerde İHH ve Haksöz Haber internet sitelerinde Kurban Bayramı bağış çalışmalarından bahsedilmesi, aynı dönemde Kurban Bayramı ateşkesinin delindiğine ilişkin haberler yayınlanmış olması da bu ihtimali güçlendiriyor.

Emniyete göre altı sanıktan üçü Kaide’yle ilişkili


2014’te hazırlanan polis fezlekesinden bir görüntü 

Sanıkların Kaide’yle bağlantılı olup olmadığına dair mahkemenin emniyete yazdığı müzekkerenin yanıtıysa duruşmadan üç hafta sonra geldi. Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’ndan gelen 11 Haziran 2018 tarihli yanıtta, davanın altı sanığından üçünün Kaide’yle bağlantılı olduğu belirtildi. Mücahit Yağcı’yı çalıştığı öğrenci yurdundan tanıyan Mustafa Doğan TEM’e göre, “2007-2008 yıllarında el-Kaide üst düzey yöneticileri arasındaki kuryelerin düzenlemelerini/planlamalarını yapan Basir Şebekesi üyesiydi.” (TEM’in Başir Şebekesi tanımı, 2015’te ölen Yemen Kaidesi liderlerinden Nasır el Vuhayşi’yi işaret ediyor olabilir. El Vuhayşi’nin Kaide içinde kullandığı künye Ebu Beşir’di). Mücahit Yağcı’nın Kadıköy İmam Hatip Lisesi’nden arkadaşı Gürkan Karalinç de TEM’e göre aynı şebekede görev alıyordu.

Emniyetin bilgi notunda, Hasan Anbarkaya’nın ‘çatışma bölgeleriyle bağlantılı şahıslarla iltisakının bulunduğu’belirtilirken, Hamza Serdar Canoğlu’nun Kaide bağlantısına yönelik bilgiye rastlanmadığı kaydedildi. Cihada katıldıktan sonra hayatını kaybeden Olcay Aksoy’un ağabeyi Onur Aksoy’un ise sadece İSMEM’den öğretmeni Ahmet Sarıoğlu’yla bağlantısının bulunduğu ifade edildi.

Emniyet raporundan önce tahliye

Olcay Aksoy’un İSMEM’de tanıştığı öğretmeni Ahmet Sarıoğlu hakkındaysa TEM’in değerlendirmesi şöyleydi: “Geçmiş dönemde çatışma bölgelerine geçişleri organize ettiği, el-Kaide’ye adam kazandırma faaliyetlerinde yer aldığı, Basir Şebekesi üyesi olduğu, halihazırda çatışma bölgeleriyle bağlantılı faaliyetlerine devam ettiği ve radikal unsurlarla iltisaklı olduğu…”

Emniyete göre Kaide ilişkili faaliyetlerine hâlâ devam eden Sarıoğlu, Olcay’ın Pakistan’da bulunduğu tahmin edilen Mayıs 2012’de aralarında geçen konuşmaya mahkemedeki savunmasında tam manasıyla açıklık getirmedi. Pakistan’da bulunan Olcay Aksoy telefon görüşmesinde Ahmet Sarıoğlu’na, “Burada da bayağı tanıdıkların var” diye sesleniyordu:

Olcay Aksoy: Burada da bayağı tanıdıkların var ha!

Ahmet Sarıoğlu: Neyse, hayırlısı olsun inşallah.

Olcay Aksoy: Ya bırak ihtiyat yapmayı. Allah Allah! İhtiyat, ihtiyat! Nereye götürecek bu ihtiyat yahu! Allahu Ekber!

Ahmet Sarıoğlu: Hayırlısı olur inşallah.

Olcay Aksoy: Vallahi Hocam ben aradım da, şey yani… Anladın mı yani, senin hakkın bizim üzerimizde çok. Hakkını ödeyemeyiz. Burada olmazsa cennette buluşuruz.

Olcay Aksoy’la aralarında geçen konuşmayı kabul eden Sarıoğlu görüşme hakkında, “Ben zor şartlarda çalıştığım için bir an önce telefon kapanıp üzerime bir şey devrilmesin diye acele ile sorduğu sorulara kısa kısa cevaplar verdim, tahminimce o bunu yanlış anlayarak ihtiyattan bahsetmektedir” açıklamasını yaptı.

TEM’e göre hâlâ Kaide’yle ilişkili faaliyetlerini sürdüren Sarıoğlu, ‘tutuklulukta geçirdiği süre ve delillerin toplanmış olduğu’gerekçesiyle tahliye edildi.

Son güncelleme: 17:17 03.07.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı