• Turkhane Logo

İnfazı ertelenmeyen felçli öğretmen Şerife Sulukan 5 gün içinde hapse girecek

19 ay önce felç geçiren ve yüzde 89 engelli raporu verilen fizik öğretmeni Şerife Sulukan, cezası ertelenmediği için 5 gün içinde cezaevine girecek.

18:35 15 Nisan 2022 Cuma
İnfazı ertelenmeyen felçli öğretmen Şerife Sulukan 5 gün içinde hapse girecek
19 ay önce felç geçiren ve yüzde 89 engelli raporu verilen fizik öğretmeni Şerife Sulukan, cezası ertelenmediği için 5 gün içinde cezaevine girecek.


Gülen Hareketi’ne üyelik iddiasıyla yürütülen soruşturmalar kapsamında 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan fizik öğretmeni Şerife Sulukan, cezası onaylandığı için 5 gün içinde tutuklanıp R (rehabilitasyon) tipi cezaevine gönderilecek.

Şerife Sulukan’ın yaşadıkları, bilinen KHK’lı öğretmen hikayeleri arasında en tuhafı. Sulukan 15 Temmuz’dan sonra çıkarılan ikinci Kanun Hükmünde Kararname ile açığa alındı. İki ay sonra göreve iade edildi. Ancak bu kez kendisi çalışmak istemedi.


Mardin yerel medyasında hakkında çıkan haberlerin linkleriyle birlikte il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine, valiliğe “Beni ihraç edin” diye dilekçe verdiği halde Sulukan’ı ihraç etmediler. Aynı zamanda 28 Şubat mağduru olan Sulukan’ın ısrarla görevine dönmesini istediler.

“DEVLET BANA TUZAK MI KURDU?”

Bir yandan bunlar olurken diğer yanda göreve iade ettikleri öğretmene 6 yıl 3 ay ceza verildi. Gerekçe, çocuklarını kapatılan koleje göndermesi, MEB’e atanmadan önce kapatılan bir kolejde sigortasının bulunması ve eşinin numarasında çıkan Bylock.

Sulukan haklı olarak, “Ben çocuklarımı o koleje devlet teşvikiyle gönderdim. İki çocuğumun da kolej parasının yüzde 60’ını devlet ödedi. Ben 28 Şubat mağduruyum. Devlet beni önce okulunda okutmadı. Sonra o kolejleri açtı, bana çalışma izni ve onayı verdi. Çocuklarımı koleje göndermem için teşvik verdi. O zaman devlet bana tuzak mı kurdu?” diye soruyor.

KİŞİSEL İHTİYAÇLARINI KARŞILAYAMIYOR

19 ay önce ise geçirdiği koronavirüs nedeniyle Şerife Sulukan’ın sol tarafı felç oldu. Yüzde 89 engelli raporu verilen Sulukan, bastonsuz ve destek olmadan yürüyemiyor. Banyo dahil kişisel ihtiyaçlarını tek başına karşılayamıyor. Üstelik kalbinden ve omzundan ameliyat olması gerekiyor.

Cezası Yargıtay tarafından onaylanan Sulukan’a, 3 ve 6 aylık sürelerle iki kez infaz erteleme verildi ancak İstanbul Adli Tıp üçüncü talebini reddetti. 45 yaşındaki Sulukan, hapse girmeden önce kendisine, 5 yıldır hapiste olan eşi Coşkun Sulukan’a neden ceza verildiğini, yargılanma sürecinde yaşadıklarını ve nasıl felç olduğunu Bold Medya’dan Sevinç Özarslana anlattı.

“AİLECE GÖZALTINA ALINDIK”

“Fizik öğretmeniyim. En son Mardin Midyat MEB Midyat Kocatepe İlköğretim Okulu’nda çalışıyordum. 16 ve 20 yaşında iki çocuğum var. Onları Mardin Midyat Mehmet Nezih Erdem Koleji’ne gönderdiğim, bu okullarda sigortalı çalıştığım ve eşimin telefonundaki Bylock nedeniyle bana ceza verildi.

Aralık 2017’de beni, eşimi ve iki çocuğumu İstanbul’da gözaltına aldılar. Bağcılar’daki Güllüoğlu’nda arkadaşlar gelecek kahvaltı yapacak, sonra da çocukları gezdirecektik. Arkam dönüktü, ses duyunca eşimin oturduğu masaya döndüm. Kom Şube’den gelenler eşimin başında duruyordu. Daha kahvaltıya oturmadan onu alıp götürdüler.

“14 AY HAPİS YATTIM, EŞİM HALA TUTUKLU”

Bu arada kızım ağlıyor. Geri dönüp beni de aldılar. Oğlum da eşimin arkadaşıyla birlikte hanımını almaya gitmişlerdi. Aynı anda onların evinin oraya da operasyon yapmışlar, arabada onları da aldılar. Bizi hep birlikte Bağcılar’a karakola götürdüler. Gece 12’ye kadar çocuklarla birlikte karakoldaydık. Kızım o zaman 13 yaşındaydı. Yanımızdaki öbür arkadaşın küçük bebeği vardı, kızı vardı. Ben tutuklandım. 14 ay hapiste yattım. Eşim Coşkun Sulukan hala tutuklu.

“ZİYARET DÖNÜŞÜ KOVİD OLDUM”

19 ay önce eşimi Şanlıurfa’da tutukluyken ziyaretine gitmiştim. Benim normalde fibramiyali (kas ağrıları) hastalığım vardı. Ziyaret sonrası herkes Kovid oldu. Benim de Kovid olduğum anlaşıldı. Doktor Kovid ilaçlarını verince, yan etkileri çok güçlü olduğu için kullanmak istemediğimi söyledim. İyileşir miyim diye sordum, bağışıklığınız güçlüyse iyileşirsiniz dediler. Ben de güçlü olduğuna inanıyordum. Gerçekten de Kovid’i sadece terlemelerle atlattım. Karantinanın bittiği gün annemlerde bayılmışım. Sağ şah damarıma pıhtı atmış.

“SOL TARAFIM FELÇ OLDU, HİÇ OTURAMIYORDUM”

Sol tarafım felç kaldı. Yüzde 89 engelli raporum var. Hiç oturamıyordum. Yatağın içinde kalktığımda bile herkes seviniyordu. Ölümden döndüm. İlaç verirken yüzde 40 hayati tehlikesi var diye oğluma kağıt imzalamışlar. Tam Kovid’den olduğu da belli değil. Kalp ile ilgili de olabilir. Doğuştan kalp kapaklarının birinde açıklık varmış. Doktor ameliyatla kapatılmasını önerdi.

Bir de omzumda felçten kaynaklı çıkık var. Kaslar güçsüzleştiği için çıkmış ve ilk başta fark edilmemiş. Şimdi hem ağrım oluyor hem de kolumu kullanamıyorum. Ankara’da ameliyat olacaktım, randevu almak için Adli Tıp raporunun sonucunu bekliyordum. Kolumun çıkık yerine takılması ve fizik tedaviyle kolumun güçlenmesi lazım. Yoksa kolum böyle kalır. Felçte erken tedavi çok önemli.



“FELÇ RİSKİ DEVAM EDİYOR”

İlk hastalandığımda yüzde 89 engelli raporunu eşimi tahliye ederler belki diye Yargıtay’a gönderdi ki, sonuç cezam onandı. İnfaz ertelemesi için iki kere başvurduk.  İlk başta 3 ay, sonra 6 ay ertelediler. Tekrar erteleme için başvurduk. Tokat’taki doktor heyeti 1 yıl erteleme verdi. İstanbul Adli Tıp ‘hastayı görmek istiyoruz’ dedi. İkincide de beni görmek istemişlerdi ve ambulansla İstanbul’a götürmüşlerdi. Şimdi de İstanbul’a götürdüler. Gördüler durumumu ama bu kez ertelemediler.

Adli Tıp, önceki gün ‘R tipi cezaevine nakli’ diye karar vermiş. Bu halde cezaevine gideceğime mi üzüleyim. İki çocuğum hem annesiz hem babasız kalacaklar ona mı üzüleyim, ki doktorlar üzülemem gerektiğini, tekrar felç riskin olduğunu söylüyorlar. R tipi cezaevleri İzmir Menemen, Elazığ, Samsun ve İstanbul’da var. Ben Tokat’ta yaşıyorum. En yakın yer Elazığ. Beş gün içinde teslim olmamı söylediler.

“TEK BAŞIMA YÜRÜYEMİYORUM”

Tek başıma bastonsuz yürümekte zorlanıyorum. Bastonla ve yanımda bir destek olacak bir kişi lazım. Bastonla bile tek başıma dışarıya çıkamıyorum. Banyomu yapamıyorum. Sol elimi kullanamıyorum. Tek başıma başörtümü takamıyorum. Saçımı bile toplayamıyorum. Yardımcı bir bayan geliyor eve. Onun dışında annem, kayınvalidem, görümcem yardımcı oluyor. Annem de kayınvalidem de ameliyatlı, ilaç kullanan insanlar. Lavabo alafranga olmak zorunda.

“BİR YIL DAHA FİZİK TEDAVİ HAKKIM VAR”

Adli Tıp’a da doktorlara söyledim. Bir yıl önce bana erteleme verilmemiş olsaydı bu hale gelemezdim. Bir yıl daha fizik tedavi hakkım var. Devlet bana bu hakkı niye verdi? Bir yıldan önce iyileşmeyeceğini biliyorlar ki bu hakkı tanıdılar. Ama maalesef tedavim yarım kalacak. Fizyoterapist haftada üç gün eve geliyordu, ben de gidiyordum ama şu an maalesef bunlar kalacak. R tipi cezaevinde tedavi olabileceğimi sanmıyorum. Engellilerin kalabilmesi için dizayn edilmiş bir kurum orası.

“EN SON ONAYI CUMHURBAŞKANI VERİYOR DEDİLER”

14 ay hapis yatmıştım, 2,5 yıl daha kalacağım. İnfaz ertelemesi istememenin nedeni cezayı yatmaktan korktuğum için değil, tedavimin yarım kalmaması. Nöroloji ve psikoloji muayene etti. ‘Heyet olarak karar veriyoruz ama en son onayı Cumhurbaşkanı veriyor’ dediler.

İddianamemde geçenler o kadar tirajikomik ki… Mahkemede hakime de söyledim. ‘İltisaklı kurumlarda sigortalı çalıştığı tespit edilmiştir’ deniliyor. Tespit edilmiştir derken, gizli bir şey tespit edilir. Sigortamı benim babam yapmadı. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı’nın verdiği izinle ben bu okulda çalıştım. Atamamı MEB yaptı, müfettişler tarafından teftiş edildik.

“ÇOCUKLARINI KOLEJE DEVLET TEŞVİKİYLE GÖNDERDİM”

İkinci iddia çocuklarımı kapatılan koleje göndermem. Evet çocuklarımı gönderdim. Ben uyuşturucunun 10 yaşına düştüğü Mardin gibi bir yerde çalıştım. Hakiminden savcısına, öğretmeninden polisine herkes bizim velimizdi. AK Parti ilçe başkanı velimizdi. Bunların hepsinin çocuklarını koleje gönderdiği bir yerde ben neden göndermeyeyim? Eşimin maaşı bana yeterdi. Çocuklarıma güzel bir gelecek olsun diye çalıştım. Daha ilginci, ben çocuklarımı o koleje devlet teşvikiyle gönderdim. İki çocuğumun da kolej parasının yüzden 60’ını devlet ödedi.

“DEVLET BANA TUZAK MI KURDU?” 

O zaman devlet bana tuzak mı kurdu? Okulu açtı, beni oraya öğretmen olarak atadı. Ben aynı zamanda 28 Şubat mağduruyum. Kolejde öğretmenlik yapıyordum, 2015’te aftan faydalanıp MEB’e geçtim. Önce başörtüsünden devlet beni okullarına almadı. Sonra bu okulları açtı. Bana çalışma izni ve onayı verdi. Çocuğumu okutmam için bana teşvik verdi. O zaman devlet beni tuzağa düşürdü. Dönemin başbakanında, cumhurbaşkanından şikayetçiyim.

“28 ŞUBAT MAĞDURLARINA TANINAN AFLA MEB’E ATANDIM”

28 Şubat döneminde 19 Mayıs Üniversitesi Amasya Eğitim Fakültesi Fizik Öğretmenliği bölümünü yeni bitirmiştim. Tayinim Şanlıurfa’ya çıkmıştı. Başörtüsünden dolayı göreve başlayamadım. Sonra Mardin’deyken 28 Şubat mağdurlarına tanınan affı öğrendim. Atama kararnamem ile birlikte bu affa başvurdum. 15 Mayıs 2015’te Milli Eğitim’de göreve döndüm. Bir yıl çalıştım. Açığa alındığımda sınıf öğretmeniydim. Sınıf öğretmenliği sertifikası almıştım, öyle atanmıştım.

Daha ilginç bir şey söyleyeyim. 15 Temmuz’dan sonra ikinci kararname ile açığa alındım. İki ay sonra göreve iade edildim. Mardin Emniyeti’ne yapılan bir bombalı saldırı olmuştu. Saniyelerle o terör saldırısından kurtuldum. Arabayla oradan geçtim. Emniyetin önünde ışıklar vardı. Kırmızı yansaydı ben de ölebilirdim. Koleje kızımı görmeye gidiyordum. Tam arabayı kolejin önüne park ettim, kolejin camları indi. Millet koleje çocuğunu almaya koştururken ben oradan kendi okuluma MEB’e göreve döndüm, dersim başlayacaktı. Bu halde bize terörist diyorlar.

“BENİ İHRAÇ ETMELERİ İÇİN VERDİĞİM DİLEKÇEYİ KABUL ETMEDİLER”

Beni göreve iade ettiler ama ben dönmek istemedim. Yerel gazetede hakkımızda haber çıktı. “Milli Eğitim ne yapmaya çalışıyor?” diye. Bizi yurt dışına kaçmış olarak lanse etmişler. Eşim tutuklu, ben oradayım oysa. Bu haberin linkiyle birlikte Milli Eğitim Bakanlığı’na, il ve ilçe milli eğitime, valiliğe dilekçe yazdım. Hakkımda böyle bir haber varken, çok sevdiğim öğretmenlik görevine dönemiyorum dedim. Haklarımı kaybetmemek için ihraç olmak istedim.

Beni ihraç etmediler. İl Milli Eğitim beni aradı, ‘göreve dönün’ dediler. Dönmeyeceğimi söyledim. ‘O zaman yazdığınız dilekçeyi geri çekin, istifa edin’ dediler. Ben istifa etmek değil, çalışmak istiyorum ama hakkımda böyle bir haber varken göreve gelemem, dedim. Dilekçe verdiğim halde beni ihraç etmediler. Tamam o zaman maaşımı yatırsınlar, açıkta kalayım dedim. Bir memur 10 gün göreve gitmeyince müstafi (görevinden kendi isteğiyle ayrılan kimse) durumuna düşüyor. Ben şu anda müstafi durumdayım.

