Diyarbakırda 8 yaşındaki Narinin öldürülmesine ilişkin tutuklu 4 sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılandığı davada karar açıklandı. Karara göre; amca Salim Güran, anne Yüksel Güran ve ağabey Enes Gürana ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, itirafçı Nevzat Bahtiyara ise suç delillerini yok etme gizleme veya değiştirme suçundan 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Mahkeme kararına rağmen tartışmalar bitmedi. Olayla ilgili birçok soru hale cevap bulamamışken Prof. Dr. Eser Karakaş ilginç bir iddiayı gündeme taşıdı. Bir avukat arkadaşıyla görüşmesini anlatan Karakaş, sanıkların en geç Yargıtay aşamasında tahliye edileceğini anlattı. İddiaya göre kararı veren mahkemenin elinde yeterli dedil yok ancak mahkeme kamuoyu baskısına daha fazla dayanamadı ve cezaları verdi. Elde yeterli delil olmaması gerekçesiyle Yargıtay, sanıklar için tahliye kararı verecek.
Karakaş iddiayı şöyle anlattı:
Narin cinayeti için çok iyi bir avukat arkadaşım bana şey dedi, Almam ben bu davayı asla dedi. Ama bu davayı ben alsam dedi. En geç Yargıtayda hepsi kalır, tahliye olur dedi. Hiçbir delil toplanmamış dedi.
Çünkü ortada bir delil yok, kamuoyu baskısı var. Bununla karar veriyor yargı. Ama zaten delil nasıl olmaz! Küçük bir köyde bir cinayet işleniyor, delilin olmaması ne demektir orada?
Onu dediğim gibi şöyle açıklıyorum ben: 21 Ağustos akşamı bu davanın rengi belli oldu. Bir muhalif kanala Galip Ensari çıktı. İlk def uzun zamandır bir AKP milletvekilinin bir muhalif kanala çıktığını gördüm. Ve dedi ki, Bu aile bizim için çok önemli dedi. Bu ne demektir? Öyle bir şey, bir milletvekili cinayet töhmeti altında olan bir aile için bu lafı kullanır mı?