5’inci Bandırma Kitap Günleri’nin onur konuğu olan Ergün, Altın Portakal’da yaşananları ve Yılmaz Güney’le ilgili tartışmaları değerlendirdi.
Türkiye’nin ağır bir kültürel çözülme döneminden geçtiğini belirten Ergün, cumhuriyetin kazanımlarının çeşitli bahanelerle ‘gümbürtüye gittiği’ bir süreci yaşadığımızı söyledi.
Yılmaz Güney’i siyasetlerine malzeme ediyorlar
Yılmaz Güney’le ilgili tartışmaların da bu bahanelerden birisi olduğunu kaydeden Ergün, şöyle devam etti:
“Bu toplumu toplum yapan, ülkenin kültürel dünyasını zenginleştiren yazarlarımız, çizerlerimiz, oyuncularımı ve şarkıcılarımızdır. Onlar üzerinden bir kargaşa yaratarak, değerlerimiz üzerinden spekülasyon yaparak bunu siyasetlerine malzeme ediyorlar. Yılmaz Güney, ne yaparlarsa yapsınlar, uluslararası alanda ses getiren filmleriyle, bıraktığı eser ve yarattığı izlerle bu dünyaya imzasını atmıştır. Bu spekülasyonları ortaya atanlar da hadlerini bilmek zorunda kalacaklardır.”
Filmi yasaklayanlara ‘sen kimsin’ demek lazım
Altın Portakal Film Festivali’nde yaşananların da kültürel çözülmenin bir parçası olduğunun altını çizen Ergün, yaşatılan ‘baskı ve zulümlere ses çıkartılması gerektiğini’ vurguladı:
“Siyasetten hukuka, kültür sanattan ekonomiye kadar yapılan bütün bu siyasal tasarruflar, hepimize yapılmıştır. Bunlar bizlere yapılan baskılar ve zulümlerdir. Artık yorgunuz ve acı çekiyoruz. Bu yüzden ses çıkaran da bizler olmalıyız. Bir film jüriye giriyorsa bunu değerlendirecek insanlar ödül vermeyerek bu filme karşılık verebilirler, eğer çok ters bir şey varsa seyirciler de bunu protesto edebilir, bu demokratik bir haktır. Buna karşın bir filmin, ülke yöneticileri ve Kültür Bakanlığı tarafından yasaklanması, seçkiden kaldırılması faşizmdir. Kimsenin de buna hakkı yoktur. Bu müdahaleye ses çıkarmamak da suçtur. Yukarıdaki yönetici çıkıp filmi yasaklıyor, sen kimsin demek lazım.”
