• Turkhane Logo

İkinci vatan: Almanyalı mıyız, dışlanıyor muyuz?

Bu yıl Türkiye'den Almanya’ya iş gücü göçünün 60'ncı yılı. Türkiye kökenlilerin çoğu artık kendini

10:27 05 Ekim 2021 Salı
İkinci vatan: Almanyalı mıyız, dışlanıyor muyuz?
Bu yıl Türkiye'den Almanya’ya iş gücü göçünün 60'ncı yılı. Türkiye kökenlilerin çoğu artık kendini

DWden Peter Hillenin haberine göre, Bu yıl 30 Ekimde Almanyaya Türkiye kökenli işçilerin gelmesinin önünü açan Türkiye-Almanya İş Gücü Anlaşmasının 60ıncı yılı dolacak.

Almanyaya göçün üzerinden geçen 60 yıl zarfında pek çok şey değişti. Artık 1960 ve 1970lerde gelen o ilk kuşak misafir işçilerin çocuklarının çocukları, Almanyada iş hayatından sanata, bilimden siyasete ülkenin bir parçası. Geçen 60 yıl zarfında pek çoğu kendini artık Almanyalı saymaya başladı. Buna rağmen yaşadıkları bazı sorunlar hâlâ sürüyor. Onlardan biri de sık sık dile getirilen ayrımcılık.

Almanyada bugün yaklaşık 3 milyon Türkiye kökenli yaşadığı tahmin ediliyor. Duisburglu Pedagog Burak Yılmaz da onlardan biri. 1987 doğumlu Yılmazın dedesi 1963 yılında trenle İstanbuldan Münihe gelmiş. Oradan da en çok işçi ihtiyacı duyulan Ruhr Bölgesine giderek önce madende, sonra da demir yollarında çalışmış.

Ankara ile Berlin arasında yapılan anlaşmaya göre aslında taraflar gelen işçilerin birkaç sene kalıp memleketine döneceğinden yola çıkıyordu, ancak öyle olmadı. 1970lerden itibaren dönülmeyeceğinden emin olununca memleketten aileler getirilmeye başladı ve şimdiki yerleşik hayatın asıl temelleri atıldı.

Büyükannem fabrikada çalıştı
Burak Yılmaz, büyükannesinin bir fabrikada çalıştığını, çocukları sabahları okula bıraktıktan sonra işe gittiğini, fabrikadan çıkınca da kendilerine ait minik bir manav dükkanında çalışmaya devam ettiğini anlatıyor. Yılmaza göre iş, onların hayatında ön plandaydı, çünkü biraz birikim sağlayıp çocuklarının kendilerinden daha iyi bir geleceğe sahip olması en önemli hedeflerinden biriydi.

Aradan geçen onca zamana rağmen Burak Yılmaz, büyükannesi ve büyükbabası ile hâlâ eski günler hakkında konuştuklarını ve bundan dolayı da çok mutlu olduğunu anlatıyor.

Peki 30 Ekim 1961 Yılmaz ve ailesi için ne anlama geliyor, sadece kağıt üzerinde atılmış bir tarih mi?

Hayır diyor Yılmaz. Bu tarih benim için çok büyük bir öneme sahip. Ve sadece benim için de değil ailem için ve aslında göç hikayesi olan binlerce insan için çok önemli. Bu tarih neden burada olduğumuzun cevabı diye de vurguluyor.

Artık buralı mıyız, yoksa dışlanıyor muyuz?
Burak Yılmaz, gençlere yönelik projeler hayata geçiren bir pedagog. Doğma büyüme buralı olduğu halde çocukluğunda sık sık Almanyadaki toplumun bir parçası olmadığı hissine kapılmış.

Çoğu zaman bana buraya ait değilsin, sen problemin kendisisin duygusu hissettirildi diye hatırlıyor o dönemi. Zaman zaman memlekete geri dön gibi laflar ediyorlardı. Yalnız bu tür laflar kafamda bir türlü oturmuyordu, burada doğmuş, burada büyümüş biri olarak nereye gitmeliyim diye kendi kendime soruyordum diye aktarıyor.

Bugünse memeleketin kendisi için çoğul bir kavram olduğunu ve kendisi için Alman, Türk ve Kürt kavramlarını içerdiğini belirtiyor.

Seneler sonra Burak Yılmaz ve onun gibiler kendilerinin Almanyanın bir parçası olduklarını düşünseler de ırkçılığın da günlük hayatın bir parçası olduğunu biliyorlar. Yılmaz, ayda birkaç kez de olsa hâlâ iğneleyici sataşmalar yaşadığını aktarıyor. Son olarak 26 Eylül Almanya genel seçimlerinde seçim sandığında bir sandık görevlisinin kendisine ayrımcılık yaptığını söylüyor.

Hâlâ Almanyanın sadece sarı saçlı mavi gözlülere ait bir ülke olduğunu sananlar var diye de tepkisini dile getiriyor.

Okul süreci uyum süreci demek aynı zamanda
Burak Yılmazın seçim lokalinde yaşadığı istisna mı?

Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Vakfının Bilimsel Direktörü Prof. Dr. Hacı Halil Uslucana göre değil. Her on Türkiye kökenliden sekizi senede en az bir kez ayrımcılığa uğradığını belirtiyor diye konuşuyor. Ve Bu yüksek bir rakam diye de ekliyor.

Prof. Dr. Uslucana göre eğitim alanına uyumda oldukça olumlu mesafeler kaydedildi. Uslucan, İlk kuşak genelde ilkokul mezunuydu. İkinci kuşak en az 8-10 yıllık bir eğitimle mezun olmayı başardı ki bu Almanya eğitim tarihinde görülmemiş bir başarı, sadece tek bir kuşakta eğitim süresinin öncekini ikiye katlaması yaşanmamıştı diye tecrübesini aktarıyor.

Uslucan, üçüncü ve dördüncü kuşakta artık üniversiteye gidebilecek şekilde liseyi bitirenlerin oranın da arttığını belirtiyor. Öte yandan aynı zaman diliminde genel olarak bu grubun sayısında, yani Almanlarda da artış olduğuna dikkat çekiyor. Özetle sadece Türkiye kökenlilere has bir başarı olmadığı hatırlatmasında bulunuyor. Göçmenler durumlarını iyileştirseler de makastaki açılma kapatılamıyor. Bugün hâlâ ilkokuldan üst sınıfa geçişte Türkiye kökenli bir çocuğun iyi bir okula gitmesi için gerekli tavsiyeyi alması akranlarına göre daha zor diye kaydediyor,

Pedagog Burak Yılmaz da ilkokulu tamamlarken ileride üniversite okumaya hazırlayan bir lise yerine daha çok meslek eğitimine yöneltecek daha düşük seviyedeki bir okula gitme tavsiyesi almış.

Son 60 yılda Türkiye kökenlilerin Almanya’daki çoğunluk toplumuyla benzerliklerinin arttığını söyleyen Uslucan, öte yandan bazı konularda da farklılıklarının arttığını gözlemlemiş. Örneğin Almanya’daki çoğunluk toplumu giderek daha seküler hale gelirken, Türkiye kökenlilerde dini inanç kuşaklar boyunca istikrarlı biçimde aynı seviyede kalmaya devam etti diyor.

Türkiyeye gönül bağının da aynı şekilde güçlü biçimde sürdüğünü gördüklerini aktaran Uslucan, Üçüncü kuşakta Türkiye kökenlilerin hâlâ duygusal bağı çok güçlü, Almanyada doğmuş ve Türkiyeyi anlatılanlardan ve sadece izinlerden tanıyor olmalarına rağmen güçlü diyor.

Pedagog Burak Yılmaz, yeni kuşak gençlerin 1980-1990lı yıllardaki kuşaklara göre kimlik meselesine yok yönlü yaklaştığını söylüyor ve Dördüncü kuşak sorumluk alacağı pozisyonlara gelmek istiyor, talepkar, çünkü burası artık bizim de vatanımız diye düşünüyor şeklinde aktarıyor.

Peki ayrımcılıkla karşılaştığında ne yapıyor?
Peki Burak Yılmaz böyle olaylarla karşılaştığında ne tepki veriyor?

Seçim günü karşı karşıya kaldığı ayrımcılık üzerine Yılmaz mesela şikayette bulunmuş. Şikayetim üzerine bana o kişinin bir daha seçim sandığında görevli yapılmayacağı söylendi diye anlatıyor. Ben de onlara bir sonraki seçimde çalışmayı teklif ettim diye tebessüm ediyor.

Son güncelleme: 10:27 05.10.2021
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı