Ohalda çıkartılan KHKların akademide oluşturduğu yıkım istatistiklere de yansıdı. Özellikle barış imzacısı akademisyenlerin ihraç edilmesiyle birlikte öğrenci başına düşen akademisyen sayısı hem vakıf hem de devlet üniversitelerinde yükseldi.
2014-2015 yılında 21,7 öğrenciye bir akademisyen düşerken bu sayı 2018-2019’da 22,4 öğrenci başına bir akademisyen durumuna geldi. Vakıf üniversitelerinde ise 2014-2015’te 20,6 öğrenciye bir akademisyen düşerken 2018-2019’da bu sayı 24 oldu. Üstelik köklü üniversitelerde bu durum tam tersine olmasına rağmen bu sayılar elde ediliyor. Örneğin ODTÜ’de 13,3, Hacettepe’de 12,9, Boğaziçi Üniversitesi’nde 16,1 öğrenci başına bir akademisyen düşüyor.
Lisans seviyesinde örgün ve ikinci öğretimde seviyesine göre öğrenci başına akademisyenler şöyle:
-ProfesörDevlette 87 öğrenciye bir kişiVakıfta 91 öğrenciye bir kişi- DoçentDevlette 148 öğrenciye bir doçentVakıfta 204 öğrenciye doçent-Dr. Öğretim ÜyesiDevlette 68 öğrenciye bir kişiVakıfta 53 öğrenciye bir kişi-Öğretim GörevlisiDevlette 123 öğrenciye 1 kişiVakıfta 98 öğrenciye bir kişi- Araştırma GörevlisiDevlette 45 öğrenciye 1 kişiVakıfta 90 öğrenciye 1 kişi
İKİ YARIM BİR TAM ETMİYOR
Bu durumu değerlendiren Öğretim Elemanları Sendikası Genel Başkanı Vahdet Özkoçak Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı’nın (ÜAK) yaptığı uygulamalara dikkat çekti. Özkoçak şöyle konuştu: “Özellikle 15 Temmuz’dan sonra ihraçların yanı sıra beyin göçleri de oldu. Yeni bir sistem kurulmaya başlandı. Fakat ÜAK’nin kişiye özel kararlar aldığına yönelik iddialar var. Doçent olmak çok zorlaştırıldı. Jüri üyeleri bırakmak adına her şeyi yapıyor. ÜAK de jüri daima haklıdır mantığıyla kabul ediyor. Alttan gelenler yükselemediği sürece ne olacak?
Her ile üniversite politikasına değinen Özkoçak “Birbirine iki yakın üniversitede aynı fakülte ve aynı bölümlerin olduğunu görüyoruz. Öğretim elamanı sayısı birinde yarım birinde yarım. Fakat baktığınızda iki yarım bir tam etmiyor. Kütüphane altyapısı, fiziki altyapılar vs. sağlanamadı. Bizim de Avrupa’da olduğu gibi köklü üniversitelerimiz olmalıydı. Her ile bir üniversite uygulaması nedeniyle her ilde aynı fakülteler kurulmaya başlandı. Şu an akademi çok zor durumda. Başına yeni koyarak YÖK’ü değiştiremeyiz. Zihinsel dönüşüm olmayan sistemle bu sistemin götürülmesi imkânsız. CİMER’e yapılan şikâyetlere bakıldığında Türkiye üniversiteleri kan ağlıyor. Liyakatsiz ilanlar atamak üzerine oluşturulan kadro ilanlarını görüyoruz. Eğitimde reformun köklü şekilde yapılması gerekir. Ülke eğitim konusunda acil yardım sinyali veriyor” diye konuştu.