• Turkhane Logo

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Baskılar yükselme rampasına dönüşebilir

''Siyasilerin ürettiği dedikodularla uğraşmayı bırakır, sebeplere takılıp kalmadan uzaklaşıp, çaresizliği bir araç olarak kullanarak herkes üzerine düşen görevi yapabilirse, en karanlık senaryolara karşı direnç korunup birliktelik sürdürülürse işin renginin hızla değiştiği görülecek.''

08:50 05 Haziran 2023 Pazartesi
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Baskılar yükselme rampasına dönüşebilir
''Siyasilerin ürettiği dedikodularla uğraşmayı bırakır, sebeplere takılıp kalmadan uzaklaşıp, çaresizliği bir araç olarak kullanarak herkes üzerine düşen görevi yapabilirse, en karanlık senaryolara karşı direnç korunup birliktelik sürdürülürse işin renginin hızla değiştiği görülecek.''





Ayetler, her zorluğun kendi içinde bir rahatlama taşıdığını, uygun yöntemler kullanılırsa engellerin, insanların gelişmesi için önlerine konulmuş yükselme rampalarına dönüşebileceğine işaret etmektedir. Geçmişten günümüze birçok topluluk yaşadığı travmadan sonra toparlanıp kendine gelmiş ve hatalardan arınarak ilerlemiştir.



Hizmet hareketinin gelişmesinin de hep sıkıntılı dönemlerden sonra olduğu söylenebilir.



Risale-i nur talebelerinin ‘gizli cemiyet kurmak’la suçlandığı yıllarda Fethullah Gülen Hocaefendi’nin de aralarında olduğu yaklaşık 60 kişilik bir grup (1971’de) tutuklandı. O, 6 ay hapis yatarken birçoğu farklı cezalara çarptırıldı, mağdurlar ancak 1974’te Ecevit’in çıkardığı genel aftan yararlanarak kurtuldular. 



Yaşananlar, yeni çıkış yolları aranmasında etkili oldu. Ev sohbetlerinin, ‘gizli cemiyet’le suçlandığı günlerde çare ararken dernek çatısı altına faaliyet makul gibi göründü, Güzelyalı’daki dernek yurduyla hizmetlere ilk kez yasal bir statü kazandırıldı. Bu örnek, çevre il ve ilçelere ilham kaynağı oldu, gizli saklı hizmetten kaçınanlar benzer yola yöneldiler. Gizli cemiyet suçlamasından kurtulmak için bulunan yurt alternatifi yayıldı ve 12 Eylül’e kadar faaliyetler, yurt çatısı altında ilkokul 5. sınıflara dönük hazırlık kursları (ihzariye) şeklinde yürütüldü.



Kur’an öğretiminin yapıldığı 1 yıllık ön eğitimin verildiği yurtlar, 1980 darbesiyle kapatılınca hizmetler engelledi. Anadolu’nun birçok beldesinde gariban halkın dar imkanlarından artırarak inşa ettiği binalar boşta kaldı, bunların yeniden topluma kazandırılması için sancılı bir süreç yaşandı. 1979 yılında devlet izniyle açılmış özel dershaneyi darbecilerin kapatamadığını görenler benzeri hizmetleri bir çıkış yolu olarak değerlendirip yeni çözüm geliştirdi.



Kur’an eğitimi dışında bir şey düşünmeyen insanlar, şartlar zorlayınca bu kez eğitim alanına kaydı. Binası müsait olanları özel dershane ya da okula dönüştürerek hizmete kazandırılması için hummalı bir çaba harcandı. Bozyaka’daki binadan başlayarak, Ankara, Trabzon, Malatya, Van, Kayseri, Konya, Manisa, Bursa vb. büyük şehirlerdeki gönüllüler, aşamalı olarak imkanları zorladılar ve devletten özel okul izni alıp faaliyete giriştiler. Darbecilerin köşeye sıkıştırdığı hizmetler basamak atlamış, Kur’an kursundan okulculuğa evrilmişti. Dindarların açtığı okullar, yıllarca irticayla damgalandı sınırlı sayıda öğrenci buldu, ancak çevre esnafın desteğiyle ayakta kaldı. 



O dönemde gençleri kendi değerleriyle buluşturmak isteyenler, için bir diğer çıkış yolu devlet izni ile açılmış özel dershanelerdi. Çok az masrafla kurulan, az sayıda personelle işletilmesi mümkün olan bu yasal hizmet türü hızla Anadolu’ya yayıldı. Okul olması mümkün olmayan bazı yurt binaları da dershaneye dönüştü. 80 sonrası Hocaefendi’nin arandığı 6 yıl boyunca eğitim kurumları çoğaldı, 86’da yasak kalkınca faaliyetler daha da hız kazandı.



Özal’ın etkisinin azaldığı 1990’ların başından itibaren derin yapılar, basındaki kalemleri kullanarak hizmetleri yeniden sorgulamaya başladı. 1991’de Rusya’nın parçalanması, içeride faaliyet alanı daralan birçok gönüllü için büyük bir fırsat oldu. Hiç kaynağı olmayan çiçeği burnunda eğitimciler, işlerini kaybetme riskini göze alan esnaflar, varını yoğunu harcayıp Türki cumhuriyetlerine dağıldılar. Özal’ın olumlu referansı ile, birçok ülke yöneticisi gelen misafirleriyle ortak eğitim faaliyetine başladı. Ülkede hizmet sıkışınca yurt dışında yeni imkanlar doğdu, Türk cumhuriyetleriyle başlayan güzel hizmetler zamanla diğer ülkelere doğru yayıldı.   



Ülkedeki olumlu hava 1993’te Özal’ın vefatıyla sona erdi, zayıf siyasi iktidarlara kolay etki eden derin yapılar, henüz emekleme aşamasındaki her eğitim hizmetini tartışmaya açtı. Baskılar, 1998’e kadar artarak devam etti ve 28 Şubat’tan sonra kontrolü tümüyle ele alanlar, hizmetleri iğneden ipliğe inceleyip kusur bulmaya çalıştı. Zorlamalar karşısında gönüllüler, kurumların ayakta kalması için çok büyük bir efor sarf etti. Kapatma gerekçesi olabilecek bahaneleri ortadan kaldırmak isterken noksanlar tamamlandı, şartlar zorlayınca rekabeti artıracak yollar bulundu.



Gerekçe olmadan kapatma tekliflerine Ecevit direndi, demokratik normların rafa kaldırılmasını isteyen 28 Şubatçılar doğrudan zarar veremeyince bu kez Fethullah Gülen’in şahsını hedef aldılar. Karanlık odakların yeni tuzaklar kurduğunu öğrenen Hocaefendi, 1999’da tedavi için gittiği ABD’den geri dönemedi ve yüksek statülü sığınma hakkını kullanarak oraya yerleşti. Onun, gidişi hizmetlerin bütün dünyada tanınmasına yol açtı, hemen her ülkede hizmet birimi açıldı ve içeride alan daralınca gönüllüler tüm dünyaya dağıldı. 2001 krizine kadar içeride her geçen gün yaşam şartları ağırlaşırken, imkânı olanlar farklı bir ülkeye gidip maddi-manevi gelişme fırsatı buldu.



2002’de çalıntı paralarla büyük reklam kampanyası yaparak diğer partileri baraj altına iten AKP, tek başına güçlü bir iktidar görüntüsü verince derin yapıların doğrudan siyasete müdahalesi bir süre sanki azalmış gibi göründü. 1998’den beri gelişip kendini kabul ettirecek hale gelen hizmetin eğitim kurumları engellemenin olmadığı serbest rekabet ortamında akranlarına fark attı ülkenin göz bebeği haline geldiler.  



2007 yılındaki e-muhtıraya kadar, yurt içinde ve dışında hizmetler büyüdü genişledi ve Dolmabahçe mutabakatı olarak bilinen bu görüşmede derin devlet yapıları güçlü AKP iktidarını köşeye sıkıştırıp yönlendirecek yollar buldu. Hedef gösterdikleri örgütlü dini yapılarla mücadelede etmesi şartıyla önünü açma sözü verdiler. O döneme kadar hizmetleri desteklediği sanılan Erdoğan, yakın çevresinin bile anlamakta zorlanacağı bir şekilde değişti, önce dar dairede sonra toplum önünde her hizmeti tartışmaya açtı. 2010’dan sonra Ecevit’e kabul ettiremedikleri işi Erdoğan’a ihale ettiler. Bazı bakanlara baskı yapıp hizmet kurumlarını bahanelerle kapattırmaya çalıştılar. Bu tablo 17-25 Aralık’ta hırsızlıkları ortaya çıktıktan sonra partililere bir öç alma savaşı gibi sunuldu. AKP üst yönetimi derin devletle anlaşıp gizli yürüttüğü hizmetleri bitirme planını açığa vurdu, onları devlete paralel yapı kurmakla suçladı.



Gazeteler, televizyonlar, okullar, dershaneleri basit gerekçelerle kapatmaya polis zoruyla binalara el koymaya başladılar. Hırsızlıkları ortaya çıkmış bir iktidar karanlık yapılarla birlikte hizmete en acımasız planları kurguladı. 15 Temmuz’da bir darbe planı yaptı ve suçu hizmet mensuplarının üstüne atıp top yekûn tüm cemaati suçlayacak malzeme ürettiler. Suçlu suçsuz, yaşlı bebek demeden başörtülü kadınlar dahil herkese zulüm yapabilecek kadar canavar ruhlu insanlara hukuk ve güvenlik birimlerini teslim edip, yürekleri sızlatan vahşete zemin hazırladılar.



Demokratik normların tamamen ortadan kaldırıldığı bir ortamda çakı taşımayan insanları, darbeye karışmakla 300 kişiyi öldürmekle suçlayıp şeytanlaştırdı ve tüm kurumları tek bahane ile kapatırken çalışan ya da katılımcı listeleri üzerinden kitlesel tutuklama yaptılar. Geçmişten beri egemen güçlerinin baskısı altında her dönem büyük sıkıntılar yaşayan hizmet mensupları, şu anda da hırsızlıktan aklanma vaadiyle kandırılmış dindar insanlar ve onlara insanlık dışı zulümlerin nasıl yapılacağını gösteren zalim ortakları tarafından mağdur ediliyor.  



Başta da belirttiğimiz gibi Hocaefendi, her problemli dönemin yeni açılımlara vesile olduğunu bildiği için, ülkede AKP aparatı kullanılarak tüm yaşama hakları elinden alınan gönüllülere,



-Her tazyikten sonra inkişafların geldiğini,



-Yıldırmak amacıyla yapılan baskıların insan sayısı ve kalitesi açısından gelişmeye vesile olduğunu,



-Kendinde güç vehmetme ihtimali olanların, yeniden Allah’a yönelip daha fazla moral ve motivasyon kazandığını,



-Dayanışma ihtiyaçlarının artmasıyla safların daha çok sıklaştığını, bunun da ilahi yardımı celbettiğini,



-Zorlukları aşma mücadelesi verenlerin, yeni orijinal plan ve projelerle şaşılacak hizmetler ürettiğini,



-Çıkış yolu arayanların, zihinlerini bu işe daha fazla yoğunlaştırdığında sürpriz şekilde yeni kapıların açıldığını, anlatarak moral ve motivasyon desteği veriyor. İşleri yolunda gidenleri rahat ve rehavetin gevşetebileceğini, problemlerin yapılanları yeniden değerlendirip tıkanıkları aşmak için çareler aramaya yönelteceğini ifade ediyor.



Böyle dönemlerde güçlüklerle karşılaşanların önüne iki yol çıkıyor; bazıları mağlubiyet psikolojisi içine girip doğru olduğuna inandığı hayır hizmetlerinden elini gevşeterek kenara çekiliyor. Zayıf karakterli insanlar, maddi gücü gözlerinde büyütüp yanlışların peşine takılıyor, günaha açık olanlar her bir günah içinde küfre giden bir yol olduğunu unutunca farkına varmadan aşamalı olarak girdiği suç batağından kurtulamıyor.



İçinde bulunduğu şartları çok iyi değerlendirip dünyaya insanlık mesajlarını götürmek için çare arayanların, inandığı yolda yeni çözüm geliştirmeye çalışanların ise önlerine yeni alternatifler çıkıyor. Yarını tahmin etmek zor, ancak bugün yapılacaklar önünde bir engel yok, lütuflara hazırlamak için ağır imtihandan geçildiğine inanılan bugünlerin hakkı verilmeli, hiçbir zaman moral bozukluğuna girmeden, panik havasına kapılmadan hizmete yoğunlaşmalı, güzel günlerin gelmesi için gayrete devam etmeli. Siyasetle bir yere geleyim derken her türlü kire bulaşanların kötülükleriyle silinip gideceği, temizliği koruyan gayrı meşru yola tevessül etmeyenlerin bugün olmazsa yarın yeniden toplumdaki saygın yerini alacağı akıldan çıkarılmamalı.



Şimdi her zorda kalanın imdadına yetiştiğine inandığımız yüce yaratıcıya, tam yönelme zamanı. 



-Sıkıntılar, geçmişteki noksanları tamamlamak için gönderilmiş uyarılar olarak görülürse,



-Onları, olgunlaşma aracına dönüştürüp hatalardan arınmış topluluk olma özelliği korunursa,  



Siyasilerin ürettiği dedikodularla uğraşmayı bırakır, sebeplere takılıp kalmadan uzaklaşıp, çaresizliği bir araç olarak kullanarak herkes üzerine düşen görevi yapabilirse, en karanlık senaryolara karşı direnç korunup birliktelik sürdürülürse işin renginin hızla değiştiği görülecek. Yalan propagandalarla yol değiştirenler de her şeye rağmen hiç sapma olmadığını gördüklerinde nedamet hissiyle kaldıkları yerden yeniden desteğe koşacak.



*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.



İsmail S. Gülümser

Son güncelleme: 08:50 05.06.2023
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı