• Turkhane Logo

[Kadir Gürcan] Bir mektup ya da bir telefona bakar!

Saray'ın huyudur. Anlamadan, dinlemeden, ölçüp-tartmadan önce bir efeleşecek, inatlaşacak, ayak diretip diklenecek.

12:44 23 Mayıs 2022 Pazartesi
[Kadir Gürcan] Bir mektup ya da bir telefona bakar!
Saray'ın huyudur. Anlamadan, dinlemeden, ölçüp-tartmadan önce bir efeleşecek, inatlaşacak, ayak diretip diklenecek.

KADİR GÜRCAN 

Sarayın huyudur. Anlamadan, dinlemeden, ölçüp-tartmadan önce bir efeleşecek, inatlaşacak, ayak diretip diklenecek. Rusya-Ukrayna krizinin başından beri, North Atlantic Treaty Organization (NATO) üyeliği konusundaki yüksünme ve işi ağırdan almalar zaten dikkatlerden kaçmıyordu. Krizde Rusyanın yanında yer almaya ramak kalmıştı ki, köprüden önceki son çıkış NATOyu verdi. Putini üzmemek için, medya soytarılarının hallerine bir bakın ne dediğimi anlarsınız. Putin iyi ki başarısız oldu aksi halde, başımıza yeni, Kremlin tandanslı bir aziz üreteceklerdi.
Finlandiya ve İsveçin olağanüstü durum vesilesiyle NATO üyeliğinin hızlandırılması, Rusyaya karşı oluşan Avrupa-ABD cephenin kararlılığının bir başka göstergesi. ABD ve Batı biraz ihmale uğrayan Putinli Kremline bundan böyle taviz verme niyetinde değil. Ukrayna Krizinin Finlandiya ve İsveçe sıçrama riski pahasına, savunma amaçlı kurulan NATO, kuruluş maksadına destek veren adayları bünyesine katmakta kararlı.
İşin garip tarafı, Putin başta iki ülkeyi tehdit ettikten sonra, “Bizim açımızdan problem değil!” diyerek işi yumuşattı. Saraya ne ola ki? Huy ve takıntı işte! İlle de acullük edip işi elini yüzüne bulaştıracak. Hiç olmazsa akıllı biri, “Efendim Putin ne diyor bir bakalım. Ondan sonra efeleniriz!” deseydi, daha iyi olmaz mıydı? Malum ya Saray, kötü bir Kremlin kopyası. İnsanın aklına, “Kremlin son mayınları patlatmak için Sarayı mı kullanıyor?” gibi şeytani vesveseler de gelmiyor değil!
Finlandiya ve İsveçin hızlandırılmış üyelik prosedürü Sarayın sinir uçlarına fena dokundu. NATOnun lame duck, topal ördeği gözü ile bakılan Türkiyenin, olmadık yerde NATO havarisi kesilmesi bu yüzden pek ciddiye alınmıyor. Eh, siz misiniz, Türkiyenin AB sürecini yüksek rafa kaldıranlar? Siz misiniz Sarayı oyun dışına atanlar! Cümle âlem, “El mi yaman bey mi?” bir görsün! Hatırlarsanız, Ukrayna Krizi başladığında da, Zelensky için tanınan AB süreci ayrıcalığı, Nobel Ödülü teklifi için de benzer bir mızmızlanmaya şahit olmuştuk. “Bizi almanız için başımıza bir felaket mi gelmesi gerekiyor?” diyen Saray benzer oportünist sendroma yakalanmıştı. Halbuki, böyle mızmızlanma yerine omurgalı siyasi bir duruş sergilense, birçok şey prosedüre daha uygun olur ama, Saray böyle ınternational bir IQya sahip değil.
Ankara merkezli payitahtın en büyük destekçisi döküntü marksist ve hala soğuk savaş yıllarında kalmış Rusya Federasyonu hayranı fosiller ve şıracılar. “NATOyu yıkamadık, bari işleyişini yavaşlatalım! Orta sahada top çevirelim!” derdindeler. Ha bir de, etrafındaki bir avuç zavallı lejyoneri kandırıp, Rusya yanında Ukraynaya karşı savaşan Kadirov ekibi var. Buraya bir mim koyalım da, bu başıbozuk takımını sonra bir kez daha ele alalım.
İsveç ve Finlandiya NATO üyeliği için 18 Mayıs itibarıyla resmen başvuru yaptılar ve pakta üye ülkelerin cömert misafirperverliği ile karşılaştılar. Normal işleyiş içinde üyelik işlemleri 12 ay sürüyor ancak, NATOnun bu süreyi en aza indirme niyetinde olduğu konuşuluyor. Ukrayna için yapılan askeri yardımın benzerini iki ülkeye de sağlamak için bürokratik engellere takılmak istemiyorlar. Bu bürokratik detay Türkiye bile olsa, netice değişmeyecek.
Finlandiya ve İsveçin üyelik kararı konuşulmaya başladığında Saray bu derece kontrolsüz değildi. Ne olduysa, ABD Dışişleri Bakanı ve Bidenin üyelik konusundaki kararlılıklarını bildirirken Saray ve Türkiyeden hiç bahsetmemelerinden sonra oldu. Bizim devletlileri çileden çıkaran da bu. İki ülke için “terörist” yakıştırmasını yaparken, diğer devletler “Türkiye bir süredir aynaya bakmıyor herhalde!” değerlendirmesini yaptılar. Öyle ya, Ortadoğu terörü ve son zamanlarda Güney Amerika uyuşturucu trafiğinin Türkiyeye yönelmesinin ne manaya geldiğini herkes çok iyi okuyor da, şimdi detayları dillendirmenin zamanı değil. Onun da sırası gelir.
Türkiyenin dış ilişkilerinde reflekslerini dumura uğratan, bir türlü rayına girmeyen ABD gerginliği. Saray, Başkan Bidenin kendisine itibar etmediğini, Obama ve Trump günlerini mum ile aradıklarını geçenlerde yaptığı Ortadoğu gezisinde esefle dile getirdi. Sarayın bu dolup-taşmalarına, ABD Beyaz Sarayından bir tek teselli edici cevabın gelmemesi de, devletlinin kimyasını bozmaya yetiyor.
Beyni sulanmış havuz medyası, “Türkiye ve NATOnun geleceği!” türünden yalakalık oranı yüksek yorumlarla Saraya gerdan kırıyorlar. NATOnun Rusya-Ukrayna krizindeki kararlılık ve ciddiyeti bu laubali takım için hâlâ bir şey anlatmıyor. Geçen hafta Kanadanın yaptığı açıklamayı da görmezden geldiler. Halbuki, gelinen durumda “İsveç ve Finlandiyayı alalım. Türkiyeyi atalım!” alternatifi Türkiye hariç, herkes için daha karlı. NATO, hiç olmadığı kadar, kendi geleceğini değil, Türkiyenin geleceğini konuşacak konsensüse ulaşmış durumda.
Her zaman olduğu gibi, yazarınız Sarayın bu tür duygusal patlamalarını ciddiye almamakla birlikte, neticenin varacağı akibeti farketme konforundan oldukça memnun. Bütün problemin aynen Rahip Bronson meselesinde olduğu gibi bir mektup ya da Başkan Bidenin iki yıldır bir kez telefonlarına çıkmadığı Sarayı tenezzüllen bir kere çaldırması ile çözüleceğinde şüphe yok. Bir şey konuşulmasına gerek yok. Hani Trump “Do not be a fool!” demişti ya, işte ona benzer “Dellenme be koca oğlan!” nezaketindeki bir konuşma bütün yelkenleri suya indirir. Ama her şeyden önce Bidenin Sarayı ciddiye almaya ikna olması lazım.

Son güncelleme: 12:44 23.05.2022
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı