Yargıtay’ın bozma kararından sonra yeniden görülen Genelkurmay Çatı Davası’nda dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın başdanışmanı olan eski kurmay albay Orhan Yıkılkan, “ilk kez anlatıyorum” diyerek şok iddialarda bulundu. Yıkılkan, o gece Akar’ın Genelkurmay Karargâhı’ndayken, Erdoğan’ı Marmaris’te kaldığı otelden alacağı söylenen Gökhan Şahin Sönmezateş’i telefonla arayıp, “Cumhurbaşkanlığı koruma ekibi hazırlıklı. Gidecek ekip temkinli olsun.” dediğini, Akıncı’ya da alındığını sandığı Erdoğan’la görüşmek için gittiğini öne sürdü.
Müyesser Yıldız’ın haberinden aktarıyoruz:
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi Yerleşkesi’ndeki duruşma salonunda görülen davanın bugünkü celsesinde savunma yapan Orhan Yıkılkan, sözlerine şöyle başladı:
“Zaman en büyük yorumcu. Çocukluğumda 27 Mayıs darbesi bayram olarak kutlanıyordu, ama şimdi herkes tarafından lanetleniyor. Benzer bir süreci yaşadığımız kanaatindeyim. Bugün 15 Temmuz bayram olarak kutlanıyor, ama öyle olmadığı anlaşılacaktır.”
Mahkeme başkanı ve Cumhurbaşkanlığı avukatına CD şoku
Yıkılkan daha sonra Mahkeme Başkanı’na hitaben şu iddiayı dillendirdi:
“Bana gelen bir CD var. Bu CD’de sizin Cumhurbaşkanlığı Avukatı Süleyman Ayhan’la 16 Temmuz saat 11.00’de bir AVM’de görüşmenizin fotoğrafları ve ses kaydınız var.”
Salonda bomba etkisi yaratan bu iddia üzerine Mahkeme başkanı, “Göster bakalım.” dedi.
Yıkılkan, yanında olmadığını bildirince Başkan, “Yalan, iftira. Süleyman Ayhan’ı bu duruşmalar ve Adliye dışında hiç görmedim, konuşmadım. İspatla.” karşılığını verdi.
Av. Ayhan da, “Yalan” diye tepki gösterirken Yıkılkan şöyle devam etti:
“Şahidi benim, 16 Temmuz saat 11.00’de buradaydınız. Bunu, size bir şeyi anlatmak için söyledim. Bunu birazcık siz de yaşayın istedim; özür dilerim, kusura bakmayın. Hakkımdaki iddiaların bir kısmı işte böyle bir suçlamayı içeriyor. Bunu başka türlü anlatma imkânım yoktu. İlk başlarda sözkonusu iddialar karşısında sadece doğru olmadığını söyleyebildim. Elimde hiçbir görüntü, HTS kaydı, rapor yoktu. Ama bunlar savcıların elinde vardı, buna rağmen bu suçlamaları yönelttiler. Tüm bunlara yıllar sonra ulaşabildim.”
Bu sözlerinin ardından Genelkurmay kamera görüntüleri, HTS kayıtları ve bilirkişi raporları üzerinden hakkındaki suçlamalara cevap veren Yıkılkan, odasında arama yapıldığına dair hiçbir görüntü ve tutanak olmadığı halde bilgisayarından kimi kayıtların çıktığının, ajandasında bazı notlar bulunduğunun anlatıldığını vurguladı.
Sözkonusu belgelerin bilgisayarına sonradan müdahale sonucu oluşturulduğunu, notların ise montaj yoluyla üretildiğini öne süren Yıkılkan, “Gel de Balyoz’u hatırlama” diyerek şunları söyledi:
“Ajandamda bulunduğu belirtilen notla, Melih Gökçek başta olmak üzere bazı isimlere suikast planlamakla suçlandım. Bu nedenle açılan davada beraat ettim. Ancak Melih Gökçek hâlâ, ‘Bana suikast planlanıyordu.’ derken, siyaseten düşmanları olanlar bile böyle olmadığını söyleyemiyor.”
”İlk defa” diyerek anlattı
Orhan Yıkılkan, 2011’den beri Özel Kalem Müdürlüğünü ve Başdanışmanlığını yaptığı Hulusi Akar’ı derdest ettirdiği suçlamasına cevap verirken de, önce Akar’ın Genelkurmay’dan Akıncı’ya gidiş görüntülerini izletip şöyle konuştu:
“Derdest edildiyse, darp edildiyse bu görüntüler ne? Ben Akar’ı derdest edilmiş görmedim, öyle bir hisse ve fikre de kapılmadım.”
Ardından, “Aslında ne oldu; ilk defa anlatıyorum.” diyerek şu iddialarda bulundu:
“Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel’in, Akar’ın beni çağırdığını söylemesi üzerine komuta katına çıktığımda derdest olmadığını, bilakis emir komutasının devam ettiğini gördüm. Mehmet Dişli, Levent Türkkan, Abdullah Bozkurt, Serdar Tekin’e emirler veriyor, onlar da bu emirlere uyuyordu. Emir verdiği konulardan birisi şuydu: Görüştüğü kişi Gökhan Şahin Sönmezateş’ti. Sönmezateş’le özel ilişkileri vardı. Telefon kayıtları varsa getirtilsin. Cumhurbaşkanını almaya gidecek ekibe oteldeki Cumhurbaşkanlığı koruma ekibinin hazırlıklı olduğunu, bunu dikkate alarak temkinli davranmalarını söyledi. ‘Darbenin başına geçmem teklifini kabul etmedim.’ diyen birisi, otele gidecek ekibe bunu söylemez. Buraya gelsin, ‘Söylemedim.’ desin. Peki Akıncı’ya niye gitti? Birisi yanlış olarak ona ‘Cumhurbaşkanı ve MİT Müsteşarı alındı, bitti bu iş.’ dedi. Bu bilgiyi alınca Akıncı’ya gitmeyi kendisi istedi. Niyeti Cumhurbaşkanı ile görüşüp barışçıl bir geçişi koordine etmekti. Bunun için İsmail Kahraman, Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül ve Hakan Fidan devreye sokulacaktı. Mehmet Dişli’yi oraya götürmesinin sebebi bu siyasi görüşmeleri yaptırmaktı. Mehmet Dişli beni her aradığında bu kişilerin telefonlarını istedi. Keza Ramazan Gözel ve Levent Türkkan’dan da onların telefonları istendi. Gidip Cumhurbaşkanının orada olmadığını öğrenince de alınma haberini beklemeye başladı.”
Yıkılkan savunmasına yarın da devam edecek.