14 Haziranda NATO Zirvesine katılacak olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden, Brükselde ikili bir görüşme yapacak.
Görüşme, Bidenın Ermeni Soykırımı kararının ardından S-400 ve YPG gibi kritik sorunların gölgesinde geçecek.
Görüşme, Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğini de belirlemesi açısından önem taşıyor.
Peki, ABD’den son dönemde nasıl mesajlar geldi?
BBC Türkçe’nin haberine göre ABD’den gelen mesajlar Biden yönetiminin insan hakları konusunun yanı sıra Türkiyenin NATOyu zayıflatacak eylemlerden kaçınması uyarısını da içeriyor.
Erdoğan-Biden görüşmesi öncesinde, Ankara ile Washington arasındaki diplomatik trafiğin arttığı gözleniyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İbrahim Kalın ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan bu trafiği yöneten yetkililer olarak öne çıkıyorlar. Şubat ayında Brükselde ilk yüz yüze görüşmeyi gerçekleştiren Çavuşoğlu ve Blinken en son 21 Mayısta telefonda görüştüler.
Biden yönetiminden Ankaraya üst düzey ilk ziyaret ise 26-27 Mayısta yapıldı. Nisan ayında ataması yapılan ABD Dışişleri Bakanlığının iki numarası Bakan Yardımcısı Wendy Sherman, Türkiyede gerçekleştirdiği temaslarda muhataplarıyla hem Türk-Amerikan ilişkilerini hem de 14 Haziranda gerçekleşecek Erdoğan-Biden görüşmesinin hazırlıklarını ele aldı.
Blinken ve Sherman, çok önemli bir NATO üyesi olan Türkiye ile işbirliğine önem verdiklerini vurgularken, ilişkilerdeki sorunlu alanların yönetimine ilişkin de mesajlar verdiler.
Bu mesajların başında Türk-Amerikan ilişkilerinin uzun süredir başını ağrıtan sorunların parantez içine alınması ve mevcut statükonun korunması geliyor. Türkiye, ABDnin IŞİDle mücadele kapsamında ana omurgası YPG tarafından oluşturulan Suriye Demokratik Güçlerine (SDG) verdiği destekten uzun süredir rahatsız.
Biden yönetiminin son haftalarda üst düzey diplomat ve askeri yetkililerinin Kuzey Suriyeye gitmeleri ve SDG ile görüşmeler yapmaları dikkat çekiyor. Türkiye, Biden-Erdoğan görüşmesi öncesine gelen bu temaslara bir tepki vermemeyi tercih etti.
Washington açısından Türkiyenin Barış Pınarı Operasyonunun ardından 2019 Ekim ayında yapılan anlaşma geçerliliğini sürdürüyor ve yeni bir askeri operasyon olmaması konusunda da Ankara ile bir mutabakat olduğu kaydediliyor. Bu statükonun korunması ABD açısından büyük önem taşıyor.
Ankaraya yaptırım da uyguladığı S-400 konusunda da Washington, benzer bir tavır takınıyor. Hürriyet Gazetesine konuşan Sherman, Yaptırımlardan kurtulmak için ne yapmaları gerektiğini biliyorlar. Bu konuda gerçekten bir çözüm bulmayı umarım ifadeleriyle sorunun çözümünde topun Türkiye tarafında olduğunu kaydetti. Washington, bu konuyu Ankara ile teknik veya siyasi olarak konuşmayacağını, mevcut durumun korunması yani Rusyadan yeni bir silah sistemi alınmaması ve S-400lerin aktive edilmemesi durumunda yeni bir yaptırım kararının çıkmayacağının altını çiziyor.
ABDnin gündeminde yer almayan bir konu da İrana uygulanan ambargoyu delmekle suçlanan Halkbanka karşı yürütülen dava süreci.
ABD, ikili sorunlu alanlar yerine Türkiye ile devam eden bölgesel işbirliği alanlarına odaklanma politikasını güçlendiriyor. Bu alanlar arasında Suriye, Afganistan ve Libya önde geliyor. Blinkenın Çavuşoğlu ile yaptığı son telefon konuşmasında Suriye ve Afganistanın ele alındığı biliniyor.
ABDnin yeni atadığı Libya Özel Temsilcisi Richard Norland da 26 Mayısta Ankarada temaslarda bulunmuş ve devam etmekte olan siyasi süreç hakkında Türk makamlarıyla görüş alışverişinde bulunmuştu.
Washington, her üç bölgesel konuda da Türkiye ile işbirliği yapmaktan memnun olduğunu, özellikle Afganistanda hükümet ve Talibanın nihai anlaşmayı sağlamak üzere düzenlenmesi öngörülen İstanbul Konferansı çalışmalarında oynadığı rolü çok değerli bulduğunu kaydediyor.
Libyada Türk askerinin çekilmesine yönelik baskılara karşın yabancı güçlerin kademeli çekileceğini, bir günde tamamen çekilmenin beklenmemesi mesajını veren ABD, asıl sorunun Rusyaya ait paralı Wagner Grubunun varlığı olduğunu vurgulamaya devam ediyor. SDGye destek konusu dışında Türkiye ve ABD, hem İdlibteki durum hem de anayasa komitesi çalışmalarının hızlandırılması gerekliliğinde aynı çizgide buluşuyorlar.







