• Turkhane Logo

Gezi Parkı davası kararı hakkında hukukçular ne diyor?

Gezi Parkı davası Pazartesi görülen duruşmayla hükme bağlandı. İş insanı Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; diğer sanıklardan Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi de 18'er yıl hapis cezasına çarptırıldı.

11:36 27 Nisan 2022 Çarşamba
Gezi Parkı davası kararı hakkında hukukçular ne diyor?
Gezi Parkı davası Pazartesi görülen duruşmayla hükme bağlandı. İş insanı Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; diğer sanıklardan Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi de 18'er yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Kararı BBC Türkçeye değerlendiren sanık avukatları, kararların hukuki değil, siyasi olduğu konusunda hemfikir.

Osman Kavalanın avukatlarından Tolga Deniz Aytöreye göre, mahkeme heyeti için hangi suçtan ceza verildiği değil, sonuca ulaşmak önemli.

Aytöre, Gezi Parkı eylemlerinin Avrupa bağlantılarıyla yapıldığı yönünde bir algı yaratılmaya çalışıldığını söylüyor. Bu iç siyaset malzemesinin ileride oluşabilecek demokratik hareketlerin önünü kesmek amacıyla da kullanılabileceğini düşünüyor.

Son kararla birlikte Kavalanın iki yıl tutuklu kaldığı casusluk suçundan hiçbir delil olmadığı için beraat ettiğini ama daha önce 2020de beraat ettiği cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldığını belirten Aytöre, Bu çelişkilerin hesabını kim verecek? diye soruyor.

Kavalanın avukatlarından İlkan Koyuncuya göre iktidarın hedefi, Osman Kavalayı tutuklu tutmak ve Geziyi mahkum etmek.

Koyuncu, kararın AKPnin saflarını sıklaştırmak şeklindeki seçim stratejisiyle bağlantılı olduğunu düşünüyor:

Toplumda karşılığı olan Çarşı gibi bir kitleyi hedef almak yerine, seçmece sekiz kültür-sanat insanını mahkum etmek daha kolay olduğu için dosyaları hızlıca ayırıp mahkumiyete gittiler.

Bunun siyaseten anlaşılır olduğunu belirten Koyuncu, ancak hukuki bir karşılığının da olmadığını söylüyor:

Yeniden açılan Gezi davasının yargılama süreci çok uzun sürdü ama yargılama yapılmadı.

Dava, esasa aykırı uygulamalarla çok yavaş ilerlerken, muhtemelen siyasi bir takvime göre bir talimat geldi. Birdenbire Çarşı dosyası ayrıldı, savcının mütalaası istendi ve karar çıktı.

İntikam alma amacı mutlak
Anadolu Kültürün yönetim kurulu üyelerinden Hakan Altınayın avukatı Tora Pekin ise kararı Geziden intikam alma amacı olduğu mutlaktır diye değerlendiriyor ve ekliyor: Gezi iktidarın gündeminden hiç düşmedi ve bir hesaplaşma istendi.

Pekin, davanın tamamen göstermelik yürütüldüğünü savunuyor:

Son 15 yılda, siyasetin emriyle yürüyen çok dava oldu ama bu kadar vahimini görmedim. Mahkeme aldığı talimata uyarak, hiçbir yargıçlık görevi üstlenmeyerek sadece cezaları yüzümüze okudu.

Taksim Dayanışması temsilcileri Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalayın avukatlarından Akçay Taşçıya göre de karar Gezinin toplumsallığını ortadan kaldırmaya çalışıyor ve hukuk tarihimizdeki en yanlış, en rezil kararlardan biri.

Neden yargı süreci bitmeden tutuklandılar?

Davada tutuklu yargılanan tek sanık Kavala idi. Ancak diğer 7 sanık da Yargıtay kararına dek tutuklu kalmak üzere cezaevine gönderildi.
Pekine göre AKP-MHP ittifakı, seçim öncesinde hukuk ve demokrasiyi daha da boğacak ve Gezi Davasındaki tutuklama kararı da bunun işaret fişeği.

Yedi kişiye atfedilen Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmeye yardım etmek suçunun Türk Ceza Kanunundaki üst haddi 20 yıl.

Taşçı, mahkemenin 18 yılla neredeyse üst sınırdan ceza verdiğini vurguluyor.