“BENİ HEM GÖREVE İADE ETTİLER, HEM CEZA VERDİLER”

Bir öğretmenin göreve iade edilmesi ne demek? Hakkında soruşturma açılmıştır, temiz çıkmıştır ki göreve iade edilmiştir. Beni hem göreve iade ettiler hem 6 yıl 3 ay ceza verildi. Gerekçe de okullar ve Bylock. Oysa o benim telefonum değil. Eşimin numarası. Milli Eğitim’e iletişim için eşimin numarasını vermiştim, velilerden arayan çok oluyor diye eşim kendi numarasını vermemi istedi. Aşağıdaki bakkalı versem onu da mı alacaklar? Arama kayıtlarında eşimi hep usta, inşaatçı aramış. HTS kayıtları gelsin istedik, ama onlar da gelmedi. Herkesinki gelirken benimki gelmedi. Neden gelmedi bilmiyoruz. Gelse bana ait olmadığı gözükecek. İletişim numarası olarak eşimin numarasını vermişim diye beni suçladıkları olay bu.

“TANIK İFADELERİNE GÖRE İKİMİZİ DE TUTUKLAMALARI ADİL DEĞİLDİ”

Eşim Coşkun Sulukan kimya öğretmeni. O da Mardin Midyat Mehmet Nezih Erdem kolejde halkla ilişkiler bölümünde çalışıyordu. Tutuklanınca önce Metris’e götürdüler, oradan Silivri’ye geçti. Oradan Mardin sonra Şanlıurfa. Tokat’a nakil istedi. Yozgat’a verdiler. 4-5 cezaevi gezdi. Mardin’de eşim bir hafta nezarette kaldı. ‘Konuşmazsan çocuklarına babanız yüzünden anneniz tutuklu’ diyeceğiz diye baskı yapıldı.

Ona da aynı suçlamalarla ceza verdiler. Tanık ifadeleri var. Mahkemede hakime de söyledim. Bu ifadelere göre ikimizi de tutuklamaları adil değildi. Tanıklar ‘biz Şerife hanımı kolejde öğretmen olarak biliyoruz sadece başka hiçbir ortamda görmedik’ diyorlar. Bu kişiler yüzünden eşimi tutukluyorsanız, söylediklerine inanıyorsanız beni bırakmanız lazım, yok inanmıyorsanız o zaman eşimi bırakmanız lazım.

Bu ifadelere göre ikimizi de aynı anda tutuklamanız adil değil, tezatlık var dedim. Sohbet yapmış diyorlar eşim için. ‘Kutlu doğum haftasında velilerimize sohbet yaptım, imam hatip mezunuyum hitabetim de güzel olduğu için rica etti arkadaşlar, Efendimiz’le alakalı sohbet yaptım’ dedi. Diyanet de kutlu doğumda programlar yapıyor.

“SAKLANMAK İSTEYEN İNSAN KAFEYE Mİ GİDER?”

İstanbul’da gözaltına aldıktan sonra Mardin’deki emniyette sordukları sorular çok garipti. ‘Siz saklanıyor muydunuz orada?’ dediler. Niye saklanayım, saklanmak için kafeyi mi seçerdik? Bağcılar’da en işlek caddede çocuklarımla kahvaltı yapacaktım. ‘İltisaklı bir yerde ne yapıyordunuz, niye gittiniz oraya?’ diye sordular. Kahvaltı yapacağım ya da alışveriş yapacağım yerin GBT’sine mi bakıyorum. Eşimin Amerika’ya neden gittiğini, bizi kimin evlendirdiğini de sordular.

Akrabalarımız bana ‘Şerife darbeden haberiniz var mıydı?’ diye sordular. Keşke savcı da sizin kadar merak edip sorsaydı bu soruyu diye cevap veriyorum herkese. Bize darbeyle ilgili soru sormuyorlar ki, bize niye kolejde çalıştığımız soruluyor. Eşim Mart-Nisan 2016’da Amerika’ya gitmişti, daha oradayken ifadeye çağırmışlardı. Uçaktan indi avukatıyla ifadeye gitti. Haberimiz olsaydı zaten gelmezdi.”

Son güncelleme: 18:35 15.04.2022
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı