ABD, Almanya ve Fransanın da aralarında bulunduğu 10 ülke büyükelçisinin tutuklu iş insanı ve insan hakları aktivisti Osman Kavalanın serbest bırakılması için Türk hükümetine yaptığı ortak çağrının ardından Ankara ile Batı arasında yaşanan istenmeyen kişi krizi, büyükelçiliklerin Türkiyenin iç işlerine karışmadığı taahhüdü sonrası yatıştı.
Önce öğleden sonra Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısının yapıldığı saatlerde önce ABD Büyükelçiliğinin Twitter hesabından ABD, Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesinin 41inci maddesine riayet etmeyi teyit eder açıklaması yapıldı. Aynı açıklamayı diğer büyükelçilikleri de art arda paylaştı.
Erdoğan da kabine toplantısı sonrası yaptığı konuşmada, Bugün büyükelçiliklerden yapılan açıklamayla yanlışlıklarından geri dönülmüştür diyerek krizin yatıştığı mesajını verdi.
Peki krizin yatışması nasıl sağlandı?Erdoğan, hafta sonu Kavalanın serbest bırakılması çağrısı yapan büyükelçilerin persona non grata (istenmeyen kişi) ilan edilmeleri için Dışişleri Bakanlığına talimat verdiğini söylemiş ve bu açıklama Ankarada yoğun bir mesaiye yol açmıştı. Edinilen bilgilere göre Erdoğanın bu açıklaması sırasında Güney Korede temaslarda bulunan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Erdoğanla yüz yüze görüşmeyi ve büyükelçilerin istenmeyen kişi ilan edilmesi kararını kabine toplantısı sonrasına bırakmayı tercih etti.
DW Türkçenin edindiği bilgilere göre Erdoğanın talebine sıcak bakmayan Çavuşoğlu, Erdoğana büyükelçiler istenmeyen kişi ilan edilirse, ben de bakanlıktan gitmek zorunda kalırım mesajını iletti. Ancak Erdoğanın bu mesaja Yapacak bir şey yok yanıtı verdiği iddia ediliyor.
Büyükelçilerin istenmeyen kişi ilan edilmesinin Türkiyenin önemli işbirliklerine zarar vereceğinden endişe eden AKPli kurmayların ise Erdoğanla temas kurup krizin çözümü için formül arayışına girdiği ifade ediliyor. Ardından Cumhurbaşkanlığı ve Dışişlerinin devreye girdiği ve büyükelçiliklerin Türkiyenin iç işlerine karışmamayı kabul etmelerinin sağlandığı belirtiliyor.
Asıl Türkiye geri adım attıTürk tarafı büyükelçiliklerin bu açıklamasını bir çeşit geri adım olarak nitelendirildi. Peki gerçekte geri adım atan kim?
İstenmeyen kişi krizini büyük bir trafik kazası olarak nitelendiren AKPnin ilk Dışişleri Bakanı Yaşar Yakışa göre bu kazada büyük kusur Erdoğanda. Gelişmeleri DW Türkçeye değerlendiren Yakış, Aslında geri adım atan Türkiye. Kriz çözüldü, ama kalıntıları ortada kalacak. Erdoğanın diplomasiyi bilmediğini bir kez daha gördük dedi.
Büyükelçiliklerin Viyana Sözleşmesine bağlılığını teyit etmesinden daha doğal bir şey olamayacağını ve bunun bir geri adım gibi görülemeyeceğini belirten Yakış, Geri adım atan Türkiyedir. Erdoğan, istenmeyen adam inadını kırmak durumunda kalmıştır. Türkiyeyi bundan böyle kurtaracak olan AİHM kararlarını uygulamak ve Kavalayı, Demirtaşı serbest bırakmaktır şeklinde konuştu.
ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Dış Politika Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bağcı da Türkiyenin AİHM kararlarını uygulamadıkça Avrupa Konseyinden gelecek baskılardan kurtulamayacağını söyledi. Bağcı, sözlerini İstenmeyen adam krizinde hem Türkiye hem de 10 ülke geri adım attı. Krizi geçici olarak çözdüler, ama Ankaranın bundan böyle Batıyla işbirliğini sürdürmesi ortadaki güven bunalımını kaldıracak adımlar atmasına bağlı. Neden buna Kavala serbest bırakılarak başlanmıyor? diye sürdürdü.
Kavala serbest bırakılacak mı?Ankara kulislerinde tarafların istenmeyen kişi krizini çözülürken birbirlerine karşılıklı güvence verdiği de konuşuluyor. Peki Ankara, Kavalanın serbest bırakılacağı yönünde bir güvence verdi mi?
Böyle bir güvence verilmesinin mümkün olmadığını söyleyen Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, ancak Kavala davasında Türkiyenin kendi iç hukukunu işleteceğinin Avrupa Konseyinin bilgisine sunulduğunu dile getiriyor. Bu çerçevede önümüzdeki süreçte Kavalanın tutukluluğuna evde devam edebileceğine dönük bir seçenekten de söz ediliyor.
Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın ise büyükelçilerin çağrısını değerlendirirken Türkiyeye yargı alanında baskı yapılamayacağının, yapıldığı durumda hiçbir sonuç alınamayacağının istenmeyen kişi krizinde açıkça görüldüğünü söyledi. Caşın, Türkiye kendi iç hukuk sistemi içinde sorunları çözecek kapasitededir. Kavalanın tutukluğuna ilişkin de bir çözüm bulunacaktır. Türkiyeye baskı yapmaya kalkışan 10 ülke; Türkiye’nin hukuk devleti olduğunu hiçe saymıştır. Baskının sonuç vermeyeceğini anlamış olmaları gerekiyor görüşünü dile getirdi.
Artık birbirine güvenmeyen iki taraf varTürkiyenin bir dönem AB Temsilciliğini de yapmış emekli büyükelçi Selim Kuneralp da Kavalanın serbest kalması konusunda Dışişleri Bakanlığının vereceği güvencenin de bir değeri olmayacağı kanısında. Kuneralp, Türkiye normal bir ülke olmaktan çıktı. Mantıksız bir kriz Ankaranın bundan böyle Batıyla diyaloğunun da normal olmayacağını açıkça gösterdi. Erdoğanın Batıda hiçbir kredisi kalmadığı için Ankaranın Batıyla ilişkisi hiç de iyi yönde gitmeyecek. Çünkü artık birbirine hiç güvenmeyen iki taraf var değerlendirmesini yaptı.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen de 10 ülkenin Viyana Sözleşmesine bağlılıklarını teyit eden bir açıklama yapmasının, Türkiyenin AİHM kararlarını uygulaması konusunda sessiz kalacakları şeklinde algılanmamasını istedi. Ülgen, 10 ülke tutumlarını değiştireceklerine dair bir şey söylemiyor. İstenmeyen adam krizi bir sonraki krize kadar bitti. Karşılıklı güven erozyona uğradı. Uzun vadede, AB ve Amerika ile işbirliği alanlarının ilerletilmesi için daha zor bir atmosfer var. İyiye giden bir ilişkiden değil, son anda krizden dönen bir ilişkiden söz ediyoruz artık yorumu yaptı.
Türkiye için ihlal prosedürü başlatılabilir Türkiye, Osman Kavalanın serbest bırakılması gerektiği yönündeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararını uygulamadığı için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin denetim sürecine girmişti. Bakanlar Komitesi, Kavalanın 30 Kasıma kadar serbest bırakılmaması halinde Konsey üyesi Türkiye hakkında taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine (AİHS) uymadığı gerekçesiyle ihlal prosedürü başlatacağını açıklamıştı.
Başlatılacak yasal süreçte Komite, AİHMden Türkiyenin kararlara uymayarak AİHSyi ihlal edip etmediğini incelemesini isteyecek. AİHM, Türkiyenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ihlal ettiği yönünde karar alırsa, Türkiyenin Konsey üyeliğinden çıkarılmasına kadar uzanabilecek bir dizi yaptırımı hayata geçirebilecek.