• Turkhane Logo

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Seçimlere giderken; tuzaklar, senaryolar ve gerçekler

''Erdoğan’ın sahadan çekiliyor görüntüsü verdiği dönemler sahaya başka aktörler girip onun adına iş çeviriyorlar. 2016 sivil darbesinde Hakan Fidan ekibiyle bütün gece sahadaydı ve Hulusi Akar birçok yakın mesai arkadaşının tutuklanmasına göz yumarak senaryo darbede Erdoğan’ın önünü açmıştı.''

09:00 30 Nisan 2023 Pazar
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Seçimlere giderken; tuzaklar, senaryolar ve gerçekler
''Erdoğan’ın sahadan çekiliyor görüntüsü verdiği dönemler sahaya başka aktörler girip onun adına iş çeviriyorlar. 2016 sivil darbesinde Hakan Fidan ekibiyle bütün gece sahadaydı ve Hulusi Akar birçok yakın mesai arkadaşının tutuklanmasına göz yumarak senaryo darbede Erdoğan’ın önünü açmıştı.''





‘Bir ülkede yöneticiler vatandaşlarına tuzak kurmaz’ demeyin, Türkiye’nin son 50 yılına bir göz atacak olursak yöneticilerin uzun süreden beri bir şekilde topluma tuzak kurduğu anlaşılır.



-80 öncesi askerler halkı sağ-sol çatışmalarıyla birbirine kırdırıp kurdukları tuzaklarla iktidarı devraldı.



-1998’de 28 Şubatçılar toplumu laik-anti laik diye ikiye ayırarak kurdukları tuzakla güç devşirdi.



-2001’de yabancı yatırımcıyı kaçıran MGK açıklaması sonrası yaşanan ekonomik krizle o günkü iktidar devrildi.



-2021’de Erdoğan’ın kasıtlı faiz karşıtı konuşmalarıyla dolar 18 TL ye yükseldi ve ekonomik iflas derinleşti.



Özellikle son yirmi yıldan beri ülke yönetenlerin ömürleri vatandaşa tuzak kurup onları kandırmakla geçti.



Bu dönemde dövizdeki yükselişi durduramayan iktidar partisi başarısız görüntü vermemek için her gün el altından merkez bankasındaki döviz rezervlerini satmaya başladı. Ülkenin çok acil ihtiyaçları için ayırdığı yaklaşık 128 milyar dolarlık döviz rezervi AKP’nin başarısız görüntüsünü kurtarmak için eritilip yok edilerek halka tuzak kuruldu.



Ardından Şevki Yılmaz’ın nasihatine uyan ekonomi yönetimi, dövizdeki yükselişi durdurup parti devletinin ekonomik çöküşünü saklamak için merkez bankasındaki altın rezervlerini satmaya başladı. İktidar bir süreden beri artı değer üretmeden Londra piyasasına altın satarak açığı kapatmaya çalışıyor, geçen yıl altın rezervlerinin neredeyse yarısının eridiği duyulmuştu. Son dönemde “satış hızlandı yaklaşık 72 ton altının kaçak olarak arka kapıdan satıldı” haberleri ile iktidar partisinin çocukların geleceğine de tuzak kurduğu ortaya çıktı.



Bunlar herkesin bildiği ülkenin adım adım iflasa sürüklenmesine sebep olan bazı tuzaklar.



Ayrıca son 20 yıldan beri iktidarda olan Erdoğan’ın kurduğu ve mağdurların hayatını karartan tuzaklar var.



-1994’te Refah itibarıyla İstanbul’u kazandıktan sonra %10 ihale payıyla parti kurup Erbakan’ı saf dışı etti.



-2002 krizinden kıvranan partilere, rekabeti zor reklamlarla baraj altına itti, tuzakla onlardan iktidarı çaldı.



-2013’te yolsuzlukları soruşturanlara, görevlerini yapmalarından dolayı terörle suçlama tuzağı kurdu, tutuklattı.



-2015 Haziran seçiminden sonra yüzlerce ölümlü olay üzerinden halka seçim tuzağı kurup iktidarı gasp etti.



-15 Temmuz’da evinden çıkmamış yüzbinlerce masuma darbeye karışma, ölümden sorumlu olma tuzağı kurdu.



Suçlardan aklanma şansları olmadığı için 2016’da sivil darbeyle en büyük tuzakla bütün ülkeyi teslim aldılar.



Yaşananları yeniden hatırlayacak olursak. 15 Temmuz, Erdoğan ve ekibinin kimseye hesap vermeden tek başına ülke yönetmek için halka kurduğu bir tuzak olduğu her geçen gün daha net ortaya çıkıyor.



-Erdoğan, Hakan Fidan ve sonrasında Hulusi Akar’ın da katıldığı grup, olaydan günler önce hazırlığa başlıyor.



-Erdoğan ailesiyle birlikte, Marmaris’te kimsenin ulaşamayacağı bir otele kapanıp kenara çekiliyor.



-Otele denizden herhangi bir saldırı ihtimaline karşı, bölgeden bütün özel yatlar uzaklaştırılıyor. 



-Hulusi Akar-Hakan Fidan, Abidin Ünal, Zekai Aksakallı birkaç gece görüşüp darbe senaryosunda rol paylaşıyor.



-AKP’liler günler öncesinden itibaren o gece yapacakları görevler konusunda parti merkezlerinde eğitiliyor.



-Partili belediyelere, askeri birliklerin önüne kamyonlarla kum yığma görevi veriliyor.



-DİB Mehmet Görmez camilerde okutulacak sela sinyaliyle partilileri sokağa davet görevi üstleniyor.



-Perinçek grubunun hazırladığı fişleme listeleri üzerinden yasadışı işleme onay vermeyecek hukukçular atılıyor.  



-Suça bulaşmışların hazırladığı listeler üzerinden fişlenmiş asker ve polisler darbeyle ilişkilendirilip tutuklanıyor



Binali Yıldırım, ‘En beğenmediğiniz proje nedir?’ sorusu yöneltildiğinde ani bir refleksle ’15 Temmuz’ cevabını veriyor. Çünkü bu tuzağı kurgulayanların gerçek bir darbe görüntüsü oluşturmak için onun öldürülmesini de planlamışlar. Talimatla öfkeli kalabalığın ortasında bırakılarak kafası kesilen askeri öğrenciler gibi, o da telefon talimatıyla güya olayları yatıştırması bahanesiyle köprüye gönderiliyor. Eğer şoförü, olayın vahametini fark edip hızla oradan uzaklaşmasa muhtemelen köprü ayağına yerleştirilmiş keskin nişancılar tarafından o da öldürülecek ve hiç günahı olmayan askeri öğrenciler, belki şimdi bir başbakanı katletmekle de suçlanacaktı.



O günlerde iktidarın ortağı görüntüsü veren Sedat Peker, 15 Temmuz öncesi AKP binalarında partililere silah dağıtıldığından ve bazı ölümlerin bu silahlarla yapılmış olabileceğinden bahsetti. Kaydı alınmadan dağıtılan kayıp silahların kişisel kavgalarda ya da sosyal medya görüntülerinde açığa çıkması anlatılanları doğrular mahiyette. AKP yönetiminin iş tutuğu mafya elemanlardan biri olduğu anlaşılan ve son günlerde bir Youtube fenomeni haline gelen Muhammet Yakut, 15 Temmuz’a ‘Bir tiyatro bile değil’ diyerek o gün yaşananların düzmece senaryolar olduğunu anlatmış. Darbeden günler önce kendisine olayın aktarıldığını ve devletten atılacaklar şeklinde hazırlanmış uzun listelerin gösterildiğinden bahsetmiş. İktidar partisinin birilerini kendine karşı darbe yapmakla suçlayıp kökünü kazımaya çalışırken, kendi darbesini yaptığı hukuku kaldırıp yarı diktatörlük kurduğu anlaşılıyor.



Sonuca baktığınızda Erdoğan’ın torununa Kur’an öğrettiğini iddia ettiği ilk ortadan kaybolma vakası olan 15 Temmuz’da, iktidar sivil bir darbeyle tek başına yönetime el koymuştu. Şimdi ikinci bir ortadan kaybolma vakası yaşanıyor. Sağlık gibi oldukça insani bir durum varken bunun bir mizansen olduğunu söylemek belki henüz aşırı evham gibi kabul edilebilir. Ama Erdoğan’ın sahadan çekiliyor görüntüsü verdiği dönemler sahaya başka aktörler girip onun adına iş çeviriyorlar. 2016 sivil darbesinde Hakan Fidan ekibiyle bütün gece sahadaydı ve Hulusi Akar birçok yakın mesai arkadaşının tutuklanmasına göz yumarak senaryo darbede Erdoğan’ın önünü açmıştı.



Canlı yayında Erdoğan’ın hastalandığı ifade edilerek bu kez farklı bir senaryo ile seçim öncesi kenara çekilmesi mi planlanıyor bunu henüz bilmiyoruz. Ama geçmişte yaptıkları yapacaklarının habercisi o yüzden hastalık bahanesiyle sahadan çekilme görüntüsü gizemini koruyor. Bunun üstüne Süleyman Soylu ve parti ileri gelenlerinin yaptıkları açıklamalar onlara Hakan Fidan tarafından verilmiş yeni roller olduğu izlenimini veriyor.



Sağlık problemi hassas bir konu olduğu için kimse böyle bir olaydan hareketle Erdoğan yönetimini doğrudan yeni tuzak peşinde olmakla suçlayamıyor, ama çok geniş bir kesim olayın kuşkulu yönlerinin olduğunu söylemekten de kaçınmıyor. Basın huzurunda neler yaşandığının sır gibi saklanması, bilgi sızmasını engellemek için orada bulunan bütün elemanların cep telefonlarının toplandığının söylenmesi evhamları artırıyor.



‘Sağlık gibi çok insani bir konuyu kullanacak kadar alçalmış olamazlar’ diyenlere, 2015 Haziran sonrasında iktidardan gitmemek için yüzlerce vatandaşın öldüğü olayları planladıklarını hatırlatmakta fayda var. 15 Temmuz’da 300’e yakın vatandaşın ölümünün tek adam yönetimini kurmak için kurgulandığının içeride birlikte iş çevirdikleri mafya elemanlarınca açıklandığını da unutmayalım. Ülke, her gün muhalefet için senaryo peşinde olan yönetimde kalmak için en bayağı oyunları kurgulamaktan kaçınmayacak bir grup tarafından idare ediliyor.



Olayların bize gösterilen yüzü ile gerçekler arasında çok büyük farklar var. Bütün siyasi hayatları topluma tuzak kurmakla geçmiş bu ekip, iktidardan gitmemek için her şeyi göze almış durumda. Devletin istihbarat birimleri onların iktidarda kalması için sürekli yeni kirli planlar üretiyor ve medya aracılığıyla bu oyunlar tek tek hayata geçiriliyor. Halk geçim sıkıntısı içinde kıvranırken onlar her gün TV ekranlarına çıkıp ekonominin çok iyi gittiğini ülkenin hiçbir probleminin olmadığını anlatıp halka kurdukları yeni tuzakları saklamaya çalışıyor.



Erdoğan’ın sağlık sorunlarını toplumun gözü önünde tartışılmasını engellemek için mi bu gizemin seçildiğini bilemiyoruz, ortadan somut bir şey olmadan yeni bir 15 Temmuz kurgusu olduğu iddiası da komplo teorisi olarak algılanabilir. Ancak sonrasında yaşanan bazı olaylar işin ne yöne doğru ilerlediğini bize gösterebilir.



Toplumun neredeyse %60’ının desteklediği muhalefetin kazanacağı seçimin iktidara karşı bir darbe olacağı iddiasını ortaya atan İçişleri bakanın kendi düşüncelerini açıkladığını sanmak safdillik olur, onların her biri İstihbarat birimleri tarafından kendilerine verilmiş rolleri oynayan figüranlar. Bütün dünya ilk defa bir genel seçimi kaybetmeyle karşı karşıya olan Erdoğan’ın buna nasıl tepki vereceğini merakla bekliyor, büyük medya kuruluşlarında onun iktidarı bırakmamak için her türlü kirli olaya bulaşabileceği yönünde haberler yapılıyor.



15 Temmuz’da ortadan kaybolduktan sonra ekibi darbe planı yapmış ve suçu başkalarının üzerine atıp geniş halk kesimlerine tuzak kurmuşlardı. Ondan sonra hayatlarında hiç suça bulaşmamış yüzbinlere varan asker polis, devlet memuru ve ticaret erbabını şeytanlaştırıp soykırıma tabi tuttular. Birçoğumuzun içinden geçirdiği ama kendimize bile itiraftan kaçındığımız yeni bir plan devreye sokulmuş olabilir mi? 



-Ekonomik çöküntüyü saklamak için merkez bankasına arka kapıdan altınları satma,



-Ele geçirdikleri medya ve satılık kalemlere yapacakları kirli eylemlerde Erdoğan’ın planlarına arka çıkma,



-Muhalif partilerden devşirdikleri elemanlara millet ittifakını kirli ya da terörist gösterecek eylemler yaptırma,



-Partililere seçim kaybedilirse sokağa çıkıp sonuçlarına karşı şiddet olaylarıyla başkaldırı hazırlıkları yapma,



-Güvenlik birimlerine sivil darbe olduğu iddiasıyla seçilmişleri suçla ilişkilendirme görevi vermeye kalkarlar mı?



Kimseyi karamsarlığa itmeye hakkımız yok ama bugün bunların hiçbirisi için “o kadarı da olmaz” diyemiyoruz. Çünkü herkesin gözü önünde ülkenin dürüstlük ve fedakarlığıyla tanıdığı yüzbinlerce insana bir gecede tuzak kurup toplum önünde şeytanlaştırdı ve soykırıma tabi tutular. Eğer siyasal İslamcı refleksleri harekete geçerse gözlerini kırpmadan milyonlarca üyesi bulunan partileri de şeytanlaştırıp, mensuplarını terörist ilan etmeye yeltenebilirler.



Bütün bunlar umarız kötü bir komplo teorisi olarak kalır. Abdullah Öcalan’a, Kılıçdaroğlu ortağımız açıklaması yaptıramamışlar. Ama bu onları durdurmaz yetki ellerindeyken her gün yeni yol deneyeceklerinden kuşku yok.



Zaman en büyük müfessir gerekli tüm tedbirleri alıp teyakkuz içinde olmaktan başka pek çare görünmüyor.



İsmail S. Gülümser

Son güncelleme: 09:00 30.04.2023
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı