• Turkhane Logo

İsmail S. Gülümser yazdı: Sabırla - İnançla gelen dayanma gücü

Fethullah Gülen hoca efendi bu hafta yaptığı bamteli sohbetinde “sabırla” olaylara dayanma gücümüzü artıran “inanç ve moral değerler” arasındaki ilişkiye işaret ediyor.

10:06 28 Aralık 2020 Pazartesi
İsmail S. Gülümser yazdı: Sabırla - İnançla gelen dayanma gücü
Fethullah Gülen hoca efendi bu hafta yaptığı bamteli sohbetinde “sabırla” olaylara dayanma gücümüzü artıran “inanç ve moral değerler” arasındaki ilişkiye işaret ediyor.



İsmail S. Gülümser / Aktif Haber

Yaşanan olaylar karşısında insanları ayakta tutan ve onlara dayanma gücü kazandıran en önemli iksirlerden biri de inançla desteklenmiş “sabır”dır. Yeterli düzeyde inanca sahip olmayanlar olaylara tahammülde zorlanabilir, ruhani zevklerle tanışmamış dindarların bile inançları sarsılabilir, ibadetlerinde problemler başlar.

 
Bediüzzaman Risalelerde sabrı anlatırken olayların belli bir sıra takip ederek geliştiğinden bahsediyor. Anne rahmindeki çocuğun 9 aylık süreden önce gelmesini isteyenler nasıl sakat doğuma yol açarsa aynen onun gibi beklemesini ve sabretmesini bilmeyen bazı tez canlı fıtratlar geçerli kuralları atlayınca insanlığın başına büyük problemler açacağına işaret ediyor.
 
Yaşam mücadelesi tek düze devam etmiyor, başarıların arkasından başarısızlıklar, galibiyetlerin arkasından mağlubiyetler, güzel-sağlıklı dönemlerin arkasından hastalıklar musibetler vb başımıza gelebiliyor. İnsanın üzerine düşen sorumlulukları yerine getirirken karşılaştığı güçlükleri aşmak için sabırla mücadelesi gerekiyor.
 
Bizler iyilerin hep başarılı olmasını dünyanın iyiliklerle dolu olmasını, kötülerin verdikleri zararın hemen önlenmesini isteyebiliriz, ancak yeryüzünde düzeni kuran zat çok büyük sebeplere dayalı olarak iyilikle kötülüğün birlikte varlığına izin veriyor. Kötüler ve kötülük üretme kabiliyetindeki insanlar sayesinde iyiler sahip oldukları güzellikleri korumak için mücadele gereği duyuyor ve tembellikten kurtulup çalışma ihtiyacı hissediyor.
 
İnsan önce onu sürekli yanlışa sevk eden kötü iç dürtülerine kişisel zaaflarının telkinlerine kapalı olmalı güçlü bir iç disiplinle sabredip yanlışlıktan uzak durmaya çalışmalıdır.  Bunu yapamayan zaafların esiri olmuş insanlar uygun ortamı buldukları anda kötülük yapmaktan kaçınmayacaktır. Zaaflarla mücadelenin unutturulduğu toplumlarda kötü duygular en olmadık ortamlarda karşımıza çıkabilir.
 
Çürüyen tohumlar gibi eğer bir grup insan kendinden fedakârlık yapıp zamanında gerekli çabayı göstermezse kötülüklerin yayılması önlenemez. Tohumun yok olmasına çürümesine sabredip katlanmazsak, kötülüklerle mücadele için zorluklarla mücadeleyi göze alamazsak toplumsal değerleri geliştiremez insanların iç dünyalarında ortaya çıkıp dünya geneline yayılmak için tetikte bekleyen kötülüklere engel olamayız.
 
Hayatın insanın önüne koyduğu engeller karşısında sabretmesini bilmeyenler dayanma gücünü koruyamaz;

-Emek sarf edecekleri yerde acz içinde bekleyenlerin,

-Başkalarından şikâyet ederek gününü geçirenlerin,

-Kendi görevlerini yapmadıkları gibi başkalarının mücadele azmini kıranları bulunduğu ortamlarda problemlerle baş etmek zordur.  

 
Fethullah Gülen hoca efendi bu hafta yaptığı bamteli sohbetinde “sabırla” olaylara dayanma gücümüzü artıran “inanç ve moral değerler” arasındaki ilişkiye işaret ediyor. 
 
Kıskançlık hissinin mağlubu ağabeylerinin kuyuya attığı Hz Yusuf(AS)’a yapılanlara Hz. Yakup (AS)ın “artık bana düşen ümitle sabretmek” diyerek en olumsuz durumda bile ümidini kaybetmeden yıllarca beklediğini. Kıtlıkta hazinelerin sahibi konumuna gelmiş oğlu Yusuf(AS)’u bularak umudunu korumanın musibetin arkasından gelecek güzellikleri beklemenin mükâfatını aldığını anlatıyor.
 
Örnekteki gibi, zaaflarının esiri olanlar doğru ve iyilerin varlığından rahatsızlık duyar kıskançlık hissiyle fırsatını buldukları anda onlara kötülük yapmaktan sakınmazlar. Bu yüzden iyilerin yaşamları engellerle doludur, onlar bazen hiç layık olmadıkları hesaba katmadıkları güçlüklerle mücadele etmek zorunda kalırlar.
 
Bu tür iradeleri dışında olumsuzluklarla karşılaşanlar eğer arkasından gelecek güzellikleri göz ardı ederlerse hadisenin şokunu atlatamazlar.  İnsaflı birileri tarafından savunulmayı beklerken yaptıkları en olumlu hizmetlerin bile karalanması karşısında herkesin susmasına şaşırır, umduklarını bulamadıklarından dolayı bazılarının ilahi güce itimatları inançları sarsılabilir. Dünyada zarar gördükleri gibi, ahret kazancıyla ilgili yaşadıkları tereddütler hayır ve hasenatlarının boşa gittiği şeklindeki vehimler onları ümitsizliğe düşürebilir, sabırsızlık gösterip şikâyete başlarsa mücadeleden vazgeçebilirler.

Doğru bakış açısı ise;

-Geçici dönemlerde dünyevi kayıplarına takılmadan sabretmesini bilmekten,

-Olumlu hizmetlerde bulunduğu için suçlanarak elinden alınanlara üzülmemekten,

-Katlandığı ve katlanacağı fedakârlıkların hem dünya da hem de ahrette verileceğini hatırlamaktan geçiyor.

-Dünya ve ahret dengesini kuramayanların,

-Kendi geleceklerini başkasını yok etmeye bağlayanların,

-Hayatı dünyadan ibaret görenlerin,

-Zevk-ü sefa içinde faydalı hizmet ürettiğini sananların,

-Başkalarına zarar vermek için her yolu deneyenlerin,

-Ahretlerini kurtarmak için çabaladığınızı unutanların hizmetlerinize zarar vermek için yaptıkları kötülüklerden dolayı paniğe kapılmamak gerekiyor.

 
Aksine mağara dönemini yaşadığımızı düşünerek Allah’a saygımızı koruyup sabırla olayları göğüslemeli:

-Bizi her zaman rahat ve rehavete sevk edip zevk içinde bir hayata yönlendirebilecek dünyevi imkânların yaptığımız olumlu hizmetlerden dolayı elimizden alınması karşısında üzülmekten vazgeçmeli. İlahi güce itimadımızı
koruyup yanlışa girme fırsatı vermeden aldığı için onun tasarrufunu saygıyla karşılamalıyız.

-Savunma imkânının verilmediği ortamlarda yapılan faydalı hizmetleri karalamak için her yolu deneyenlere, yalan ve iftira kampanyalarıyla en insani faaliyetleri kirletmek için çalışanlara karşı her şeyden haberdar olan yüce yaratıcıya güvenmeli. Musibetlerin görünen çirkin yüzüne takılıp kalmamalı, itidalle olayları göğüslemeli ilahi gücün neyi hedeflediğini olayların bizim için ne tür hayırlara gebe olduğunu aktif sabır içinde ümitle beklemeliyiz.

-Bazı insanların yaptığımız olumlu hizmetleri takdir etmemesi, ağır hakaretler olmadık iftiralarla hukukumuzu çiğnemesi karşısında en küçük bir endişeye kapılmamalı. Yaşadığımız olumsuzlukları insanlara şikâyet etmekle bir sonuca varılmayacağının bilinci içinde hareket etmeli. Meşru sınırlar içinde savunma için gerekli yollar müracaat ettikten sonra, hiçbir şeye gücü yetmeyen aciz insanlar el açıp onların oyuncağı haline gelmektense, gerisini işlenen zulümleri karşılıksız bırakmayan o yüce yaratıcıdan istemeliyiz.

-Kanun nizam tanımadan yapılan hukuksuzluklarla boşuna kafamızı meşgul edip cevap yetiştirmeye çalışacağımıza, kötü söz söyleyenlere yutkunup ağzımızı tutmalı. Onların yaptığı saygısızlıklara aynı yolla karşılık verip ikinci bir yanlışa girmemek için insanların eza ve cefasına sabredip hayatımıza kaldığımız yerden devam etmeli, mesaimizi bulunduğumuz yerlerde faydalı hizmet konularına harcamalıyız.

-İyi günde de kötü günde de Allah’ın gücüne delilerin çok ötesinde inanıp dayanmalı, O isterse basit bir manivela ile dünyayı yerinden oynatacağımıza inanacak kadar Allah’a güvenmeli, bütün hayatımızı bu inanca göre şekillendirme için 5 vakit ibadetlerle ve yaptıklarımızla yetinmemeli gecelerimizi teheccüt ile gündüzümüzü hayır hasenatla yeniden canlandırmalıyız.

-Allah inancının yaygınlaşması gibi bir hedef taşımalı, inancın içselleştirilmesi insanların vücudun dar sınırlarına hapsolmaktan kurtarılması ruhani haz ve lezzetlerle tanıştırılması için çaba sarf etmeliyiz. Ne yaptığını bilmeden Allah’ın adını duyurmak için yapılan hizmetlerin önünü kesenler hakkında bile gerçeği görecek anlayış ve hidayet istemeli. Bugün düşmanlık hissiyle hizmetlere saldıranların sağlam Allah inancıyla buluşması için dua etmeli ve duanın bereketinden daha geniş kesimlerin yararlanması için kapılar herkese açık tutmalıyız.

-Herkes yaşanan olumsuzluklara ben sebep olmuş olabilirim diyerek kendisini sorgulamalı. Eskilerin at deve sırtında yaptıkları yanında kendi hizmetlerini yetersiz görmeli. Benim hatamdan ya da tam temsil edemediğimden dolayı daha geniş kesimlerde yeterince kalıcı tesir uyaramadık tam güven oluşturamadık deyip noksanlarını tamamlama yoluna gitmeli ve belaları kaldırması zulümlerin sona erdirmesi için Allah’tan da af dilemeli. Musibetlerden kurtulduktan sonra da kendimizi salıvermemeliyiz.
 
Tahiyyatta okuduğumuz salâtı selamlar içinde Efendimizi(SAV) ve ashabına hürmetimizi sunmalı, dağlar gibi musibetlere karşı dayanma gücü verecek olan işimizi her şeyi görüp gözeten yüce yaratıcıya havale edip;

-Ne yapılırsa yapılsın her şeyi sabırla göğüslenilmeli,

-Kötülük yapan kötü söz söyleyenlere cevap yetiştirmeye çalışmamalı, 

-İrademizi olumlu yönde kullanıp hep pozitif hizmetler üretmeli,  

-Olayların Allah’tan habersiz gerçekleşmediğini düşünerek dayanma gücümüzü artırmalıyız. 

 
Efendimiz(SAV) kuraklıkta Mekke’li müşriklere bile dua ettiği gibi, bizler de sadece kendimiz için değil Hint’den Yemen’e bütün insanlığın üzerindeki belalar için Kuran, kulubud daria, ihlâs-fetih-nasr gibi sureler, terficiye ve salat-ü selamlarla Allaha yalvarıp yakarmalıyız. Herkesin yapacağı dualar kitlesel hale gelince, merhamet tecellileri sağanak sağanak gelmeye başlar, musibetlerle baş etme daha da kolaylaşır.

 

 

Son güncelleme: 10:06 28.12.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı