• Turkhane Logo

Manisa'da radyosyon muamması: 'Enflasyonu düşük gösterme gayretiyle aynı anlayış'

Nükleer Denetleme Kurumu (NDK) 26-27 Nisan’da Avrupa’da en yüksek radyasyon oranının Manisa’da ölçülmesini ‘elektriksel dalgalanmaya’ bağladı. Nükleer enerji uzmanı Prof. Dr. Tolga Yarman, ifadeyi ilk defa duyduğunu söyledi.

12:01 08 Mayıs 2022 Pazar
Manisa'da radyosyon muamması: 'Enflasyonu düşük gösterme gayretiyle aynı anlayış'
Nükleer Denetleme Kurumu (NDK) 26-27 Nisan’da Avrupa’da en yüksek radyasyon oranının Manisa’da ölçülmesini ‘elektriksel dalgalanmaya’ bağladı. Nükleer enerji uzmanı Prof. Dr. Tolga Yarman, ifadeyi ilk defa duyduğunu söyledi.


Bunu ‘kamuoyunu talimatla yatıştırmak üzere yontulan bir deyim’ diye niteleyen Prof. Dr. Yarman, “Kimse kusura bakmasın, bu laf, enflasyonu düşük gösterme gayretiyle aynı anlayış kurgusunda çıkıyor ortaya“ dedi.

Avrupa Komisyonu’nun Ortak Araştırma Merkezi’nin (JRC) Radyoaktivite Çevresel İzleme (REM) grubunun yayımladığı grafiklere göre 26-27 Nisan’da Avrupa’da en yüksek radyasyon oranı Manisa’da tespit edilmişti.


Nükleer Denetleme Kurumu bu haberden sonraki kısa açıklamasıysa şöyleydi: “Sosyal medyada Manisa’da kurulu bulunan Radyasyon Erken Uyarı Sistemi istasyonuyla ilgili yer alan haberler üzerine açıklama yapma gereği duyulmuştur. Kurumumuz tarafından yapılan araştırma sonucu söz konusu istasyondan okunan yüksek değerin elektriksel bir dalgalanmadan kaynaklandığı değerlendirilmiştir.”

Dikenden Ayşegül Kasapın haberine göre, Yarman, NDK’nın bu açıklaması için “Çok hazin” dedi: “Bunca yıllık teknik bir hocayım, ‘elektriksel dalgalanma’ deyimini ilk defa duyuyorum. Burada hangi bağlamda kullanılmak istenmiş, çok belirsiz. Hangi ‘elektrik dalgalanma’ nükleer ölçüm aletlerine nasıl etkide bulunur? Bu da belirsiz. Güneşte patlama oldu da oradan dünyamıza savrulan devasa bir elektron rüzgarı mı bozdu aletleri, inanılır gibi değil.

Bu lafı, hiç bir başka betimleme olmaksızın kullanırsanız, ya cahilsinizdir, ya da etrafı velveleye vermemek üzere kendinizce gayretkeşlik gösteriyorsunuz demek olur. Hani ‘Aletler bozulmuş’ deseniz daha ikna edici olabilirsiniz. Ama o zaman aletlerin hepsinin birden nasıl olup da bozulmuş olabileceğini açıklayabiliyor olmanız gerekli.“

Manisa’da 2008’de Prof. Dr. Ahmet Şaşmaz’ın TÜBİTAK adına yürüttüğü çalışmada, Köprübaşı’nın kuzeyindeki Kasar, Kınık, Killik, Çamyurdu, Kemhallı ve Döğüşören köylerinin uranyum yatağının üstünde olduğunu tespit edilmişti.

Doç. Dr. Enver Yaser Küçükgül’ün aynı bölgede 2014’teki ölçümündeyse Köprübaşı’nda dünya genelinde yıllık olması gereken radyasyonun 140 katı fazla radyasyon belirlenmişti.

Yarman, “26-27 Nisan’da tespit edilen radyasyonun bu uranyum yataklarıyla bir bağlantısı olabilir mi” diye sorduğumuzda şu yanıtı verdi: “Ben olsam şöyle bakardım. Oralarda yakında bir hafriyat oldu mu? Olduysa toprağın altı üstüne gelmiş demektir ve bu radyasyon patlamasını açıklar.”

Yarman bölgedeki kanser vakalarındaki artışlara da bakılması gerektiğini söyledi. Bölge halkının en çok dile getirdiği konulardan biri de bu.

Çünkü 1970-1980 arasında işletilen uranyum madeni, ocaklar, açılan kuyular etrafına tel örgü bile çekilmeden, radyasyon uyarısı asılmadan o haliyle bırakılmıştı. Bölgede hiçbir rehabilitasyon da yapılmamıştı. Görüştüğümüz uzmanlar bölgede ölçüm yapmak için gittikleri alanda çocukların oynadığını söyledi.

Manisa Tabip Odası’nın eski başkanı Derya Pekbayık yedi yıl önce bölgeyle ilgili şu uyarıyı yapmış: “Köprübaşı uranyum yatağının bulunduğu alandaki suların, Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre en az on katına kadar daha fazla kirlendiği ortaya konuluyor. Yeraltı sularına karışan uranyumun yetişen tarım ürünlerinde de birikmesinin olabileceğinden bahsediliyor.”

Halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa, bölgede radyoaktivitenin yüksekliği nedeniyle insan sağlığı açısından risklerin olduğunu söyledi: “Çünkü bu radyoaktif uranyum yaşam döngüsüne giriyor. Toprakta var, su da var, bitkilerin yapısına giriyor. İnsanlar o bitkileri tükettikleri için oranda kanser riski söz konusu. Köprübaşı’nda uranyuma bağı olarak radyoaktivite çok yüksek ve o nedenle bu bölgede yaşayanların kanser riski çok yüksek.”

Bölgedeki kanser vakalarında artışa dair verileri Sağlık Bakanlığı verileri paylaşmıyor.

Karabıyık şöyle konuştu: “Kanser oranlarının ne kadar arttığını bilme şansım yok. Şu nedenle yok, elimizde Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı istatistik veri yok. TÜİK’in verileri içinde böyle bir veri yok. Zaten bunları açıklamaktan özellikle kaçınıyorlar. Biz Sağlık Bakanlığı’na kanser verilerinin açıklanmasıyla ilgili başvuruda bulunduk ama bakanlık bu verileri bilimsel araştırma amaçlı bile olsa paylaşmıyor.

Bakanlığın elinde özellikle kanser hastaları üzerinden çok ciddi güvenilir veriler var. Bunu şu nedenle söylüyorum, Türkiye’deki kanser kayıt sistemi benim de emekli olduğum Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde başladı ve Türkiye’ye yayıldı. Bu kanser kayıtları güvenilir bir veri toplama sistemiyle elde ediliyor. Türkiye’de belki de hastalıklar bazından en çok güvenilir kayıtlar kanser kayıtları. O yüzden de biz bakanlıktan bu kayıtları istiyoruz. Gerek Köprübaşı’ndaki süreci değerlendirebilmek gerekse termik santrallerin ciddi çevre sorunları yarattığını söylüyoruz. O nedenle bakanlığın elindeki kanser verileri bizim ufkumuzu çok açacak veriler. Ama nen yazık ki paylaşmıyorlar. Bilimsel olarak bu bölgede kanser görülme sıklığı artışı verilerini veremiyorum ama bilimsel olarak şunu söyleyebilirim, bu bölgede bu kadar yüksek radyoaktivite varsa uranyuma bağlı olarak orada mutlaka ve mutlaka vardır ama bunun düzeyiyle ilgili somut bir oran verebilme şansımız ne yazık ki az, önce söylediğim gerekçeler üzerinden söz konusu bile değil.

Bölgede radyoaktivitenin oluşturacağı sağlık sorunlarına dair bakanlığın sağlık taraması yapması zorunluluğu var o bölgede. Bu bir kamu görevi.

Yarman’ın dikkat çektiği noktalardan biri de bilim insanların ya da yetkililerin inek sütündeki radyasyonu ölçmesi. Radyasyon artışını ‘elektriksel dalgalanma’yla geçiştiren yetkililerin bu konu hakkında bir araştırma yapıp yapmadığıysa bilinmiyor.

26-27 Nisan’da yaşanan pikin nedeni uranyum yatakları değilse olası senaryoların ne olabileceğini sorduğumuzda profesör Yarman şunları söyledi: “Kimsenin günahını almak istemem, ancak ilgili kurumun yaptığı açıklama katiyen tatmin edici değil; ötesi, lafzı itibariyle olsun, çocuksu. Bir defa o açıklamayı lisan-ı münasiple geri çeksinler. Samimi ve bilgi yüklü bir açıklama yapsınlar. Oralarda bir yerden toprak çekildi mi acaba? İşaret ettiğim gibi önce buna bakardım. Bu arada, radyasyona biteviye maruz bulunan köylülerimize el uzatırdım. Bu ne kadar yapılıyor, bulunduğum yerden göremiyorum, bilemiyorum.”

Son güncelleme: 12:01 08.05.2022
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı