M. ERTUĞRUL İNCEKUL
“Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var” Furkân 77
Önce besmele sonra hamdele sonra salvele ile başlarız…Dua medeniyeti en kadim medeniyettir, Hz Adem ile başlamıştır. Büyük Nebi’nin yakarışı ilk tuğlasıdır “ Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”
Dünyanın sonunu gören Tufan Peygamberi ise yakarışları ile dua medeniyetinin ikinci babası oluyordu “Rabbim! Mağlubum ben, sen yardım eyle.’ Zira La-Galibe İllellâh (Allah’tan başka Galip yok)! sırrı zuhur etmişti.
Dinlerin babası, ateşleri Allahın selametli kıldığı Hz İbrahim ile alev alev büyümüştür bu muhteşem medeniyet.
Helâkden dönen tek kavmin rehberi Hz Yunus; Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim. Şüphesiz ben kendine zulmedenlerden oldum. diyerek nedamet kurnalarında insanlığın nasıl Hakk’a yükselebileceğini ispatlıyordu.
Ve Gaybın Son Habercisinin dua dua örülmüş mübarek ve müberra hayat-ı seniyyelerinden ezel ve ebed dua medeniyetine baş tacı olan örnekler:
“Bize hakkı hak olarak göster ve ona tabi olmayı bize nasip eyle! Batılı da batıl olarak göster ve bize ondan gereğince uzak durmayı nasip eyle!
“Kim her sabah ve her akşam üç defa bu duayı okursa ona hiçbir şey zarar vermez.” buyurduğu; Bismillâhillezi lâ yedurru ma’asmihi şey’ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüves-semi’ul alim. (İsmi sayesinde yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın adıyla. O her şeyi işitir ve bilir.)
Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra, bir daha kalplerimizi kaydırma (ayaklarımızı kaydırma), bize katından rahmet ve inayet bağışla.
Radıytü billâhi rabben ve bil-İslâmi dînen ve bi- Muhammedin nebiyyen “Rab olarak Allahtan, din olarak İslamdan, peygamber olarak da Muhammedden sav razı oldum.”
Ey lütufları gizli olan Allahım! Bizi korktuklarımızdan emin eyle.
Zırhlar zırhı Cevşen-i Kebîr , sabah akşam duaları ile Efendimiz sav bizlere tam bir hidayet ve münacat rehberidir.
Dua medeniyetinin üveykleri, sakinleri hep dua meclisinde buluşmaya devam edegelmişlerdir. Bu meclis la mekâni ve la zamanidir. Meclisin edebinde zaman ve mekanı konuşmak yoktur.
Yakaran Gönüllerle dua umumi bir hâl alır, yer gök dua medeniyetine dönüşür. Hazreti Ebû Bekir ve Hazreti Ali Efendilerimiz gibi Ashab-ı Kirâm’ın yakarışları, Üveys El-Karnî, Abdülkadir Geylanî, Muhyiddin İbn Arabî, İmam Zeynülâbidîn, İmam Gazâlî, Ebu Hasan Şâzilî, Hasan Basrî gibi pek çok dua kahramanının duaları ile Esmâ-i Hüsnâ, zikirler, virdler adeta kanat takarlar, gök ehline eşlik ederler.
Bediüzzaman’ın hayatı ise inim inim bir dua yumağıdır. Geceleri gündüzünden aydınlık, gündüzleri ise cennet yamaçları gibidir. Üstad’ın dualarının sırlı dünyasında; Hz Ali’nin Celcelutiyesinin müthiş beyanları kaplar her yanı. Cevşenü’l-Kebir, Şah-ı Nakşibend’in Evrâd-ı Kudsiyesi, Delâilu’n-Nur, Sekine, Münacât-ı Üveys el-Karnî, İsm-i Azam Duası, Münacât-ı Kur’an, Tahmidiye ve Hulâsatü’l-Hulâsa ile varlık adeta bir duaya dönüşür, tarihin zamana ait boyutu silinir, tek mekan olur.
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin çok kapsayıcı Salât-u Selamı, yüzyılın duası niteliğindeki tevhidnamesi, insanlık için ızdırapla ve gözyaşı ile geçen ömrü hep dua medeniyetine çağrı ve kıblesini kaybeden insanlığa kulakları sağır eden bir davettir.
Allah’ım! Hizmetimiz itibariyle bizlere yeni bir başlangıç ve yeniden varlığa yol bulmayı ihsan buyur! Öyle ki bu konuda başkalarından gelebilecek yardımlardan bizleri müstağnî kılacak keyfiyette olsun! Tevhidname 82
Dua medeniyetine sığınanların hüsran yaşadığı görülmez. Ümidini yitiren ham ruhlar ise dua medeniyetinden nasipsiz olanlar hüsran ve haybet yaşayanlardır. Dua ile insan kanatlanır, dua ile ontolojik varlığına ulaşır. Duadır varlığın özü. Dua ile dile gelir varlık ve ötesi. Dua ile açılır sırların kapısı…Duadır mazlumların tesellisi. Duadır şikayet makamlarından ümidini yitirenlerin en güçlü referansı. Duadır şiddetsizliğe kendini adamışların en güçlü silahı. Duadır hayr ve hasenatın kaynağı. Duadır salihlerin oksijeni, nefesi. Duadır çaresizlerin hep en vefalı dostu, yâreni.
En korkulu ve endişeli anlarımızda aklımıza düşen ilk sığınma noktası duadır, ilk dayanak noktası duadır. Duamızda korku vardır, ümit vardır, her şeyin Malikinden derman bekleyişi vardır. Dua kulluk şuurudur. Dua medeniyetinde sınırsız vuslatlar vardır. Dua sonsuz kudretin ve nihayetsiz hazinelerin sırlı anahtarıdır. Dua asrın mazlumlarının, mağdurlarının çile, gözyaşı, işkence dantelası ile ilmik ilmik ördükleri Ahmedi dantelanın tüm yeryüzüne dağılışının kabulüdür. Çekenler bir yüce duaya dönüşürken, çektirenler ise kendi haybetini ve bitişini hazırlayan talihsizlerdir, lanetlilerdir. Göklerin kapıları yalnızca içten ve samimi kelimelerin münacatı ile açılır. Dua yalnızca O’ na yönelenlerin anlayabildiği bir şifre çözücüdür.Gözyaşları ile sarmalanan dualar ise gök ehlinde bayramlara dönüşür.
Ramazan’ın son on günlerini yaşıyoruz. Dua ile nefes alacak, dua ile nefes verecek kadar birine binbir karşılık verilecek büyülü zaman dilimlerindeyiz. Dua ile masumun ahına ortak olabiliriz. Dua ile zalimin ocağını söndürebiliriz. Dua ile gökleri kapılarını zorlayabiliriz. Dua ile aşk makamından şefkat ve merhamet makamına geçebiliriz. Bütün bir insanlığın kurtuluşunu dileyebilir, evrensel beyanın bahsettiği kutlulardan olabiliriz. Kuran ikliminde dua medeniyeti sakinleri olarak, tarihin ne ilk ne de son olacak mazlumlarının yanında yer alabilir, Yakararan Gönüllerdeki muhteşem senfoniye katılabilir, tek ses olabiliriz.
Dua ile nice bayramlara kavuşmak ve gerçek bayram dediğimiz günahlarımızın affolduğu, hoşnutum senden, hoşnut ol benden müjdesine, ahsen-i takvim sırrına mazhar olduğumuz , cennet ve cemalullah şeref sertifakasını aldığımız güne ermek gayreti ve duası ile…