Koyuncu ise sanıkların hiçbirine iyi hal indirimi uygulanmamasına dikkat çekiyor:

Sanıklar en ağır cezaları aldı. Mahkeme heyeti En ağır şekilde mahkum edin, iyi hal indirimi uygulamayın talimatı almasının dışında böyle bir karar veremez.

Kavala, benim hayatımda gördüğüm en sakin müvekkil. 4,5 senedir sudan, siyasi sebeplerle içerde ve ses tonunda dahi hiçbir agresiflik olmayan Kavalaya iyi hal indirimi uygulamamak bir mesajdır.

Çiğdem Mater gibi yurtdışından gelip savunma veren insana neden iyi hal indirimi uygulamazsınız?

Karar, hükümetin AİHMe verdiği cevabı boşa düşürdü
Aytöre, mahkemenin yargılama yapmadan karara gitmesini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yeni değerlendirmesinden önceki telaşın sonucu olarak yorumluyor:

AİHMe artık hüküm verildiğine göre konu tutuklama değil, sizin de yetkiniz yok denecek.

Ancak Aytöre, AİHM dosyayı esastan da incelediği için Türkiyeye verdiği ihlal kararının hükümle ortadan kalkmadığını vurguluyor:

Hak ihlali durumu, ihlalden önceki hale dönülene kadar devam edecektir. Hüküm verilmiş olması bunun önüne geçemez.

Koyuncuya göre amaç Kavalayı içerde tutmak olunca, hukuk sadece bir araç:

Kavala 2020de beraat edip tahliye edilecekken, hemen casusluk diye bir suç yaratılmıştı.

Şimdi de, AİHM kararına rağmen, Geziye ilişkin yargılandığı 312. maddeden tekrar tutuklama kararı verildi.

AİHM Kavalaya derhal tahliye dediğinde, hükümet, Osman Kavala Geziden tutuklu değil ki, başka bir dosyadan tutuklu cevabını vermişti. Ancak verilen karar, hükümetin bu cevabını boşa düşürdü.

Muhalefet şerhi: En azından bir kişi hukuka uygun davranıyor
Mahkeme heyetinden bir üyenin, dinleme kayıtlarının yasak delil olması sebebiyle verilen cezalara muhalefet şerhi koyması dikkat çekmişti.

Ancak oyçokluğu esas olduğu için iki oya karşı tek oyun kararda bir etkisi olmadı.

Avukat Pekin, üyenin Kavalanın tutuklanmasına karşı da kararlı davrandığını hatırlatıyor:

Dava boyunca istikrarla şehrini koyuyordu. Hakimin samimi görüşü olabilir. İki oy zaten garanti diye de tahammül etmiş olabilirler.

Taşçı ise konuyu, En azından bir kişi hukuka uygun davranıyor diyerek yorumluyor.

Bundan sonra ne olacak?
Hukuki süreç henüz bitmedi.
Avukatlar, ilk aşamada tutuklama kararına itiraz edecek ancak bu adımdan bir beklentileri yok.

Koyuncu, Türkiyenin kuşatılmış yargısında, itiraz müessesesi içi boş bir müessese. Bu kadar siyasi bir kararı 14. Ağır Cezanın kaldırmasını beklemiyoruz diyor.

Sonrasında ise istinafa gidilecek.

Pekin, istinaf mahkemesinin daha önce iktidar lehine verdiği kararlardan yola çıkarak farklı bir sonuç çıkmayacağı görüşünde.

İstinaftan da istenen sonuç çıkmazsa, bir sonraki aşamalar Yargıtay ve AYM olacak.

Koyuncu, sürecin siyasi konjonktüre bağlı olduğunu vurguluyor:

Kavalayı hayatının sonuna kadar cezaevinde tutmayacaklar. Şu an siyaseten bu gerektiği için bu kararı verdiler.

İlerde de, siyaseten zamanlaması hangisi daha kullanışlıysa, belki istinafta, belki de Yargıtayda kararı bozarlar.

İç hukuk sürecine ek olarak, haklarında hüküm verilen kişilerin AİHMye başvuru yolları açık.

Ayrıca Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM kararının uygulanmamasını bir kere daha ele alabilir.

Gerekçeli karar Ankarada yazılacaksa vakit alabilir
Avukatlar, sürecin takvimini öngörmenin pek mümkün olmadığını söylüyor.

Öncelikle gerekçeli karar bekleniyor.

Taşçı gerekçeli kararı bir ay gibi bir süre içinde beklerken, Aytöre ise durumu İstanbulda yazılacaksa nispeten daha hızlı gelecektir, Ankarada yazılacaksa vakit alabilir şeklinde değerlendirdi.

Avukatlar, dosyanın istinafta ele alınmasının ise aylar sürebileceğini öngörüyor. Ne kadar süreceğine dair hukuki bir düzenleme yok.

Yapılacak itirazlar hangi çerçeveye oturtulacak?
İtirazların hangi çerçevede yapılacağı da zincirin son halkalarından birini oluşturacak.

Avukat Taşçı, savcının en zayıf iddiasının Gezi Parkı eylemlerinin merkezi bir yerden, üst akılla, dış manipülasyon yoluyla tertip edildiği söylemesi olduğunu düşünüyor.

Taşçı için bu iddia tek başına bir tarih tezinden ibaret ve hiçbir delil, görüşme ve para transferiyle desteklenmiyor:

Ancak savcılık bunu mahkemeye kabul ettirmeyi başardı. Bizim de en temel itirazımız Gezinin bir halk hareketi olduğu üzerine kurulu.

Avukat Aytöreye göre, itirazın çerçevesi nasıl çizilirse çizilsin, sonuç doğurmayacak:

Ortada hiçbir suç veya eylem yok; hukuk kırpıntıları arıyoruz.

İddianameyi savcının ideolojik körlükle yarattığı malul bir komplo teorisi olarak nitelendiren Pekin, bu görüşünü şu sözlerle açıklıyor:

312. maddedeki hükümeti devirmeye teşebbüs suçu sadece cebir ve şiddet yoluyla işlenebilir. Dosyada, Gezi sanıklarının cebir veya şiddetle ilişkisini gösterecek hiçbir delil kırıntısı yok, çünkü gerçek hayatta da böyle bir şey yok.

Avukat Pekin, Gezi Parkı ve 17-25 Aralık iddianamelerini aynı kişilerin hazırladığını hatırlatıyor:

Dinlemeler hukuka aykırı bulunduğu için o davaya takipsizlik verilmişti, ama Gezi Parkı davasında aynı kişilerin yaptığı aynı türdeki dinleme kararları delil kabul edildi.

Ya o karardaki gerekçelere uyarak Geziye beraat verilmeli ya da o dosyaya da ceza davası açılmalı.

Reddi hakim tartışması
Avukatların, mahkeme heyetinden bir hakimin daha önce AKP listelerinden milletvekili aday adayı olmasının da arasında olduğu çeşitli sebeplerle yapılan reddi hakim talebi de reddedilmişti.

Avukat Aytöre, Hükümette yer almak için milletvekili aday adayı olan bir hakimin, hükümete karşı işlendiği iddia edilen bir suçun yargılamasında oy vermesi bir demokratik hukuk devletinde olmaması gereken bir durum diyor ve ekliyor:

Yargı mercileri görevini yaparlarsa, reddi hakim talebimizin kabul edilmemiş olması etkili olmalı.

Aytöre, bu görüşünü ise şu sözlerle savunuyor:

Karar objektifliği olmayan bir hakimin heyette bulunmasından dolayı verilen karar da objektif değildir. Usul ve esas olarak açıkça hukuka aykırıdır. Bu karar atıldır, yok hükmündedir.

Yargının araçsallaşmasının süreklileşme ihtimalinden endişeliyim
Avukat Aytöre, yargının siyasallaşıp araçsallaşması konusunda duyduğu kaygıları dillendiriyor. Türkiye tarihinde siyasetin her zaman yargıya müdahale etme isteğinin olduğunu ancak yargının ilk kez bu denli izin verdiğini söylüyor.

Aytöre, endişelerini şu sözlerle ifade ediyor:

Yargının araçsallaşmasının süreklileşme ihtimalinden endişeliyim. Türkiyede insanların karşı karşıya getirilebilme ve gelebilme ihtimalinden çok endişeliyim.

Hukuksuzluğun bedelinin her zaman olacağını söyleyen Aytöre, sözlerini şöyle sonlandırıyor:

Bunun en belirgin örneğini de yakın tarihe bakınca görülür. Bir dönemin hakim ve savcılarının ne durumlarda olduğunu incelersek, hukuktan uzaklaşanların çok da uzağa gidemediğini görmüş oluruz.

Son güncelleme: 11:36 27.04.2022
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı