Beyrut’ta Hizbullah’ın kilit isimlerinden Fuad Şükür’e, Tahran’da ise Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’ye suikast, Kremlin tarafından siyasi cinayet ve gerilimin daha da artmasına sebep olarak yorumlandı. Washington desteğindeki İsrail, ateşe körükle gitti ve müzakerelerde asıl muhatabı olabilecek bir ismi ortadan kaldırdı. Netanyahu kendi kişisel konumu için çatışma alanını hem genişletti hem de savaş süresini uzattı. Ayrıca bir nevi, Batı ile ilişkileri düzeltme niyeti olan İran’ın yeni Cumhurbaşkanı’na da bir bariyer koydu. İran’ın hem ülke içinde hem de bölgede agresif politikalar üretmesine zemin hazırlama amacı güdüldü. İran iç dinamikleri bu yönde körüklendi.
Moskova, Gazze’de yaşananları ve arkasında Batının durmasıyla, Lübnan’dan İran’a kadar genişletilmek istenen bir savaş stratejisinin farkında. ABD ile İran’ın karşı karşıya gelmesinden tutun, mezhep savaşları çıkarma gayretine kadar, Netanyahu’nun son bir hafta yaptıkları akıl tutulması gibi tehlikeli oyunlar. Bütün bölgesel dinamikler tekrar harekete geçtiği gibi, buna karşılık ABD deniz ve hava gücüyle bu ‘akıl tutulması’ eylemlerin yanında olduğunu açıkladı. Hizbullah saldırıları ile İsrail içinde adeta tampon bölge oluşturdu; Yemen’de Husiler geri adım atmıyor; Irak’ta farklı gruplar, ABD ve İsrail’i vurmaya devam ediyor; Suriye’nin güneyinde İran unsurları varlığını artırıyor; Bir taraftan Hamas mücadelesini devam ettiriyor. Yani Orta Doğu barut fıçısına dönmüş vaziyette. Kapsamlı büyük bir savaşın çan sesleri geliyor.
İsrail’in Filistin’de ve Gazze’de ki tutumu Moskova tarafından sürekli eleştirildi
Bölgeyi iyi bilen ve kendisi de Orta Doğu uzmanı olan, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, Bu yaşanaların hepsi çok kötü. Bu kesinlikle kabul edilemez bir siyasi cinayettir ve gerilimin daha da artmasına yol açacaktır yorumunu yaptı. Bir bütün olarak İsrail’in Filistin’de ve Gazze’de ki tutumu Moskova tarafından sürekli eleştirildi.
Rusyanın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Vasily Nebenzya, BM Genel Kurul toplantısında yaptığı açıklamada, Gazze Şeridinde bulunan toplu mezarlarla ilgili bağımsız bir uluslararası soruşturma yürütülmesi gerektiğini söyledi. Bu suçun sorumlularının cezalandırılması gerektiğine vurgu yapan Rus Diplomat, suçluların adalete teslim edilmesi için bağımsız bir uluslararası soruşturmaya ihtiyaç olduğunu belirtti.
En son yapılan BRICS Zirvesinde bu konuda konuşan Rusya Devlet Başkanı Putin aynı şekilde Gazze’de yaşanan insani drama vurgu yaptı. Ülkesinin Gazze sorununda tutumunun tutarlı olduğunu, meseleye fırsatçı yaklaşmadığını vurguladı. İsrailin saldırıları sonucunda Gazze Şeridinde binlerce kişinin hayatını kaybetmesinin, sivil nüfusun kitleler halinde yerinden edilmesinin ve ortaya çıkan insani felaketin kaygı verici olduğunu söyledi. Gerilimin düşürülmesi, ateşkes sağlanması ve Filistin-İsrail çatışmasına siyasi bir çözüm bulunması amacıyla uluslararası topluma ortak çaba gösterme çağrısında bulundu.
Hatırlanacağı üzere Nisan ayında, Rusya Dışişleri Bakanlığı, İranın 300e yakın drone ve füze kullanılarak İsraile düzenlediği cevabi saldırıyla ilgili resmi açıklamasında kınama yapmamış ve İran lehinde tavır almıştı. Rusya dışişleri bakanlığından yapılan açıklamada, olup bitenlerle ilgili endişe dile getirilmiş ve İranın saldırısını kınamayı reddederek bunun BM şartına uygun olduğunu belirtmişti. Rusyanın Ortadoğuda, özellikle de Filistin-İsrail çatışması bölgesinde çok sayıda krizin çözülmemiş doğası konusunda defalarca uyarıda bulunduğunu vurgulayan Rus Dışişleri Bakanlığı, bu krizlerin sorumsuz provokatif eylemlerden kaynaklandığını söylemişti.
Bu senenin Şubat ayında ise Rusya Federasyonu Savunma Bakanlığı, İran ile devletlerarası büyük bir anlaşma imzalayacaklarını duyurdu. İmzalanması beklenen anlaşma, iki devletin birbirlerinin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne koşulsuz saygıyı temin edecek ayrıca Moskova ve Tahranın eşit, çok kutuplu bir dünya inşa etme yönündeki ortak çabalarına vurgu yapacak. Bu anlaşma ile iki ülkenin savunma alanı da dahil olmak üzere bir çok sektörde stratejik ikili ilişkileri daha da ileri götürmesi bekleniyor. Bu konuda taraf belirleyici unsur olarak Rusya’nın, İsrail bombardımanı altındaki Gazze Şeridinde yaşayan Filistinlilere insani yardımlar yollamasını da eklemek gerekiyor.
İsrail resmen savaşta olmadığı iki devleti hedef aldı
Rusya’nın önde gelen düşünce kuruluşu The Russian International Affairs Council (RIAC) Başkanı Andrey Kortunov, yayınladığı makalesinde “bu hafta İsrail, Orta Doğudaki çatışmayı tırmandırmaya yönelik aynı anda iki adım attı” diyerek İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun gerçek güvencesine vurgu yapıyor. Kortunov, “Resmi olarak, İsrailin savaşta olmadığı iki egemen devletin başkentleri olan Beyrut ve Tahrana yönelik çifte saldırısı, Hizbullah ve Hamasa yönelikti. Ama aslında İsrail saldırılarının hedefi Hizbullah ve Hamasın arkasında diye düşündüğü siyasi güç olan İran’dı” diyor.
Peki İsrail bugün İran İslam Cumhuriyetine meydan okumalı mıydı sorusuna cevap arayan Kortunov, “Ne de olsa İranda yakın zamanda başkanlık seçimleri yapıldı ve bu seçimler, Batı ile ilişkilerin onarılmasını ve Arap komşularıyla diyaloğu savunan en ılımlı aday olan Mesut Pezeşkiyanın kazandığı bir seçim oldu. Her ne kadar politikacı henüz İsrail hakkında iyi bir şey söylememiş olsa da seçilmesi gerçeği bir diyalog başlatma şansı vermiş gibi görünüyordu. Binyamin Netanyahunun bundan faydalanması mümkündü. Fakat şimdi bu yol kapandı” yorumunu yapıyor.
İbrahimi anlaşmalar ve İran tehdidi
Netanyahu’nun karışık ruh hali ile vardığı kararın sebeplerini irdeleyen Kortunov, şu sonuçları ortaya koyuyor: Birincisi, İsrail yönetimi İranın sözde zayıflığından yola çıkarak, Tahran’ın genel olarak Batıyla, özel olarak da Washingtonla diyaloga olan ilgisini fazla abarttı. Tahranın kırmızı çizgilerini test ederek bu zayıflıktan tam anlamıyla yararlanmak istedi.
İkincisi ise İsrailin gerilimi tırmandırmasının esas olarak hem iç hem dış kamuoyu hedeflerini takip etmesidir. İsrail, İran meselesini Ortadoğu gündeminin merkezine oturtmak ve İsrail için son derece sakıncalı olan Filistin meselesini ikinci plana itmek için artan askeri riskler almaya hazır olduğunu göstermiş oldu. Netanyahu, Arap dünyasındaki ortaklarına bölgesel güvenliğin asıl sorununun İsrail değil İran olduğunu kanıtlayarak, başından beri teşvik edilen ve bir şekilde durmuş olan İbrahim Anlaşmalarına” yeni bir ivme kazandırmak istiyor. “İran tehdidi’nin” daha köklü olduğunu göstermeye çalışıyor.
Üçüncü amaç ise İsrail yönetiminin, önümüzdeki aylarda sadece Gazze Şeridinde Hamasa son vermek değil, aynı zamanda Güney Lübnanda Hizbullaha karşı mücadeleye de son vermek niyetiyle İranla çatışmayı kasıtlı olarak tırmandırdığıdır. Böyle bir planın ABDnin aktif müdahalesi olmadan başarı şansına sahip olması pek mümkün değil, ancak teorik olarak Netanyahu yakın zamanda Amerikaya yaptığı ziyaret sırasında Washingtondaki ortaklarını Orta Doğudaki muzaffer bir savaşın kazanılan taraf olabileceğine ikna etmiş olabilir.
Sonuç olarak Andrey Kortunov şu tespiti ortaya koyuyor: Netanyahunun amacı ne olursa olsun İsrail yönetimi tehlikeli bir oyun oynuyor. Golan Tepelerindeki Dürzi köyünün Majdal Şemsin bombalanması, kapsamlı bir soruşturma gerektiren açık bir savaş suçudur. Ancak Tahranı küçük düşürmeye yönelik gösterişli bir girişim ise kesinlikle iyi bir tercih değil. Hiç kimse İran’ın sabrının sınırlarını bilmiyor; hiç kimse İslam Devrim Muhafızlarının ruh halini doğru bir şekilde değerlendiremiyor. İsrail ile İran arasında doğrudan bir çatışma ise kesinlikle bölge sınırlarının çok ötesine geçen bir felaketle sonuçlanabilir.