Erdoğan zulmünden ötürü kaçmak zorunda kalan Maden Ailesiyle ilgili Gergerlioğlu Artıgerçek isimli internet sitesinden tüm detayları yazdı. Geçen hafta meydana gelen facia vicdan sahibi insanları derinden etkiledi. Maden Ailesi ile ilgili olayı araştırarak edindiği bilgileri ArtıGerçek haber sitesindeki köşesinden paylaştı. KHK ile ihraç edilen öğretmen çiftin 3 çocuğunu alıp bir botla Ege Denizi’ne açılmasının ardından meydana gelen faciada bütün aile boğularak can vermişti.
MADEN AİLESİNE GÜNLERCE ULAŞILAMAMIŞ
Gergerlioğlu, konuyla ilgili şu şekilde bilgiler veriyor; “Her gün farklı ülkelerden insanların Yunanistana geçtiği bilinmekte, ancak bunların çoğu kimsesiz durumda ve T.C. vatandaşı olmadığı için Türkiye kamuoyu tarafından sıradan hadiseler olarak takip edilmekteydi. Ancak bu sefer geçiş yaparken boğularak ölen 5 kişilik Türkiyeli bir aileydi. Ortaya çıkan aile fotoğrafları ve ailenin yaşadıkları birçok KHK ve OHAL mağdurunun kendi kişisel hikayesiyle çok benzeşiyordu. Bu hikayeler her geçen gün daha da ağırlaşıyor ve Maden ailesinin ölüm hikayesinde olduğu gibi dehşet veren bir gerçek olarak hepimizin yüzüne çarpılıyordu. Maden ailesinin geçişinin öncesinde uzun süredir devam eden OHALin oluşturduğu sıkıntılı bir tablo vardı. Yargının hükümetten ve devletten etkilenmesi sonucu adil kararlar oluşmayacağını düşünen insanlar çareyi yurt dışına gitmekte buluyordu. Uzun tutukluluk süreleri ve tartışmalı yargı kararları adalet endişesini artırıyordu.
Maden ailesi de uzun süredir sıkıntılı bir süreç yaşıyordu. Maden ailesini çok yakinen tanıyan ve ismini vermek istemeyen bir arkadaşından aldığım bilgilere göre Midilli adasına geçiş öncesi aile oldukça sıkıntılı bir süreç geçirmişti. Bu sıkıntılara geçmeden önce hikayenin başına dönelim. Hüseyin Maden yaklaşık 16 yıl önce gazetecilik ve ana okulu öğretmenliği bölümlerini bitiren Nur hanımla program yaptığı Samsundaki bir radyo vasıtasıyla tanışıyor. Evlenen çiftin İki kız çocuğundan sonra çok dua ederek istedikleri bir erkek evlatları daha oluyor.
İleriye yönelik planları olan öğretmen çift Sivastaki ilk görev yerinden sonra Kastamonu Dadayda görevlerine devam ederken 675 sayılı KHKyla bir şok yaşıyorlar. İhraç ediliyorlar ve bu ihraç, toplumda vebalı ilan edilmeleriyle sonuçlanıyor. Aile maddi, manevi zor günler yaşıyor. Hüseyin Maden İhraç sonrası yaşadığı küçük yerde birçok özel sektöre başvuru yapıyor ancak kimse onu işe almıyor. Hatta en son müracaat ettiği benzin pompacılığı işine de alınmayınca kayın pederinin yanına Bafraya taşınmaya karar veriyorlar. Bu arada terk ettiği evine polis baskını yapıldığı ve çilingirle açılan kapıdan girilerek bazı evraklarına da el konulduğunu öğreniyor. Samsunda sigortası olmayan, ağır beden gücü gerektiren bir işyerinde aylık 1000 tlye çalışmaya başlıyor. Her gün Bafradan Samsuna gidiş gelişi hakkında yakalama kararı çıktığı için sorunlu oluyor ve işyerindeki kanapede gecelemeye başlıyor.
Ancak zamanla eşi ve kendisi gözaltına alınıyor. Devam eden mahkeme sonucu eşi Nur hanım 7.5 yıl ceza alıyor. Yargıtay sonucu beklenmek üzere Samsun dışına çıkışı yasaklanarak tahliye ediliyor. İyice tedirgin olan aile yurt dışına çıkış kararı alıyor. 5 kişilik bir aile için Kaçak yollardan tekneyle çıkışa 10.000 euro isteniyor. Bu parayı bulamayan Hüseyin bey başka kaçakçılarla görüşerek 1000 euroya bir bot satın alıyor. Kaçakçılarla birlikte bir deneme yaparak geçiş yapmaya çalışıyorlar ancak sahil güvenlik botları görünce geri geliyorlar. Bu olaydan ürken kaçakçılar Yunanistandaki ağır cezaları gerekçe göstererek botu kullanmaktan vazgeçiyorlar ve Hüseyin Madene bot kullanımını öğreterek kıyıdan onu ve ailesini gönderiyorlar. Gece 23.00 sıralarında yola çıkan Hüseyin Maden önemli bir risk alıyor. 11 km civarında uzaklığı olan Midilli adasına yaklaştığını belirten bir mesaj atan Hüseyin bey ve aileden daha sonra haber alınamıyor. 3 ihtimal olduğu söyleniyor. Ya Midilliye ters bir yerden çıkış yapmaya çalışan botun kayalıklara çarparak delinmesi, ya da bir tekneye çarpması. 3. İhtimal ise tüyler ürpertici... Geçiş yapan Suriyeli mültecilerden bıkmış olan Yunan polisinin ateş açarak botu batırmış olabileceği de konuşuluyor.
Geçiş sonrası mülteci kamplarında kalma dolayısıyla haber alınamayacağı düşünülen aileden günler geçmesine rağmen yine bir haber çıkmıyor. Sonunda aile yetkililere durumu bildirerek yakınlarının hayatından endişe ettiğini bildiriyor. Bunun üzerine Yunan makamları haberdar ediliyor. Yapılan inceleme sonucu hiçbir sığınma merkezinde aile fertlerinin ismine rastlanmıyor. Endişe büyüyor. Bu sırada baba, ortanca kız ve küçük oğlana ait olduğu üzerlerindeki kimliklerinden anlaşılan 3 ceset Midilli kıyılarına vuruyor. Morgda bir müddet muhafaza edilen cesetlerden küçük oğlan Feridun Madende önemli bir bozulma olduğu gerekçesiyle savcı kararıyla kimsesizler mezarlığına gömülüyor. Ancak bu işlem sorun içeriyor zira aile kendilerine sorulmadan toprağa verildiği yönünde şikayetle bir avukat tutarak işlem başlatıyor. Ankaradan gönderilecek DNA örneklerinin cenazelerle eşleştirilmesi bekleniyor. Anne ve büyük kızın cenazeleri ise henüz bulunmuş değil.
Tüm yazı için tıklayınız!